| Tiyatro Kursu | Şirket Tiyatrosu | | ||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||
|
||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||
| Ana Sayfa | Hakkımızda | Yazılar | Haberler | Yazarlar | Tiyatro Oyunları | Tiyatro Grupları | Sanatçılar | Kaynak | Duyuru Panosu | | ||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||
Kamyon - Antalya Devlet Tiyatrosu Ahmet Olcay DÜŞÜNEN,YOLLARI AŞAR Yönetmen Mustafa Kurt,metindeki oyun girişinde, yürüyen oyuncaklar yerine, sinirle ayakkabı fırlatma sahnesiyle giriş yapmış.Böyle yaparak boş beklemenin verdiği gerginliği daha iyi göstermiş. Bence böylesi daha doğru olmuş.Metindeki gibi oyuncakların hareketiyle oyun başlamış olsaydı bir piknik havası izlenimi doğabilirdi. Metinde, birinci sandık açılmış olarak başlıyor.Yönetmenin ise sandığı seyirciyle birlikte açması hem oyunun ruhuna daha uygun düşmüş hem de boşuna bir kurtarıcı beklemenin vereceği gerginliği izleyiciyle birlikte başlatmış.Bu yenilikle izleyici oyunun sihrine daha kolay kapılıyor. Rençberlerin oyuna girişi metindeki gibi olsaydı, oyun yara alabilirdi. Metinde el ele sahneye giren rençberler gayet sakin şarkı söyleyerek sahneden, diğer oyuncuların önünden yürüyerek geçiyor.Ölümüne insan arayan yolda kalmış kahramanlarımız ancak bir süre sonra uyanıp rençberleri getirmeyi akıl ediyor.Çünkü daha önce oyun için söylenmesi gereken replikler var.Sahne için süre gerekli iken,doğal olarak rençberlerle de konuşmak gerekiyor. Replikler bittikten sonra yolda kalanlar, adeta ayılarak rençberler getiriyor. Oysa yönetmen, yarattığı tiplemelere uygun olarak rençberleri, kendilerini korkak gösteren,yolda kalan kahramanlarımızı gördüklerinde de korkup kaçan tipler haline getirmiş.Bunları yakalamak için arkasından koşan bir oyuncu, rençberleri getirinceye kadar haliyle zaman geçiyor.Bu zaman da sahne için gereken zamanı doğuruyor.Metine göre daha mantıklı. Yönetmen Mustafa Kurt, Abuzer’in “Biz yola çıkmadık” repliğinden sonra gelen “Biz yoldan çıktık”repliğini çok güzel bulmuş.Yazar tam da bu cümleyi söylemek istemiş, ancak kırk günde yazıp,daha üzerinde yeterince çalışamadan sahnelenen oyununda bu cümleyi bulamamış.Yönetmen “biz yoldan çıktık” cümlesiyle yazara da yardımcı olmuş.Oyunu yeniden yazma adına çok başarılı. Yazarın birkaç cümleyle söylemeye çalıştığı bu cümle,oyun için tatlı bir slogan olmuş.Üstelik şairane bir üslup içinde. Birde “piyona” kelimesi yaratarak adeta akılda kalan ikinci bir slogan da yaratmış. Yazar tipleme ve şiveleri yönetmene bırakmış.Ancak bir Türkiye’yi kamyona bindirmek şartıyla. Oyunda bu da başarılmış.Hem bir Türkiye gördük hem de başarılı oyunculuklarla çok eğlenceli tipler izledik. Oyunda, kamyonun yaşından ve televizyon dışında yaygın bir iletişim aracının olmadığını görüyoruz.Güncelleştirme olmadığı hemen belli oluyor.Kostümlerde buna uygun. Ama oyuncaklar günümüzü çağrıştırıyor.Paraların seçimi bu nedenle yapılmış ise yanlış seçim olmuş.Yabancı para gibi durup sihir