| Tiyatro Kursu  | Şirket Tiyatrosu
Tiyatro Dünyası
Tiyatro Dünyası Bu Sahnede...
 
Ana Sayfa  |  Hakkımızda  |  Yazılar  |  Haberler  |  Yazarlar  |  Tiyatro Oyunları  |  Tiyatro Grupları  |  Sanatçılar  |  Kaynak  |  Duyuru Panosu  |
Tiyatro Eğitiminin Derhal YÖK'den Ayrılması ile Başlayabiliriz
Adnan Tönel



Tiyatro Edebiyatı gelişmiş ülkelerde; dil zenginliğinden, coğrafyadan, demokrasiden, renkli toplumundan, tarihinden, dininden, kültüründen, insanlarının yaşam kalitesinden, pek çok özelliği sahneye taşımakta son derece başarılıdır. Bu başarı devamlılığı ve uyumu, yapıtların sahnelendiği sahne binalarından, oyun eleştirmenliği ya da dramaturjisine kadar her alanda fark edilmektedir. Ama her nedense bu topraklarda yaşayan bizler, tiyatro edebiyatımızda ve tiyatro eğitiminde, bir İngiliz, Fransız ya da Alman ekolü hayranlığı ile bir oyuncak gibi sırtımızdan kurulmaktayız.

Bu coğrafyanın kendi tiyatrosunu tesis etmemesi için ne gerekiyorsa yapıldı ve yapılmakta sanki birileri tarafından. Zaten dayatılan bu ekoller dışında tiyatro (edebiyat, reji, oyunculuk..) denemeleri yapmak ne haddinize, anında sert bakışlı kaşları uzamış eleştirmenler yapıtınıza tepki verip sizi hücre hapsine alırlarsa görürsünüz gününüzü. (Belki de doğaçlama gösterilerinin ortaoyununun modalaştığı tam da şu günlerde ulusal tiyatro gramerinin bu alandan yazılması gerekir) Öte yandan yukarda sıraladığım ülke tiyatrolarının son derece başarılı olduklarını da yabana atamayız.

Ancak unutulmamalı ki, bunca yıldır Türkiye"de tiyatro ve kimi sanatların, sadece bir kurumun tekelinde olması, önüne kentin adını da alacak türden tek bir festivale endekslenmemiz ve sadece o festivalin medya tarafından beslenmesinin de ardında bu türde çıkar ilişkileri yatıyor olabilir. Çünkü sadece Paris ya da Berlin ya da Londra"da bu tür de uluslararası boyutta yapılan festival sayısı yüzlerce iken.

Öyleyse tiyatrodaki bu lordlar kamarasını kim yönetmektedir yıllardır? İster eğitiminde ister retoriğinde tiyatronun zenginlerinin mutfağında devamlı güzel kokulu yemekler pişmekte ise ve sadece birilerinin tek olmasını destekleyen kişi ve kurumlar, artık maskelerini çıkarma zamanlarının geldiğini daha ne kadar kabullenmeyeceklerdir? Bunca zaman gizlenerek sürdürdükleri küçük mutluluklarıyla yalnız kalma antreleri gelmedi mi? Kentin adını önüne alarak uluslararasılaşan Büyük Modern sanat alanları ve benzer sanatsal etkinlik ikonları hangi sermayenin peşinde olduklarını artık açıklamalıdırlar.

