| Tiyatro Kursu | Şirket Tiyatrosu | | ||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||
|
||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||
| Ana Sayfa | Hakkımızda | Yazılar | Haberler | Yazarlar | Tiyatro Oyunları | Tiyatro Grupları | Sanatçılar | Kaynak | Duyuru Panosu | | ||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||
-İntiharın Genel Provası- Olur mu? Hakan Yozcu 8.si düzenlenen Kıbrıs Tiyatro Festivali tüm güzelliğyle devam ederken, ben de fırsat buldukça gidebildiğim oyunları izliyorum. İstanbul Şehir Tiyatroları’nın sahnelediği Dünyaca ünlü usta Sırp yazar Duşan Kovaçeviç’in yazdığı en son eseri olan “İntiharın Genel Provası”nı büyük bir zevkle izledim. İntiharın Genel Provası 2008 yılında yazılmış ve Dünyada ilk defa İstanbul’da oynanmış bir oyun. Yazar, oyunda, kendi toplumunun en büyük sorunlarından biri olan intihar olaylarını ele alıyor. Gazetelerde her gün çıkan intihar haberlerinden etkilenen yazar bu konuya parmak basıyor. Oyunun geneline bakıldığında düzene bir başkaldırı olarak değerlendirebiliriz. Oyunda her şeyini kaybetmiş bir mimarın Tuna Köprüsü’ne çıkarak intihar etmek istemesi anlatılıyor. Mutsuz olan Mimar, hayatına son vermek istemektedir. Bu iş için Tuna Köprüsü’nü seçer. Ama intihar etmek o kadar kolay değildir. Sen istesen bile başkaları buna izin vermez. Köprüden atlamak isteyen adamı bir balıkçı görür. Ağlayarak adamdan atlamamasını ister. Çünkü tam adamın atlayacağı yerde balık ağı vardır. Bu ağ, adamın geçim kaynağıdır. Adamın bakmakla yükümlü olduğu çocukları vardır. Diğer taraftan adamın intihar etmesiyle polis kendisini de suçlayacak ve belki de hapse atılacaktır. O zaman ailesine kim bakacak? Balıkçı, adamı ikna etmeye çalışırken, adamın sevgilisi gelir. O da bir dansçıdır. Sevgilisinin intihar etmemesini ister. Dikkatini çekebilmek için dans etmeye başlar. Balıkçı da ona uyar. Ve bu anda Kaptan gelir. “Madem ki hayat kurtaracağız, o halde ben de dans edeyim” der ve hep birlikte dans etmeye başlarlar. Kaptan, adamın mimar olduğunu öğrenince ona bir iş teklifinde bulunur. Adam intihar etmekten vaz geçer. Ama olaylar öyle bir gelişir ki en sonunda “Keşke intihar etseydim” der. Oyunun yazarı Duşan Kovaçeviç bu oyun için “Sanırım en iyi komedim bu” der. Ama oyunu izlerken öyle katıla katıla güleceğinizi sanmayın. Aslında kara komedi tarzında yazılmış bir oyun. Yazar adamın neden kendini öldürmediğini sorguluyor. Oyun sonunda akıllarda kalan tek soru şu: “Kurt neden ot yemez?” İşte bu sorunun cevabının altında oyunun asıl vermek istediği mesaj yatıyor. Bu cevabı da intihar etmek isteyen adam veriyor: “Kurt ot yemez. Çünkü onun yerine bu işi koyunlar yapar. Kurtlar da koyunları yer.” Mimar, burada insanları koyunlara benzetiyor. İnsanlar koyun gibi. Onların sırtından ise, üç kağıtçılar, tefeciler, sahtekarlar dolandırıcılar, hiylekarlar, hırsızlar ... geçiniyor. Onların hepsi de birer kurt. Ve onlar kuzu olan insanları sömürüyor. Onların etini yiyor. Madalyonun öbür tarafına bakınca garibanların içine düştüğü çaresiz durumları ve bu durumlardan faydalanan zengin para babalarını görüyoruz. Bunu anlayabilmek için oyunun tamamını büyük bir dikkatle izlemek gerekiyor. Öyle ki insanlar içine düştüğü çıkmazdan kurtulabilmek için organlarını dahi satmaya razı oluyor. Oyunu Dünyaca ünlü tasarımcı M. Nurullah Tuncer yönetmiş. Dünyanın bir çok yerinde çeşitli oyunlar yöneten Tuncer, İstanbul’da ilk kez bir oyun yönetiyor. Ve bu işinde de oldukça başarılı olmuş. Oyunun yazarı, oyun için şunları söylüyor: “Bu oyun, zamanın kıyısında duran insana dair söylenmiş ne varsa hepsini içeriyor; sevgi, öfke, kin, nefret, hırs vs. Bütün bunlarla uğraşan insan aynı zamanda modernite karşısında çaresiz kalıyor. Bu çaresizliği kişiliğinin merkezine yerleştirdiği zaman da toplumsal bir çıkmaza ve açmaza sürükleniyor ister istemez. Kişinin bu döngüden bir bütün olarak kurtulması ise mümkün olmadığı gibi, bedelini de kaybederek