| Tiyatro Kursu | Şirket Tiyatrosu | | ||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||
|
||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||
| Ana Sayfa | Hakkımızda | Yazılar | Haberler | Yazarlar | Tiyatro Oyunları | Tiyatro Grupları | Sanatçılar | Kaynak | Duyuru Panosu | | ||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||
Hayat Bazen Geçip Gidendir: 17.31 Pınar Çekirge Umut, Deniz, Cem, Vera. Birilerinin gitmesi gerekiyordu.Oyunun kuralıydı bu.Birileri gidecekti.Hiç düşünmeden onun adını verdiler.Umut, dediler.Sonra aramadılar hiç..yüzleşmekten korktular.Beş haftadan sonra günleri saymaz oldu Umut.İşsizdi..gidecek yeri yoktu.Aşağılanmış hissediyordu kendini.Dahası kurban edilişini hazmedemiyordu.Küçük bir defteri vardı.Her şeyi yazıyordu o deftere.Cinayetleri…ölümleri.Bir sebebi olsun istiyordu..bir sebebi.Hepsi bu. Önce şunu belirteyim, 17.31 çok başarılı bir ekip çalışmasının ürünü.Oyuncuyla izleyici arasında mesafe sıfır.Herkes yaşar kıldığı kimliği başarıyla yansıtıyor.Herkes bir diğerinden başarılı.Yalın.Ne bir aksaklık, ne en ufak bir tökezleme.O kadar gerçek oynuyorlar ki, izlerken olayı yaşadığınızı hissediyorsunuz. Murat Mahmutyazıcıoğlu'nun olağanüstü sahne hakimiyeti bu defa çok iyi yazılmış bir metne hizmet veriyor ve izleyicisini yakasından tutup, hep dinleye geldiğimiz tekinsiz hayatlara doğru sürüklüyor.Bir yanda dizgin tanımaz tutkularımız, salya bulaşığı içgüdülerimiz, kendi ölüm fermanını imzalayan yıkılmışlıklarımız..kriz ve karmaşa ortamı.Arafta’yız adeta.Araf’ta asılıyız.Öylece, suskun.Mecalsiz.Kapana kısılmış. Her yandan su alan bir gemi.Karanlık sulara doğru çeviriyor rotasını. Kirin, pasın, acının açığa çıktığı anlarda sahnede insancıl olanla insancıl olmayanın ödeşmesini görüyoruz.Herkes sonuna kadar pespaye, umarsız ve yalnız, giderek birörnek hale gelmiş.Parangalanmış.17.31 bir infaz töreni aslında. Ebru Nilhan Celkan bu infaz törenini en ince ayrıntılarıyla anlatmış.İpek Banu Kılar ve Sami Berat Marçalı infaz töreninin tanıklarını yönetmiş.Ayfer Dönmez, Deniz Karoğlu, Özge Keskin ve Murat Mahmutyazıcıoğlu infaz törenini yaşar kılmış.Tiyatro 02'yi bir kez daha yürekten kutluyorum.Yine cesur, soluk kesici bir yapıma imza atmışlar. Bir parça umudun şafağında körelmiş insanların trajedisini kokladım 17.31 de.Tutku dolu hesaplaşmalar vardı genzimde.Kan ve sümük vardı. Skor levhasında bir sayı olduğumu ayrımsadım.Borsadaydım..satışa çıkartılmıştım...boyası akmış maskemle çırılçıplaktım.Bir o kadar da bezgin.Kireci yer yer dökülmüş, nemden yosun kaplamış duvardaki çatlağa takıldı gözüm.Yazgı bir kez atını üzerimize sürmüştü.Cem, Deniz, Vera’nın soluklarını hissettim yüzümde.Hepsi tanıdıktı.Vera ne kadar bendim.Hastaydık..hepimiz.Ağır, kanamalı hasta. 17.31 de bir bumerang var.Sanki cezalı hayatlar bumerangı, bu dediğim.Belki de hiç tükenmeyecek bir ceza bu.Sayısız savruluşlarla, durmadan kendini çoğaltan bir ceza. Gözlerinde öfke vardı Umut’un.Ölüm vardı.Cinnetin bütün yüzleri, kararlılık vardı.Ölüm kol geziyordu bakışlarında.