| Tiyatro Kursu  | Şirket Tiyatrosu
Tiyatro Dünyası
Tiyatro Dünyası Bu Sahnede...
 
Ana Sayfa  |  Hakkımızda  |  Yazılar  |  Haberler  |  Yazarlar  |  Tiyatro Oyunları  |  Tiyatro Grupları  |  Sanatçılar  |  Kaynak  |  Duyuru Panosu  |
Kırcaali'deydim...
Üstün Akmen




Kırcaali’deydim; oyunlarını izledim,
Panev’i ve Ignatov’u pek sevdim


Geçen haftanın tam ortasında Bulgaristan Devlet Tiyatroları’nın davetlisi olarak güney-doğu Bulgaristan’da, doğu Rodop dağları’nda, Yunanistan sınırında bulunan Kırcaali ilindeydim. Kırcaali’nin Dimitır Dimov Devlet Dram ve Kukla Tiyatrosu’nun genç, güzel ve dinamik Basın ve Halkla İlişkiler Sorumlusu Angelina Kiryakova tarafından karşılandıktan sonra, Bulgaristan komünist partisi’nin son genel sekreteri ve ‘80’lerde Bulgaristan devlet başkanı olan Todor Jivkov’un zamanında av köşkü olarak kullandığı Kırcaali’nin “Hotel Complex Recidence”ına götürüldüm. Akşam yemeğinde, Dimitır Dimov Tiyatrosu’nun müdürü Dimitır Ignatov ve bizzat kendisinin bu sezon sahneye koyduğu “Hamlet” oyununun Hamlet’i Atanas Atanasov ile buluştuk. Tuncer Cücenoğlu’nun “Çığ” başlıklı ünlü oyununun prömiyeri de yapılacaktı, dolayısıyla Cücenoğlu ve oyunun Ruscuk Sava Ognyanov Tiyatrosu’ndan getirilen ünlü yönetmeni Plamen Panev de masaya dâhil oldu. Yemeğin başlarında, Jivkov’u düşündüm. Jivkov’u, “malûm-u âliniz” Bulgaristan’da Türk azınlığa karşı uygulanan asimilasyon politikasının sorumlusu olarak tanıyorduk. Bu konuya değinmedik. Neden değinelim ki? Jivkov, Türklere karşı uygulanan asimilasyon politikasının sorumlusu olarak uzun süre yargılanmış, ancak hüküm giymemişti. Ben de, ikinci kadeh erik rakısını mideme indirdikten sonra, Jivkov’un, “vaki” asimilasyon politikasından sorumlu tutulmasını düşüncemden sildim. Kimseye bir şey demedim, belli de etmedim, ama durumu Bulgaristan’ın soğuk savaş koşullarında kendini güvencede tutma çabası olarak değerlendirdim. Yoksa “komşu”ya durduk yerde; “Hele dur şu Türklere bir zulmedelim” dürtüsü geldiğini sanmıyordum. Nitekim devrisi gün görüştüğüm bir Bulgar dosttan, o dönemde; “Bulgaristan’da artık tarım değil, endüstri toplumu olmalı” düşüncesinin geliştiğini ve bu düşünceyi gerçekleştirebilmek uğruna homojen bir toplum yapısına kavuşma çalışmalarının başlatıldığı gerçeğini öğrendim. Asimilasyon politikalarından 1984-1989 arası dönemde Türklerle birlikte Pomaklar, Çingeneler, Tatarlar vs. de etkilenmişlerdi. “Hatta” dedi dost; “Türklerin adları 1984-1985’te değiştirilirken, Pomaklarınki yirminci yüzyıl boyunca sekiz-dokuz kez değiştirilmiştir”... O akşam masaya, politikanın çirkin yüzü değil, tiyatronun aynası çevriliydi; düşüncelerim kısa sürede geçti, gitti, değişti.

Dimitır Ignatov, Shakespeare’in dünyaca ünlü klasiği “Hamlet”i bir intikam ve ihtiras şelalesi olarak sahneye koymuştu. Fevkalade değişik bir “Hamlet” izledim. Shakespeare’in döneminin ikiyüzlülüğünü göstermek için Danimarka’ya taşıdığı eserinin yirmi birinci yıl versiyonunda, yönetmen Dimitır Ignatov, Hamlet’i insanların hayvani içgüdüleri tarafından yönetildikleri, ilkel bir topluma yerleştirmişti. Sanırım, böyle bir çelişkiyle, modern dünyanın kötülüklerini vurgulamaktı amacı ve başarmıştı. Ignatov’un “Hamlet”in sahneleyişini izledikten sonra, ne yalan söyleyeyim; “taş devrinden beri, gerçekten ilerleme gösterdi mi” diye kendi kendime sormadan edemedim. Bir türlü kesin karara varamayan, kendi kendini yiyip bitiren Hamlet karakterini ise Atanas Atanasov mükemmel yorumlamıştı.

