| Tiyatro Kursu  | Şirket Tiyatrosu
Tiyatro Dünyası
Tiyatro Dünyası Bu Sahnede...
 
Ana Sayfa  |  Hakkımızda  |  Yazılar  |  Haberler  |  Yazarlar  |  Tiyatro Oyunları  |  Tiyatro Grupları  |  Sanatçılar  |  Kaynak  |  Duyuru Panosu  |
İBŞT'de oyunculuğun önde olduğu bir oyun: İstanbul Efendisi
Üstün Akmen




Oyun başlar. Tüm oyuncular: “Bu kış hanım İstanbul’a taşın da/Eğlenelim, zevk edelim Kalpakçılar başında/Güzeller var on üç on dört yaşında/ Eğlenelim, zevk edelim Kalpakçılar başında (Tamburi İsmet Ağa / Karcığar) şarkısıyla sahnedeki yerlerini alırlar. Şarkı biter, alkışlar… Çengi Afet (Sevil Akı) ile Arap Bacı Feraset’in (Özlem Türkad) tablosu açılır. Safi Çelebi (Arda Aydın) giriş yapar. Faytonda genç bir hanımla halayığını görmüştür. Afet “Güzel miydi” diye sorar, safi Çelebi, “Güzel de söz mü, bir peri kadar güzeldi” diye yanıtlar, sonra sahnenin yanındaki mikrofona yönelir Sadettin Kaynak’ın Segâh (Düyek) şarkısı “Leyla bir özge candır”ı “terennüm” etmeye başlar. Afet, kızın kim olduğunu bulur, kız “bütün emekçileri kulağından mıhlayan, esnafı falakaya yatıran İstanbul Kadısı Savleti Efendi’nin (Sezai Aydın) kızı Esma Hanım’dır (Derya Çetinel). Afet, Esma Hanım ile görüşeceğine söz verir, Safi Çelebi’yi yolcu eder. Yolcu ettikten sonra mikrofona gelir; “Ah! Bu gönül meseleleri bana pek dokunur” diyerek Yusuf Nalkesen’in Hicaz eseri “Bülbülün çilesi yanmakmış güle” şarkısını söyler. Menteş Ağa ya da diğer adıyla Böcekbaşı Mimi’li (Zafer Kırşan) tablo başlar. Menteş Ağa, Afet’in yanından ayrılır, gider kendisine mal etmek istediği halayığı arayan Ferhat Ağa’yı (Volkan Ayhan) Afet’in yanına getirir. Pazarlık sırasında hep birlikte Dügâh makamındaki “Aksaray’dan geçer İken çevirdiler yolumu” diye başlayan İstanbul türküsünü çığırmaya başlarlar. Derken İstanbul Efendisi’nin konağındaki tablo açılır, Dilâram (Sevinç Erbulak) mikrofona gelir, Sadettin Kaynak’ın Hicaz makamındaki eserine başlar: “Benim yârim gelişinden bellidir...” Ve kayıp tespihin aranması tablosu… Hane halkının sırayla mikrofon başına geçip Arif Sami Toker’in Hüzzam şarkısı “Talihin elinde oyuncak oldum” şarkısını birer birer okumaları ve birinci perdenin finalinde Savleti Efendi, “Hay Allah cezanı versin! Nücum ile uğraşmak senin ne haddine!” diye hayıflanırken, koronun Tatyos Efendi’nin Uşşak makamındaki şarkısı “Bu akşam gün batarken gel”i söylemesi…

İkinci perdenin ilk şarkısı Hüzzam makamında bir İstanbul türküsüdür efendim: “Arabaya taş koydum.” Sonrasında Muhsin Efendi’nin başladığı bir Tokat-Niksar türküsü: “Kalenin bedenleri.” Bu türküyü Yahudi bakkal Yuvan Usta (Cihan Kurtaran); “Siko horepse kukli mu” diye Stelyou Kazantzidis’in yanılmıyorsam 1958 yılında yazdığı Rumca sözlerle söyler. Ermeni terzi Agop Usta (Tuğrul Arsever) da şarkının Ermenicesiyle katılır ikiliye. Üçü birden final yaparlar: “Çiftetelli Turkiko, şinanay yavrum şinanay…” Konağın budala çocuğu İrfan (Çağlar Çorumlu) ile Dilâver (Emrah Özertem) yanağında beni olan “huddamlı” bir adam aramaktadırlar. İrfan mikrofona geçer: “Benliyi aldım kaçaktan”a başlar. Dede Efendi’nin karcığar şarkısı... Sonra, Savleti Efendi’nin esnafı falakaya yatırdığı tablo ve hep birlikte söylenilen Sadettin Kaynak’ın Muhayyer makamındaki şarkısı: “Çile bülbülüm çile...” Afet’li, Fidan’lı ve Safi’li tablo ve Tatyos Efendi’den Uşşak bir şarkı: “Gamzedeyim deva bulmam.” Ve final şarkısı Sadettin Kaynak’tan… Makamı hüzzam: “Gönlüm seher yeli gibi...”