Ürperdim. Kimdi suçlu ? Deniz, Cem yoksa düzen mi ? Vera tanık bile değildi.. Akşamın laciverti düşüverdi suya. Umut - Biz orada ne iş yapıyorduk ? Cem - Ne mi yapıyorduk? Çalışıyorduk. İş işte. Umut -Bakıyorum, düşünüyorum, hatırlamaya çalışıyorum. Geride hiçbir şey yok. Her yer patlıyor, yanıyor, parçalanıyor. Bunları hiç fark etmemiştim, yani şirketteyken. Şimdi her şeyi biliyorum. Yeterince yakından bakarsan bir ölü, herhangi bir ölü göze güzel gelir, kurtulmuş. Umut, Cem, ben bir elden çıkmışcasına benziyorduk birbirimize.Nasıl desem birbirimizden çoğalmış ya da çoğaltılmış gibiydik.Dikiş tutmayan yaralarımız kanıyordu.Aklımızın tüm olmazlarına yenik düşmüştük.Gidecek yerimiz yoktu.Umutsuzduk.Paslı akşamdan kalanlarla yetinecektik.Mecburduk. " Öyleyse söyleyin güneşe, yeni bir yol bulsun kendine..onurumdan bir şey kaybetmek istemiyorsa eğer.." diye fısıldayıverdi Ritsos.Zorla gülümsedik.Onca unutulmuşluk vardı ve onca imkansız.Biliyorduk.Cem de, ben de Umut da.Biliyorduk bunu.Anılarımızı bıraktığımız çekmece yağmalanmıştı bir kez.Gözaltlarımıza uzanmıştı yorgunluk.Tenimizin ıssızlığı ufunetlenmiş bir yaraydı artık.Yaraydık yek diğerimiz için.17.31 noktasındaydık.Bekliyorduk.Tek bir şey yapmadan.Can çekişiyorduk.En kötüsü, masum değildik.Asla ! Gözbebekleri üşümüştü Umut’un.Gözbebeklerine kan oturmuştu.Ter içindeydi saçları.Hayat bazen geçip gidendi. Derken bir ışık kırıldı karanlığın içinden..salona döküldü salkım saçak.Bende yüzlerce Cem, Umut kaldı o anda.Haftalar öncesiden yırtılmış bir defter sayfası..bardakta unutulmuş bir gül.Dahası, ne ilk ne son yenilgimizdi bu.Daha kimbilir, hiç istemeden, nelere göz yumacaktık. Yeni bir gün doğuşuna hazır değildi etim.Bütün kepenklerimi kapatmıştım.Birileri ağlıyordu.Hayatın fotoğrafını kalkıp astım duvara.O fotoğrafta saklanmaya karar verdim.Artık söylenecek söz yoktu.Bıçaklamak, kesip atmak geldi içimden o karmaşayı.Beceremedim.Ve Cem eski bir oyunda yitirdiği repliğini bulmuştu, bulmuştu evet, sonu ne olursa olsun o repliği yaşamak istiyordu şu an.Bu onu son görüşümdü, hissediyordum.17.31 de infaz edilecektik.Bazen vedalaşmak, bazense kavuşmak sanki yazgının yüzümüze çarpan tokadıydı. Kin, boşlukta düştüğü uçurumda bir daldı..tutunduğu.Güvenini, düşlerini yitirmişti..kaybolmuştu. Sam, Presley, Cem Murat Mahmutyazıcıoğlu yarattığıyla yeniden doğan aktörlerden.Her oyunda yepyeni bir kimlik yoğurmakta kendine.Oyun bittiğinde, yeniden başlayacak..o ağrılı, o tenini yakan süreç.Yeni bir kimliği yorumlama telaşı.Hayatı böyle yüklenmişti, hissediyordum.İç yolculuklarından başka türlü dönemezdi ki zaten. Yaşam tarzın mı tiyatro ? O zaman da sormuştum bu soruyu, başıyla 'evet'lemişti.Daha da üsteledim bu defa.Sustu uzun uzun.Bana öyle bir baktı ki, " yani, bu sorulur mu " der gibi.Öyle ya 17.31 de işi neydi ? Tiyatroyla varsıllaşan bir yaşam.Ama bundan da önemlisi, amansız bir hesaplaşma ve aktör kimliğinin şekillenişi.Acıları anlatmadı.Tiyatroyu insanı sever gibi seviyordu, hatırlarını sever gibi.Tiyatrodan konuşmuştuk aylar önce.İroni, humor, başkaldırı, umut yansılarıyla insana ayna tutan tiyatrodan.