| Tiyatro Kursu | Şirket Tiyatrosu | | ||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||
|
||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||
| Ana Sayfa | Hakkımızda | Yazılar | Haberler | Yazarlar | Tiyatro Oyunları | Tiyatro Grupları | Sanatçılar | Kaynak | Duyuru Panosu | | ||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||
Eşeğin Gölgesi - Antalya Devlet Tiyatrosu Merve Ateş Harikalar diyarındayım ama aynı zamanda Antalya’dayım… Evet imkânsızdan bahsediyorum… Bir sabah evimden işime giderken radyoda bir oyunun tanıtımı yapılıyor, oyunu Işıl Kasapoğlu’nun yönettiği anons ediliyor veya bana öyle geliyor. İnanmakta güçlük çektiğim için durumu Antalya Devlet Tiyatrosu’ndan teyit etmek zorunda kalıyorum. Yanlışlık yok. İstanbul yıllarımda Semaver Kumpanya’da yönettiği “Onikinci Gece”, “Murtaza”, “Trainspotting” ve “Semaver ve Kumpanya” gibi oyunları izleme fırsatı bulduğum Işıl Kasapoğlu; bu kez Haldun Taner’in “Eşeğin Gölgesi” oyunu ile Antalya’da… Şehirde bir oyun sahneleniyor, iklim değişip Akdeniz oluyor ve nihayet ben gülümsüyorum. Ertesi gün salonun en ön sırasında oturmuş bekliyorum. Işıklar sönüyor, oyun sahnede değil salonda başlıyor, oyuncular seyircilerin arasından sahneye ilerliyor. Araya giriyorum: bir oyunu Işıl Kasapoğlu yönetiyorsa, ona “oyun” değil “masal” demeyi tercih ediyorum. Masal başlıyor… Abdalya ülkesinin Şabaniye kasabasındayız. “Abdalya” ile “Antalya”nın bir araya gelmesi hoş bir tesadüf. Antalyalı izleyiciye daha en baştan kendini ayrıcalıklı hissettirme fırsatı sunuluyor. Salonda “Karagöz ile Hacıvat”, “Kavuklu ile Pişekar” gibi orta oyunu, halk tiyatrosu atmosferi hâkim. Şabaniye kasabasının ağaları Zahid ile Abid Ağa’nın çırakları Şaban ve Mestan’ın kavgası neden oluyor tüm kargaşaya. Berber çırağı Şaban, bir eşek kiralıyor Mestan’dan. Şaban eşeğin gölgesinde dinlenmek istiyor, Mestan ise eşeğin gölgesi için ayrıca para istiyor. Tartışma büyüyor, olay mahkemeye kadar gidiyor. Eşeğin gölgesinin kira parasına dâhil olup olmadığı yargılama konusu yapılarak iredeleniyor. Araya giriyorum: bütün dünyası adliyelerden, mahkemelerden, hukuktan ibaret olan ben, şu ahir ömrümde gündelik hayatı an itibariyle yok saymak isterken, kendimi bir anda yeniden ateşli duruşmaların, hukuki tartışmaların ortasında buluyorum. Başka çare yok kaderime boyun eğiyorum. Biri Mestan’ın diğeri de Şaban’ın avukatı olarak meslektaşlarım giriyor sahneye. Avukatlar fırsat düşkünü, gözünü para bürümüş leş kargaları olarak tanıtılıyor, olayın özünde adalet ve hukuk sistemi eleştiriliyor ama biraz da olsa kişiselleştiriyor, hafifçe buruluyorum. Dava büyüdükçe büyüyor, sadece tarafların davası olmaktan çıkıyor, memleket meselesine dönüşüyor; basın, siyasi partiler, cemaatler, dernekler giriyor mevzuya, Abdalya gölgeciler ve eşekçiler olmak üzere ikiye bölünüyor. Bu davadan rant elde eden, çıraklar yerine ağalar oluyor. Müzikli ve danslı bir politik güldürü olan Eşeğin Gölgesi, şarkılarla türkülerle bezeli, hengamesi bol bir masal. Yönetmen; anlatım, dekor, kostüm, müzik ve ışık konusunda abartıya kaçmamakla birlikte, parıltılı bir tarzla büyük usta Haldun Taner tarafından yazılmış olan eserin hakkını fazlasıyla veriyor. İki perdeden oluşan oyun, ara ile birlikte iki buçuk saate yakın sürmesine karşın hiç sıkılmadan, dikkati dağıtmadan, büyük bir keyifle kendini seyrettiriyor. Dinamik bir anlatım şekli benimseyen yönetmen, oyuncuların seyirci ile sürekli temas halinde olmasını tercih ederek seyirciyi de oyunun bir parçası haline getiriyor. “Sade” ve “gösterişli” kelimelerinin aynı cümlede yer alması olanaksız gibi gözükse de, kostümlerin renkli ve göz doyurucu fakat aynı zamanda anlatımın önünde olmaması, dekorun sade ama yetersizlik hissiyatı vermemesi, kukla öğelerinin kullanılması, siyasi parti üyelerinin kafalarının bal kabağı şeklinde olması, süper bilginimiz Büzükmürç’e ilham geldiğinde göğe yükselmesi oyunu zenginleştiren detaylar olarak karşımıza çıkıyor. Oyunculuklara değinmek gerekirse, özellikle Tattara rolü ile Bahar Işık, esasen yıllardır denenmiş klişe bir tipleme olan sesi tizlerdeyken çatallaşan siyasetçiyi, sıradanlığa düşmeden son derece başarılı bir şekilde canlandırıyor, sesini büyük bir ustalıkla kullanıyor, seyirciden aldığı reaksiyonun tadını çıkararak oyununu parlatıyor. Matlup rolünde