| Tiyatro Kursu  | Şirket Tiyatrosu
Tiyatro Dünyası
Tiyatro Dünyası Bu Sahnede...
 
Ana Sayfa  |  Hakkımızda  |  Yazılar  |  Haberler  |  Yazarlar  |  Tiyatro Oyunları  |  Tiyatro Grupları  |  Sanatçılar  |  Kaynak  |  Duyuru Panosu  |
Uçurtmanın kuyruğu – GUTOK
İhsan Ata



Bir bayram sabahı vefat ederek Türkiye’yi yasa boğan, Türk tiyatrosunun mihenk taşlarından biri olan usta sanatçı Savaş Dinçel’e ait ölümsüz eser, Gutok (Gaziantep Üniversitesi Tiyatro Oyuncuları Kulübü) tarafından geçtiğimiz günlerde AKM’de sahnelendi. Farklı bölümlerde okumalarına rağmen, sahneye çıkarak büyük cesaret gösteren bu öğrencileri, arkadaşları da yalnız bırakmayarak mutluluklarını paylaştı. Dersleri ve arkadaşlarıyla zaman geçirebilecekleri yerde, sahneye çıkarak ‘sahne tozunu’ yutmayı amaçlamışlar. Tiyatroya gönül vermiş birilerini görmek büyük mutluluk. Üstelik bunların öğrenci olması, tarifsiz bir duygu. İyi bir oyun sahnelemek ve merhum sanatçı Savaş Dinçel’e, saygıda kusur etmemek için verdikleri mücadele, takdire şayan. Amatör ruhla sahneye çıkan oyuncular, oyun boyunca bir an bile düşmeyen tempolarıyla, başarılı bir temsil ortaya koydular.

Eserin konusu.
Baba baskısıyla büyümüş olan bir adamın, babasının ölümü ardından intihar etmeye karar vermişken, çocukluğu ve gençliğiyle yüzleşmesini, diğer kişiliğiyle çatışıp yeni bir kimliğe bürünüşünü ele alıyor.

Oyun öncesi.
Seyirciler yerini alırken çalan mistik müzik dinlendirici. Ayrıca herkesin yer kapma telaşında istedikleri yerlere oturamadıkları için çıkardıkları homurtuları da bastırmış. Kapıda oluşan izdiham, sahnedekiler için kim bilir nasıl bir duygudur.

Zira oyun sonuna doğru ayakta izleyenlerin çoğaldığını gördükçe, tiyatroya merak salmış ve arkadaşlarını yalnız bırakmayan öğrencilerle mutluluğum bir kat daha artıyor. ‘bittik, mahvolduk, öldük, iflas ettik’ diyenlere inat, bu gençler; hala başı dik, hiçbir çıkar gözetmeksizin umutlarımızı devam ettiriyor.

Ve sahne…
Oyun; babasının ölümüne kadar orta halli bir aile çocuğu olduğunu zanneden dış ses, oyuna işten gelerek değil, masa başında kafasına silah dayayarak başlıyor. Reji, metindeki girişi değiştirerek farklı bir yorum sağlamış. Bu çalışması, metindeki karakteri daha bir pesimist yapmış. İyide olmuş. Çünkü, günlerden bir gün gibi değil de, hiçbir çaresi kalmamış, hayatla tüm bağlarını koparmış birinin, ne kadar alternatifsiz olduğunun altını daha iyi çiziyor.

Oyun boyunca başarılı bir çizgi hakim. Yalnız yeterli değil. Eserin ne anlatmak istediğini iyi kavramışlar ama nasıl anlatacakları konusunda sanırım daha çok çalışmalılar.

Hareketten çok söze dayalı bu tür oyunlar, cesaret isteyen oyunlardır. Oyunculuğun ötesinde duygu yoğunluğu ister. Zor bir seçim yapılmış. Sanırım seçmelerindeki temel neden, oyuncu kadrosunun iki kişiden oluşması. Ki kalabalık kadroyla çalışmak zor. Üstelik üniversite ortamında bir araya gelip çalışmak çok daha da zor. Seçmelerindeki temel etken bu olabilir.

