| Tiyatro Kursu  | Şirket Tiyatrosu
Tiyatro Dünyası
Tiyatro Dünyası Bu Sahnede...
 
Ana Sayfa  |  Hakkımızda  |  Yazılar  |  Haberler  |  Yazarlar  |  Tiyatro Oyunları  |  Tiyatro Grupları  |  Sanatçılar  |  Kaynak  |  Duyuru Panosu  |
Asiye Nasıl Kurtulur - Bursa Devlet Tiyatrosu
Ahmet Olcay




Asiye Kurtulmadı

Yazar Vasıf Öngören,muhalif bir insandır.O’nun muhalifliği aklı, bilimi, sağduyuyu, vicdanı rehber edinen bir muhalifliktir.Hayatımızın kader değil de sistemler tarafından çizildiğine inanır.Epik tiyatronun da bu amaçla var olduğunu söyler.Bu nedenle oyunlarını epik yazar.

Asiye Nasıl Kurtulur da bunları görmek mümkün.Günlük hayattan trajik bir öykü seyrederken yazarın hayata bakış açısını görürüz.Trajik bir öykü üzerinden toplumsal sorunlara bilimsel gözle bakmamızı ister.

Asiye Nasıl Kurtulur metninde, cinsel olarak sömürülen. Asiye’yi kurtarma peşine düşer.Aslında bu öykü üzerinden tüm sömürü düzenini sorgular.Sömürü sorunun nedenini şöyle ortaya koyar:

Yoksulları kader deyin,uyutun
Uyananı para verin ,susturun
Susmayanı zora koyun,çektirin
Böyle gelmiş böyle gitsin,sürdürün
Davrananı yok edin
Direneni gebertin
Ezin,vurun,öldürün
Devam etsin bu hayat

Her taraftan tıkadınız yolumu
Yoksullukla bağladınız kolumu
İstemeden seçtirdiniz sonumu

Bu nafile düzen ile
Töre, ahlak,kanun ile
Seçtirdiler sonumuzu


Sorunların nedenini böyle koyduktan sonra çözümünde sevgiye güçlü vurgu yapar:

İnsanoğlu sever sever var olur
Sevmiyenler kötü olur del olur
Sevgi satan insan değil mal olur


Dedikten sonra son deyişte son noktayı koyar:

Son bir sözümüzü daha
Lütfen dinleyiniz
Şu sözlerini ataların
Sakın ha unutmayın
Burnu kurtulmaz pislikten
Kılavuzu karga olanın


Mücadele ederken başarısızlıkların nedenini şöyle dile getirir:

Düzen bizi vursa yerden yerlere
Ezse bizi rezil etse bin kere
Muhtaç olsak birkaç dilim ekmeğe
Tek kavgamız bizim sağ kalmak

Ben vazgeçtin erdemden
Bir parça ekmek
Yatacak bir yer
Örtünebileyim bir bezle yeter
Şuymuş buymuş önemli mi o kadar
Adı ne olursa olsun yaşamaya mecbursun

Kolay değil her gelene yar olmak
Vazgeçmek sevgiden aşktan
Mal olmak
Belki mümkün şu dünyadan toz olmak
Ama elde değil bayan, yok olmak
Adı ne olursa olsun
Yaşamaya mecbursun


Açıkça görüldüğü gibi her ne olursa olsun insan, yaşama büyük bir bağlılık duyar.Hayatımıza son verecek kaygılardan uzak durduğumuzu belirtir.
Ölüm korkusunun mücadeleyi etkilediğini söyler.
Bu zaaflarımızın da insani olmadığını söyleyemeyiz.

