| Tiyatro Kursu  | Şirket Tiyatrosu
Tiyatro Dünyası
Tiyatro Dünyası Bu Sahnede...
 
Ana Sayfa  |  Hakkımızda  |  Yazılar  |  Haberler  |  Yazarlar  |  Tiyatro Oyunları  |  Tiyatro Grupları  |  Sanatçılar  |  Kaynak  |  Duyuru Panosu  |
DT Kapatılsın mı ya da Ne?
Kaan Erkam



Benim Jenerasyonum tiyatroyu Devlet Tiyatrolarında öğrendi. İlk olarak Ankara’da Küçük Tiyatro’da KÜÇÜK KARABALIK adlı oyunu izlemiş ve büyülenmiştim. (O dönemlerde ticari amaç kaygılı-okul okul gezen ve eğitimsiz bozuk diksiyonlarıyla çocukları tiyatrodan soğutan osuruk tiyatro ekipleri yoktu.)

O zamanlar Ankara Sanat Tiyatrosu dışında sanırım ANKARA HALK TİYATROSU vardı. İstanbul’dan gelen DORMENLER ve UYGUR Tiyatrosu, KENTERLER ve DEVEKUŞU KABARE dışında da özel tiyatro bilmezdik. Tiyatrocu olabilmek için Konservatuar vardı sadece. Bir de Dil Tarih Tiyatro bölümü vardı ki o oyuncu yetiştirmiyordu ilk başlarda. Daha kuramsal bir okuldu.

Tiyatrocu denildiğinde saygın kişilerle karşılaşılırdı. Çapulcu yoktu ortalarda. Ya da barlarda kafelerde bütün gün pinekleyip-TİYATRO ARTIK ÖLDÜ-diyen tiplere rastlanmıyordu. Çok önemliydi tiyatro biz Ankaralılar için.

Merhum Erkan Yücel’in dibinden ayrılmazdık ustamız olsun diye. Çay kahve götürüp getirerek provalarını izlemeye çalışırdık. Nurkut İlhan ve Muhsin Çıtak’ın ağzından çıkan bilgileri havada kapardık. Yol gösterirlerdi bize. Fikirler verirlerdi. Kızarlardı bazen. Ama biz küsmezdik-şimdikiler gibi. Seçeneğimiz azdı ama güzel adamlardı.

Devlet Tiyatrosunun iç bir oyunu kaçırılmazdı. Bizi çok seven müdürleri vardı. Bilet almayan, alamayan gençlere seyirci girdikten sonra içeri girme şansı verirlerdi. Kapıda duran daima şık görevliler de hemen bize yer gösterirlerdi.
Severdik tiyatroyu ve tiyatrocuları.

Her ne kadar toplumda tiyatrocular açlıktan ölür dense de bu güzel meslek bizi çekerdi. Anlatacak hikayelerimiz vardı ve korkmazdık bir şeylerden. Ayrı fikirlerde olsak da konu tiyatro olduğunda kapılarımız dekorlarımız birbirimize açıktı.
Dizi falan da yoktu deliler gibi. Dizlerde daha çok sinemacılar oynardı. Sonra tiyatrocular da girdiler işin içine. Arkasından çoğu devlet tiyatrosu oyuncusu rapor alıp oyunlara çıkmadan dizilere yöneldi. Oysa iyi maaşları vardı. Bu arada özel tiyatro yapanlar ise zor durumdaydılar. Oynayacak sahne ve gün bulmakta zorluk çekiyorduk. Bir ay tek bir ay çift maaşımız sigortamız yoktu. Ama yine de haklının ardındaydık. İnanıyorduk mesleğimize.

Sonra ne oldu? Devlet Tiyatrosu yayıldı. Anadolu’ya salonlar açtı. Anadolu insanları turne tiyatrolarındansa yerel tiyatrolarına kavuştular. Özel tiyatrolar da o kentlere gittiklerinde eğer sezon kapalıysa o salonları kiraladılar. (Dikkat ederseniz kiraladılar-dedim)

Kadrolar dolunca milletin emekli olmasını bekleyen sözleşmeli oyuncuları oldu. Ümitle sıra beklediler derken özel tiyatrolar arttı. Rağbet görmeye başladılar. Ama biletler mecburen pahalıydı. Spot almak kostüm diktirmek salon kiralamak zorundaydık. Bu arada DT eski kostüm ve dekorlarını yakardı. Yanmadan önce çalabildiğimizi çalardık açık alandaki yerlerden. Bu yüzden tarihi oyunlar oynamamız zordu. Peruk yaptırmak için gizlice el altından yardımcı olan personelden yararlanırdık. Yoksa takma sakal bıyık ya da kavuk nereden bulacaktık. Ama pahalıydık. Sponsor peşinde koşmak ve onları ağız kokusunu çekmek durumundaydık. Kürkçünün biri bize sponsor olmuştu mesela. Neler çektik anlatamam. Ama istediğimiz kostümlere sahiptik artık.