Girizgâhta bu soruları sorduktan sonra tiyatro ile devam edelim. Devlet Tiyatroları"nda sahne aldığım 1985 - 1992 yıllarında 4-5 oyunda görev aldım ve Ejder Akışık, Faik Ertener, Can Gürzap, Müge Gürman gibi yönetmenlerle çalışma fırsatım oldu. Tüm bu oyunların provalarında da hem diğer oyuncularla hem de kurumun yönetici ve idari personeliyle de görsel ve işitsel temasımız oldu. Mesleğimiz gereği gözlem de yaptığımızdan hem onların sorunlarını dinledik hem de beklentilerini paylaştık. Bir çoğu arkadaşımız olan büyüklerimiz şu an Türkiye"de pozisyon almış vaziyetteler. Kimileri Üniversitelerde, kimileri hem üniversite hem belediye tiyatrosundan maaş alacak kadar ileri gitmeyi başararak. Diğerleri de, Televizyon kanallarının seslendirme kadrolarında kemikleşmiş, kimileri ise dizi sektöründe ajanslarla işbirliği içerisinde hayatlarını sürdürmekteler. Kurumsal tiyatrolardaki çalışanlar arasında ise puan farklarını kurcalayandan, ekstra kazanç için sağda solda dublaj için koşturan oyunculara kadar bir çoğunu gördük görmekteyiz.

Oyuncu ajanslarında ise neler döndüğüne dair kaygılar taşıdığım bir dönemde, Oyuncu Güven Kıraç"ın sunuculuğunu yaptığı bir tv programında geçenlerde dillendirdiği “ dizi ya da reklam oyuncu adaylarını, yönetmen hiçbir zaman izlemez, oyuncu ajanslarında seçilir ve rolü o alır” sözü düşündürücü gelmişti. Ama yıllardır oyunculuk ajanslarından bir teklif gelmeyen yüzlerce meslektaşımın ve öğrencimin var olduğunu da biliyor olduğumdan, bu alanda da, yani seslendirme ve dizi film sektöründe bir kolonileşmeden söz de biliriz öyleyse. Yani lordlar kamarası, orada burada heryerde SAHNEYEKON"muş vaziyette.

84 yılından bu yana sahne sanatları ve tiyatro eğitimi alıyor olmamdan dolayı ve ortaya çıkan bu uyumsuz sonuca da reaksiyon veren çıkmadığından, kimi sorular sorma hakkını kendimizde görüyoruz, kimse alınmasın.

Bu arada sözüm ona ülke tiyatrosuna sahip çıkıyormuş gibi ortaya çıkan kişi ve vakıfların da son günlerde savuna geldikleri, “AKM ye reklam alınamaz” gibi parodi çıkışlarına da şu cevabı verebiliriz: Euro 2008"de Viyanada"ki Burg Theater"in üzerine yerleştirilen büyük boyuttaki reklam tabelalarını ve fanzone ekranı, bir tiyatro mimari klasiği olan 1741 yılında inşa edilen Burg Theater"ın üzerine konmuştur hatırlatalım.(http://en.wikipedia.org/wiki/Burgtheater) Bu arada, her nedense aynı kişi ve kuruluşlar Harbiye Ş.Tiyatrosu"nun ve AKM nin arka tarafının yıkılışını sessizce kabullenmişlerdir.

Yaptıkları bir iki tepkisel şiir resitali performansı hoş bir seda kalmıştır bu kubbede.

Konservatuvar öğrencisi olduğumuz dönemlerde boş bir idealist bir beklenti içerisinde olduğumuzu şimdi anlıyoruz. Tek tutkumuz olan sahne boşunaymış ve tüm yoğunluğumuzu oyunculuğumuzu geliştirmek üzerine vermek hataymış. Biraz piyasaya çıkmamız kafelerde sabahlamamız, kulis olaylarına avdet etmemiz gerekirmiş. En küçük rol için dahi heyecanlanmamamız, en büyük rol için lobileşmeliymişiz.

Bazen genel provalara seslendirme yüzünden gelmeyenler olunca da çok şaşırmamalıymışız. Nasıl olur da böyle bir oyuncu tiyatronun kadrosunda yer alır diye tepki vermemeliymişiz o dönemlerde.