Tuncer Cücenoğlu’na gelince, bilirsiniz otuz küsur yılı aşkın bir süredir oyun üreten bir yazarımız; elbette tanırsınız. Doç Dr. Hülya Nutku’nun anlatımıyla, hem de oyunlarında sağlam bir içeriğin yanı sıra özü ve sözü olan tavrı temel alan bir yazarımız. Bugüne değin sahnede seyrettiğim/okuduğum Cücenoğlu yapıtları; karakterlerindeki yalınlık, yaratılan son derece sade ortam, seyircinin/okurun önce düşünmesini, sonra da kesin yargıya varmasını sağlayan konularıyla hep ilgimi çekmiştir.

Cücenoğlu’nun “Çığ” başlıklı oyununda, merkezle ulaşım bağı kesilmiş küçük bir dağ köyünde, insanlar çığ düşecek korkusuyla giderek işkenceye dönüşen yaşamlarını sürdürmektedir. Yaşamlarını sürdürmektedirler diyorum, ama sadece doğa koşullarına direnç gösterenlerdir yaşamlarını sürdürebilenler. Herkes, bir silah sesinin, bir çığlığın, küçük bir gürültünün topluca yaşamlarının sonu olacağının bilincindedir. Özetin özeti olarak “Çığ”ın konusu bu. Ama Cücenoğlu, dikkatleri birden bambaşka bir yöne; baskıcı yönetimlere çeker. Hem de usta işi bir manevrayla... Çığ gibi büyüyen insanlık dışı eylemlere karşın, toplumsal yaşamın her katmanında suskun kalınmasını acı bir dille eleştirir.

Yönetmen Plamen Panev, Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi Bulgar Dili ve Edebiyatı Anabilim dalı Başkanı Doç. Dr. Hüseyin Mevsim tarafından Bulgarcaya kazandırılan metni iyi irdelemiş. İyi irdelemiş ki beklenmedik, kırıp geçirici ve genelleşmiş olduğu için (herhangi) bir toplumun ve bir kültürün çatlaklarını ve zayıflıklarını, bunalımdan bile daha yoğun bir biçimde, bütün çıplaklığıyla sahnede işlemiş. Oyunun hemen başlarında önce Freud’un; “Uygarlığın ilerlemesi, insansal saldırganlık ve kendini yok etme dürtülerine baskın çıkmayı bilecek midir ve ne ölçüde bilecektir” sorusuna gönderme yaparcasına, insanın kendisini yok etmesini neredeyse tümüyle gerçekleştirmiş. Hiçbir uygarlaştırıcı eğilimin kendini yok etmeye karşı gelemeyeceğinin altını çizmiş. Bu sürüngen ölümün ve bedenlerle ruhların kirlenmesinin izlerini ve korkunç etkilerini çoğaltmış. Bu çoğaltma, seyirci üzerinde gözle görülebilir yoğunlukta “kathartik” (ruhun arınması anlamında kullanıyorum) etki yaratmış. Metinde Kolcu olarak anılan karakterleri balkan askeri yaparak kendi toplumunun anılarını dürtüklemiş. Genç Kadın’ın felaketini düşsel tablolarla süsleyerek, tüm insanlığı düşündürmesi gerekenin toplumun felaketi olduğunu anlatmış. Sahnede, doğadan çok daha gerçekçi bir resim çekmiş, ortaya çıkartmış.

Plamen Panev oyunu sahnelerken, Nadedja Miteva’nın, sahnedeki kocaman ahşap fıçının üstünü çığı çağrıştıran örtüyle kapatmasından da yararlanmış doğal olarak. Toplumun patlamaya hazır bir volkan gibi fokurdamasını, Miteva’nın sahne tasarımı ve kimin olduğunu bilemediğim ışık yardımıyla seyirciye yansıtmış. Karakterleri fıçının içinden konuşturtmuş, küçük bir topla çığ olasılığını olabildiğince izleyicinin aklında yineletmiş… Zekâsından taşan birtakım simgesel ögelerden alabildiğine yararlanmış. Metni; oyuncuların bedenlerine, seslerine ve ruh durumlarına, ışık ve ses planlarına, sahnedeki eşyanın kullanılışına göre başarıyla kodlamış. Kodlanmış metin ile anlatısını hızlandırarak oyunu tek perdeye (bir saat on dakikalık bir sürece) indirgemiş. Yazarın metinde verdiği heyecanı daha bir çomaklamış. Finalde Yaşlı Adam’ın Genç Erkek’in elinden tüfeği kapıp ateşlemesi tablosunu, fıçının içinden elinde tüfekle fırlayan Genç Erkek’e yaptırtarak, bence finali daha vurucu kılmış.