ödemek zorunda kalıyor. Oyun intihar eden adamın açmazında Yugoslavya’nın parçalanma sürecini ve bu parçalanmadan geriye kalan acıları, çaresizlikleri, çözümsüzlükleri anlatıyor.” Oyunda görev alan sanatçılar ise şöyle: Çeviren: Bilge Emin, Dramaturgi: Doğan Korkmaz, Dekor: M. Nurullah Tuncer, Kostüm: Nihal Kaplangı, Işık: Fatih Mehmet Haroğlu, Kareograf: Özge Midilli , Yönetmen Yardımcısı: Pınar Aygün Oynayanlar: Bennu Yıldırımlar, Bora Seçkin, İbrahim Can, Serhat M. Kılıç. Oyuncular, gerçekten büyük bir performans sergiliyorlar. Oyuncülük güçleri oldukça fazla. Seyirciyi hiç sıkmıyorlar. Tam tersine oyuncuyu oyunun içine çekiyorlar. İntihar eden adam rolündeki Bora Seçkin, şiirsel ses tonuyla izleyenleri büyülerken herkesten tam not aldı. Balıkçı rolündeki İbrahim Can da hareketli bir performans sergiledi oyun boyunca. Ben ençok, 4 karakteri birden canlandıran genç oyuncu Serhat Mustafa Kılıç’ı beğendim. Gerçekten de değişik değişik karakterleri büyük bir başarıyla canlandırarak kimlikten kimliğe bürünüverdi. Oyun gücünü tüm izleyenlere ispat etti. Oyunun tek kadın oyuncusu ise, “Yaprak Dökümü” adlı diziden tanıdığımız ünlü sanatçı Bennu Yıldırımlar idi. Çok iyi bir oyun sergileyen Bennu Yıldırımlar ise bana göre oyunda çok geri planda kalıyordu. İkinci hatta üçüncü plandaydı. Adeta yok gibiydi. Oysa ben daha aktif, daha ön planda olmasını beklerdim. Bana göre bu rol, Bennu Yıldırımlar’ın ününe pek yakışmadı. İğreti durdu. Fakat sanatçı oyun gücünü iyi kullanarak bunu sorun olmaktan kurtardı. Oyunun sonu ise biraz Avrupai tarzda bitirlmek istenmiş. Oyun içinde oyun görüntüsü veriliyor. İzleyici, tam “Oyun bitti” deyip selamlamayı beklerken, bir oyunun provasının yapıldığını görüyor. Ama doğrusu bu da değişik bir hava, ayrı bir renk katmış oyuna. Kısaca söyleyecek olursak ben oyunu beğendim. Özellikle efektler ve ışıklar harika idi. Oyun içinde verilen sinevizyon gösterimi çok güzeldi. İzleyeni resmen oyunun içine alıyordu. Sanki biz de oyuncuların bir parçası gibiydik. Veya oyunda rol alan oyunculardık. 8.si Düzenlenen festival yine geçen yıl olduğu gibi halk tarafından büyük ilgiyle karşılandı. Salon tamamen dolduğu gibi neredeyse dışarıya taştı. Bırakın tüm koltukları aradaki boş koridorlar dahi izleyici ile doldu. Arka kısımda ayakta izleyen seyirciler oldukça kalabalıktı. Bu ne sevgidir ki bu kadar kalabalığa rağmen, saatlerce aralarda yere oturarak veya ayakta kalarak oyun seyrediliyor. Burada seyirciyi taktir etmek gerekiyor. Tüm zorluklara rağmen tiyatro sevgisi üstün geliyor. Tabii burada da Sayın Yaşar Ersoy Bey’in hakkını kendisine vermek gerekiyor. İlerlemiş yaşına rağmen hala onbeş yaşında bir genç gibi çalışıyor ve büyük bir azim örneği gösteriyor. Ve büyük başarılara imza atıyor. Ben bu vesile ile Kıbrıs Türküne zevkli dakikalar yaşatan ve böylesine büyük birfestivali armağan eden kişileri, başta Sayın Yaşar Ersoy olmak üzere herkesi kutluyorum. Hepsine ayrı ayrı teşekkür ediyorum. Hakan Yozcu hakan.yozcu@hotmail.com Paylaş Tweet burcu serpil - ( 12/16/2010 ) muhteşem bir oyun...oyuncular çok başarılı.imkanı olan herkes izlemeli bence. akkihkohkoh - ( 4/1/2011 ) Gerçekten çok çok güzel bir oyundu. Güldürürken düşündürme olayı vardı resmen. (: Özellikle o tiyatro içinde tiyatro olayı çok iyi olmuş.Bazı yerlerinde e artık yeter ne yani kim kim dedirten oyunu güldürerek bitirmek süper ötesi. Ayrıca o silahla bi gittim geldim yani. Ellerine emeklerine sağlık herkesin.. :) |
Tiyatro Kursu Başlıyor! 3 Ekim'den itibaren her PERŞEMBE Kadıköy'de! Çalışanlara yönelik hobi sınıfı! Duyuru Panosu!
Son Eklenen Tiyatro Oyunları
Güncel Yazılar
Yazar olmak ister misiniz? Yazar olarak tiyatrodunyasi.com ailesine katılmak, yazılarınızı yüzbinlerce tiyatroseverle paylaşmak isterseniz tiyatrodunyasi@tiyatrodunyasi.com adresine mail gönderebilirsiniz...
Güncel Haberler
Tiyatro Dünyası'nı takip Edin | .. |
|||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||
|