Gördük ki ikibinli yıllarda, Televizyon reklâmlarında ya da dizilerde rol olmayana, dublaja gitmeyene adam gözüyle bakmıyorlar. Diğer yandan da bu sektörlere girebilmek için yaratılan bir sanal havuz ve denetçiler kurulana yaranma mecburiyeti var. Ama gel gör ki, kendimizi bu alanlardan olabildiğince korumaya çalışırken atıl pozisyondaki oyuncular gibi arka koltukta unutulduk.

Çok güçlü olamayanlarımızı “çok mu yeteneksizim acaba” demeye zorlayan bu durum kesinlikle bilinçli yaratılmış bir dramatik metindi ve bizden sadece bu metni okumamız isteniyordu. Halbuki bizler oyunculuk eğitimimizi konservatuvarda almış oyunculardık ve hepimiz de kendilerini kanıtlamış oyunculardık.

Umut veren nasihatleriyle tiyatro büyükleri bizleri maalesef yarının tiyatrosuna taşımadılar. Kendileri gibi yaşlanan tiyatro sahnelerinin de bir bir kapanmaya yüz tuttuğu bir zaman dilimindeyken, belki de tiyatrosuz bir tiyatrodan söz etmemiz gereken çağda tiyatro ustalarının ortaya çıkıp “toprağı bol olsun” yerine, artık, “biz ettik siz etmeyin” demeleri gerekmez mi? Bu yazıyı okuyan oyuncu adayları ya da genç oyuncular, ortaoyunu gelenekseli üzerinden son günlerde üretilen doğaçlama tiyatrolarını ciddiye alın ve ülke tiyatrosunun yeniden inşası için bu türün alt metnini oluşturmayı deneyin.

Ama ondan önce tiyatro eğitiminin derhal YÖK"den ayrılması ile başlamalıyız.

Adnan Tönel


Yazarın Tüm Yazıları


Paylaş      
Yorumlar

Hicran Bulut - ( 7/30/2008 )
Ben konservatuvar tiyatro 3.sınıf öğrencisiyim. Yazarın söylediklerinin tamamına katılıyorum. "Bir oyun oynanır oyalanırız" misali görüldü Türkiye’de tiyatro adeta meslek olmaması için gereken neyse o yapıldı. Ben bir özel üniversitenin tiyatro bölümünde okuyorum. Okulun bölüm başkanı olan oyunculuk hocamız ilk iki yıl sadece haftada birgün gelerek işini yaptı bizimle ilgilenmedi. Ve okulun açılış günlerinde bir iki temel ses açma ve hareketler yaptık. Sonra okul oyunu diye bir oyun çalışmaya başladık taa okulun son gününe kadar. Ve sonunda oyunu büyük sınıflara kızıp sahnelemekten vazgeçti. Zaten yaşlılıktan provalara da gelmiyordu.Belki bu yüzden büyük sınıflar da haklıydı bilemiyorum ama NTV de çizgi filmleri seslendirmeye nasıl gidebiliyordu bilemiyorum. Ayrıca bir özel kurumda daha yönetici pozisyonunda olduğunu da bu sene öğrendim. Ve anladım ki biz öğrencilerle ilgilenememesi doğal çünkü dışarda para kazanması lazım.Hem üniversiteden hem özel kurumdan para kazanmak varken öğrencinin oyunculuk gelişimi onu çok ilgilendiremez tabii. Herneyse aslında anlatacak herkesin çok şeyi var ama tüm öğrenciler korkup susuyor. Çünkü özel üniversite ve sorunsuz bir şekilde mezun olmayı bekliyoruz. Bir de en üzüldüğüm okulda herkes bir yolunu bulup tv dizilerine reklamlara nasıl atlarım diye düşünüyor.
Tekrar teşekkürler.


