| Tiyatro Kursu  | Şirket Tiyatrosu
Tiyatro Dünyası
Tiyatro Dünyası Bu Sahnede...
 
Ana Sayfa  |  Hakkımızda  |  Yazılar  |  Haberler  |  Yazarlar  |  Tiyatro Oyunları  |  Tiyatro Grupları  |  Sanatçılar  |  Kaynak  |  Duyuru Panosu  |
ONLAR BUNLARI YAPARKEN, SEN NE YAPTIN?: “MİKADONUN ÇÖPLERİ”
Üstün Akmen



1967-1968 sezonunda Kent Oyuncuları’ndan, yani Yıldız Kenter ile Müşfik Kenter’den izlemiştim Melih Cevdet Anday’ın “Mikadonun Çöpler” başlıklı oyununu.    Ses Tiyatrosu’nun “18 Oyunları”ydı, aradan geçen zaman kırk yılı aşmış. Bir anlamda “ben” ve “öteki”nin sorgulanması olarak yorumlamış, günlerce etkisi altında kalmıştım. Türk tiyatrosunun gündeminden hiç mi hiç düşmeyen bu oyunu, “Mikadonun Çöpleri”ni, ne yazık ki Ankara Devlet Tiyatrosu (1971-1972 Sezonu / Gülgün Kutlu-Nihat Akçan), İzmir Devlet Tiyatrosu (1977-1978 Sezonu / Serpil Tamur-Sönmez Atasoy), İstanbul Devlet Tiyatrosu (1983-1984 Sezonu / Serpil Tamur-Engin Şenkan), Bursa Devlet Tiyatrosu (1988-1989 Sezonu / Simay Küçük-Murat Karasu), İstanbul Belediyesi Şehir Tiyatrosu (1995-1996 Sezonu / Tomris İncer-Mehmet Gürhan), Adana Devlet Tiyatrosu (1995-1996 Sezonu / Ebru Unurtan-Tayfun Erarslan), İzmir Devlet Tiyatrosu (1996-1997 Sezonu / Aylin Damcıoğlu-Sönmez Atasoy), Diyarbakır Devlet Tiyatrosu (2002-2003 Sezonu / Nazan Kırılmış-Tayfun Erarslan), Antalya Devlet Tiyatrosu (2005-2006 Sezonu /  Bahar Işık Mayadaş-Sedat Savtak) yapımları olarak izlemek olanağını bulamadım. Yazılışının 40. yılında, Beşiktaş Belediyesi Kültür Sanat Platformu Prodüksiyon Tiyatrosu tarafından sahnelenince kaçıramazdım, kaçırmadım.

 

OYUNUN KONUSU

İzleyiciyi, yazıldığı 1967 yılının buz gibi soğuk kış gecelerinden birine götürerek başlayan oyunda, erkek yolda rastlaştığı kadını evine getirir. Kadın, hiç tanımadığı adamın evinde sabahlamayı göze alışının nedenlerini ona açıklama gereksinimindedir. Erkek ise, yaşam oyununda kendine başkaları tarafından yüklenmek istenen rollerin hepsini yadsımış, güvenliğin hiçlikte olduğu kanısına varmıştır. Aklı, akşam katıldığı dost  toplantısındadır; kadının başından geçenleri, geçmişini merak bile etmez. Karşılıklı gibi görünen tek başlarına konuşmalarına başladıklarından bir süre sonra, kirli çamaşırlar ortaya dökülmeye başlanır. Sabahın maviliğine dek çelişirler, konuşurlar, uzlaşırlar, çatışırlar.

 

ZAVALLI DÜNYAMIZ, KIRK YIL SONRA DA HİÇ DEĞİŞMEMİŞ

İçkili bir erkeğin, kucağında bebeğiyle sokakta kalan bir kadını eve alıp onunla giriştiği tartışmanın altında, toplumun değerler sisteminin kişinin özgürlüğünü kısıtladığı görüşünün savunulduğunu, kırk yıl sonra daha rahat kavradığımı şimdi hemen burada itiraf etmeliyim. Eee… O zaman bulunduğum yaş kaç, şimdilerde kaçan yaş kaç!.. Ancaaak… Kadın ve erkeğin toplum içindeki konumlarının ve birbirleriyle ilgili değerlendirmelerinin irdelenişinden kırk yıl sonra da aynı tadı aldım. Dünyanın içinde bulunduğu zavallı durumun değerlendirilmesi, kaderin çevresinde ördüğü ağa düşen bireyin güçsüzlüğü, çaresizliği, yabancılaşması, yanı sıra sevgisizliği kırk yıl sonra da beni aynı hazla sarıp sarmaladı.