bozuyor. Dekorun metindeki gibi olmasını isterdim.Belki turnenin Antep durağında teknik aksaklıklar çıkmış olabilir bilmiyorum.Ama kamyonun yolda değil de sahnede durduğu belli oluyor.Bu da komedi unsuru olarak düşünülmemiş.Yazarın birkaç çalı çırpıyla vermek istediği yolda kalmışlık görüntüsü, yönetmen tarafından da verilebilirdi. Müziklerin seçimi yanlış yapılmış.Kırsal yaşımın genellikle ayrılık ve aşk duygularını içeren türküler kullanmak, oyuna derinlik katmayıp tersine konudan,temadan uzaklaştırıyor. Arabesk duygular diyebileceğimiz duygular içindeki bu insanların yaşam biçimlerine ve vermek istedikleri duygulara hiç denk düşmemiş.Daha çok kırsal kesimde geçen konusu aşk ve ayrılık filmlerine ve oyunlarına yakışan bu türkülerin, oyunumuzun konusuna ve temasına uymadığı düşünüyorum.Abuzer, köyüne dönme kararı aldığında belki bu türkülerden biri kullanılabilirdi. Oyunun biz izleyicileri en doğal yönümüze itme gibi gayreti de yok.Zaten doğal yönümüzü sadece kırsalda yaşayabileceğimizi de ne yazar ne yönetmen iddia ediyor.Abuzer’in köyüne dönme isteği bu amaçlı değil.Öyleyse en insani yanımızdan çıkan bu türküler niye? Başkalarının hayatına çok meraklı olduğumuzdan, bize ait olmayan sandıkları açıp içine bakmaya çalışan, sandığın içinden çıkanlarla aslında hayatımızın ne kadar tehlike olduğunu fark etmeden, bu karmaşıklık içinde yaşayan bizleri izlerken, kırsal kesimim rahminden doğmuş türkülerin, şehrin bu pis duygularını gösteren bu oyuna hiç uymadığı düşünüyorum. Güncelleme yapılmamış olması bence yerinde olmuş.Türkiye’de her on yılda bir gelen yeni kuşak bir önceki kuşağın hatalarını tekrar ediyor.Hataları tecrübelerimizle anlıyoruz.Bizden önce yaşayanlardan hiçbir şey öğrenemiyoruz.Bu yüzden aynı hataları her on yılda bir tekrar ediyoruz.Kamyon bunu bir kez daha söylüyor. Maalesef Türkiye’de, bu alışkanlıktan hiçbir şey değişmemiş dedirttiriyor.Oysa tecrübelerden yararlanmak çok önemli. Oyun, doksanlı yıllarda yazılmış.Biraz daha öncesini anlatıyor. O zaman diliminde de vicdanlarla,değerlerle nasıl oynandığını, kara paralarla yapay ekonomi yürütüldüğünü,özgüven yaratılmayıp dışardan medet umma psikolojisinin o gün de var olduğunu gösteriyor. Parayla kültürün birlikte yürümesi gerektiğini anlatan oyun,günümüzde de lüks arabalarının arkasına “Kıroyum ama para bende” sloganı yazan insanların nasıl yanlış bir denge üzerinde olduklarını hatırlatıp insanı üzüyor. Zeka özürlü insanın sevdiği kıza göz dikiliyor. Onun hayalleriyle oynanıyor. İnsani doğal yönüyle alay ediliyor. Küçümsenen köylü karşına çıkan şehirliye karşı, köylü kurnazlığıyla alay edip yanlış bir intikam şekli seçiyor. Günümüzde ise bu tiplerin zenginleri ise karşımıza sanayici, iş adamı, tüccar olarak çıkmış. Kendi yaşam biçimini tüm Türkiye’ye dayatarak intikam almaya çalışıyor.Bu günün zenginleşen köylüleri de böyle bir intikam yolunu seçmişler. Öncekilerin eline fırsat geçtiğinde evlerine göstermelik de olsa cahilane “piyona” eklemlemesi mi iyiydi