| Tiyatro Kursu | Şirket Tiyatrosu | | ||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||
|
||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||
| Ana Sayfa | Hakkımızda | Yazılar | Haberler | Yazarlar | Tiyatro Oyunları | Tiyatro Grupları | Sanatçılar | Kaynak | Duyuru Panosu | | ||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||
Zırhlı Kurt - Hakkınızı Helal Ediniz Sevgili Ustalarımız Can Murat Yaşar Şengel Kendi kendime vermiş olduğum bir karar sonucu oyunları en az iki veya üç kere izlemeden yazmıyorum. Oyunları mutlaka ilk haftasında bir kez daha sonra da en erken ikinci aylarında izlemekteyim bu nedenle de bazen oyunlar hakkında yazı yazmam ve elimden geldiğince tanıtmaya çalışmam biraz gecikiyor. 16 Mart 2011 tarihinde sahnelenmeye başlamış bir oyunu bu yazımda anlatmaya çalışacağım dilim döndüğünce. Bu oyun Tarık Günersel Ustamızın tüm şiirselliği kullanarak yazdığı ve Ustaların Ustası Erol Keskin tarafından yönetilen bir baş yapıt olan “Zırhlı Kurt – Kösem Sultan ile Avcı Mehmed”. “Dünya zindan idi, zindan dünya oldu. Hangi kadını hatırlasam, suratı babaannem! Hangi adam gelse aklıma, suratı babam! Anılar anlatılanlar akıncı gibi hücumda. Kim erişebilir bu hıza? Hafıza cehennem, cehennem hafıza. ” 1993 yılında Usta Erol Keskin yazarımız Tarık Günersel’e Avcı Mehmed hakkında iki aktör ve bir aktris için piyes yazmasını önermiş. Yazmak ise on sekiz yıl sürmüş. Neden iki aktör ve bir aktris ? Sorumuzun cevabı ise oyunun içinde zaten var. Oyunu, yazarımız Tarık Günersel Ustaların Ustası Erol Keskin’e ithaf etmiş güveni ve sabırlı desteği için bir şükran ifadesi olarak. Erol Keskin ise oyunu bir oya gibi işlemiş, işlemiş, işlemiş en iyiye ulaşana değin. “İnsan yılana karşı şerbetlenir, akrebe karşı şerbetlenir... Peki ya kendine karşı? ” Oyunculara gelince IV Mehmed “Avcı” rolünde Murat Coşkuner. Yıllarını tiyatroya adamış olan büyük bir yetenek. Rolünü yorumlarken bir insanın hayatındaki tüm evreleri kendi dünyası içinde büyük bir başarı ile verdi. Sanki oyunun tümünde kullandığı alan olan en fazla dört metrekarelik yeri yüzlerce metrekarelik bir alan olarak bizlere yansıttı. Kim bilir gözümüzdeki ufak alan kendisinin bir derya deniz olan oyunculuğunun bizlere sonsuzluktan gelen bir noktadan gün doğuşunu simgelemekteydi. Sahneden inmeden var olduğu tüm oyun sürecinde bir güneş gibi doğdu tüm oyun boyunca parıltısı ve sıcaklığından herhangi bir kayıbı olmadan. Bugüne kadar yazılarımı okuyanlar bilirler, haddim olmayarak gelecekte imkan bulurlarsa oynadıkları zaman seyir etmekten mutluluk duyacağım oyunları da önermekteyim. Murat Coşkuner için “Whose Life Is It Anyway-Karar Kimin-Brian Clark” “Aquarium-Akvaryum-Aldo Nicolai” ve de bugüne kadar kimseye önermediğim ve çok etkilenerek tiyatromun adını verdiğim “Caniko-Harvey-Mary Chase”oyunlarını önereceğim. Benim bir kişiye “Caniko-Harvey” oyununu o oyunu kendimle özdeşleştirdiğim için önerebilmem olacak iş değil bana göre ama öneriyorum Sevgili Murat Coşkuner’e. Başarıları daim olsun. Bir ağabeyi olarak her zaman yanındayım “Tiyatro” denilen sonsuzlukta. “Hiç ava çıkmadım ömrümde. Hiç atmacam olmadı. Hiç padişahlık yapmadım. Hiç tahta çıkmadım zaten. Hiç çocuk olmadım. Hiç babam olmadı. Ama babamın anası hep oldu! Babamın anası doğdu benim yerime! Babamın anası çıktı tahta! Zaten kararları veren o, yenilen ben! (Bir an.) Aczini bilmeyen âciz düşer.” KÖSEM SULTAN (Mehmed’in babaannesi) ve başkaları: Gülnuş Sultan (Başkadını) Mahkûm (Karaçarşaflı), Cariye (Peçeli) rollerinde ise bir başka usta Aslı Öngören var. Yıllardan