İkincisi, kendilerine güvenmiş ve altından kalkacaklarını düşünmüşlerdir. Zira kendi kategorilerinde de çok iyiler. Benim buradaki tutum, Devlet tiyatrolarını veya ödenekli özel tiyatroları eleştirdiğim gibi eleştirmem beklenemez. Önemli olan burada gösterilen çaba ve azim. Kaldı ki, gösterdikleri performanslarıyla devlet tiyatroları da dahil, bu yıl izlediklerim arasında ilk beşte bir başarıya sahiptiler.

Bu eleştiri, üniversite oyuncularını asla yermek değil, bir tiyatro sever olarak onlara destek olmak içindir. Bir sonraki temsillerinde aynı hataların önüne bir nebzede olsa geçmek için, dışarıdan izleyen birinin gözüne takılanlar olarak algılanmalıdır.

İki elmanın yarısı…

Sahneyi, Semih Özgeç ile Hüseyin Aslan paylaşmışlar. İlk bakışta bir takım oyunculuğu göze çarpsa da, birbirilerine yeterli zamanı tanımalılar.Gerek replikler için, gerekse birbirini kapatmayan mizansenlere dikkat edilmeli. Bu tür oyunlarda duyguların kaynağını yansıtan mimikler önemli bir yer tuttuğundan, bir oyuncu diğer oyuncuyu kapatmayacak özeni göstermelidir.

Oyunun dokusuna doğrudan etki eden benzerlik çok önemlidir. Kilo farkı önemli bir ayrıntıdır. İkisinin de temelde aynı yapıya sahip olmaları, oyunun aslında ne anlatmak istediğiyle alakalı. Çünkü, değiştirilen kostümlerle aslında içindeki duygular dışarıya çıkmış ve yazar bunu anlatmayı yeğlemiştir. Bu anlamda kostüm değişimlerinde birbirilerinin kostümleri yerine farklı kostümler giymesi oyunun dokusuna temelden ters düşmüş.

Oyunda bahsi geçen kötü duygular diye adlandırdığımız şeyler dış sese aitse, o kostümlerle kötü huylar dışarı atılmalı ve kendini iç sese teslim etmeli. Kendilerine ait olmayan farklı kostüm giymeleri, farklı insanlara bürünmek anlamına gelir. Oysa oyunun anlatmak istediği, iç sesle dış sesin yer değişmesidir. Bu bir yüzleşme olayı.

Dış ses : Hüseyin Aslan
Gaziantep Büyükşehir belediyesi şehir tiyatrosu tarafından açılan kursta eğitim almış bir öğrenci. Oyunu sahneye koymak için gösterdiği cesarete, burada aldığı eğitiminde katkısı tartışılmaz. Hangi şartlarda olursa olsun, amaç eğlenmekte olsa eğer sahneye çıkıyorsak elimizden geldiğince şivelere dikkat etmeliyizdir. Oyun boyunca genel anlamda buna özen gösterildiğini düşünsem de, yer yer doğu şivesine kaçtığını sanırım kendiside fark etmiştir. Bu şöyle aşılabilir. Sonuçta bir reji yapılıyorsa, ya tam öngörülen İstanbul Türkçe’siyle oynanır. Ya da, oyun boyunca doğu şivesiyle oynanabilir. İkisi de rejinin yorumudur. Kimse doğu şivesiyle neden oynadın diyemez. Ama ikisinin birbirine karıştırılması kulağı tırmalar.

Oyun boyunca ses tonu iyi, en arkalara kadar ulaşıyor. Zaten salonun akustiği de harika. Yalnız tepkiler yetersiz. İfadeler keskin değil. Seri konuşmalarda repliklerin anlaşılmasına daha bir özen göstermeli.

