| Tiyatro Kursu | Şirket Tiyatrosu | | ||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||
|
||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||
| Ana Sayfa | Hakkımızda | Yazılar | Haberler | Yazarlar | Tiyatro Oyunları | Tiyatro Grupları | Sanatçılar | Kaynak | Duyuru Panosu | | ||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||
Adam Olacak Kadın ve Sevgililer Günü Yurdagül Yurtseven Derler ki her başarılı bir erkeğin arkasında bir kadın bulunur… Evet, bu doğrudur ama daha doğrusunu isterseniz ben ilerlerken arkaya bakmayı pek sevmediğimden arkada kalan o kadınları tanıma fırsatım olmadı. Ama sizlere dünya gözüyle gördüğüm kadınlardan bahsetmek istiyorum… Eh zaten sizde dinlemek istiyorsunuz belli ki, buradasınız… Sahi siz Mehpare’yi bilir misiniz? Tanıyanınız var mı? Ben tanıyorum. Hem de öyle tanıyorum ki, onu nasıl anlatsam, nerden başlasam diye saatlerdir düşünüyorum… Mehpare, her ergenlik dönemini geçiren erkek gibi, benim de ergenlik döneminde yaşadığım ilk aşkımdı… Hani okul yıllarında, ders sıralarına yazılan kopyaların yanı başına da bir özel isim de yazılır ya, işte ben o kopyaları yazarken bir bölü iki artı beş bölü dört eşittir formülünde hep Mehpare sonucuna varıyordum… Yani öyle bir aşktı ki o benim için, hani arkadaşlık teklifinde bulunduğunuzda nedense karşınızda ki o nadide insan ve genelde diğer o nadide insanlar hep şunu der ya… “Bunu senden beklemezdim” diye… İşte bu aldığım yanıt karşısında hep durup şunu düşünmüşümdür… Benden niye beklenmiyor, benim ne eksiğim var… Öyle değil mi ama bende Türk Standartları Enstitüsünün belirttiği ölçülere uyan biriyim sonuçta… İşte Mehpare, benim ciddi teklifime bu yanıtı vermiş ve beni beklemediğim yerden golü yemiş kaleci gibi öyle orada bırakıvermişti… Ama ben yılmadım ve Mehpare ısrarımı sürdürdüm. O zamanlar da derlerdi, kadınlar kendilerini güldüren erkeklerden çok hoşlanırlar diye… Mehpare de gülmeyi sever, daha doğrusu bana yakın bildiğim bir arkadaşım öyle demişti. İşte benim için bulunmaz bir fırsattı bu… Madem Mehpare gülmeyi seviyor, madem ben onu güldürebilecek yeteneğe sahibim, madem bu hep böyle oluyor… O zaman ne duruyorum dedim ve Mehpare’nin kalbine onu güldürerek ulaşmaya çalıştım. Evet, stratejimi belirlemiş ve hedefine kilitlendiğim Mehpare’yi güldürerek ona olan aşkımı kabul ettirecektim... Hemen her yerde provalarımı yaptım ve Mehpare ile birlikte yürüyeceğimiz o anı kollamaya başladım. İşte o beklenen an gelmişti, bir önceki geceden genel provamı yapmış ve her şeye hazır halde Mehpare’yi okul çıkışı beklemeye başladım. Ve dalga dalga saçları havada savrularak okulun çıkış kapısına geldi… Hemen bir hamle ile karşısına geçtim ona kararlı bir ses tonuyla, “biliyor musun?” dedim… O da bana “neyi” dedi. İşte beklediğim yanıtı almıştım ve ona yine aynı kararlılıkla… “Beraber yürüyelim hepsini anlatacağım” dedim. Başladık yürümeye, ben hemen onu güldürecek eylemlerime başladım. Uzun bir yürüyüş sonrasında, bildiğim tüm fıkraları, bildiğim tüm komik olayları, hatta bilmediğim uydurduğum bir sürü şeyi ona anlattım… Gülmüyor, gülmüyor, gülmüyordu… Ortada ki tek komik şey benim düştüğüm durumdu. Bir süre sonra bana “bitti mi?” diye sordu. Evet, bitmişti, daha doğrusu ben bitmiştim. Onu değil güldürmek, bir tebessüm ettirememiştim… Halimi, düştüğüm durumu bir düşünün... Bu durumda ne yapılabilir ki, niye oldu, nasıl oldu bilmiyorum ama oracıkta ağlamaya başladım, ama bildiğiniz gibi değil hüngür hüngür ağlıyorum... Ve ne oldu biliyor musunuz? O ulaşmaya çalıştığım, aşkımı anlatmaya çalıştığım Mehpare, bana sarıldı ve birlikte ağlamaya başladık… İşte o andan sonra Mehpare Leyla idi, bense Mecnun… Yani her kadın kendini güldüren erkekleri sever diye bir şey yok, karşınıza Mehpare gibi biri çıksın da görün siz... Bu yazı, kime ait olduğunu bilmediğim tek