| Tiyatro Kursu  | Şirket Tiyatrosu
Tiyatro Dünyası
Tiyatro Dünyası Bu Sahnede...
 
Ana Sayfa  |  Hakkımızda  |  Yazılar  |  Haberler  |  Yazarlar  |  Tiyatro Oyunları  |  Tiyatro Grupları  |  Sanatçılar  |  Kaynak  |  Duyuru Panosu  |
Ankara DT Tek Kişilik Şehir ile Beykoz Sahnesi'nde
Savaş Aykılıç




İŞTE KAPİTALİZM BU ! İŞTE YABANCILAŞMA , YALNIZLIK VE İLETİŞİMSİZLİK BU !



HAYAT VE SANAT


Dün gece (26 Kasım 08) Beykoz Sahnesinde bir oyun izledim ve sana tepeden baktım aziz İstanbul ; görmedim kapitalizmin girmediği tek bir semt !

Halbuki absürd oyunumuz zamandan ve mekandan münezzeh/soyutlanmış bir şehirde geçiyor(anımsayabildiğim kadarıyla metinde böyleydi bu ; yoksa rejide Garson Kadın’ın türkçe arabesk müzik zevkine bakılırsa oyunumuz bal gibi günümüzde ve yurdumun insanları ile dolu bir yerde (?!) geçiyor). Rahmetli Mehmet Baydur aynı konuyu işleseydi (“Yangın Yerinde Orkideler” nasıl ki en çok eski Galata köprüsüne yakıştırdıysa) eminim ki Taksim’deki Marmara Etap’ı düşünerek yazardı.

Niye böyle düşünüyorum ? Bana zihnimin bir oyunumu bu ? Aldı soyutu vermedi somutu. Sahnede her gördüğününün hayattaki taklidini ister benden. Sanki benim mor sümbüllü bağım var!

Saçmalıyor muyum ? Evet saçmalıyorum ! Ne de olsa konumuz “Saçma Tiyatrosu” ! (Bu daha ne ki siz bir de aşağıdaki pragrafları okuyun !)

ÖNOYUN YA DA KUŞ KONDURMA

Perde açıldığında ,- pardon biz izleyici olarak salona girdiğimizde ; yerimizi alırken perde açıktı (Önoyun başlamıştı).Burası bir hotelin en alt katındaki Bar-Restaurant tır ve bu dekor oyun boyunca değişmeden kalacaktır. Önoyunda masalarda oyuncularımız yerlerini almışlar yemek yiyorlardı !(Saat : 19.55)

Bu yüzden olacak oyunda (yada gözümüzdeki) perde kaldırılmıştı ! Bar-Restourantta beş masa , bir tekerlekli servis masası , çerçeve sahnenin iki köşesinde tavandan tabana sarkan zincirler ve arkada boydan boya hotel camları , camın dışında yanlarda iki itfaiye sireni ; bütün dekor bu.

Derken salon ışıkları alınıyor (saat 20.00) ve önoyun biterek asıl oyuna geçiyoruz. (İmdi benim anlamadığım şu : Önoyun , oyuna mı yoksa oyun öncesi ne mi ait kurgulandı ? Önoyun , oyuna ait dizayn edildi ise ; önoyun neden oyun saatinde (saat 20.00’de)başlamadı ? Yok , önoyun oyun öncesi araya-boşluğa ait düşünüldü ise neden saat 19.55’te salon kapıları kapattırıldı ?! ( Yumurta mı tavuk mu diye felsefe yapacağına işine baksana , oyunu izlesene be adam !)

ALLAHTAN ARİSTO ZAMANINDA ABSÜRDOS MİTİ VARDI AMA ABSÜRT TİYATRO YOKTU

Bu zaman-mekan proplamatiği birinci perde boyunca zihnimde dönüp duruyor ! Takıntılı biri miyim ? Yoksa deliriyor muyum ? Zihnim , sahnede her gördüğü ve duyduğu şeyi gündelik hayatımızla kıyaslıyor. Benzerlikler bulduğu , paralellikler kurduğu yerlerde seyir keyfi doruklara varıyor ; bunu yapamadığı ,sahne-hayat imgelerini üst üste çakıştıramadığı (Aristoteles’in Poetika dili ile söyleyecek olursak ; hareket (aksiyon;ben buna hayat diyorum) ile onun (sahnedeki ) taklidi bütünlenmediği zaman ; ya da bunu yapmaya çalışırken aşırı zorlanarak su kaynattığı yerlerde ise kopuyor (sahne düşüyor). Bilmem anlatabildim mi ?
Neyse ki bu tür kopukluklar hem çok az oldu , hem de oyunun hızı dalıp gitmeye ve sıkılmaya meydan vermeyecek kadar tempolu !