Diğer taraftan ağlama sahneleri fazlasıyla yapay kalmış. 2. perdede sanırım aceleye geldiğinden fondöten abartılmış. Soyunması için silah zoruna gerek yok. Bu bir iç sesse daha çelişki olarak seyirciye yansıtılabilir.

Seyirciyi bir şeye inandırmak için yaptığın şeyin gerçek olması gerekmez. Seyircinin inanması yeterlidir. Yani onca kadeh viskiden sonra hafif afallamak sahnede meyve suyu içtiği gerçeğini bertaraf eder. Hem bu sarhoşluk, bir sonraki dans sahnesi için rahat bir geçiş olurdu.

Her şeye rağmen, oyunculuğunu hep üst seviyede tutmayı başarmış, temposunu bir an bile düşürmemeye gayret gösteriyor. Spor kıyafetler giyene kadarki pasif hale karşın, kendi benliğini bulduğundaki rahatlık arasındaki fark, görülmeye değerdi. İki farklı ruh halini de başarıyla temsil etmesi, diğer oyuncuyla beraber olan espri alışverişi ve doğaçlamalarıyla oyuna damgasını vuruyor.

İç ses : Semih Özgeç
Sahnede birden fazla tipe bürünmek zorunda olan Semih, oldukça zor bir görev üstlenmiş. Elinden geleni yapmaya çalışsa da yeterli ol(a)mamış. Oldukça çelişkili bir ruh halinde gibi. Birbirinden farklı, bağımsız tipler olmalıydı onun büründükleri. Oysa bu tipler sanki bir domino taşlarının devamı gibi algılanmış. Hal böyle olunca büründüğü her tip, aynı ses tonuyla çıkıyor ve bu oyunu anlamsız kılıyor.

Bu yüzden dış sesin hayatında kimlerin olduğu pek anlaşılmıyor. Sanki bir ailenin bireyleri gibi algılanıyor. Oysa burada yapılması gereken, dış sesin hayatını oluşturan kişi yada kişilere bürünerek yaşamını bize aktarması gerekiyordu. En önemli aksesuarı ise, büründüğü tiplerin yaptığı işleri daha iyi yansıtabilmek için gerekli olan kıyafetler.

Kendine çok güvenerek kıyafetle değil, sesim ve mizansenlerimle veririm demek istemiştir belki ama, bu yanlış bir yaklaşım. Zaten büründüğü üç veya dört tip var. Bunların kıyafetlerini giyip sahnede onu canlandırması gerekir.

Olması gerekenden fazla bağırıyor. Ellerin fazla kullanıyor. Saçını çok fazla düzeltiyor. Sahneye çıkarken saçlarını bağlasaydı daha iyi olabilirdi. Böylelikle hem mimiklerini görürdük, hem de oyunun atmosferi bozan saç düzeltmelerini izlemezdik.

Bağırmakla, sesini yükseltmek farklı şeyler. Kızgınlığı göstermek için bağırmak gerekmiyor. Bunu mizansenlerle ve ses tonuyla verebilir. Canlandırdığı karakteri oynamalı. Bizim sahnede Semih’i değil, Semih’in canlandırdığı tip ve karakterleri izlediğimizi unutmamalı.

Oyunun her şeyiler.

Bu öğrenci arkadaşlarım oyunu hem yönetip hem de oynamışlar. Bu yanlış bir tutum. Kendi hatalarını görme şansları sıfıra iniyor. Bir bakıma da haklılar. Bu işi öğretecek yada başlarında olabilecek kimseleri yok.

Rejideki hatalardan biri elbette birbirilerinin kostümlerini, kilo farkından dolayı giyememeleri. Nedenlerini uzun uzadıya yukarıda sıralamıştım. Dekor olarak o zengin evde külüstür teyp kimin fikri bilemiyorum. Ama sırıtıyor. Dans sahnesinde kırmızı loş ışıkların kullanılması güzel düşülmüş.