 

AVANTGARDE MI, ABSÜRD MÜ

“Mikadonun Çöpleri”ni, ben şiirsel bir “avantgarde” olarak tanımlıyorum. Avantgarde’ın  sanatı ve yaşamı buluşturma ereği bu yaklaşımımı doğrular nitelikte. Diğer taraftan, absürd tiyatro örneği de sayıyorum “Mikadonun Çöpleri”ni. Burada da, kişisel yalnızlığın bütün tarihle özdeşleşmiş öyküsü beni haklı çıkartıyor. Elbette bu bakış açılarından baktığımda kimi aksaklıklar, kör-topallıklar bulmam olası. Bir kadın ile bir erkeğin arasında geçen oyun metninin içinde mutlaka kendini açıklama çabası seziliyor, ama özellikle absürd gibi bıçak sırtı bir alanda kırk yıl önce Türkiye’de kalem oynatmak öyle sanıldığı gibi pek kolay değildir.

 

ÇATISI AÇIK BİR OYUN

“Mikadonun Çöpleri”nin uyarlamalara çok açık bir yapısı olduğunu söyleyebilirim. Çünkü, kimi yerlerdeki o kaba saba, kimi yerlerdeki o incelikli sözlerden güzel çatılar çatılabilir görüşündeyim. Görsel olarak da yoruma açık bırakılmış, parantez içleriyle kısıtlanmamış bir oyundur “Mikadonun Çöpleri”. İstenilirse, kadın ile erkeğin çelişmeleri, konuşmaları, uzlaşmaları, çatışmaları anlatılırken; izleyici gözlemci kılınıp etkin konuma sokulabilir, yargı verdirmeye zorlanabilir. Çelişmeler, konuşmalar, uzlaşmalar, çatışmalar karşısında bırakılarak, bunları incelemeleri sağlanabilir. Tartışma/lar ortamı yaratılabilir. Bu söylediklerimse, elbette “hariçten gazel okumak” olarak nitelendirilebilir. Olabilir.

 

Elbette her şey olabilir, ama her yönetmen de kendi yemeğini kendi pişirir. 

 

ZELİHA BERKSOY’UN YEMEĞİ PİŞİRİŞİ

“Mikadonun Çöpleri”ni, Beşiktaş Belediyesi Kültür Sanat Platformu Prodüksiyon Tiyatrosu yapımı olarak sahneye koyan Prof. Zeliha Berksoy, toplumdaki tüm değerlerin tartışıldığı oyunu, diyalektik kurgusuna uygun biçim ve biçem içinde sahneye taşımış. Yazarın yorumlarının orasını burasını parmaklamamış. Hatta uzun olan metni hafiften makaslamaya dahi yeltenmemiş. Neyse o yani!.. Ancak, oyuncunun boğumlanmasını, oyuncunun sesiyle ve sahnenin yorumuyla renklenen sözünü, sahne üzerinde dile getirildiği biçimiyle çözümlemiş. Çok katmanlı oyun metninin  sadece bir katmanına bağlanmamış. Dar açıyı ustaca genişletmiş. Oyunun kendi somut gerçeğinden sapmamış. Metni ve “temsil”i nedensel bir ilişki içinde değil, tam tersine nispeten bağımsız iki bütün olarak kavramış, kavratmış. Metnin önerdiği yapılanmaya dayanan parçalara ayırma işlemine karşın, son derece mantıklı biçimde, sahne eylemlerini temel alan birimleri aramış, bulmuş. Böylece oldukça farklı bir ‘konsept’ oluşturmuş. Arena sahnede, hareket düzenini uzamın her yanını dolduracak biçimde düşünmüş. Sahneleme sistemini farklı ritimlerde düzenlemiş, düzenlerken ritmik çerçeveleri çok iyi saptamış, bu düzenleme ve saptamalar sonucunda global ritmi yakalamış. Öyküyü figüratif biçimde anlatırken, duyguları harekete geçirici fiziksel eylemi, eylemin kesintisiz çizgisini, daha doğru bir deyimle “üsthedef” kavramını esas almış. Böylece başarıyı kuyruğundan ve başından kıskıvrak yakalamış.