Efes pilsen büyük özel tiyatroların gazete ilanlarına sponsordu.

Zaman geçti.

Artık bütün dizilerde özel izinli DT oyuncuları vardı. Kısıtlama getirilince de ya erken emekli oluyorlar çok sağlam işlere imza attılarsa da basıyorlardı istifayı.
O aydın tiyatro bakışı yerini devletin düdüğü olmaya çevirmişti. Devlet ne ise oyunlar da ona göre seçilmeye başladı repertuar kurulunda. Ama yine de sabit bir izleyicisi olan DT ayaktaydı. Biletler ucuz, kostümler ışıklar mükemmel-devam ettiler.

Biz de bu arada elimizden geleni yaptık ama ödül törenlerinde onlara hep biriciliği kaptırdık. Halbuki elindeki sınırsız imkanla ışık yapana olduğu kadar elindeki imkansızlıklarla ışık yapmayı beceren vefakar ışıkçılarımız da düşünülmeliydi.
Şehir tiyatroları ise bu arada fiyat kırmaya ve SAHİBİNİN SESİ olamaya devam ediyordu. AKP’ li bir belediyenin CUMHURİYET KIZI adlı oyuna izin vermesi olası mıydı. Oyuncularının işçi statüsünde olmasından dolayı onları çöpçü atayabilme güçleri bile vardı. Şehir efsanesi miydi acaba bu?

Ama her olayda özel tiyatro onlara destek oldu. Aman tiyatro kapatılmasın yerine yenisi yapılsın-AKM kapatılmasın. Sonuçta 657’li oyuncu arkadaşlarımız meslektaşlarımız çok konuşabilme hakkına sahip değillerdi ki. Allah muhafaza işten atılırlardı. Çoluk var çocuk var taksitler var.

Ama hiç aklıma gelmiyor-unutmuş da olabilirim. De bizler özel tiyatrolara yardımlar arttırılsın derken-yardımlar yetmiyor ya da yardımlarda haksızlık yapılıyor derken-bizden vergi alınasın derken, DT ara sıra bize salon açsın derken-onlar neredeydi. Ve hatta geçtiğimiz yıl 12 Eylülde yapılan toplantıda aramızda ne işi vardı bazılarının. Asık yüzle BİZ SİZDEN YANAYIZ dercesine durmaktan başka ne yapabilirlerdi.

Sahneye çıkmadan emekli olmuş DT sanatçıları var. Bunlardan bir tanesi katıldığı bir canlı yayında bu sorulduğunda BUNDAN GURUR DUYUYORUM dedi. Bu nasıl iş yahu. Kadın DT den emekli olmuş hiç sahneye çıkmamış. Ona verilen onca yıllık para ile ve emekli maaşı ve ikramiyesiyle bir özel tiyatro binası dikilebilirdi. Buna YUH diyen kimdi? Devletin tiyatrosu ne diyebildi.

Tarzlarımız farklı olabilir. İç kavgalarımız olabilir. Birbirimizi sevmek zorunda da değiliz. Ama kim kime ne kadar destek olabiliyor. Bizim hakkımızda gerektiğinde kötü yazılar yazan Tiyatro Dergisine 18.yılında kapılarını açan biz değil miydik?
Bizim hamurumuzda öfke var. Bu yüzden tiyatrocuyuz. Çabuk sinirlenir ama çabuk da affederiz. Hemen gülümseyebilme yetimiz var. En kötü ayrıldığım oyuncumu bile görsem-sahnedeki günlerimiz aklıma gelir gülümserim ben.

Çok farklı oyunlar oynasak ve hatta görüşlerimiz ayrı da olsa-Orçun Masatçı ve Yeni Kapı tiyatrosu Sivas’ta sıkıntı çekerken DT den tek bir kişi izlemeye gitti mi. Gel kardeşim bir çay içelim dedi mi?

Sümeyye hanıma laf eden oyuncu geri adım attı. İşten atılma konusuyla göz göze geldi. Dünyanın neresinde bu olur ki.