Kirlilikten arınmanın kolay olmadığını söyleyen metin, arınmanın ne kırk suyla ne de günah çıkarmayla mümkün olacağını anlatır. Arınmanın çok daha derinlik istediğini belirtir.Bunun için de şöyle der:

Neye yarar temizlemek bedeni
Kim getirir artık benden gideni
Bir kerecik elledin mi düzeni
Artık mümkün değil bayan
Saf kalmak


Yazarın mısralarını okuduğumuzda kolayca görürüz ki vicdan için sevgi şart.Olmayan sevgi vicdan eğitimini ortadan kaldırıyor.Yerine konan şiddet ise vicdan yerine insanı intikama zorluyor.Bunu da şu mısralarla dile getirir:

Ben de öğrendim artık
Düşenlere tekme vurmak gerektiğini
Acımanın neden aptallık olduğun


Böylesine sınıfsal derinliği olan metinin oyunlaştırmasına gelirsek dekordan başlamak isterim.Metini okuduğumda en çok dekorun nasıl olacağını merak ettim.Dekor oldukça başarılı.İç içe giderek küçülen ekranlara benzer çerçeveler, diyalektik gerçekliği hatırlatıyor.Hiçbir şeyin tesadüf olmadığını her şeyin geçmişten birikerek geldiğini anlatıyor.Oyuncuları bu çerçevelerin arkasında oturarak sırası geldikçe oyuna katmak,geçmişin, birikerek günümüzü oluşturduğunu anlatıyor.Çok başarılı. Geçmiş, adeta tekrar günümüze gelerek sorunların derinliğini anlatıyor.Epik tiyatronun yapısına çok uygun olmuş.Bekleyen oyuncular oyunu olumsuz yönde etkilemediği gibi oyun içinde oyun kurulurken çok pratik çözüm oluşturuyor.
Suar Şeylan’ın dekordaki başarısı, alkışlanmadan geçilememeli bence.

Trajik bir öykü izlenirken yabancılaştırma yapılması için yukarıda, sözlerinin bazı bölümlerini yazdığım şarkılar okunuyor.Bu şarkıları dinlerken seyircinin kendini sorgulaması gerekiyor.
Sorunların bilince gelmesi hedefleniyor.Öyleyse bu şarkılar oyunun can damarı .Ama öyle mi?

Kafaya takılan mikrofon her şeyi berbat ediyor.Kafasında mikrofonla oyuncular işinin başındaki birer pilot gibi.Duvarlardan gelen ses o kadar çiğ ki tiyatro sanatını katlediyor.Sesi de enstrümanı olan oyuncuların, bundan aciz kaldığı düşüncesi doğabilir.Metalik cızırtılı ses olması gereken iletişimi yok ediyor.Sesteki derinliği duymayı çok isterdim.Yönetmen Abdullah Ceren’in bu tercihi beni derinlikten uzaklaştırıp bilincimin yeterince çalışmamasına neden oldu.

Bu tercih,oyunu sınıfsal yönünden uzaklaştırmış.Mutlaka mikrofon olacaksa anlatıcı tarafından bir mikrofon uzatılıp verilebilirdi.Ya da yukarıdan inen bir mikrofon olabilirdi.

Bunların üzerine bir de son deyişin oyuna konulmaması sınıfsal içerik boşaltılmış mı?kaygısını doğuruyor.

Seniye ve anlatıcının ara verildiğinde izleyicilerle oyun üzerine sohbet etmesi iyi düşünülmüş.Ama sohbetler trajik öykü üzerine olunca bilinçlenmeye pek katkısı olmadı.Sınıfsal bakış açısıyla yapılsaydı bilinçlenmeye katkısı büyük olurdu.

Oyundan sonra dağıtılan Asiye’nin Sesi Gazetesinin dağıtılması da iyi düşünülmüş.Ama gazetenin içeriği de cinsel sömürüdeki trajik öyküler üzerine hazırlanmış.Oyunun sadece cinsel sömürüye dikkat çektiğini söylemek insafsızlık olur.

Seniye’nin de oyun içinde giderek değişmesinde görürüz ki olayı öyle fuhuş sorununa odaklamakla bu sorunu çözemeyiz.Bu sorunları çözmek amaçlı kurulan derneklerin de çözümden uzak olduğunu görürüz.Oyun böyle yazılmışken ısrarla trajik öyküde yoğunlaşmak epik tiyatrodan da, Vasıf Öngören’den de uzaklaşmaktır.

Oyunun amacı sadece Asiye’yi fuhuştan kurtarmak olsaydı yazar Seniye’ye bunu yaptırırdı.Seniye bu amaçla kurulan bir derneğin yöneticisi.Oysa yazar Seniye’yle dalga geçer.Veya yazar bu kurtuluşu yeğene yaptırırdı.

