| Tiyatro Kursu | Şirket Tiyatrosu | | ||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||
|
||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||
| Ana Sayfa | Hakkımızda | Yazılar | Haberler | Yazarlar | Tiyatro Oyunları | Tiyatro Grupları | Sanatçılar | Kaynak | Duyuru Panosu | | ||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||
Kamuya Açık Alanda Bozgunculuk - Profesyonel Kübranur Ayar Geçmiş değiştirilebilir mi? Elbette değiştirilemez, artık dokunamayacağımız tek şeydir belki de. Ama geçmişten birisi gelip bize bir şeyler anlatabilir. Hatta uzun yıllar boyu takip etmiş ve konuşmalarımızı toplayarak kitap haline getirmiş bile olabilir. Mesleği bir insanı takip etmek olan bir insan. Kendi hayatı, takip ettiği adamın hayatı ve toparlarsak bir ülkenin yakın geçmişi… Böyle bir anlatımı izleme fırsatım oldu. Sırp yazar Duşan Koveçeviç’in yazdığı Profesyonel adlı eser Türkçeye çevrilip tiyatroya sunulmuş. Yugoslavya’nın efsanevi lideri Tito’ya karşı olan bir entelektüel (teya) ve onu yirmi yıl takip etmiş olan gizli polis(luka). Yirmi yıl boyunca takipte olan ve arkasından unuttuğu eşyaları toplayan gizli polisin Teya’yı ziyareti ile başlar oyun. Elinde bir bavul ve onun adına yazdığı kitaplar vardır. Görevi boyunca gizlice dinlediği adamın konuşmalarını kayda geçirip kitaplaştırmıştır. Bir edebiyatçı olan Teya’nın geçmişi hatırlarken, ondan habersiz onunla yaşayan gizli polisin de hayatını öğreniriz. Gizli polis Luca, dönemin diktatörü Tito’ya hizmet eder, Teya ise Tito’ya düşman bir edebiyatçıdır. Luca takip ettiği adamdan öğrendiklerini şöyle anlatır bir yerde: “Lenin, Marks, Stalin... Ben bu isimleri senin üye olduğun gizli bir örgütün adamları sanıp öyle anlatırdım amirlere, sonradan seni dinleye dinleye öğrendim kim olduklarını!” Şimdi tiyatroyu bu sahnede durdurup, Türkiye’den birkaç kesiti hatırlayayım... Bir zamanların askeri, şimdinin edebiyat üstadı İskender Pala anlatıyor: “çalışma masamda Osmanlıca edebiyat metinlerini görenler, üst kademelere iş yerinde Kur’an okuyor, ya da büyü kitapları bulunduruyor diye aktarırlardı. Oysa benim işim zaten bu edebiyat metinlerin çevirmekti.” Vurgulamak istediğim, takip edilmek ve ne yaptığını bildirmek olayının cehalet boyutu. Bir insanın her konuştuğunu duymaya, her gittiği yere gitmeye, unuttuğu şemsiyelerini bile eksiksiz toplamaya bir başka insanın hakkı var mıdır? Bu kontrol mekanizması polisin peşine de polisin takıldığı garip bir güvensizlik ortamı oluşturmaya yarar ancak. Bu tiyatrodaysa Tiyo’yu sevmeyen bir edebiyatçının Tiyo tarafından görevlendirilmiş polis ile geçirdiği yirmi takipli yılı konudur. Sivil poliste görevi ile vicdanı arasında bir gel-git söz konusudur sanki. Şöyle demektedir bir sahnede: “beni zorladıklarından fazla kötülük etmedim kimseye...” Sivil polisin oğlunun edebiyatçı Teya’nın yolundan gitmesi ve yurtdışında yasak kitapların basımı için çalışması da düzenin karmaşıklığına bir göndermedir aslında. Sivil polis takipte iken yavaş yavaş Marx’ı Lenin’i tanıması gibi, bazı sonuçlara da varmış kendi içinde zamanla: “iktidardakiler malın büyüğünü kaparken, gariban kapkaççının peşinden koşmak istemiyordum artık.” Bir gönderme de bu sıkı sıkıya kontrol edilen toplum düzeninde bireyin önemine yapılır: “ya onlara karşı geldiğini sanarak onlardansın, ya da onlara karşısın. Yani hiçbir yerdesin. Yani sen yoksun...” Ne yaparsan yap bizdensin demenin dolaylı yoludur bu. Elden bir şey gelmemesi bir yana, ne yaptığı belirsiz ve bireyin olmadığı bir toplumun tarifidir aynı zamanda bu. Edebiyatçı Teya, ilk defa okulunun bahçesinde arkadaşları ile konuşurken fark edilmiş, o günden itibaren de tehlikeli biri olduğu gerekçesi ile takibe alınmış. Meslek hayatının tek işi olan Teya’yı takip ederken sivil polis, şöyle düşünceler belirmiş kafasında: “sanal düşmanlara karşı savaşırken gerçek düşmanlara hizmet ettiklerini anladım” Teya’yı geçmişi ile yüzleştirirken kendisi de işi ile yüzleşmektedir polisin. İki yıl önce işine son verdikleri halde oğlunun isteği ile takip etmeye devam eder; konuşmalarını, anılarını yazıya geçirip kitaplaştırır ve kendine göre “yanlış insanlarla aynı safta olsa da doğruluk adına” bir iş yapar sonunda. Teya adına hazırladığı kitaptan bir bölümü okurken bir keresinde bahçede yaptığı bir konuşmayı hatırlatır ona polis, o anlarını yazıya geçirip yıllar sonra önüne sürmektedir. Kitaptaki o bölümün başlığını “kamuya açık alanda bozgunculuk” koyduğunu söyler. Yıllar önce o konuşmada anlattıkları yasak şeylerdir ve bundan daha edebi bir başlık bulamamıştır sivil polis anının yazılması için. Şimdi bir kez daha, bu sefer daha ileriye, günümüze baksak. Birisi arkadaşları ile konuşuyor, birilerini sevmiyor anlaşılan, yanlışları görüyor, eleştiriyor, alternatif yolları düşünüyor. Derken bu iktidara yani denetleyen güce uymayan konuşmaları sarf eden insan tutuklanıyor/ takibe alınıyor. “Kamuya açık alanda bozgunculuk” başlığını değiştirip “sivil itaatsizlik” koymalıyız belki yerine. Bire bir uymasa da ikisi de açık alanda yanlış (yalan değil, yanlış) sözler sarf etmek. Tiyatrodaki gizli polisin arayıp da bulamadığı daha edebi başlığı bulmuş oluruz hem böylece. Neyse ki tiyatronun sonlarına doğru, geçen yılların anısına iki dertli karakter dans ediyor. Adına da ‘hatıralar hatırına dans’ demişler. Dans edildiği sahne epeyi güzeldi, bir kelimeyi daha hak ediyor zannımca: hatıralar ve hatalar hatırına dans! Kübranur Ayar Paylaş Tweet |
Tiyatro Kursu Başlıyor! 3 Ekim'den itibaren her PERŞEMBE Kadıköy'de! Çalışanlara yönelik hobi sınıfı! Duyuru Panosu!
Son Eklenen Tiyatro Oyunları
Güncel Yazılar
Yazar olmak ister misiniz? Yazar olarak tiyatrodunyasi.com ailesine katılmak, yazılarınızı yüzbinlerce tiyatroseverle paylaşmak isterseniz tiyatrodunyasi@tiyatrodunyasi.com adresine mail gönderebilirsiniz...
Güncel Haberler
Tiyatro Dünyası'nı takip Edin | .. |
|||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||
|