Oyundaki misket sahnesi unutulmuş. Ama metni bilmeyenler için sırıtmıyor. Olabilir, sahnede her şey mümkün. Önemli olan seyirciye fark ettirmeden devam edebilmekte.

Dekor,müzik,kostüm her şey çok güzel. Oyunun hem teknik kadrosunda yer alıp, hem de sahneye koymak, üstelik oynamak büyük bir başarı. Oyun boyunca düşmeyen tempolarıyla bir profesyonel gibi devam ettirmeleri klas bir tutum.

Günahıyla sevabıyla oyun sonrası fuayede seyirci karşısına çıkıp eleştirilmeyi beklemek muazzam bir yaklaşım. Cesaretlerinden ve gösterdikleri başarılı performanslarından dolayı kutlarım.

Bu heyecan ve amatör ruhlarını kaybetmeyerek daha nice güzel oyunlara imza atmaları dileğiyle…

İhsan ATA
ihsan@gmail.com


Yazarın Tüm Yazıları


Paylaş      
Yorumlar

esvet - ( 9/16/2008 )
sevgili savaş hocamın en iyi oyunlarından biriydi. nasılsa o hala bizim kalbimizde yaşıyorsa, bu oyunda bizim kalbimizde yaşamaya devam edecek.. nur içinde yat hocam.

Bu Oyun Hakkındaki Görüşlerinizi Paylaşın !

İsim
Mail  (Yayınlanmayacak)
Yorum
Güvenlik Kodu= 69
Lütfen bu kodu yandaki kutuya yazınız
 

    Son Eklenen Yazılar     En Çok Okunan Güncel Yazılar
27 MART… UMUDUNU ARAYAN BİR GÜN (Ahmet Yapar)
YOKLAMA LİSTESİ (Skeç)
    Tüm Tiyatro Yazıları

    Bu Tarihte Yayınlanan Diğer Yazılar
    Bu yazının yayınlandığı tarihte gündemdeki diğer yazılar aşağıda listelenmiştir...