 

YARATICI KADRO NELER ETMİŞ, NELER EYLEMİŞ

Dekor tasarımına imza atan Barış Dinçel, karakterlerin iç dünyasında olup bitenleri simgesel boyutta görüntüleyen, bu görüntüleme dışında ekspresyonist bir anlatım aracı da olan dev bir saatle Berksoy Hoca’nın yanında yer almış. Oyunun başarısında hiç kuşkusuz Dinçel’in de payı var, tamam da, ben gene de hiç kitap okumadığını söyleyen Erkek’in odasındaki kitapları, hatta okunmaktan “haşat” olmuş kitapları anlayamadım. Anlayamamam bir tarafa, anlamadığımı birilerine anlatıp soramadım. Yakup Çartık’ın kusursuz ışık tasarımını bu kere de alkışladım. Therron Patterson’un video görüntülerini, Erdem Helvacıoğlu’nun ses-müzik tasarımlarında eleştirecek bir yön bulamadım.  

 

OYUNCULARA GELİNCE…

Oyunculardan da söz etmem gerekirse, beyaz cam ve beyaz perdede ünlenen Timuçin Esen ve Devin Özgür Çınar’ı tiyatro sahnesinde görmenin mutluluğunu yaşadığımı söyleyeceğim, başka da bir şey demeyeceğim. İlk kez profesyonel olarak sahneye çıkan Devin Özgür Çınar’a özel umutlar bağladım. Timuçin Esen’e de… İkisi de iyi oyuncu, yetenekli oyuncu. Canlandırdıkları karakterlerle duygusal temas eksikliği var da demeyeceğim. Bu karakterlere can aşılamak için onları fazla genç bulan kimi meslektaşlarıma da zerre kadar katılmıyorum. Yok yaşanmışlık gerektiren durumlar varmış da, yok aktarımı zor duyguları aktarmak mümkün olmuyormuş da… Laf mı bunlar ayol! Timuçin Esen ile Devin Özgür Çınar 34 yaşındalar. Yahu, kırk yıl önce “Mikadonun Çöpleri”ni ilk kez oynayan Müşfik Kenter’in 35, Yıldız Kenter’in 39 yaşında oldukları ne çabuk unutuldu?

 

Kim ne derse desin, benim Esen için de, Çınar için de içim umut dolu.

 
Üstün Akmen
Evrensel Gazetesi


Yazarın Tüm Yazıları


Paylaş      
Yorumlar

Bu Oyun Hakkındaki Görüşlerinizi Paylaşın !

İsim
Mail  (Yayınlanmayacak)
Yorum
Güvenlik Kodu= 47
Lütfen bu kodu yandaki kutuya yazınız
 

    Son Eklenen Yazılar     En Çok Okunan Güncel Yazılar
27 MART… UMUDUNU ARAYAN BİR GÜN (Ahmet Yapar)
YOKLAMA LİSTESİ (Skeç)
    Tüm Tiyatro Yazıları

    Bu Tarihte Yayınlanan Diğer Yazılar
    Bu yazının yayınlandığı tarihte gündemdeki diğer yazılar aşağıda listelenmiştir...