Aydın Arı - ( 7/30/2008 )
YÖK’ten ayrılsa ne olacak ki.
özel tiyatro okullarının durumu pek mi iyi sanki.
tiyatro sahnesi için oyuncu yetiştirilmiyor.. herkes dizilerde mankenler oynamasın diye bayrak açmış saçmalıyor ama oyunculuk yapan mankenler azınlıkta. oyunculukları beğenilmeyen yakışıklı çocuklar manken değil ki, eli yüzü düzgün MSM, Pera, falan filan öğrencileri..
bu özellere niye takmış bu diye düşünmeyin benim için ama YÖK olmazsa özel tiyatro okullarının kültürü yeni teatral alternatifimiz olmayacak mı? bahsettiğiniz tiyatro ekollerini bile tanımıyor yeni oyuncular, kendi kültürleri için de kro diyorlar..
sorun sanki eğitimde değil, bizim içimizde biryerlerde !


Esra Aydın - ( 8/2/2008 )
Eski nesil tiyatrocular hala kendi ceplerine atıyorlar. Mutfakta yiyecek hiçbirşey bırakmıyorlar. Usta çırak ilişkisi dedikleri de koca bir kandırmaca. Yok öle birşey. Belki bir hoca bir öğrencisini kendi işleri için yanında tutar hepsi o. Onu asla yetiştirmez. Usta hep patron, çırak hep köle.Beni geçer diye onu kıskanır ve Onun yükselmesini istemez. En azından eğitimin içinden geldiğim için bunu net söyleyebilirim. Bal gibi adam kayrılır tiyatroda. Fırlama isen işi kaparsın erdemliysen değil. Ha bir de erdemli oynayıp içten fırlamalar da işi kapabilir.
Dünyanın en berbat tiyatro eğitimi ve sanatı kısaca mesleği bu topraklarda yapılanıdır.


safak eyuboglu - ( 8/2/2008 )
Tiyatronun sorunlari ile Devlet Tiyatro’su sorunlarina mi deginilmek isteniyor!
Gecmis yillarda Harbiye Muhsin Ertugrul sahnesi’ de Savas ve Baris oyunu nda yarim sezon bir sahne deneyimim olmustu. Orada belirdi ve simdi söyleyebilirim ki ’Bilindik pek muteber oyunlarla bir seviyeye varilamaz’. Bir fikri varsa bir projesi varsa cosulur ya da costurur oyun.
Bir gün sahne ölür..ama tiyatro ölmez diyorsak..
Okullu olmanin seni hocan seviyesine cabucak ulastirmasi kuskulu ve usta cirak iliskisini ortadan kaldiran bir sey oldugunu da görmek gerekiyor.
Kendi motifimizi giyinip var olursak yeni fikir/projelerimiz var diyebiliriz.
Amatör tiyatrolara bu yüzden daha cok tesekkur borclu oldugumuzu düsünüyorum.
Haydi kolay gelsin..



Ugur Polat - ( 12/30/2008 )
Ben bir akademisyen değilim, sadece konservatuvarın önerisi ile oyunculuğa dair bilebildiklerimi paylaşmak niyeti ve isteği ile eğitmenliği kabul ettim. Ancak uzun vadede verimli olunamadığını gördüm ve üç yıl sonra bıraktım. Ben dışarıdan eğitim veriyordum. İstanbul’da yaşıyor ve haftanın belli günleri derslere katılıyor, daha sonra okuldan ayrılıyorum. Bu durumda öğrencilerin performansı ve öğrenme süreçlerini yakın takipte tutamıyor ve onlardan uzak kalıyorsun. Oysa bir hoca, akademisyen olsun olmasın her daim öğrenci ile içi içe olabilmeli ve sadece oyunculuğu değil hayata ve sanata dair bildiklerini de onlarla paylaşmalı. Oyunculuk eğitimi bunu zorunlu kılar, çünkü eğitim bir bütün olarak vardır. Ben bu olanaktan bütün olarak yoksun kaldığım için verimliliğimi gözden geçirdim ve uzaklaştım.
Türkiye’de oyunculuk eğitimi veren okulların yapısal ve kurumsal durumlarına bakıldığında, bu sorunun yanıtı aslında kendiliğinden ortaya çıkar. Türkiye’de bir konservatuvarlarda eğitim veriliyor, bir de üniversitelerin tiyatro bölümlerinde. Öncelikle bu ayrım ortadan kaldırılmalı. Yeni bir müfredatla teknikler yenilenmeli diye düşünüyorum. Her şeye rağmen bu topraklarda kendini her bakımdan yetiştirmiş ve yetkinleştirmiş oyuncularımızın sayısı az değil. Fakat bu, oyuncu adayının kendini okul sonrası yeniden eğitim sürecine dahil etmesi ve kendini yeni tekniklerle sürekli yenilemesiyle ilişkili bir durum. Okul hiçbir zaman öğrenciye her şeyi bir bütün olarak sunmaz, sunamaz. Oyuncu adayı kendi arayış ve yönelişleriyle bu süreci kendi içinde pekiştirir. Diğer yandan, mezun olan öğrenciler, hayatın diğer alanlarını ihmal etmiş olarak ortama dahil olmaya çalışıyor ve sosyal yönden ciddi bir boşluk yaşıyorlar; bu alandaki ihmalkarlık da yeniden gözden geçirilmeli diye düşünüyorum.