yoksa şimdikilerin zevkten yoksun,kendi beğendikleri basit müzikleri, patronu oldukları araçlar sayesinde bize dayatmaları mı daha iyi? Tabi ikisi de kötü.Halk olarak değer üretemeyince kötülerin iyisini seçmeye çalışıyoruz.Bu da bir çıkmaz.Oyun bu çıkmazın cevabını vermiyor. Keşke bu çıkmazın cevabını oyundan alabilseydik. Belki dördüncü sandıktan köyleri şehir yapmalıyız sloganı çıkacaktı ama açılmadı.Her izleyici dördüncü sandık olarak kendi sandığını açtı.Ben de kendi sandığımı açtığımda “ köyler şehir olmalı,şehirler köy olmamalı”sloganını çıkardım. Sandıkların içini merak eden izleyiciler başkalarının mahrem şeylerine saygılı olmadıklarını bilmelidirler.Tabi kara para ekonomisinin hakim olduğu ekonomilerde mahrem ne olabilir ki.Her şey sahte, her şey göstermelik. Tabi ki sandıklar açılabilir.Ancak biri hariç.Bye bye eczanesi yazan sandıklardan oyuncak çıktığına göre dördüncü sandıktan ne çıkabilir ki.Tahmin ettiğinize göre açmayın o sandığı. Bye bye eczanesi adresine giden sandıklardan oyuncaklar çıkıyor.Kara paranın resmi paraya denk olduğu günümüzde bu hiç yadırganmıyor.Şoförümüz emaneti bonkerce dağıtırken açtırmadığı 4.sandıkla kim bilir neler taşıyor. Suç teşkil ettiği muhakkak. Abuzer gibi bazı duyarlılıklar edinip şehri bırakıp gidebilirsiniz.Ama hepimiz onun gibi olamadığımızdan, oyunu izledikten sonra bir kez daha Türkiye’de hiçbir değişmemiş diyoruz. Kamyonu bize satanlar sadece kullanımını bilmemizi, onarma bilgimizi istememelerini, üniversitelerimizin de sadece kullanım bilgisi vermek için hizmet yürüttüğünü acı bir şekilde hatırladık. Gelmeyecek kurtarıcı boşuna beklenirken türeyen sahte kurtarıcıların, kazazedeleri alaya alışı, Avrupa birliği sürecimizi hatırlatıyor. Yazar Memet Baydur, “Bu bozuk kamyonu Türkiye olarak algılayabiliriz.Gelip gelmeyeceği hatta kim olduğu pek bilinmeyen bir tamirciyi bekleyen insanları da Türkiyeli insanlar olarak görebiliriz” demiş.1990 yılından bugünkü AVRUPA BİRLİĞİ sürecine güzel gönderme. Ortada, sistemini veren ama tamir etmesini öğretmeyen,uçağını veren ama yedek parçasına muhtaç edenlere aldırmayıp,eğitim sistemimizi de buna hizmet ettiren bir Türkiye ile,bu sistemimizi bakıp da bize yardım etmeyip alay eden bir Avrupa Birliği var. Yola çıktıktan sonra düşünen bir Türkiye yerine, yola çıkmadan önce düşünen,düşünme eğitimi de almış bir Türkiye’yi hayal etmek çok güzel. Ahmet Olcay Yazarın Tüm Yazıları Paylaş Tweet İhsan - ( 8/6/2008 ) Yazınızla beni yoldan çıkardınız :) Kaleminize sağlık. |
Tiyatro Kursu Başlıyor! 3 Ekim'den itibaren her PERŞEMBE Kadıköy'de! Çalışanlara yönelik hobi sınıfı! Duyuru Panosu!
Son Eklenen Tiyatro Oyunları
Güncel Yazılar
Yazar olmak ister misiniz? Yazar olarak tiyatrodunyasi.com ailesine katılmak, yazılarınızı yüzbinlerce tiyatroseverle paylaşmak isterseniz tiyatrodunyasi@tiyatrodunyasi.com adresine mail gönderebilirsiniz...
Güncel Haberler
Tiyatro Dünyası'nı takip Edin | .. |
|||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||
|