Bayan garson (Devrim Yakut) masaları düzenlerken Adam (Cüneyt Mete) elinde laptop / dizüstü bilgisayarla (tam olarak birazdan masaya kuracağı bilgisayarı çıkartacağı beyaz bir çanta ile) giriyor ve oyun başlıyor.

BAR-RESTAURANTTA ŞENLİK VAR

Garson ve Adam’ın konuşmalarından Adam’ın bilgisayarda sanal alım-satım işleri yapan (kapitalist) biri olduğunu anlıyoruz. Adam , her şeyi sanal yaşayan , gerçek hayata karşı yabancılaşmış , yalnızlaşmış ve gerçek hayatla iletişim bozuklukları yaşayan komik ve karikatürize bir tip.

TİP VE KARAKTER

Bayan Garson ise –Adam’ın abartılı ve (telefon konuşmalarındaki gülmeleri ve simetri takıntısı ile) kalın çizgilerle çizilmiş bir tip olmasına karşın- Adam’ın duyarsızlığına ve yabancılaş-malarına karşılık verdiği küçük ama duygulu tepkiler , özellikle sesindeki duyarlılığın her notasına girip çıkan incelikli bir oyunculukla neredeyse karakter özellikleri taşıyan bir kişilik olarak karşımıza çıkıyor.

Adam’ın yalnızlıktan kurtulmak amacıyla Bayan Garson ile başlattığı konuşma , garson’un filozofça yanıtlarıyla önce sohbete , sonra da Adam’ın adamın içinde boğulduğu sanal dünyayı anlatarak içini döktüğü bir serimlemeye dönüşür.

Derken Adam’ın internetten tanıştığı bir bayan ile birazdan buluşacağı ortaya çıkar. Bu arada her beş dakikada bir , birileri , hotelin en üst katından tam da Bar-Restourant’ın arkasındaki yere atlayarak intihar etmektedir. İntihar edenler maliye bakanından kadından sorumlu bakana ve ikinci perdede Adam’ın internet sevgilisinin eski eşine kadar uzanır.

TEK KİŞİLİK ŞEHİRDE HERKES İNTİHAR EDİYOR

Ayrıca on dakikada bir de hotelin ışıkları ve havalandırması (dışarısının ısısına ve ışığına göre otomatik ve simetrik olarak) bozulur ve otomatik olarak sahneye kar , yağmur ve sis yağar ve rüzgar çıkarken öte yandan da ışıklar kararır ya da açılır.

YAZAR USTA BİR KARİKATÜRİST

Oyun boyunca usta karikatürist Behiç Ak , karakterlerin yardımıyla sanal dünyanın hayatımızda yarattığı kirlenmeyi , yozlaşmayı , bozulmayı tersinleme yoluyla adeta bir karikatür bandı titizliğiyle sahneye çizer durur.

KURS MANYAĞI SANAL SEVGİLİ

Ve beklenen kadın ; Adam’ın sanal sevgilisi (Benian Dönmez) sahneye gelir. O da kafayı kurslarla yemiş başka bir manyaktır. Her gün bir başka kursa (konuşma , gülme,ağlama,itiraf etme,orgazm vs.) giderek kapitalizmin üç canavarına (yabancılaşma,yalnızlık ve iletişimsizlik) karşı savaşarak onları yenmeye ve eskisi gibi yeniden insan olmaya çalışmaktadır. Ne ki bu kez de bu kursların yan etkileri onda akıl ve duygu tutulmalarına yol açtığına tanık oluruz.

Kadın bu kurslarda o kerte yabancılaşmıştır ki konuşması bile Almanca ve Rusça karışımı komik bir şive ile konuşmaktadır. Hareketleri , davranışları , tepkileri pozları ve mimikleri ; aptal sarışın tipinden şapşal mankene kadar hergün televizyonlarda izlediğimiz veya vahşi kapitalizmin yoğun olarak yaşandığı semtlerin sokaklarında karşılaştığımız ve beyinleri dumur olmuş bir alay sanal salaktan izler taşır.

TEK KİŞİLİK ŞEHİR SİSTEMİNİ KİLİTLEYEN ŞEY NE

Adam , Garson Kadın’ın da teşvikiyle Kadın’la dans ederek onunla yakınlaşır ve tam iki insan birbirine yaklaşarak aşık olacakken/olmuşken birdenbire sirenler çalmaya başlar. Sanki Georg Orwel’in kült eseri “1984”ten bir sahnenin ; romanın kahramanının ve sevgilisinin içinde yaşadıkları sanal dünyadaki yasaları çiğneyerek aşk yaptıkları anda askerlerce basılmalarının Türkiye versiyonu canlanır. Ne var ki bu versiyonda askerler yoktur ; beş dakikada bir yeni bir intihar olmayınca sirenler otomatik olarak devreye girmiştir.