Bu Oyun Hakkındaki Görüşlerinizi Paylaşın !

İsim
Mail  (Yayınlanmayacak)
Yorum
Güvenlik Kodu= 288
Lütfen bu kodu yandaki kutuya yazınız
 

    Son Eklenen Yazılar     En Çok Okunan Güncel Yazılar
27 MART… UMUDUNU ARAYAN BİR GÜN (Ahmet Yapar)
YOKLAMA LİSTESİ (Skeç)
    Tüm Tiyatro Yazıları

    Bu Tarihte Yayınlanan Diğer Yazılar
    Bu yazının yayınlandığı tarihte gündemdeki diğer yazılar aşağıda listelenmiştir...

  • Şahane Düğün - Asuman Dabak Tiyatrosu (İsmail Can Törtop) - 8/19/2008
  • İki Yüzlü Felaket - 17 Ağustos Depremi'nin Anısına (Ali Erdoğan) - 8/16/2008
  • Ali Poyrazoğlu, Koçum Benim ile kentten kente gidiyor (Üstün Akmen) - 8/15/2008
  • Tiyatroda Akademinin Yeri (Ulaş Tuzak) - 8/15/2008
  • Anton Çehov'dan Tek Perdelik 9 Oyun (Anton Çehov) - 8/12/2008
  • İsa Karslı'dan Konservatuar Adaylarına Bilgiler (İsa Karslı) - 8/9/2008
  • Kamyon - Antalya Devlet Tiyatrosu (Ahmet Olcay) - 8/4/2008
  • Kibarlık Budalası – Tiyatro Kedi (İsmail Can Törtop) - 8/2/2008
  • İzmir Bulvar Oyuncuları Tiyatrosu (İzmir) - 8/1/2008
  • İki Arada Bi Derede Türk Tiyatrosu (Ulaş Tuzak) - 8/1/2008
  • Tiyatro Eğitiminin Derhal YÖK'den Ayrılması ile Başlayabiliriz (Adnan Tönel) - 7/29/2008
  • Suna Pekuysal Söyleşisi - Tiyatro dışında yaşamım yok ! (Okan Bayülgen) - 7/24/2008
  • Suna Pekuysal'ın Ardından.. (Suna Pekuysal) - 7/22/2008
  • Tiyatroculuk Oynamayın (Ulaş Tuzak) - 7/22/2008
  • Tiyatro ve İstismarcılık (İbrahim Kırbulut) - 7/22/2008
  • Tiyatromuzda Amatörlük ve Profesyonellik (Melih Anık) - 7/14/2008
  • Aspendos Opera ve Bale Festivali'nde Norma'yı izledim (Üstün Akmen) - 7/11/2008
  • Kurtar Beni - Sesli Öykü (Gılman Kahyaoğlu Peremeci) - 7/9/2008
  • AÇIK MESAJIM VAR GİTMESİ GEREKENLERE… VE ÜSTÜNE ALABİLENLERE….. (Cihat Faruk Sevindik) - 7/8/2008
  • KAFKAS TEBEŞİR DAİRESİ- Erzurum Devlet Tiyatrosu (Ahmet Olcay) - 7/6/2008
  • Kene Can Almaya Devam Ediyorkene… (Ali Erdoğan) - 7/1/2008
  • Tiyatro'da Yeni Bir Kapı (Ulaş Tuzak) - 7/1/2008