Öyle dolu, dolu anlattıydı ki durdurmaya, kesme kıyamadım bir türlü.Noktasız konuştu.Virgüllerde ben sustum.Dinledim.Küçük sevinçleri bile sahnedeydi.Oyun fotoğraflarında..Presley'i anlatırken bir an için duruverdi.Sanki çok uzaklara bir yere daldı ya da bana öyle geldi.Bayılıyordu Presley kimliğine.Heyecanla hazırlanmıştı.Gözlerini yumdu.Göz pınarlarında biriken yağmur bulutlarının dağılmasını bekledi sanki bir an, sadece bir an, bakışlarımız karşılaştı.Başında dikenlerden yapılmış bir taç olmalıydı.Provalarda, rolünü çıkartırken, dikenlerin yırttığı derisinden yanağına kan sızıyordu.( Tüm bedelleri ödemiş olması bundandı.) Kendisinin ' şimdisi'ni gördü saatteydi.Sam, Presley, Apartman daki yalnız genç adam ve 17.31 'de yaşar kıldığı Umut tipi.Onun dünyası.Anılarının, düşlerin, gerçeklerin dünyası.Düşbozumları ötelerde kalmıştı.Zaten söylemişti, tiyatro hep vardı hayatında.Çocukluğunda, ortaokulda, Lisede." Troya'lı Kadınlar"da Antik Tiyatro'da yürürken.Sam, Presley öylece duruyordu sahnede. ve alkışlar bitmiyordu.Başını öne eğiyor, alkışları dinliyordu.Dedim ya, daha çocukken biliyordu tiyatrocu olacağını.Bilinçaltında biliyordu. Bakışlarında dolaşan koyu gölgeyi ayrımsadım birden.17.31..infaz zamanıydı. Özdemir İnce'nin çevirdiği " Çok Uzak" şiirini hatırladım.Kavafis 20'li yılların başında İzmir'de bir kadını sevmiş.Yıllar geçmiş aradan..ama bulanıkmış anımsadıkları,ama tam hatırlayamıyormuş bir türlü.." Bu bulanık anıyı anlatmak isterdim.." diye başlamış. " Ağustosta bir geceydi..Ağustosta mıydı,ah evet, Ağustosta'ydı..Gözlerinin rengini hatırlamaya çalışıyor.Gözleri maviydiler, mavi mi acaba, ah, evet maviydiler..mavi gök yakuttan.. 17.31.Beyaz yakalıların gömleklerinde taze kan izleri. Aslında 17.31'in zevkle seyredilmesini, rol alan sanatçıların olağanüstü başarıları sağlıyor.Özellikle FİNALDE TÜM OYUNCULARIN sergiledikleri kelimelere sığmayan güzellikteki sanat gösterisi kaçırılırsa yazık olur. Murat Mahmutyazıcıoğlu bir maraton koşucusu gibi baştan sona oyunu sürdürüyor.Tempoyu hiç düşürmeden, soluğu azalmadan.Altını bir kez daha çizmek istiyorum, Umut kimliğinde, sahne tekniği açısından bir da virtüözlüğe erişmiş bir Yazıcıoğlu var sahnede.Seyirci bir başka Murat Mahmutyazıcıoğlu resitalini ayakta alkışlıyor.Yineliyorum yazar, yönetmen, oyuncu işbirliği kusursuz 17.31’de. 17.631 sahneye konuşu, oynanışıyla kutlanması gereken bir sanat çabasının ürünü; 2010-2011 Tiyatro Sezo'nunun en iddialı oyunlarından biri, bana göre..mutlaka izleyin. Pınar Çekirge 32guner@gmail.com Yazarın Tüm Yazıları Paylaş Tweet |
Tiyatro Kursu Başlıyor! 3 Ekim'den itibaren her PERŞEMBE Kadıköy'de! Çalışanlara yönelik hobi sınıfı! Duyuru Panosu!
Son Eklenen Tiyatro Oyunları
Güncel Yazılar
Yazar olmak ister misiniz? Yazar olarak tiyatrodunyasi.com ailesine katılmak, yazılarınızı yüzbinlerce tiyatroseverle paylaşmak isterseniz tiyatrodunyasi@tiyatrodunyasi.com adresine mail gönderebilirsiniz...
Güncel Haberler
Tiyatro Dünyası'nı takip Edin | .. |
|||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||
|