Bütün bunları İstanbul Büyükşehir Belediyesi Şehir Tiyatroları’nın sahnelemekte olduğu Müsahipzade Celâl’in (1868-1959) “İstanbul Efendisi” başlıklı oyununun eleştirisine “girizgâh” olarak döktüm. Oyunu Engin Alkan sahneye taşımış. Konusu ve atmosferiyle, bu oyunun izleyiciyi günümüzde masal dünyasına falan götüremeyeceğini düşünmüş olacak ki, oyunu yukarıdaki birbirleriyle ve de oyun konusuyla uzaktan yakından hiç ilgisi olmayan Türk müziğinin popüler olmuş şarkılarıyla süslemiş. Engin Alkan’a gene de teşekkür borçluyum. Ya Burteçin Zoga’nın “Çılgın Dünya’sında (Lope di Vega)” olduğu gibi Don Floriano’ya, Don Valerio’ya, Pissano’ya, Dona Erifila’ya, Leonato’ya, Bellardo’ya, Laida’ya, Dona Fedra’ya, Liberto’ya, Tomas’a falan “Delisin… Delisin…”, “Yalan dünya”, “Ömrümün baharında”, “Fesuphanallah”, “Hür doğdum hür yaşarım”, “Bak bir varmış bir yokmuş” gibi ‘70’li yılların sıradan aranjmanlarını, ucuz pop şarkılarını; “Papatya gibisin beyaz ve İnce” gibi tangoları katsaymış! Yapmamış. Zamanında, bugünün Büyükşehir Belediye başkanlığına eş bir görevi sürdüren Savleti Efendi’nin kimliğinde, dönemin cinli-büyülü toplumsal yapısı içinde gelişen, romantik bir aşk öyküsünün dolambaçlı serüvenini kuru kuru anlatmayı yeğlememiş Engin Alkan. Gel gelelim, Lale Devri’nin hemen sonrasında yaşanan olaylar, dönemin İstanbul’unun gizemli ve ilginç dokusu içinde, renkli sahneler ve daha değişik, daha etkileyici bir müzikle izleyiciye aktarılamaz mıydı bilemiyorum. Eleştirel özelliği nedeniyle oynandığı her dönemde büyük ilgi görmüş bu oyun, dönemsel eleştiri ağırlıklı yönüyle ele alınamaz mıydı, karışmıyorum. Olayların tek bir konu etrafında ilerlediği oyunda, eski Osmanlı’nın gündelik yaşamı bir fon olarak kullanılacağına; gündelik ilişkileriyle, sosyal kurumlarıyla ve figürleriyle kurgu o sınırlar içerisinde boyutlandırılamaz mıydı, aldırmıyorum. Ne diyebilirim ki?! Engin Alkan böyle uygun görmüş, seyircinin hop oturup hop kalktığı bir reji yapmış. Ola ki gişesini de düşünmüş, neden ayıplayayım? Seyirciye, orkestra ve oyuncuların performansıyla müziğin dansla iç içe geçtiği görsel bir ziyafet hazırlamış. Engin Alkan’ın eleştiri konusunda fazla hassas ve kırılgan olduğunu bildiğimden, yönetimindeki “İstanbul Efendisi” ne kadar tiyatro ne kadar değil, tartışmak da istemiyorum. Konuya uygun özgün besteler kullansaydı, hiç değilse İstanbul türkülerinden bir buket yapsaydı da demiyorum. Yahudi bakkal Yuvan, neden “Siko horepse kukli mu” diye Rumca şarkı söyler, bilmek istemiyorum. Makyajın amacı oyuncunun karakterinin açığa vurulmasına yardım etmekse, “o ne mene makyajlar öyle” diye sormuyorum. Volkan Ayhan, Ferhat Ağa’yı neden efemine çiziyor diye merak etmiyorum. Bayan oyuncular köşkte geçen tabloda neden sakal takıyor, kafama takmıyor, “bana ne” deyip geçiyorum.