  • Türkiye' de Sanat Yapılır mı? (Mert Urdal) - 6/30/2008
  • Mehmet Baydur’un bozuk Türkiye'si : Kamyon (İhsan Ata) - 6/30/2008
  • Tiyatro… Tekst Arayanlar… Sirkçiler… (Kemal Oruç) - 6/25/2008
  • TARİHİN EN ÇARPICI DİLİYLE : SİYAH ÇORAPLILAR (İhsan Ata) - 6/24/2008
  • BEN TİYATROCUYUM…HADİ YA..! (Cihat Faruk Sevindik) - 6/24/2008
  • Nereye Gittin Sarı Kız..? (Hülya Karakaş) - 6/22/2008
  • Ordu’daki Çocuk ve Gençlik Tiyatroları Festivali’nden izlenimler (Üstün Akmen) - 6/22/2008
  • PUSUDA-ÖÇ -Konya Devlet Tiyatrosu (Ahmet Olcay) - 6/22/2008
  • İki farklı çalışma: -Silinmiş Mesajlar- ve -Operation: Orfeo- (Üstün Akmen) - 6/22/2008
  • Cesaret Ana ve Çocukları - Brecht'ten Sorular ile Eleştiri Denemesi (Melih Anık) - 6/22/2008
  • Ardant’ın güzelliği tiyatro zevkini bastıramadı: Ölüm Hastalığı (Üstün Akmen) - 6/22/2008
  • 43 yıl sonra aynı tablo! … 7 köpek (İhsan Ata) - 6/22/2008
  • Eimuntas Nekrosius, İstanbul’dan bir kez daha geçti: Faust (Üstün Akmen) - 6/22/2008
  • Kız Tavlama Sanatı (Melih Anık) - 6/22/2008
  • Emekleyerek Mücadele (Cihat Faruk Sevindik) - 6/22/2008
  • 21. YÜZYILIN OYUN YAZARI (Rasim Aşın) - 6/22/2008
  • İtalyanlardan Murathan Mungan yorumu: Geyikler Lanetler (Üstün Akmen) - 6/22/2008
  • Ekranlarda mankenler değil, oyuncular oynamalı.. (Ulaş Tuzak) - 6/22/2008
  • Adalet ve Tiyatro (Halis Tekel) - 6/22/2008


  • Tiyatro Kursu Başlıyor!
    12 Şubat'tan itibaren her PAZARTESİ Kadıköy'de!
    Çalışanlara yönelik hobi sınıfı!



    Duyuru Panosu!



    Son Eklenen Tiyatro Oyunları

         Güncel Yazılar

    Yazar olmak ister misiniz?
    Yazar olarak tiyatrodunyasi.com ailesine katılmak, yazılarınızı yüzbinlerce tiyatroseverle paylaşmak isterseniz tiyatrodunyasi@tiyatrodunyasi.com adresine mail gönderebilirsiniz...

    Mail Listemize Üye Olun

         Güncel Haberler
    Tiyatro Maydanoz, Nazım’ın Kadınları ile Sahnede
    Tekin Deniz: Dümbüllü kavuğunu kimseye devretmedi

    Tiyatro Dünyası'nı takip Edin
     
     |  ..