İKİ KİŞİNİN SEVGİSİ SİSTEMİ TEHDİT EDİYOR

O andan itibaren her şey daha bir karmaşıklaşmaya başlar. Gerçek bir iletişim ; yalnızlığın bir sevgili ile aşılması ; yabancılaşmanın bir aşk ile son bulması “Tek Kişilik Şehir” sistemini kaosa sokar. Ne de olsa rejim tek tek kişiler üzerine kuruludur ; iki kişi yan yana gelse sistem çökmekte ve göçmektedir. Ki bu kaos da , oyunda , finalde , havalandırmanın kilitlenmesi ve sahneye aynı anda kar , yağmur , rüzgar yağdırılmasıyla ve ışıkların gidip gelmesiyle yaratılan muhteşem bir “fırtına sahnesi” ile veriliyor.

TEK KİŞİLİK DİZAYN EDİLMİŞ ŞEHİR AKIL TUTULMALARINA NEDEN OLUYOR

Aslında beyinlerdeki bu fırtınanın şimşekleri sayesinde birden her üçünün akıl tutulması da sona eriyor ve bilinçleri ve hafızaları geri geliyor. Bu da oyunun sonunda , sürpriz bir şekilde oyun kişilerinin birbirlerinin çocukluk arkadaşı olduklarının ortaya çıkmasıyla veriliyor.

Oyun da bunu anlatıyor zaten : Tek Kişilik Şehir ; İşte Kapitalizm bu ! İşte yabancılaşma , işte iletişimsizlik ve işte yalnızlaşma bu !

REJİ VE SÜS

Cumhuriyet Gazetesi’ne 50.Sanat Yılında , kendisi ile yaptığım söyleşide Cüneyt (Gökçer) Hoca , “ben rejilerimde , rejimin oyunda buhar gibi olmasına çalışırım” ya da özce buna benzer bir söz söylemişti. Alçakgönüllü ve usta işi bir yaklaşım. Ben bundan “süs olsun diye rejiyi abartmamayı ve rejiye ‘kuş kondurmamayı’ anlıyorum.

TİYATRO BİR RİSK ALMA SANATIDIR

Serhat Nalbantoğlu iddalalı eklemelere imza atmış. Bu cesaretinden ve risk almasından dolayı kendisini kutluyorum. Zira risk alan sanatçılar yeniyi keşfedebilir ve tiyatro sanatından kendileri bir şeyler kazanmak yerine tiyatro sanatına bir şeyler katabilirler.

SÖZSÜZ OYUN EKLEMELERİ OYUNUN OLMAZSA OLMAZI MI

Rejisörümüz oyunun başına , ortasına (15 dakikalık araya) sözsüz bir oyun eklemiş. Seyirciler oyunun başında salona girdiklerinde sahnede yemek yiyen karakterlerle karşılaşıyorlar. Ara verildiğinde oyuncular ara boyunca sahnede yemek yiyorlar (ya da yiyor yapıyorlar) ; oysa onların da araya ihtiyaçları yok mu ?

İŞLEV , SÜSÜN TURNUSOLUDUR

Seyirciye güvenelim lütfen. O ek sahneleri görmeden de seyirci bir yerlerde , şu an “bu “karanlık”oyunun oynanmakta olduğunu biliyor. “ İşlev” kelimesi tiyatro sanatında bir turnusol kağıdı gibidir ; sahnede işlevi olmayan her şey bir süsten ibarettir.

Eklenen bu sözsüz oyunları oyundan çıkarsak oyunun anlamı değişmiyorsa ; bu sahnelerin işlevi net bir şekilde ortaya konamıyorsa ; olmasalar da olur demektir. Bu anlamda oyunun eksikleri değil (gereksiz) fazlalıkları olduğunu düşünüyorum.

GEREKSİZ TEKRARLAR

Yine oyunun sonunda Garson Kadın’ın “Tek Kişilik Şehir” tiradı (ki bu tirad da budanabilir ; oyun zaten bu temayı anlatıyor ; tiyatro dili ile anlattığımız bir şeyi bir de körgözüm anlatmaya gerek var mı) sırasında seyircinin üzerine buhar üflenmesi , görsel açıdan çok cezb edici olsa da ; “ey seyirci bak bu sistem seni de böyle ahmak ıslatan yağmuru ile ıslatıyor ; seni de ahmaklaştırıyor”dan başka bir şey anlatmıyor ise ; kaldırılabilir , zira bütün oyun baştansona bunu anlatıyor ki bunu zihinsel olarak anlıyoruz zaten ; bir de fiziksel olarak vurgulamak fazla değil mi?