Vasıf Öngören, bu öykü üzerinden tüm bir sömürü düzenini eleştirir.Bilince çıkarmak istediği budur.

Oyunda günceleştirme yapılmaması da acaba sadece trajik öyküyü göstermek amaçlı mı? Sınıfsal özelliği gizlemek amaçlı mı?Günümüzde bu sorun kronikleşmiş durumdayken, dönemde ısrar etmek düşündürücü.

Müdire yeğenin karısıyla birlik olup Asiye’yi bastığında Asiye kaçar.Burada yazarın da yönetmeninde gözden kaçırdığı bir durum vardır.Asiye’yi bu kaçış durumuna sokan aldatılmışlık ya da suçluluk değildir.Nedeni besleme sevgidir.Besle kargayı oysun gözünü diye atasözü vardır.Besleyeceksin kargayı sana itiat edecek.Birini besleyerek borçlandırıp sevgisini garanti altına alacaksın.Bugün dağıtılan kömürler bu nedenle sanırım.
Seniye Asiye’nin aşkına sahip çıkması gerektiğini söyler. Kaçmasının yanlış olduğunu söyler.Doğru söyler ama bu bağımsız kişilikler için doğrudur.Ve bağımsız kişilikleri destekleyen sistemler için geçerlidir.Beslenen kargalar için geçerliliği yoktur.Beslenen karga durumuna güçlü bir vurgu yapılmalıydı diye düşünüyorum.Güçlü kişilikleri destekleyen sistem istenilmeliydi.

Nişan sahnesinde müdire hanıma fuhuş yapmış bir insanın kızını gelin alıp almayacağı sorulduğunda,soru karşısında müdirenin susması var.Bu susma anlaşılmadan hemen halaya durulması bana göre yanlış olmuş.Böyle olması sanki müdire hanımın lafı ağzına tıkanıyor gibi anlaşılıyor.Aslında yazar müdirenin susmasını bilinçli koymuştur.Orada susmasına güçlü vurgu yapmıştır.Bunu da ilerici laflardan sonra yapmıştır.Toplumsal dönüşümleri herkes savunur ama ilk nefer olmaya gelince herkes geri çekilir.Önce başkaları yapsın herkes alıştıktan sonra ben yapayım deriz.Yazar bunun için müdire hanımı bu soru üzerine susturmuştur.Yönetmenin buradaki durumu tekrar gözden geçirmesi gerektiği düşünüyorum.

Asiye yeğenle ilk karşılaştığı sahnede ikinci zil öylesine acele çalınması yapmacık oldu.Asiye daha kapıdan bile çıkmadan çalar gibi oldu.Tereddüt verilmemiş oldu.En azından yeğen masaya oturunca ikinci zil çalmalıydı.

Aracının eşcinsel tip gösterilmesi güzel düşünülmüş.Dostun saldırısı karsısında korkak duruşu mantıklı olmuş.Ama takıları o döneme göre çok cesurca.

Zehra, Asiye’nin okula sığınabileceğini Asiye’ye söylemedi. Kaçırdım mı bilmiyorum ama duymadım.Anlatıcının söylemesi yetmedi.Bu nedenle Asiye’nin okula sığınması pat diye oldu.İzleyici olarak bunu yadırgadım.

Anlatıcı Kamil Korunan ve Elif Nutku’nun sıkıldığını hissettim.Oyun içinde oyunlarda bu iki oyuncumuz da rol alabilirdi.Bu iki oyuncumuzu bir iki küçük rolde izlediğimiz sahnelerde mutlu olduklarını hissettim.

Kolay değil böyle bir oyunda izleyiciyi oynamak.Diğer rolleri oynamak daha eğlenceli.Uzun süre izleyici gibi oynamak zor ve sıkıcı. Bu sıkıntılarını dağıtacak roller verilebilirdi.Nişan töreninde olduğu gibi bazı roller bu iki oyuncumuza oynatılabilirdi.