beri emin adımlarla çıktığı tiyatro sanatının merdivenlerinde bana göre zirveye bu oyunla çıkmış oluyor. Yıllarca zirvede kalacağından emin olarak kendisini her zaman “Grande Dame” olarak alkışlayacağız. Roller arasındaki geçişler, seyirci ile etkileşim, sahne elektriği belki de aileden tiyatro kökenli olmasının kendisine kazandırdığı meziyetler. Haddim olmayarak kendisine de bir oyun önermek isterdim.”Lettice and Lovage-Sevinç ve Sevgi-Peter Shaffer” ki bu oyun İstanbul’da hiç yorumlanmadı. Ne güzel yakışır Sayın Öngören’e. “Zincirlerim kadın saçından! Valide-i Muazzama! Her yerde o! Her taşın altında! “Oğlum ama deli,” demiş. “Deli ama oğlum,” diyememiş.” “DELİ” İBRAHİM (Mehmed’in babası) ve başkaları: Cellat, Saraylı –yüksek bürokrat, Köprülü Mehmed Paşa, Pietro Della Valle –İtalyan gezgin, Viyana Kumandanı, Kanaryalı Vezir, Kadızadeli, Jüstinyen rollerinde İbrahim Gündoğan muhteşemdi. Ani geçişlere rağmen insan bir minik düşme göstermez mi rollerinin matematiğinde ve muazzam temposunda. Bir öneri de İbrahim Gündoğan’a : “Anybody Out There-Delifişek-John Patrick” oyununda Banka Müdürü karakterindem mucizeler yaratır kanımca. “Ve boğmuşlar babannemi. Ölemedi ama! Fakirler anar hâlâ. Valide-i Muazzama! Bir daha! Bin daha! Hangi kadını hatırlasam, suratı babaannem! Hangi adam gelse aklıma, suratı babam! Duvarlar, yol verin bana! Ava çıkmak istiyorum. Kurtulmak için ruhuma Arap zamkı gibi yapışan şeytanîyegâh musikîden.” Genel Sanat Yönetmeni Ayşenil Şamlıoğlu’nun şahsında tüm emeği geçenleri kutluyorum. Bu oyunun farklı bir tanıtımla tüm lise ve üniversite öğrencilerine sahnelenmesi metnin şiirselliği ve tarihin derinliği kesişiminin farklı kitlelere ulaşmasını sağlayacaktır. Lütfen bu önerimi dikkate alınız. Holofira bunca sever miydi oğlu Murad’ı? Marya böyle müşfik mi bakardı Bayezid’e? Olga böyle mi okşardı saçını Çelebi Mehmed’in? Veronika böyle mi severdi oğlu Mehmed’i? Mora Despina bunca düşkün müydü Fatih’e? Ya Korelya - Bayezid’e? Helga böyle mi öperdi oğlu Kanunî’yi? Bilmem. Roksalan hangi dilde ninni söylerdi? Raşel hangi dilde? Bafo? Helen? Violetta? Padişah anası olmak. Mecburen. Belki sırf anne olmak isterdi çoğu. Her biri kendi diyarında. Evlenip çocukluk aşkıyla. Ama padişah anası oldular. Can kattılar, can verdiler, can aldılar. İktidar. İktidar. İktidar. Değerli Ustalar Tarık Günersel ve Erol Keskin emeğinize, yüreğinize sağlık. İyi ki varsınız ve bizler sizlerin eserlerini avuçlarımız kızarıncaya kadar ayakta alkışlama mutluluğuna erişebiliyoruz. Bu arada yazımı siz ve sizin gibi ustalara, sizlerin geçmişte yaşadıklarınızı yaşayan ustalara ulaşmaya çalışacağım bir cümle ile noktalamak isterim : “Türkiye toplumunun sizlere bir özür borcu vardır. Toplumun bir ferdi olarak ilk kez ben sizlerden özür dileyerek yolu açıyorum. Bakalım benim arkamdan kimler gelecek. HAKKINIZI HELAL EDİNİZ SEVGİLİ USTALARIMIZ…” “Sevgi-Saygı-Hoşgörü” felsefem sizinle olsun. “C’est La Vie !” yani “Hayat Bu !” 11 02 2012 Can Murat Yaşar Şengel cansengel@hotmail.com cansengel@gmail.com Yazarın Tüm Yazıları Paylaş Tweet |
Tiyatro Kursu Başlıyor! 3 Ekim'den itibaren her PERŞEMBE Kadıköy'de! Çalışanlara yönelik hobi sınıfı! Duyuru Panosu!
Son Eklenen Tiyatro Oyunları
Güncel Yazılar
Yazar olmak ister misiniz? Yazar olarak tiyatrodunyasi.com ailesine katılmak, yazılarınızı yüzbinlerce tiyatroseverle paylaşmak isterseniz tiyatrodunyasi@tiyatrodunyasi.com adresine mail gönderebilirsiniz...
Güncel Haberler
Tiyatro Dünyası'nı takip Edin | .. |
|||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||
|