  • Tiyatroların Güzelbahçe Buluşmasında Olup Bitenler (Mehmet Esatoğlu) - 9/2/2008
  • Bir Buket Aşk (Oyun Teksti) (Berkan Karasu) - 9/2/2008
  • Ah Şu Kültür Faaliyetleri (Berkan Karasu) - 9/2/2008
  • CEZAEVİ… TİYATRO… UMUT VE ÖZGÜRLÜK… (2) (Kemal Oruç) - 9/2/2008
  • CEZAEVİ… TİYATRO… UMUT VE ÖZGÜRLÜK… (1) (Kemal Oruç) - 9/2/2008
  • Bir Adam Yaratmak - Beykoz Belediyesi Tiyatrosu (Ayşe Müge Gerdan) - 9/2/2008
  • CEZAEVİ… TİYATRO… UMUT VE ÖZGÜRLÜK… (3) (Kemal Oruç) - 8/29/2008
  • 2.TÜRKİYE TİYATRO BULUŞMASI ARDINDAN (M. Vejdi Koçak) - 8/28/2008
  • Bodrum'da Magic Life tatil köyü ve köy'de Yeşil Kabare (Üstün Akmen) - 8/26/2008
  • Konservatuar Sınavları Öncesi (Ali Çakır) - 8/26/2008
  • Uçurtmanın kuyruğu – GUTOK (İhsan Ata) - 8/26/2008
  • Şahane Düğün - Asuman Dabak Tiyatrosu (İsmail Can Törtop) - 8/19/2008
  • İki Yüzlü Felaket - 17 Ağustos Depremi'nin Anısına (Ali Erdoğan) - 8/16/2008
  • Ali Poyrazoğlu, Koçum Benim ile kentten kente gidiyor (Üstün Akmen) - 8/15/2008
  • Tiyatroda Akademinin Yeri (Ulaş Tuzak) - 8/15/2008
  • Anton Çehov'dan Tek Perdelik 9 Oyun (Anton Çehov) - 8/12/2008
  • İsa Karslı'dan Konservatuar Adaylarına Bilgiler (İsa Karslı) - 8/9/2008
  • Kamyon - Antalya Devlet Tiyatrosu (Ahmet Olcay) - 8/4/2008
  • Kibarlık Budalası – Tiyatro Kedi (İsmail Can Törtop) - 8/2/2008
  • İzmir Bulvar Oyuncuları Tiyatrosu (İzmir) - 8/1/2008
  • İki Arada Bi Derede Türk Tiyatrosu (Ulaş Tuzak) - 8/1/2008
  • Tiyatro Eğitiminin Derhal YÖK'den Ayrılması ile Başlayabiliriz (Adnan Tönel) - 7/29/2008
  • Suna Pekuysal Söyleşisi - Tiyatro dışında yaşamım yok ! (Okan Bayülgen) - 7/24/2008
  • Suna Pekuysal'ın Ardından.. (Suna Pekuysal) - 7/22/2008
  • Tiyatroculuk Oynamayın (Ulaş Tuzak) - 7/22/2008
  • Tiyatro ve İstismarcılık (İbrahim Kırbulut) - 7/22/2008
  • Tiyatromuzda Amatörlük ve Profesyonellik (Melih Anık) - 7/14/2008
  • Aspendos Opera ve Bale Festivali'nde Norma'yı izledim (Üstün Akmen) - 7/11/2008
  • Kurtar Beni - Sesli Öykü (Gılman Kahyaoğlu Peremeci) - 7/9/2008
  • AÇIK MESAJIM VAR GİTMESİ GEREKENLERE… VE ÜSTÜNE ALABİLENLERE….. (Cihat Faruk Sevindik) - 7/8/2008
  • KAFKAS TEBEŞİR DAİRESİ- Erzurum Devlet Tiyatrosu (Ahmet Olcay) - 7/6/2008
  • Kene Can Almaya Devam Ediyorkene… (Ali Erdoğan) - 7/1/2008
  • Tiyatro'da Yeni Bir Kapı (Ulaş Tuzak) - 7/1/2008
  • Türkiye' de Sanat Yapılır mı? (Mert Urdal) - 6/30/2008
  • Mehmet Baydur’un bozuk Türkiye'si : Kamyon (İhsan Ata) - 6/30/2008
  • Tiyatro… Tekst Arayanlar… Sirkçiler… (Kemal Oruç) - 6/25/2008
  • TARİHİN EN ÇARPICI DİLİYLE : SİYAH ÇORAPLILAR (İhsan Ata) - 6/24/2008
  • BEN TİYATROCUYUM…HADİ YA..! (Cihat Faruk Sevindik) - 6/24/2008
  • Nereye Gittin Sarı Kız..? (Hülya Karakaş) - 6/22/2008
  • Ordu’daki Çocuk ve Gençlik Tiyatroları Festivali’nden izlenimler (Üstün Akmen) - 6/22/2008
  • PUSUDA-ÖÇ -Konya Devlet Tiyatrosu (Ahmet Olcay) - 6/22/2008


  • Tiyatro Kursu Başlıyor!
    19 Kasım'dan itibaren her SALI Kadıköy'de!
    Çalışanlara yönelik hobi sınıfı!



    Duyuru Panosu!



    Son Eklenen Tiyatro Oyunları

         Güncel Yazılar

    Yazar olmak ister misiniz?
    Yazar olarak tiyatrodunyasi.com ailesine katılmak, yazılarınızı yüzbinlerce tiyatroseverle paylaşmak isterseniz tiyatrodunyasi@tiyatrodunyasi.com adresine mail gönderebilirsiniz...

    Mail Listemize Üye Olun

         Güncel Haberler
    Tiyatro Maydanoz, Nazım’ın Kadınları ile Sahnede
    Tekin Deniz: Dümbüllü kavuğunu kimseye devretmedi

    Tiyatro Dünyası'nı takip Edin
     
     |  ..