Yazar, zengin müşteriyi kel göstermiş.Anadolu’dan gelen zeytin yağlı yeşil sabunla yıkanan gür saçlılar ezilenleri,şampuanla yıkanan zengin kel kafalılarda ezenleri temsil ediyordu.Yönetmenin tüm ezenleri kel birine oynatması bu amaçlıysa bir şey diyemem .Ama bu nedenle değilse sürekli kel birini değişik tiplerde görmek izleyeni yorar diye düşünüyorum.Hiç olmasa bu rollerden bir tanesi anlatıcıya oynatılabilirdi.

Kelleri dönem filmlerinde de ezen olarak görürüz

Yönetmen Seniye ile anlatıcıyı neredeyse ahbap göstermiş.Yazarın bunu düşünerek yazdığını düşünmüyorum.Seniye küçük burjuva bir tiptir.Yani sömürülen ile sömürülenin arasında gidip gelen bir tiptir.Kendini hep güçlünün tarafında görmek ister.Oyunda önce Asiye’nin yanında gözükürken giderek sömürü düzenini savunmaya başlar.Asiye’yi randevu evi sahibi yapar.

Yazar bu sınıfın ahlak anlayışını da eleştirir.İnce ince Seniye’yi alaya alarak sınıfının ahlak anlayışını sorgular.Yanlışlarını seyirciye aktarır.Dolayısıyla bu sınıf da, yazarın hedefindedir.Bir nevi anlatıcı yazardır diyebiliriz.Son deyiş oyuna konulup, son deyiş anlatıcıya söyletilebilirdi.

Zehra Asiye’yi geneleve pazarlamaya gittiğinde neden pardüsü ile gitti anlayamadım.Eti pazarlanmaya aday biri,pardüsü ile kendini kontrol ettirmez diye düşünüyorum.BDT de Türkan Şoray kanunları yoktur herhalde.

Müdür ve amca sahnesinde etkilendiğim sahneyi anlatmadan geçemeyeceği.Amca personel şefine çıkabileceğini söyler.Personel şefi kayıtsız kalır.Öyle bir kayıtsız duruşu vardır ki tek başına bir oyun gibi.Amcanın yüksek tonlu çık emri ile ayar dışarı çıkar.Toplumda kendimiz olmadığımıza dair iyi bir eklemedir.Harun Türköz’ün müthiş oyunculuğuyla insanı derinden etkileyen bir görüntüdür.Bize sağa dön deseler döneriz.Sola dön deseler döneriz,aşağıya atla deseler atlarız.Hiç sorgulamayız.Çünkü kendimiz değiliz.Hep komutlarla,emirlerle yaşarız.Beni çok etkiyen sahnenin bu kısmında ki gülüşmeler için ağlanacak halimize güleriz derim.

Patronla adam kadın üzerine pazarlık yaparken adamın Asiye’nin daha düşmemiş olmasına verdiği tepki çok vahşice.Bu vahşilikteki başarıyı bu defa Taner Turan da görürüz.Öyle bir yazık der ki tüylerimiz ürperir. Sömürü düzeninin tüm acımasızlığını bir tek kelimeyle ortaya koyar:Yazık.Bu sahnede yönetmenin Asiye’yi dışarda değil de içerde bulundurması, bu vahşi durumun gösterilmesine çok büyük katkı yapmış.


Bursa devlet tiyatrosunun Antep’ te tutmadığını biliyorum.Ama bu oyuna kadar böyleydi.Bu başarılı oyuncularla artık sağlam bir izleyicisinin olduğuna inanıyorum.

Arzu Tan Bayraktutan,yüzü ile Asiye’ye çok uymuş.Yüzündeki kırılganlık ile oyunun dramatik kısımlarını izlediğimizde gerçek Asiye gibiydi.Kamburluğu gerçek değilse ezilen insani mutlaka kambur göstermeye gerek yok bence.Hayattan öyle bir kedi isteyişi vardı ki kolay kolay unutulmaz sanırım.Sömürü düzenine, insanın çok şey istemediğini sadece sevgi istediğini mükemmel bir şekilde söyledi.İnsanın sahneye bir kedi uzatası geliyor.