Gene de, sahne üzerinde ritim ve temponun tüm oyuncular tarafından gerçekleştirilmesini sağladığı için Engin Alkan’ı alkışlıyorum. Metin içinde ya da dışında akış hiç bozulmuyor, karşılıklı diyaloglarda tempo daima düzeyli kalıyor. Dilarâm ile Esma Hanım’ın fayton sefasındaki inceliği çok sevdiğimi açık yüreklilikle söylüyor, falaka tablosunda falakaya yatırma işleminin “Çile bülbülüm çile” eşliğinde ve vibrafonu andıran bir çalgıyla verilmesi buluşunu yürekten kutluyorum.

Başarılı dekor tasarımcısı Barış Dinçel’in çalışması bu kere pek eften püften kaçmış. Sahnenin genel atmosferi, seyirci ile oyuncu arasındaki bağı kuramıyor. Seyirci sahneyle bütünleşemiyor. Duygu Türkekul’un kostümleri genel anlamda iyi. Ama kostüm dekorun içinde eriyemiyor, dolayısıyla birbirini tamamlayarak yapılanamıyor. Murat İşçi, ışık tasarımını yaparken makyaj-ışık bağlantısını hiç dikkate almamış. Oyuncunun yüz hatlarının istenilen şekilde görünürlüğünü sağlayamamış. Makyaj-ışık dengesizliği hemen fark ediliyor. Genç koreograf Senem Oluz (oyunda ayrıca Raksan’ı oynuyor) dansı okumayı bilen, bedenin nasıl devindiğini gören, işiten, duyumsayan bir koreograf olarak dikkat çekiyor. Dansçılarına hareket içindeki ritmi duyumsamayı, üçboyutluluğu, anatomik olanaklarına ve çekim gücüyle olan ilişkisine karşı duyarlı olmayı, jestleri ve mimikleri tanımayı iyi belletmiş. Hüseyin Tuncel’in müzik düzenlemelerine kötü denilemez. Orkestra da iyi…

Oyunculuğa gelince: Sevinç Erbulak, coşkularını yönetme ve o coşkuyu izleyiciye okutma konusundaki becerisiyle beni gene kendisine hayran bırakıyor. Dilâram olarak da, içindeki sanatsal arzu ateşini koruyor, bu ateş karşılığında kendine denk düşen içsel özlemlerini açığa çıkarıyor. Kendisi de cariye olan, ama kıdeminden dolayı olsa gerek Afet’e yakın duran “Arap Bacı Kalfa” Feraset’te Özlem Türkad, özellikle büyü tablosundaki ardı ardına sıraladığı trüklerle “helal olsun”u gene hak ediyor. Sevil Akı, oyunculuğunu gerçekçilik üzerine kurarken, yapay birtakım fiziksel illüzyonları da ihmal etmiyor. Akı, oyununun komedi unsuruna olan etkisini bütünüyle fevkalade iyi planlamış, özel olarak kutlanmayı hak ediyor. Çağlar Çorumlu, fiziksel yapısının ögesi durumunda olan mimiklerini mükemmel kullanması, seslendirme olayındaki başarısıyla, yanıt atikliğiyle İrfan’ı yaratıyor. Fidan’da Çiğdem Gürel, üstbilinciyle bir çeşit etkileşim oluşturmayı bilmesiyle ilerisi için umut vaat ediyor. Derya Çetinel, duygularını sezgisel olarak oyunun temel hedefi boyunca sürüklüyor. Usta oyuncu Sezai Aydın, kendi yaratıcı doğasının gücünü bu kere de cömertçe sergiliyor. Zafer Kırşan, Volkan Ayhan, Hüseyin Tuncel, Arda Aydın, Emrah Özertem, Tuğrul Arsever, Cihan Kurtaran, Serkan Bacak, Murat Üzen, Selin Türkmen, Berna Adıgüzel, Senem Oluz, İrem Aslan diye sual ederseniz… Onlar, birer birer ve hep beraber olarak yönetmen ne istemişse o kadarını eksiksiz veriyor.