EKLER DIŞINDA BAŞARILI BİR REJİ

Bu “ekler” faslının dışında rejinin oldukça başarılı olduğu söylenebilir ki Ankara Sanat Kurumu’ndan aldığı ödül de bunun bir kanıtı.

CÜNEYT METE

Ankara Sanat Kurumu En İyi Erkek Ödüllü Adam rolündeki Cüneyt Mete için ne söylenebilir ki ? Yolun açık olsun “usta” !

DEVRİM YAKUT VE BENİAN DÖNMEZ

“Garson Kadın”’ı oynayan Devrim Yakut ile “Kadın”ı oynayan Benian Dönmez hakkında objektif olamayacağımı itiraf etmeliyim. Çünkü ikisi de benim Dil-Tarih’ten dönem arkadaşlarım ! İkisi de bir sınıf üstteydiler ve Benian’ın rahmetli eşi , adaşım Savaş Dönmez de benim sınıf ve sıra arkadaşımdı…
İki usta hanımefendinin önünde saygıyla eğiliyor ve başarılarının devamını diliyorum. Ayrıca Devrim Yakut’u aldığı San. Kur.En İyi Bayan Oyuncu ödülü için kutluyorum.

ÖZELLİKLE FIRTINA SAHNESİ MUHTEŞEMDİ

Özellikle “fırtına sahnesi”ndeki başarıları için Dekor ve Sahne Tasarımcısı Işın Mumcu’yu ve Işık Tasarımcısı Şükrü Kırımoğlu’nu ve tüm teknik ekibi tebrik ediyorum. İki gündür canla başla dekoru ve görsel efektleri hazırlayan tekniğe en büyük sürprizi Beykoz şehir suyunun kesilmesi yaptı. Oyuna damacanalarla Migrostan sular taşındı ve sistemler aksaksız çalıştı.

İstanbul’da keşke , ayakta alkışlanan bu oyunu Şişli Cevahir ve Kenterler izleyicileri de izleyebilse !

TİYATRO SANATININ TANRI VE TANRIÇALARI

Teşekkürler Ankara DT. Teşekkürler Tiyatro Tanrıları ve Tanrıçaları ; Oyuncular !

Savaş Aykılıç

Yazarın Tüm Yazıları


Paylaş      
Yorumlar

Elif - ( 12/4/2008 )
Biz de izleyip çok beğendik oyunu...Yalnız oyun bir aksaklık sonucu 30 dk geç başladı,elektrikler kesilmişti ve yepyeni bir sahnenin ne yazık ki jeneratörü yoktu.

Bu Oyun Hakkındaki Görüşlerinizi Paylaşın !

İsim
Mail  (Yayınlanmayacak)
Yorum
Güvenlik Kodu= 879
Lütfen bu kodu yandaki kutuya yazınız
 

    Son Eklenen Yazılar     En Çok Okunan Güncel Yazılar
27 MART… UMUDUNU ARAYAN BİR GÜN (Ahmet Yapar)
YOKLAMA LİSTESİ (Skeç)
    Tüm Tiyatro Yazıları

    Bu Tarihte Yayınlanan Diğer Yazılar
    Bu yazının yayınlandığı tarihte gündemdeki diğer yazılar aşağıda listelenmiştir...