İlk sahneye çocuk olarak çıktığında hareketleri otistik bir çocuğun rutinleri gibiydi.Umursamazlık daha farklı gösterilebilirdi.

Yüzündeki kırılganlık gibi sesindeki kırılganlığı da duymak isterdik ama mikrofon sağ olsun.Artık başka bir oyuna.

Zehra rolünde Ayşegül Günay Demir’e ne diyebiliriz ki.Mükemmel.Çocuğu var mı bilmiyorum.Asiye’ye biraz dokunmasını bekledim boşuna bekledim.Ona bu konuda kırgınım.Annelerin sevgisi karşılıksızdır.Annelerin hatırına biraz dokunma isteyeceğim kendisinden.

Adam,mezeci,zengin müşteri rollerinde Taner Turan’ ın özür dileyerek söylüyorum kelliğinden başka insanı yoran bir tarafı yoktu.Sadece zengin müşteride Onu kel izlemek isterdim.

Elif Nutku, küçük burjuva tipi başarıyla oynadı.Bu sınıfın ruhsal durumu olan gel git durumlarını çok başarıyla verdi.

Anlatıcı Kamil Korunan’ın, yukarıda düşüncelerimi söyledim,hakkının yenildiğini düşünüyorum.

Bülent çiftçi de oynadığı üç rolün, hakkını verdi.Bir yeğende,bir dostta,bir odacıda oynarken, aynı oyuncu olduğuna belge lazım.İyi ki bu belge elimde var.

Levent Uzunbilek yine her üç rolünde de başarılıydı.

Berrin Kulya Balkanlar müdire ve patroniçe gibi birbirine zıt iki rolü başarıyla ortaya koydu.

Sühayla Erbaş oynadığı kaynana,yeğenin karısı,Suzi rollerinde başarılıydı.

Yardımcı oyuncular da ,müzik de, danslarda,ışık da,kostümlerde çok başarılıydı.
Orkestraları Antep’te görmemeye alıştık.Canları sağ olsun.

Bitirirken Son Deyiş:Ey Bursa DT,bir daha ne zaman?

Ahmet Olcay

Yazarın Tüm Yazıları


Paylaş      
Yorumlar

Ahmet Kara - ( 11/21/2008 )
Oyunu dün akşam İstanbul’dan giderek, Bursa Ahmet Vefik Paşa Tiyatrosunda izledim. Ahmet Olcay Bey sanırım G. Antep’te izlemiş.
Ben oyunda, Ahmet Bey’in saymış olduğu olumsuzlukların hemen hemen hiç birini görmedim. Pek anlayamadım ama galiba sahnenin gerisinde müzik çalan orkestra orada yokmuş. Eğer öyleyse bu büyük bir eksiklik ve oyun yarım oynanmış sayılır. Çünkü Bursa’da mikrofonlar sadece orkestra eşliğinde söylenen bir kaç şarkıda sadece Asiye’de vardı. Şarkılar dışında mikrofon kullanılmadı.
Ahmet Bey bir çok yeri eleştirmiş, örneğin Asiye yeğenin evine geldiğinde müdire hanımı evde bulamayınca çıkıyor ve hemen arkasından ikinci kez ve uzun uzun tekrar zili çalıyor. Bunun çıkar çıkmaz hemen çalınmasını eleştirmiş ama sanırım Asiye’nin kendisini takip eden kişiden korktuğu için hemen zile bastığını kaçırmış. Yani oyunu sanki pek dikkatli izlememiş gibi geldi bana.

Oyunu 1971 yılında Dostlar Tiyatrosunda Asiye rolünde usta oyuncu, yönetmen Prof. Dr. Zeliha Berksoy’dan izlemiştim. Vasıf Öngören de, Zeliha Berksoy da 37 yıl önce bu oyunla çok büyük bir çıkış yapmıştı. Ben inanıyorum ki Devlet Tiyatroları da bu yıl bu oyunla büyük bir çıkış yapıyor. Oyun, Yönetmen, oyuncular, dekor, müzik ve ışık, hepsi de harika. Ayrıca konu da güncelliğini hiç yitirmemiş. Sadık bir tiyatro izleyicisi olarak dileğim oyunu tüm tiyatro severlerin izlemesidir.