Oyunculuklardaysa Yaşlı Kadın’da Margarita Atanasova’yı “mükemmel” olarak alkışladım. Yaşlı Adam’da Petar Mastagarkov bana sorarlarsa (Neden sorsunlar ki? Neyse! Ola ki sorarlarsa!) yanlış seçim. Atanasova, favorisi siyah ak saçları, siyah bıyığı, kırçıl top sakalıyla oyundaki oğlu Kalcho Ivanov’dan daha genç bir görünüm veriyor. Hele koltuk değneğiyle top kovalama tablosunda, bırakın 80 yaşlarında bir karakteri canlandırdığını, 20’lik delikanlılara taş çıkartacak dinamiklik içinde. Hiçbir inandırıcılığı yok. Koltuk değneğine başını yaslamış uyuklamaktayken, birden uyanarak oğlunun kardeşiyle ilgili öyküyü kaldığı yerden anlatmayı sürdürdüğü tabloda kötü üstü. Genç Erkek’te Atanas Atanasov başarılı. Genç Kadın’da Iliana Tipova görevini yapmakta. Adam’da Kalcho Ivanov, annesinin (Margarita Atanasova’nın) repliğine şaşırma tablosu dışında iyi. Ivanov, hiç kuşkum yok ki “buğdayı samandan ayırmayı bilen” bir oyuncu. Kadın’da Antoaneta Milanova’ya da sözüm yok. Ama Rusalina Mainalovska, Ebe Kadın’a fiziksel olarak çok iyi hayat bulduruyor. Rolün içsel yüzeylerinde sadece gözlerini, yüz ifadesini ve sesini değil, gövdesini de iyi kontrol ediyor.

Sahne-kostüm tasarımına imza atan Nadedja Miteva’ya iki sorum olacak: Ebe Kadın’ın koyu gri-siyah olarak tasarladığı kostümüne beyaz yerine siyah mendil daha çok yakışmaz mıydı? Siyah mendil yönetmenin iletisine daha iyi uyum sağlamaz mıydı? Haydi, bir soru da yönetmene salayım: Bu oyuna müzik desteği katmasaydı, oyunu olabildiğince sessizliğe daldırsaydı daha iyi olmaz mıydı?

Ama bırakalım bütün bunları, her şeyden önemlisi; ya bu oyun Bulgaristan’da oynanmasaydı? Oynanmasaydı, iki ülke arasındaki dostluk duyguları hiç böylesine ivme kazanır mıydı?

Üstün Akmen
Evrensel Gazetesi


Yazarın Tüm Yazıları


Paylaş      
Yorumlar

Bu Oyun Hakkındaki Görüşlerinizi Paylaşın !

İsim
Mail  (Yayınlanmayacak)
Yorum
Güvenlik Kodu= 157
Lütfen bu kodu yandaki kutuya yazınız
 

    Son Eklenen Yazılar     En Çok Okunan Güncel Yazılar
27 MART… UMUDUNU ARAYAN BİR GÜN (Ahmet Yapar)
YOKLAMA LİSTESİ (Skeç)
    Tüm Tiyatro Yazıları

    Bu Tarihte Yayınlanan Diğer Yazılar
    Bu yazının yayınlandığı tarihte gündemdeki diğer yazılar aşağıda listelenmiştir...