(5-9 Kasım tarihleri arasında İstanbul Büyükşehir Belediyesi Şehir Tiyatroları Kâğıthane Sadabad Sahnesi’nde - Telefon: 0212 321 73 95)

Üstün Akmen
Evrensel Gazetesi


Yazarın Tüm Yazıları


Paylaş      
Yorumlar

Melissa - ( 5/1/2009 )
..Oyun hakkındaki eleştirilerinize katılıyorum, Sevinç ERbulak hakkındaki görüşleriniz müstesna. Ben Sevinç Erbulak’ı bu oyunda pek başarılı bulmadım. Belkide benim kafamdaki cariyelerdekis ahne duruşu bu değildi de bu yüzden. Gerçi yanlızca bir tiyatro seyircisi olarak bunun kararını verenin oyuncunun kendisi mi yoksa yönetmen mi olduğunu da bilmiyorum. Bu ise benim için başka bir soru. Çünkü tiyatronun mutfağından bi haberim..

refika sandıkçı - ( 1/2/2010 )
ben bütün oyunu oyunculukları adına hepsini ayrı ayrı kutluyorum bana göre makyaj abartılıydı ve giyimlerde ki salkımsaçaklılık anlamsızdı birde şarkılara geçiş bağlantıları bazı sahnelerde izleyiciyi oyuna çekerken bazı sahnelerde de oyunu izlemek yerine bağlantı kurmaya yöneltiyordu ..oyunun baş kahramanı çağlar çorumlu bana göre mükemmel bir oyun sergilemiş sevil akı sezai aydın özlem türkad arda aydın veee sevinç erbulak harika oyunlarıyla beni diyardan diyara gezdirdi harika harika harikaa... oyunda bana göre fazlalık olarak esnafların muhabbet sırasında tef ve darbuka çalmalarıydı aslında bunuda sonra söyle ilişkilendirdim kendimce.. bu aralarındaki hicvi ve birbirleriyle yarışmalarını ortaya çıkarmalarını türk tiyatrosundaki meddah olayıyla bağlaması bunu düşününce yönetmenin çok ince anlayışla bunu düşünmüş olduğunu gördüm ve ayakta alkışlanacak bir oyun olarak düşünüyorum ve izlediğimde gerçekten ayakta alkışladım :) iyiki varsınız iyiki varsınız ......çok teşekkür ediyorum engin alkın yönetimindeki tüm emeği geçenlere... başarılarının devamını dilerim...

refika sandıkçı - ( 1/2/2010 )
yapmış olduğum yorumu düzeltmek istiyorum oyuncu adını yanlış yazmışım MAHPERI MERTOĞLU adını sevil akı olarak yazmışım özür diliyorum... şahsım adına mahperi mertoğlundan özür diliyorum... oyunu bir harikaydı büyülenerek izledim oyunu tşk ediyorum kendilerine...

Serkan - ( 1/9/2010 )
Oyuna gecen senede gittim. Benim seyrettigim en guzel tiyatro oyunu diyebilirim. Ancak bu sene kadro degisikligi bence oyun ahengini bozmus. Sevil Aki , Arda Aydin , Caglar Corumlu , Sezai Aydin , Zafer Kirsan , Ozlem Turkad , Sevinc Erbulak , Volkan Ayhan , Tugrul Arsever , Derya Cetinel Lutfen bu kadrodan bir kisiyi bile degistirmeyin. Bu oyun lukus hayat gibi bir klasik olsun. Engin Alkan’in oyunculugunu ve yonetmenligini cok begeniyorum ama bu oyunda eski kadroyu istiyorum

merve(laçin) - ( 4/11/2010 )
tüm oyuncuların emeğini kutlarım . sahnede büyüyen insanlar gördüm ben yalnızca ,emeğin sanatın olduğu her şey güzeldir tıpkı bu oyun gibi=)