  • NE BİÇİM OYUNSA, NASIL BİR OYUNSA BU OYUN: “BU OYUN BAŞKA OYUN” (Üstün Akmen) - 2/9/2008
  • Çok Tesettür Ederim... Pardon Çok Teşekkür Ederim (Ali Erdoğan) - 2/7/2008
  • İstanbul Devlet Tiyatrosu’nda Metin Belgin resitali: ‘Kontrabas’ (Üstün Akmen) - 2/6/2008
  • Tiyatro Patlamış… Duyan var mı? (Serkan Fırtına ) - 2/6/2008
  • Fırıldak Eleştirmenliği Kolay Değil (Can Doğan) - 2/5/2008
  • Venedik Taciri ya da "Güncel"(?) Shakespeare (Melih Anık) - 2/4/2008
  • Ölümsüz Öykü - İstanbul Şehir Tiyatroları (Ayşe Müge Gerdan) - 2/4/2008
  • Kaybolan Değerlerinizden Müessesemiz Sorumlu Değildir (Ali Erdoğan) - 2/3/2008
  • SARAN İLE YÖNTEM, AYAKTA ALKIŞLANMALI: “KOCA BİR AŞK ÇIĞLIĞI” (Üstün Akmen) - 2/1/2008
  • ONLAR BUNLARI YAPARKEN, SEN NE YAPTIN?: “MİKADONUN ÇÖPLERİ” (Üstün Akmen) - 2/1/2008
  • Sermiyan Midyat Söyleşisi (İsmail Can Törtop) - 1/31/2008
  • Oyunbaz Martı ile karşınızda… (Yasemin Aktaş) - 1/31/2008
  • 60 yıl sonra tekrar sahnelere dönen oyun ; ''KOŞEBAŞI'' (İhsan Ata) - 1/30/2008
  • Döktüğün tere bereket Suat Sungur: ‘Babamla Dans’ (Üstün Akmen) - 1/29/2008
  • Uzun Soluklu Oyunların Oyuncusu Yurdaer Okur ile Söyleşi (Yasemin Aktaş) - 1/27/2008
  • ashura (Dila Akbaş) - 1/25/2008
  • Tiyatro adına utanç verici, kötü üstü kötü oyun: Fırıldakzade (Üstün Akmen) - 1/25/2008
  • Tiyatro Yüzleşme ile Söyleşi (Dila Akbaş, İsmail Can Törtop) - 1/23/2008
  • Şeylerin Şekli (Melih Anık) - 1/23/2008
  • Güvenliğimizin battaniyesi midir din?: ‘Dua Odası’ (Üstün Akmen) - 1/22/2008
  • TİYATRONUN POETİKASI VE POLİTİKASI (Boran Doğan) - 1/21/2008
  • Ayşegül Hindistan’da – Tiyatro Kılçık (İsmail Can Törtop) - 1/21/2008
  • YUNUS’UN YOLUNDA DİVANE AĞAÇ (Cüneyt İngiz) - 1/20/2008
  • Kürklü Merkür - Tiyatro Dot (Zeynep Kehaya) - 1/20/2008
  • SANATIN ÖZGÜRLÜĞÜ KISITLANAMAZ (Fatma Babuşçu) - 1/19/2008
  • Sürrealist bir kimlik çatışması ; ''ADVİYE'' (İhsan Ata) - 1/18/2008
  • Suyunun Suyu Bile Olamayan Eleştirmen : İhsan Ata (Yusuf Köksal) - 1/18/2008
  • Tiyatrocuya Şaka Yollu Seyirci Bulma Tüyoları (Ali Erdoğan) - 1/17/2008
  • Genco Erkal’ın bu oyununu izlemek, aydınlığa ibadettir: Sivas’93 (Üstün Akmen) - 1/16/2008
  • Sivas ’93- Dostlar Tiyatrosu (Yasemin Aktaş) - 1/16/2008
  • FAŞİZMİN AYAK SESLERİ,“ DALGA” OYUNU KENTERLERDE ! (Savaş Aykılıç) - 1/15/2008
  • Tuncer Cücenoğlu Söyleşisi (İsmail Can Törtop) - 1/15/2008
  • O GÜZEL İNSANLAR (Üstün Akmen) - 1/15/2008
  • Kim O? (Üstün Akmen) - 1/14/2008
  • Suyunun suyu lezzetli olur. Sayın Koksal'a (İhsan Ata) - 1/14/2008
  • TİYATRO PERA'DAN ÇAĞIMIZDA VENEDİK TACİRİ (Ahmet Kara) - 1/14/2008
  • Külahıma Anlat (Kabare Dev Aynası) - 1/13/2008
  • Yolumuzu Bulalım (Ali Erdoğan) - 1/13/2008
  • Bana Bir Picasso Gerek (Üstün Akmen) - 1/13/2008


  • Tiyatro Kursu Başlıyor!
    19 Kasım'dan itibaren her SALI Kadıköy'de!
    Çalışanlara yönelik hobi sınıfı!



    Duyuru Panosu!



    Son Eklenen Tiyatro Oyunları

         Güncel Yazılar

    Yazar olmak ister misiniz?
    Yazar olarak tiyatrodunyasi.com ailesine katılmak, yazılarınızı yüzbinlerce tiyatroseverle paylaşmak isterseniz tiyatrodunyasi@tiyatrodunyasi.com adresine mail gönderebilirsiniz...

    Mail Listemize Üye Olun

         Güncel Haberler
    Tiyatro Maydanoz, Nazım’ın Kadınları ile Sahnede
    Tekin Deniz: Dümbüllü kavuğunu kimseye devretmedi

    Tiyatro Dünyası'nı takip Edin
     
     |  ..