  • Kenter Tiyatrosu'nda 39 Basamak ve Türk Tiyatrosu'nda Yaratıcılık (Melih Anık) - 12/4/2008
  • Vişne Bahçesi - Bahçede Neler Oluyor (Cüneyt İngiz) - 12/4/2008
  • Babalar Gününde - Sevgi Yarışı (Çocuk Oyunu) (Fevzi Günenç) - 12/3/2008
  • Masal Bilmeyen Çocuk (Çocuk Oyunu) (Fevzi Günenç) - 12/3/2008
  • Evli Evine Evi Olmayan Nereye? (Çocuk Oyunu) (Fevzi Günenç) - 12/3/2008
  • Ben Anne İstiyorum! (Çocuk Oyunu) (Fevzi Günenç) - 12/3/2008
  • AH, GÜL O!.. (Çocuk Oyunu) (Fevzi Günenç) - 12/3/2008
  • Bebelerin Hababam Sınıfı Harfleri Öğreniyor (Çocuk Oyunu) (Fevzi Günenç) - 12/3/2008
  • Franz Kafka'nın Dönüşüm'ü (Öznur Çetin) - 12/3/2008
  • Necdet Mahfi Ayral'ı Anarken (Pınar Öztürk) - 12/3/2008
  • Kırcaali'deydim... (Üstün Akmen) - 12/3/2008
  • İstanbul Efendisi – İstanbul Şehir Tiyatroları (İsmail Can Törtop) - 12/2/2008
  • Annen Baban İşte Bunu Bilmezler (Can Doğan) - 12/2/2008
  • Türk Tiyatrosu'nun Neden Var Olamadığı Bu Yazıda Gizlidir (Adnan Tönel) - 12/1/2008
  • Albatrosun Kanatları (Melih Anık) - 12/1/2008
  • Şahane Düğün (Selçuk Soğukçay) - 11/30/2008
  • Asuman Dabak Tiyatrosu'nda Başarılı Bir Komedi: Şahane Düğün (Üstün Akmen) - 11/30/2008
  • Vasıf 70 Yaşında Zengin Mutfağı Hala İşliyor (Mehmet Esatoğlu) - 11/28/2008
  • Ankara DT Tek Kişilik Şehir ile Beykoz Sahnesi'nde (Savaş Aykılıç) - 11/28/2008
  • Pembe’nin Hikayesi (Mustafa Acar) - 11/27/2008
  • Ben Öğrenciyken veya Cindi (Mustafa Acar) - 11/27/2008
  • Demokrasi ve Aşk (Mustafa Acar) - 11/27/2008
  • Çılgın ve tehlikeli bir serüven: 39 Basamak (Rengin Uz) - 11/26/2008
  • Suçlu Yürekler - Ankara Devlet Tiyatrosu (Ahmet Olcay) - 11/26/2008
  • Third Space Uluslararası Sanat ve Barış Konferansı - 15- 19 Eylül - Viyana (İlkay Sevgi) - 11/26/2008
  • Sofrada Canavar Var - Canavar Sofrası (Cüneyt İngiz) - 11/25/2008
  • Vişne Bahçesi - İstanbul Şehir Tiyatroları (Ayşe Müge Gerdan) - 11/25/2008
  • İstanbul Devlet Tiyatrosu'nda -Saatleri Ayarlama Enstitüsü- : Bir YANLIŞ Var ! (Melih Anık) - 11/24/2008
  • İstanbul'da Tanpınar Uyarlaması: Saatleri Ayarlama Enstitüsü (Üstün Akmen) - 11/23/2008
  • İletişim Çağında İletişimsizlik! - Var Mı Sın (Rengin Uz) - 11/22/2008
  • Tiyatroya Devlet Yardımı - Türk Tiyatrosu'nun Politikası (Melih Anık) - 11/21/2008
  • Albay Kuş – Tiyatro Adam (İsmail Can Törtop) - 11/20/2008
  • Burası Dot. Bir Tiyatro Mekanı (Arda Aydın) - 11/20/2008
  • Pambık Prenses (Ali Erdoğan) - 11/19/2008
  • Asiye Nasıl Kurtulur - Bursa Devlet Tiyatrosu (Ahmet Olcay) - 11/19/2008
  • Ah Be Babam, Ne Zormuş Erkek Olmak!: TESTOSTERON (Üstün Akmen) - 11/18/2008
  • Devlet Tiyatroları ölüleri gömdü mü? (Feridun Çetinkaya) - 11/18/2008
  • Yaşar Ne Yaşar Ne Yaşamaz (Rengin Uz) - 11/17/2008
  • İşte Hayat Bu; İşte Tiyatro Bu - Çılgın Dünya - Van DT (Savaş Aykılıç) - 11/16/2008
  • O Güzelim Kaymaklı Dondurma Rengi Elbise (Meral Arslan) - 11/16/2008


  • Tiyatro Kursu Başlıyor!
    12 Şubat'tan itibaren her PAZARTESİ Kadıköy'de!
    Çalışanlara yönelik hobi sınıfı!



    Duyuru Panosu!



    Son Eklenen Tiyatro Oyunları

         Güncel Yazılar

    Yazar olmak ister misiniz?
    Yazar olarak tiyatrodunyasi.com ailesine katılmak, yazılarınızı yüzbinlerce tiyatroseverle paylaşmak isterseniz tiyatrodunyasi@tiyatrodunyasi.com adresine mail gönderebilirsiniz...

    Mail Listemize Üye Olun

         Güncel Haberler
    Tiyatro Maydanoz, Nazım’ın Kadınları ile Sahnede
    Tekin Deniz: Dümbüllü kavuğunu kimseye devretmedi

    Tiyatro Dünyası'nı takip Edin
     
     |  ..