Sanat daima özgürdür.

Amerika da Jay Leno başkanla canlı yayında dalga geçiyor. Ama başkan kalkıp onu hapse attırıp televizyon kanalını da kapattırmıyor.

Şimdi siz elinizi vicdanınıza koyun da düşünün- BU DURUMDA NE YAPACAĞIZ KİMDEN YANA OLACAĞIZ –diye

Kaan Erkam
Oda Tiyatrosu Yönetmeni

kaanerkam@odatiyatrosu.com

Yazarın Tüm Yazıları


Paylaş      
Yorumlar

Ayşın Acı - ( 4/20/2011 )
Ben muhafazakar – demokrat bir ailenin kızı olarak büyüdüm. Annemin başı örtülü, annem ve babam 5 vakit namaz kılan insanlar. Ama bu zamana kadar ne giyimime ne dostlarıma ne motor kullanmama tek kelime etmediler Allah var. Çocukluğumda bilgisayar ve internet yoktu. emo diye bir şey bilmezdik. Gülce Birsel’in yazısında bahsettiği gibi, bunalım dakikalarımız, anne cephesinden gelen uçan bir terliğin rüzgarıyla birlikte uçar giderdi. Aklım ermeye başladığı ilkokul zamanlarımdan itibaren, şimdilerde muhafazakar kavramıyla tanımlanan ailem, beni elimden tutar ve her haftasonu tiyatroya çocuk oyunlarına götürürdü. Hiç unutmadığım ilk oyun ‘’Elma dersem çık, armut dersem çıkma’’ diye bir çocuk oyunuydu. Fatih’te oturduğumuz için, Reşat Nuri Sahnesi yakındı. Çıkışta benim ‘’borulu park’’ tabir ettiğim hemen yanında bulunan çocuk parkında oynardım. Her hafta sonu ellerinden geldiğince beni yeni bir oyuna götürülerdi. O yüzden haftasonları özeldi.. önemliydi.. keyifliydi.. iple çekilirdi. Cumartesi akşamı annem beni bir güzel yıkar paklardı. Çünkü tiyatroya pis gidilemezdi. Pazar sabahı kahvaltıdan sonra hazırlanma telaşımız vardı. Saçlar güzel taranır, en yeni giysiler giyilir, ayakkabılar parlatılırdı. Tiyatroya öyle bakkala gider gibi gidilmezdi, gidilemezdi. Yolda giderken babam bana ya pamuk helva ya da elma şekeri alırdı. Ama tiyatroya varıldığında, bitmemiş olsa dahi içeri girmeden evvel çöpe atılırdı. Neden? Babamın söylediğine göre, ‘’orda sanatçılar vardı. Onlar bizim için bir şeyler yaparken, biz onların karşısında şapır şupur bir şeyler yiyemezdik, ayıptı’’ Bir keresinde evde anneme --ama biz para verip gitmiyormuyuz, niye karışacaklar ki’’ diyecek oldum, daha cümlem bitmeden annemin 37 numara terliği ‘’terbiyesiz , o ne biçim laf, bir daha duymıcam’’ nidalarıyla birlikte aprondan kalkıverdi.

Diyeceğim o ki, ben tiyatroyu, tiyatro adabını, sahneyi izlemenin büyüsünü o yaşlarda şehir tiyatroları ve devlet tiyatroları sayesinde öğrendim. Sonrasında özel tiyatroların sayısının artması ve daha da yaygınlaşmasıyla , keyif doruklara çıktı. Şimdi ne kadar gidebiliyoruz deseniz.. ben bile unuttum en son ne zaman gittiğimi. Ama biliyorum ki gitmek istediğimde cebimde 3 kuruş bile olsa gidebileceğim bir tiyatro var. Ne zamana kadar var? İşte orası muamma!

Büyük alışveriş merkezlerinin içinde üçer beşer sinema solanları varken, kaç tanesinde tiyatro salonu var? Hadi oralara açmıyorsun anladık. E Allahın kulu, olanıyla uğraşma bari ! AKM hala kapalı. Niye? Sebep yok. Fındıkkıran’ı, Carmen’i izlediğim o güzelim mekanın kapısı yıllardır nedensiz bir şekilde kapalı.