sümeyye - ( 2/13/2009 )
harika bir oyun izlerken kendinizden geçiyor asiye gibi düşünmeye başlıyorsunuz herkese tavsiye ederim


arzu tan bayraktutan - ( 2/12/2009 )
sayın ahmet olcay ,ölçülü ve samimi eleştirileriniz için , bir oyuncu olarak öncelikle teşekkür ederim... Orkestra üyelerinin ciddi mazeretleri nedeniyle Antep’e eksik kadroyla gelmek zorunda kaldık, buna rağmen şarkıları seyirciye kendi sesimle söylemek için büyük çaba harcadım, bunu belirtmek istedim. Ayrıca 10 yıllık DT memuriyetimde İkinci Bölüm, Kadıncıklar, Silvanlı Kadınlar, Töre ve ben Artist Olmak İstiyorum oyunlarıya, ilaveten altı aya yakın müddetle Yersiz Yurtsuz dizisiyle Antep’te bulundum, çok yoğun ilgi ve sevgi gördüm... Bunun için tüm Antepli sanatseverlere sizin aracılığınızla teşekkür ediyorum...
Arzu Tan Bayraktutan (Asiye)


aliii - ( 4/14/2009 )
mrb oyun çok güzel,oyunun içinde evde eski bir pikap ta ya da gromofonda bir şarkı çalındı çok güzeldi o şarkının adını ve söyleyenini bilen biri varsa yardımcı olsun,şarkının adı büyük ihtimal kader olabilir ama söyleyenini de bilmem gerekiyo...

Bu Oyun Hakkındaki Görüşlerinizi Paylaşın !

İsim
Mail  (Yayınlanmayacak)
Yorum
Güvenlik Kodu= 350
Lütfen bu kodu yandaki kutuya yazınız
 

    Son Eklenen Yazılar     En Çok Okunan Güncel Yazılar
27 MART… UMUDUNU ARAYAN BİR GÜN (Ahmet Yapar)
YOKLAMA LİSTESİ (Skeç)
    Tüm Tiyatro Yazıları

    Bu Tarihte Yayınlanan Diğer Yazılar
    Bu yazının yayınlandığı tarihte gündemdeki diğer yazılar aşağıda listelenmiştir...