  • Franz Kafka'nın Dönüşüm'ü (Öznur Çetin) - 12/3/2008
  • Necdet Mahfi Ayral'ı Anarken (Pınar Öztürk) - 12/3/2008
  • Kırcaali'deydim... (Üstün Akmen) - 12/3/2008
  • İstanbul Efendisi – İstanbul Şehir Tiyatroları (İsmail Can Törtop) - 12/2/2008
  • Annen Baban İşte Bunu Bilmezler (Can Doğan) - 12/2/2008
  • Türk Tiyatrosu'nun Neden Var Olamadığı Bu Yazıda Gizlidir (Adnan Tönel) - 12/1/2008
  • Albatrosun Kanatları (Melih Anık) - 12/1/2008
  • Şahane Düğün (Selçuk Soğukçay) - 11/30/2008
  • Asuman Dabak Tiyatrosu'nda Başarılı Bir Komedi: Şahane Düğün (Üstün Akmen) - 11/30/2008
  • Vasıf 70 Yaşında Zengin Mutfağı Hala İşliyor (Mehmet Esatoğlu) - 11/28/2008
  • Ankara DT Tek Kişilik Şehir ile Beykoz Sahnesi'nde (Savaş Aykılıç) - 11/28/2008
  • Pembe’nin Hikayesi (Mustafa Acar) - 11/27/2008
  • Ben Öğrenciyken veya Cindi (Mustafa Acar) - 11/27/2008
  • Demokrasi ve Aşk (Mustafa Acar) - 11/27/2008
  • Çılgın ve tehlikeli bir serüven: 39 Basamak (Rengin Uz) - 11/26/2008
  • Suçlu Yürekler - Ankara Devlet Tiyatrosu (Ahmet Olcay) - 11/26/2008
  • Third Space Uluslararası Sanat ve Barış Konferansı - 15- 19 Eylül - Viyana (İlkay Sevgi) - 11/26/2008
  • Sofrada Canavar Var - Canavar Sofrası (Cüneyt İngiz) - 11/25/2008
  • Vişne Bahçesi - İstanbul Şehir Tiyatroları (Ayşe Müge Gerdan) - 11/25/2008
  • İstanbul Devlet Tiyatrosu'nda -Saatleri Ayarlama Enstitüsü- : Bir YANLIŞ Var ! (Melih Anık) - 11/24/2008
  • İstanbul'da Tanpınar Uyarlaması: Saatleri Ayarlama Enstitüsü (Üstün Akmen) - 11/23/2008
  • İletişim Çağında İletişimsizlik! - Var Mı Sın (Rengin Uz) - 11/22/2008
  • Tiyatroya Devlet Yardımı - Türk Tiyatrosu'nun Politikası (Melih Anık) - 11/21/2008
  • Albay Kuş – Tiyatro Adam (İsmail Can Törtop) - 11/20/2008
  • Burası Dot. Bir Tiyatro Mekanı (Arda Aydın) - 11/20/2008
  • Pambık Prenses (Ali Erdoğan) - 11/19/2008
  • Asiye Nasıl Kurtulur - Bursa Devlet Tiyatrosu (Ahmet Olcay) - 11/19/2008
  • Ah Be Babam, Ne Zormuş Erkek Olmak!: TESTOSTERON (Üstün Akmen) - 11/18/2008
  • Devlet Tiyatroları ölüleri gömdü mü? (Feridun Çetinkaya) - 11/18/2008
  • Yaşar Ne Yaşar Ne Yaşamaz (Rengin Uz) - 11/17/2008
  • İşte Hayat Bu; İşte Tiyatro Bu - Çılgın Dünya - Van DT (Savaş Aykılıç) - 11/16/2008
  • O Güzelim Kaymaklı Dondurma Rengi Elbise (Meral Arslan) - 11/16/2008
  • Yeni Kuşak Tiyatro'da "Salvador Dali Göndermeleri İçimi Isıtıyor" (Melih Anık) - 11/14/2008
  • Sokak Kedileri (Çocuk Oyunu) (Arda Aydın) - 11/13/2008
  • Dionysos ve "Göz" Teması Işığında Kadın-Erkek-Doğa Hiyerarşisi (Tuğçe Kanbur) - 11/13/2008
  • Gardiyan Oyunu Üzerine (Kürşat Ural) - 11/13/2008
  • Nazlı Sevda (Kürşat Ural) - 11/13/2008
  • Selçuk Uluergüven'den Mektup 2 (Selçuk Uluergüven) - 11/13/2008
  • Sanatın gücü baştan çıkartabilir (Rengin Uz) - 11/12/2008
  • Dikmen Gürün, TEB'in 2008 Onur Ödülü'nü Gerçekten Hak Etti Mi? (Üstün Akmen) - 11/11/2008


  • Tiyatro Kursu Başlıyor!
    1 Mayıs'tan itibaren her ÇARŞAMBA Kadıköy'de!
    Çalışanlara yönelik hobi sınıfı!



    Duyuru Panosu!



    Son Eklenen Tiyatro Oyunları

         Güncel Yazılar

    Yazar olmak ister misiniz?
    Yazar olarak tiyatrodunyasi.com ailesine katılmak, yazılarınızı yüzbinlerce tiyatroseverle paylaşmak isterseniz tiyatrodunyasi@tiyatrodunyasi.com adresine mail gönderebilirsiniz...

    Mail Listemize Üye Olun

         Güncel Haberler
    Tiyatro Maydanoz, Nazım’ın Kadınları ile Sahnede
    Tekin Deniz: Dümbüllü kavuğunu kimseye devretmedi

    Tiyatro Dünyası'nı takip Edin
     
     |  ..