22 yıldır turizm sektöründeyim. Gitmediğim yer sayısı çok azdır. Eski uygarlıkların ören yerlerinde göze çarpan ilk şey tiyatro kalıntılarıdır. Adamlar bilmem kaç bin yıl evvel şehir kurarken, evlerden önce agora ve tiyatro inşa etmişler. Kapadokya’da Derinkuyu Yeraltı şehrini gezerken de en çok da buna şaşırmıştım; yatak odaları, yemekhane, kilise, okul ve TİYATRO. Yahu adamlar orayı sığınma amaçlı yapmış, tiyatro ne alaka. Demek ki olmazsa olmazlar listesinde var.

Çocukken, Devlet Tiyatrosu ve Devlet Sanatçısı denilince, zannederdim ki onlar sadece devlet erkanına oyun sergiler. Çocuk aklı işte, bize öğretilen devlet öyle bir şeydi. Büyüdüm ama hala Devlet Sanatçısı lafı bana sıcak gelmez. Sanatçı devlete ait olabilir mi? Olursa ne olur? İşte böyle olur! Devlet, tiyatrosunu kapatırsa, sanatçısı da açıkta kalır. Top benim misali..

AB’ye girdik, giricez, giriyoruz.. kokoreç kaldırılsın mı? Uyum yasalarına uyucaz her türlü. Ama Devlet Tiyatrolarının kapatılması konuşuluyor?? Olsun, uysa da kapatılır uymasa da… Peki o zaman özel tiyatrolara destek verin. Olmaz, bütçe yeterli değil! Cep telefonlarının da parmaklanarak çalışanlarına talep ayyuka çıktığından beri her şeye parmak atmaya pek meraklı olduğumuzu fark ettim.

Ah Münir usta ahh. Unutulmaz repliğin ne de güzel her yere uyuyor: Dokunmayın Devlet Tiyatrolarına, dokunmayın sanatçılara, dokunmayın milletin az parayla izleyebileceği oyun keyfine… Sen mi büyüksün! Asıl bu millet büyük !!

Destek olmuyorsunuz bari köstek olmayın. Yazının sonunda içime Diyojen kaçtı: ‘’Gölge etme başka ihsan istemem senden’’.


Bu Oyun Hakkındaki Görüşlerinizi Paylaşın !

İsim
Mail  (Yayınlanmayacak)
Yorum
Güvenlik Kodu= 820
Lütfen bu kodu yandaki kutuya yazınız
 

    Son Eklenen Yazılar     En Çok Okunan Güncel Yazılar
27 MART… UMUDUNU ARAYAN BİR GÜN (Ahmet Yapar)
YOKLAMA LİSTESİ (Skeç)
    Tüm Tiyatro Yazıları

    Bu Tarihte Yayınlanan Diğer Yazılar
    Bu yazının yayınlandığı tarihte gündemdeki diğer yazılar aşağıda listelenmiştir...