Sırma Hande - ( 4/13/2010 )
Sayın Üstün Akmen, oyunla alakalı eleştirinizi okuduğumda çok şaşırdım. Kusura bakmayın ama sanki bu işten anlamayan biri olarak yorum yaptığınızı düşünüyorum. Objektif bakmadığınız ortada...
Oyun geçmişi anlattığından makyaj ona göre kıyafet ona göre, saçaklı saray kıyafetleriyle, gölgeli makyajlarla ölü geçmişi bugüne taşımış...
Şarkılara bayıldım. Türk Sanat Müziği’ne ilgisi olmayan ben, oyunda seslendirilen eserleri ezberlemiş durumdayım neredeyse... Özgün bestelerle sunulsaydı oyun bu denli etkileyici olmazdı...Ve lütfen müsaade edin kullanılan eserlerin sözleri durumla birebir örtüşmesin... Komedi oyunu izliyoruz, güfte yarışmasında değiliz...
Ferhat karakteri ise doğudan gelen saraya uyum göstermeye çalışan kibar bir saraylı... Hangi yöremizden olduğunu dahi anlamış durumdayım... Yadırgamış değilim... Ülkemizde o zaman çok kibar olmaya çabalayan efemine var, etrafınıza bakıp görmesini bilin yeter...
Bayan oyuncular sakal takarak saraylı eşrafını canlandırıyor olmalılar ki bunun için fazladan oyuncuya ihtiyaç olmamalıydı...
Barış Dinçel’in her geçen gün kendini daha da geliştirdiğine inanıyorum... Oluşturduğu dekorla masalsı bir ortama, sandık, dilek ağacı, mangalımsı aksesuarları serpiştirerek sade bir şekilde bize sunmuş ki çok kadrolu bir oyuna yaraşan da buydu...
Dönemde Türk, Rum, Ermeni, Yahudi kardeşti, söyledikleri şarkının lisanı o nedenle rahatsız etmedi...
Makyaj-Işık sorunu bu oyunda değil ödüle aday gösterdiğiniz Ölümsüz Öykü’de rahatsız etmeliydi sizi...
Kısacası ben 2004 yılından beri tiyatro izleyicisiyim... Belki size göre çok çok yeniyim... Ama tarafsız olmayı becerebiliyorum... Kişisel çıkarlara göre yorum yapmayı tercih etmiyorum... Ben Engin Alkan gibi, Burteçin Zoga gibi, Burçin Oraloğlu gibi, Yıldıray Şahinler gibi, Yücel Erten gibi yönetmenlerin oluşturduğu kıymetli oyuncu kadrolarıyla, dünü, günü, geleceği BUGÜN ile birleştirebilen sahneye beni mıhlayan oyunları tekrarlarca izlemek istiyorum... İstanbul Efendisi, Bağdat Hatun, Çılgın Dünya, Barut Fıçısı, Savaş İkinci Perdede Çıkacak, Ferhat ile Şirin.... Tekrar tekrar izlemek, çocuklarıma anlatmak, onları da bu yola sokmak... Değerlerimizi takdir etmemiz gerek, kuyu kazmak, tiyatroya sevdalı olanlara yakışmaz....


Bu Oyun Hakkındaki Görüşlerinizi Paylaşın !

İsim
Mail  (Yayınlanmayacak)
Yorum
Güvenlik Kodu= 851
Lütfen bu kodu yandaki kutuya yazınız
 

    Son Eklenen Yazılar     En Çok Okunan Güncel Yazılar
27 MART… UMUDUNU ARAYAN BİR GÜN (Ahmet Yapar)
YOKLAMA LİSTESİ (Skeç)
    Tüm Tiyatro Yazıları

    Bu Tarihte Yayınlanan Diğer Yazılar
    Bu yazının yayınlandığı tarihte gündemdeki diğer yazılar aşağıda listelenmiştir...