kişilik bir oyundur. Kaynak ise, açmayalı bir hayli zaman olmuş, kendinden geçmiş siyah kaplı ajandamdır. Sevdiğim şairlerden biri olan Şili’li Pablo Neruda ve gerçek adıyla Ricardo Eliezer Neftalí Reyes Basoalto şöyle seslenir sevdiğine; “Ekmeği al benden, istersen havayı al, ama alma benden gülüşünü…” Siz siz olun sevginizin ayarını genelde telaffuzu zor markalardan oluşan tek taş pırlanta, zümrüt, yakutla döşenmiş halkalara göre kıyaslamayın. Manevi bir takım değerlerin, kavramların maddiyatla ilişkilendirilip sevginin yok edilmesi ve bu değerlerin kıratla, ayarlarla ölçülendirilmesi çok saçma. Sevgiliniz sizi 22 ayar sevse ne olur, 24 ayar sevse ne olur… Önemli olan pırlanta gibi bir kalbe sahip olabilmek… Sen yüreğinin sesini dinleyenlerdensin ve biliyorsun asolan yürektir. Yürek sesi ne bilmeyenler, ya da bilip de duymayanlar acıtsa da içini unutma; yaşadığın sürece o yürek var olacak seninle birlikte. Sen yeter ki koru yüreğini ve yüreğinde taşıdığın sevda duygusunu. (Nazım Hikmet) Gülün ömrünün azlığına rağmen gülü bekleyenler var örneğin… Ne kendinizi, ne doğayı ne de cebinizi sömürmeyin en azından abartmayın. En güzeli saksıda çiçektir. Çiçeğiniz büyüdükçe sevginizde büyür ve öyle bir hâl alır ki sığamaz belki hanenize ve farkına varmadan geçirdiğiniz yıllarla birlikte bahçenizde yer verirsiniz ömürlük sevginizin çiçeğine… Ya da ne bileyim güzel yurdumun çoraklaşmış yerlerine sevginizin fidanını ekebilirsiniz… Bu konuda Tema Vakfı’na çok iş düşüyor… Onların yerinde olsam Sevgililer Günü, Anneler Günü, Babalar Günü… Bugünlere özel reklâmlar yapardım.”Sevgiliniz (sevginiz) için bir fidan dikin” gibi… Anton Cehov’un Üç Kız Kardeş yapıtında şöyle bir cümle geçer “kalbim anahtarını kaybetmiş piyano gibi…” Kalbinizin anahtarını bulmanız dileğiyle… Alkışlarımla… Yurdagül Yurtseven Yazarın Tüm Yazıları Paylaş Tweet Erman Dİkmen - ( 2/14/2009 ) Tema Vakfının özel günler için zaten kampanyaları var. Keşke zahmet edip araştırsaydınız. Anıl - ( 2/15/2009 ) Yazıları güzel...Yüreği güzel...Gülüşü güzel...Yüzü güzel...ben de kendisinin yeni hayranlarından biriyim... Ayhan-Aylin - ( 2/15/2009 ) Pelin Batu-Nil Karaibrahimgil-Yurdagül Yurtseven üçü bir arada TV de kültür sanat programı yapsa ne iyi olur... Hiç kaçırmazdık.. Üçü de aynı jenerasyon, üçüde sempatik ve entellektüel bayanlar... Sezin Aksu - ( 2/16/2009 ) Tema Vakfının böyle özel günlere dair kampanyalarından benim de haberim yoktu… Yazar yazısında vurguladığına göre kesinlikle haberi vardır. Fakat günümüz dünya insanının internet ve TVyle arası iyi olduğu için konuya dikkat çekmek maksadıyla vurgulamıştır. Özel günlere dair reklâm kampanyalarını ben ne TVde görebildim ne de radyolarda duyabildim… Ali - ( 2/14/2009 ) Gülün ömrünün azlığına rağmen gülü bekleyenler var örneğin… Bu nasıl güzel bir cümledir böyle. Yazıda tebessümün ve duygunun yanında mantıklı cümlelerde var. Düşündürücü ve doğru tespitler. Tebrik ederim. peri - ( 2/14/2009 ) Süper:))Bayıldımm:)Y.Gül hnm yazılarını eksik etmeyın bızden:) elif. . - ( 2/14/2009 ) çok eğlenceli bir okadar da duygusal bir yazı olmuş olmuş...parmaklarına sağlık.. Evin - ( 2/16/2009 ) Eline, kalemine, yüreğine sağlık gerçekten çok hoş ve samimi bir yazı olmuş.... Yüreğinizden kaleminize katıksız samimi bir biçimde dökülen yazılarınızın devamını sabırsızlıkla bekliyoruz:) |
Tiyatro Kursu Başlıyor! 3 Ekim'den itibaren her PERŞEMBE Kadıköy'de! Çalışanlara yönelik hobi sınıfı! Duyuru Panosu!
Son Eklenen Tiyatro Oyunları
Güncel Yazılar
Yazar olmak ister misiniz? Yazar olarak tiyatrodunyasi.com ailesine katılmak, yazılarınızı yüzbinlerce tiyatroseverle paylaşmak isterseniz tiyatrodunyasi@tiyatrodunyasi.com adresine mail gönderebilirsiniz...
Güncel Haberler
Tiyatro Dünyası'nı takip Edin | .. |
|||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||
|