  • Third Space Uluslararası Sanat ve Barış Konferansı - 15- 19 Eylül - Viyana (İlkay Sevgi) - 11/26/2008
  • Sofrada Canavar Var - Canavar Sofrası (Cüneyt İngiz) - 11/25/2008
  • Vişne Bahçesi - İstanbul Şehir Tiyatroları (Ayşe Müge Gerdan) - 11/25/2008
  • İstanbul Devlet Tiyatrosu'nda -Saatleri Ayarlama Enstitüsü- : Bir YANLIŞ Var ! (Melih Anık) - 11/24/2008
  • İstanbul'da Tanpınar Uyarlaması: Saatleri Ayarlama Enstitüsü (Üstün Akmen) - 11/23/2008
  • İletişim Çağında İletişimsizlik! - Var Mı Sın (Rengin Uz) - 11/22/2008
  • Tiyatroya Devlet Yardımı - Türk Tiyatrosu'nun Politikası (Melih Anık) - 11/21/2008
  • Albay Kuş – Tiyatro Adam (İsmail Can Törtop) - 11/20/2008
  • Burası Dot. Bir Tiyatro Mekanı (Arda Aydın) - 11/20/2008
  • Pambık Prenses (Ali Erdoğan) - 11/19/2008
  • Asiye Nasıl Kurtulur - Bursa Devlet Tiyatrosu (Ahmet Olcay) - 11/19/2008
  • Ah Be Babam, Ne Zormuş Erkek Olmak!: TESTOSTERON (Üstün Akmen) - 11/18/2008
  • Devlet Tiyatroları ölüleri gömdü mü? (Feridun Çetinkaya) - 11/18/2008
  • Yaşar Ne Yaşar Ne Yaşamaz (Rengin Uz) - 11/17/2008
  • İşte Hayat Bu; İşte Tiyatro Bu - Çılgın Dünya - Van DT (Savaş Aykılıç) - 11/16/2008
  • O Güzelim Kaymaklı Dondurma Rengi Elbise (Meral Arslan) - 11/16/2008
  • Yeni Kuşak Tiyatro'da "Salvador Dali Göndermeleri İçimi Isıtıyor" (Melih Anık) - 11/14/2008
  • Sokak Kedileri (Çocuk Oyunu) (Arda Aydın) - 11/13/2008
  • Dionysos ve "Göz" Teması Işığında Kadın-Erkek-Doğa Hiyerarşisi (Tuğçe Kanbur) - 11/13/2008
  • Gardiyan Oyunu Üzerine (Kürşat Ural) - 11/13/2008
  • Nazlı Sevda (Kürşat Ural) - 11/13/2008
  • Selçuk Uluergüven'den Mektup 2 (Selçuk Uluergüven) - 11/13/2008
  • Sanatın gücü baştan çıkartabilir (Rengin Uz) - 11/12/2008
  • Dikmen Gürün, TEB'in 2008 Onur Ödülü'nü Gerçekten Hak Etti Mi? (Üstün Akmen) - 11/11/2008
  • Cesaret Ana ve Çocukları – Semaver Kumpanya (İsmail Can Törtop) - 11/11/2008
  • Proje : Histanbul (Melih Anık) - 11/10/2008
  • Kırmızı Pazartesi - İstanbul Şehir Tiyatroları (Ayşe Müge Gerdan) - 11/10/2008
  • Ben De Anlamıyorum (Gılman Kahyaoğlu Peremeci) - 11/9/2008
  • ALIN SİZE BAŞARILI BİR GARAJİSTANBUL PROJESİ DAHA: HİSTANBUL (Üstün Akmen) - 11/9/2008
  • Bir Boş Zaman Etkinliği: Yok Saymak (Ali Erdoğan) - 11/7/2008
  • Selçuk Uluergüven'den Kamuoyuna Açık Mektup (Selçuk Uluergüven) - 11/6/2008
  • Bu Ülkede Tiyatro Salonu Açmak Suç Mu? (Emre Uluergüven) - 11/6/2008
  • Dinmeyen Alkışlar - İstanbul Şehir Tiyatroları (Ayşe Müge Gerdan) - 11/6/2008
  • Tiyatro'da 60 yılı aşan Onur: Gazanfer Özcan (Melih Anık) - 11/4/2008
  • İBŞT'de oyunculuğun önde olduğu bir oyun: İstanbul Efendisi (Üstün Akmen) - 11/4/2008
  • Dünya’nın Sonunu Beklerken (Erdinç Yapan) - 11/4/2008
  • Lüküs Hayat’ın Düşündürdükleri (İsmail Can Törtop) - 11/3/2008
  • Genç bir kadının evrak-ı metrukesi: 4 Artı 4 (Üstün Akmen) - 11/2/2008
  • Teyzesi - İzmir Devlet Tiyatrosu (Ahmet Olcay) - 11/2/2008
  • Şehir Tiyatroları Yönetiminin Özrü Kabahatinden Büyük (Feridun çetinkaya) - 11/1/2008


  • Tiyatro Kursu Başlıyor!
    3 Ekim'den itibaren her PERŞEMBE Kadıköy'de!
    Çalışanlara yönelik hobi sınıfı!



    Duyuru Panosu!



    Son Eklenen Tiyatro Oyunları

         Güncel Yazılar

    Yazar olmak ister misiniz?
    Yazar olarak tiyatrodunyasi.com ailesine katılmak, yazılarınızı yüzbinlerce tiyatroseverle paylaşmak isterseniz tiyatrodunyasi@tiyatrodunyasi.com adresine mail gönderebilirsiniz...

    Mail Listemize Üye Olun

         Güncel Haberler
    Tiyatro Maydanoz, Nazım’ın Kadınları ile Sahnede
    Tekin Deniz: Dümbüllü kavuğunu kimseye devretmedi

    Tiyatro Dünyası'nı takip Edin
     
     |  ..