  • Cesaret Ana ve Çocukları – Semaver Kumpanya (İsmail Can Törtop) - 11/11/2008
  • Proje : Histanbul (Melih Anık) - 11/10/2008
  • Kırmızı Pazartesi - İstanbul Şehir Tiyatroları (Ayşe Müge Gerdan) - 11/10/2008
  • Ben De Anlamıyorum (Gılman Kahyaoğlu Peremeci) - 11/9/2008
  • ALIN SİZE BAŞARILI BİR GARAJİSTANBUL PROJESİ DAHA: HİSTANBUL (Üstün Akmen) - 11/9/2008
  • Bir Boş Zaman Etkinliği: Yok Saymak (Ali Erdoğan) - 11/7/2008
  • Selçuk Uluergüven'den Kamuoyuna Açık Mektup (Selçuk Uluergüven) - 11/6/2008
  • Bu Ülkede Tiyatro Salonu Açmak Suç Mu? (Emre Uluergüven) - 11/6/2008
  • Dinmeyen Alkışlar - İstanbul Şehir Tiyatroları (Ayşe Müge Gerdan) - 11/6/2008
  • Tiyatro'da 60 yılı aşan Onur: Gazanfer Özcan (Melih Anık) - 11/4/2008
  • İBŞT'de oyunculuğun önde olduğu bir oyun: İstanbul Efendisi (Üstün Akmen) - 11/4/2008
  • Dünya’nın Sonunu Beklerken (Erdinç Yapan) - 11/4/2008
  • Lüküs Hayat’ın Düşündürdükleri (İsmail Can Törtop) - 11/3/2008
  • Genç bir kadının evrak-ı metrukesi: 4 Artı 4 (Üstün Akmen) - 11/2/2008
  • Teyzesi - İzmir Devlet Tiyatrosu (Ahmet Olcay) - 11/2/2008
  • Şehir Tiyatroları Yönetiminin Özrü Kabahatinden Büyük (Feridun çetinkaya) - 11/1/2008
  • Milliyet Sanat'tan Nedim Saban'a Cevap Mektubu (Özlem Özdemir) - 10/31/2008
  • Bize danışmadan asla (Orhan Aydın) - 10/31/2008
  • Dolu Düşün Boş Konuş – Bakırköy Belediye Tiyatroları (İsmail Can Törtop) - 10/29/2008
  • Balıkesir Muhallebicisi (Nedim Saban) - 10/29/2008
  • Kendi Gök Kubbemiz - İstanbul Şehir Tiyatroları (Ayşe Müge Gerdan) - 10/29/2008
  • Müjdat Gezen'den: MUSTAFAM KEMALİM (Ahmet Kara) - 10/28/2008
  • Mahmud ile Yezida Üzerine İnceleme (Mitolojik Kaynak Açısından) (Dılşah Kamalı) - 10/28/2008
  • Genel Sanat Yöneticisi Orhan Alkaya'ya Sorularımdır (Hülya Karakaş) - 10/27/2008
  • Nedim Saban'dan Milliyet Sanat'a Mektup (Nedim Saban) - 10/26/2008
  • Tehlikeli Saplantı - Erzurum Devlet Tiyatrosu (Ahmet Olcay) - 10/26/2008
  • Kayıp Cennet ve Dün Meydana Gelen Bir Olayda... (Üstün Akmen) - 10/25/2008
  • Savaş ve Kadın - İstanbul Şehir Tiyatroları (Ayşe Müge Gerdan) - 10/25/2008
  • Çocuk Aklını Çalan Hırsızlar (Orhan Aydın) - 10/23/2008
  • Yedi Tepeli Aşk - İstanbul Şehir Tiyatroları (Ayşe Müge Gerdan) - 10/22/2008
  • Kırşehir Ahilik Haftası Kapsamında Tiyatro : Evran (Berkan Karasu) - 10/20/2008
  • İstanbul bir sahne, sahne İstanbul... (Üstün Akmen) - 10/20/2008
  • Çalıkuşu – Tiyatro Kedi (İsmail Can Törtop) - 10/14/2008
  • Tiyatro Z'nin yeni oyunu: Philoctetes Bir Medeniyet Entrikası (Üstün Akmen) - 10/14/2008
  • İşte Ekim... (İbrahim Kırkbulut) - 10/14/2008
  • Tiyatro (Mehmet Çetinkaya) - 10/10/2008
  • Ezilenlerin Tiyatrosu (Ulaş Tuzak) - 10/10/2008
  • Hadi Çaman'ı da Uğurladık (Tuncer Cücenoğlu) - 10/7/2008
  • Nerde Hani? (Nedim Saban) - 10/6/2008
  • Dünyayı Yöneten Hormon: TESTOSTERON (Ahmet Kara) - 10/4/2008
  • Yazdıkları da yaşamı da renkliydi (Doğan Hızlan) - 10/3/2008


  • Tiyatro Kursu Başlıyor!
    19 Kasım'dan itibaren her SALI Kadıköy'de!
    Çalışanlara yönelik hobi sınıfı!



    Duyuru Panosu!



    Son Eklenen Tiyatro Oyunları

         Güncel Yazılar

    Yazar olmak ister misiniz?
    Yazar olarak tiyatrodunyasi.com ailesine katılmak, yazılarınızı yüzbinlerce tiyatroseverle paylaşmak isterseniz tiyatrodunyasi@tiyatrodunyasi.com adresine mail gönderebilirsiniz...

    Mail Listemize Üye Olun

         Güncel Haberler
    Tiyatro Maydanoz, Nazım’ın Kadınları ile Sahnede
    Tekin Deniz: Dümbüllü kavuğunu kimseye devretmedi

    Tiyatro Dünyası'nı takip Edin
     
     |  ..