  • Tek Piyano Eşliğinde Müzikli Drama: Wolfgang ve Lorenzo (Üstün Akmen) - 4/25/2011
  • Anılarımdan Osman Hamdi Bey'e Uzun İnce Bir Yolda (Can Murat Yaşar Şengel) - 4/25/2011
  • Çanak Çömleklerin Elden Çıkarılması, Satılması: Buluşma Yeri (Üstün Akmen) - 4/25/2011
  • Sümeyye Erdoğan'a Açık Mektup (Tuncer Cücenoğlu) - 4/25/2011
  • İstanbul Yeni Tiyatro’da Son Perde! (İhsan Ata) - 4/25/2011
  • Başı ve Dili Bağlı Tiyatro (Melih Anık) - 4/24/2011
  • Celile Toyon'u yeniden alkışlayabilmek onuru: Leyla'nın Evi (Üstün Akmen) - 4/24/2011
  • 75. Yılda Kafka'nın -Dava'sı- Rejisör Erhan Gökgücü İmzasını Taşıyor (Füsun Balkaya) - 4/24/2011
  • Devlet Tiyatroları'nın Kapatılmasına İlişkin İçimden Geçenler.. (Ayşın Acı) - 4/24/2011
  • Bir Yaşam Koçu Olarak Tiyatro (Savaş Aykılıç) - 4/24/2011
  • DT Kapatılsın mı ya da Ne? (Kaan Erkam) - 4/20/2011
  • 15.Afife Jale Ödül Töreni'nin Ardından... (Yurdagül Yurtseven) - 4/20/2011
  • -Şişman Domuz- Zayıflatıyor! (İlkay Sevgi) - 4/20/2011
  • Dotmarsta'dan Son derece Ciddi Bir Yetişkin Oyunu: Punk Rock (Üstün Akmen) - 4/11/2011
  • Kadının iktidar Hırsı: Gayri Resmi Hürrem (Metin Boran) - 4/11/2011
  • Düğün: Kızlar mutfağa! (Dündar İncesu) - 4/11/2011
  • Çatışmalar - Kocaeli Şehir Tiyatrosu (Alaattin Emrah Özdilek) - 4/11/2011
  • Tehlikeli İlişkiler (Zeynet Öztunca) - 4/11/2011
  • ÇIĞ-lık (Yurdagül Yurtseven) - 4/11/2011
  • Gidenlerin Ardından (Çanakkale Oyunu) (Arif Koçinalı) - 4/9/2011
  • Oyun Atölyesi 11 Yaşında! - Macbeth, Karanlık Bir Komedi! (İhsan Ata) - 4/9/2011
  • Oyun yazarlığının 40. yılında Tuncer Cücenoğlu'yla söyleşi (İhsan Ata) - 4/8/2011
  • Lefke'de Kahve Sohbeti (Hakan Yozcu) - 4/8/2011
  • Tiyatro 0.2'de Gene Bir Philip Ridley: Kâinatın En Hızlı Saati (Melih Anık) - 4/7/2011
  • (Bilsak'lı) Halide Eşber'in Yazıp Oynadığı -Son Yarım Saat-i Kaçırmayın (Savaş Aykılıç) - 4/7/2011
  • Hüznün Yarısı Cebindeydi (Mehmet Serhat'a...) (Pınar Çekirge) - 4/7/2011
  • Tam Ödüllük Mükemmel Kolektif Bir Çalışma: Kutlama (Üstün Akmen) - 4/7/2011
  • Arzunun Onda Dokuzu - İstanbul Şehir Tiyatroları (Gülin Dede Tekin) - 4/4/2011
  • Acayip Bir Oyun / Müjdat Gezen Tiyatrosu (Alaattin Emrah Özdilek) - 4/4/2011
  • Araştıran ve Soran Bir Şaman : Beklan Algan (Melih Anık) - 4/4/2011
  • Godot'yu Beklerken - Tiyatro Kırmızı (Dündar İncesu) - 4/4/2011
  • Zaman Çabuk Geçiyor (Arda Aydın) - 3/14/2011
  • GECE Tarlabaşı Bulvarından Meydana Çıkmak - Maya Sahnesi (Melih Anık) - 3/13/2011
  • Adsız Zaman ve Diyarlara Sürükleyen Bir Aktördü O - Ersin Umulu (Pınar Çekirge) - 3/13/2011
  • Bir Sahne Amiri'nin Vicdan Azabı (Savaş Aykılıç) - 3/13/2011
  • Zeliha Berksoy'dan, Tam Anlamıyla Bir -Butik- Oyun: İsmene (Üstün Akmen) - 3/10/2011
  • Pinter'siz Bir Doğum Günü Partisi, İstanbul Şehir Tiyatroları (Gülin Dede Tekin) - 3/10/2011
  • Mütevazılık, Özveri, Mutluluk, Kesişmeler, Uyarlama, Virtuozite ve Bir Büyük İkramiye (Can Murat Yaşar Şengel) - 3/6/2011
  • Okunacak En Büyük Kitap İnsandır (Yurdagül Yurtseven) - 3/6/2011
  • -Renkli- Bir OTOBÜS ( Sevilay Saral) – Tiyatro Boğaziçi (Melih Anık) - 3/6/2011
  • -Çatı- Altında Yaşanan Hayatlar… (İhsan Ata) - 3/6/2011


  • Tiyatro Kursu Başlıyor!
    12 Şubat'tan itibaren her PAZARTESİ Kadıköy'de!
    Çalışanlara yönelik hobi sınıfı!



    Duyuru Panosu!



    Son Eklenen Tiyatro Oyunları

         Güncel Yazılar

    Yazar olmak ister misiniz?
    Yazar olarak tiyatrodunyasi.com ailesine katılmak, yazılarınızı yüzbinlerce tiyatroseverle paylaşmak isterseniz tiyatrodunyasi@tiyatrodunyasi.com adresine mail gönderebilirsiniz...

    Mail Listemize Üye Olun

         Güncel Haberler
    Tiyatro Maydanoz, Nazım’ın Kadınları ile Sahnede
    Tekin Deniz: Dümbüllü kavuğunu kimseye devretmedi

    Tiyatro Dünyası'nı takip Edin
     
     |  ..