belirli sınırlarda gezen oyuncu, zampara siyasetçi Tattara ile erkek rolünde olmasına karşın kendine özgü yürüyüşü bakışları ve konuşması ile kadın olduğunu unutturuyor, esprilerinden ziyade oyunculuğu ile alkış alıyor. Meltem Gülenç’in canlandırdığı Tittara ise, yine yıllardır kanıksamış olduğumuz Tansu Çiller tiplemesi ile karşımızda. Ancak bu kez diğer siyasetçiden farklı olarak tek düzelikten kurtulamıyor, sarı küt peruğu, stabil konuşması ve abartılı jestlerine karşın; propagandalar esnasında rakibinin yanında sönük kalıyor, bol alkış alan sahne bir anda düşüyor. Meltem Gülenç, Mansur rolündeki oyunu ile kendine özgü bir karakter çıkararak daha başarılı bir portre çiziyor. Abit Ağa ile Zahid Ağa rollerindeki Oktay Gözpınar ile Murat Bölük; canlandırdıkları diğer karakterler olan Aygır Hoca ve Süper Bilgin Büzükmürç ile daha başarılı. Abit ve Zahid Ağalar ise her iki perdede muhtelif zamanlarda yer almalarına karşın, her seferinde başka karakterlermiş hissi uyandırıyor, devamlılık konusunda sıkıntılı bir görünüm sergiliyor, aynı rolü her seferinde farklı ses tonu ve vücut formu ile oynuyorlar. Gökçehan Yazıcı, Benli Nergiz rolü ile orta oyunundaki karakterleri çağrıştıran fettan, cilveli, dolap dümen peşindeki oynak kadın tiplemesi ile başarılı bir performans sergiliyor ancak özellikle meclis sahnesinde milletvekili rolünde iken konsantrasyonu düşüyor, söz diğer siyasi partide iken dikkatlerin kendi üzerinde olmadığı yanılgısıyla diğer oyuncu arkadaşları ile fısıldaşmaya başlıyor. Bu durum da, finale kalan sürenin azımsanmayacak kadar fazla olduğu, oyunun yukarılarda olduğu bir anda oyuncuların sıkıldığı izlenimi yaratıyor. Şaban rolündeki Sertel Uğur, köylü kurnazı ama özünde saf olan tiplemeyi başarı ile kotarıyor ancak genelde Akdeniz-Ege şivesi ile konuşan oyuncular arasında şivesi daha ziyade Kayserili köylüye daha yakın geliyor. Bütünlüğün sağlanması açısından şivesinin diğer karakterlere daha yakın olması gerektiğini düşündürtüyor. Güllü Bahar, Kambur Ese ve Başkan Yardımcısı rollerindeki Zeynep Hasdal Çolakoğlu; akıcı ve her karakteri ile farklılık yaratan oyunu ile dikkat çekiyor, tempoyu yukarıda tutan oyuncular arasında yerini alıyor. Oyuna daha ziyade mimik ve jestleri ile hayat veren eşek Karakaçan rolündeki Okan Kağnıcı’yı da kutlamak gerekiyor. Neredeyse tüm oyun boyunca sahnede olmasına rağmen, hep aynı dikkat ve titizlikle rolüne yaklaşıp, kondüsyonunu da yüksekte tutmayı başarıyor. Yine meclis sahnelerinde zincirleme bir konsantrasyon azalması ile bütün oyuncuların birden gülmeye başlamaları, durumu ört bas etmek adına repliklerin birbiri üzerine bindiği, daha büyük bir aksilik çıkmaması için dua edildiği anlar olarak hafızalarda kalıyor. Gökhan Tüzün, Mestan rolü ile sempatik bir oyunculuk sergiliyor. Ancak Gökhan Tüzün’ün ses tonu ve jestleri yoğun bir biçimde Rüştü Asyalı’nın Keloğlan tiplemesini çağrıştırıyor. Keloğlan ve Mestan karakterleri arasındaki farklılıklar dahi oyunun sonuna kadar bu benzerliği unutturmaya yetmiyor. Oyunun fitili olan Mestan ve Şaban karakterlerinin daha özgün olması gerekirken, misyon başarı ile tamamlanıyor ancak iz bırakmıyor. Bu karakter ile ilgili aklımda kalan tek sahne, hapse düştükten sonra bir yandan konuşup, diğer yandan da kendi demir parmaklıklarını kendilerinin ördüğü sahnedir. Oyuncular sözleri ile senkronize bir şekilde hareket ederek, herhangi bir duraksamaya yer vermeden, büyük bir ustalıkla kumaş şertilerden oluşan demir parmaklıkları teker teker başarı ile oluşturuyorlar. Bu sahne ile “Kendim ettim kendim buldum” demenin en etkileyici yolunu seçiyor yönetmen. Kölelerin özentilikle çıkardığı tantanada efendiler galip geliyor. Sistemi acımasızca eleştiren Eşeğin Gölgesi; politik içeriği ile tek düzeliğe düşmeden enerjisini hep yukarıda tutmayı başarabiliyor. Masalın sonlarına doğru içimi bir hüzün kaplıyor, işten yeni çıkmış olmama rağmen bir o kadar daha kalmak istiyorum, bu muhteşem şöleni bırakmak istemiyorum. Yönettiği her oyunu keyifle izlenir ve unutulmaz kılan Işıl Kasapoğlu, sihirli değneğiyle seyirciyi ve beni bir kez daha büyülüyor. Yeniden gülümsüyorum, yenileniyorum ve bütün bulutlar gidiyor… Merve Ateş Yazarın Tüm Yazıları Paylaş Tweet |
Tiyatro Kursu Başlıyor! 3 Ekim'den itibaren her PERŞEMBE Kadıköy'de! Çalışanlara yönelik hobi sınıfı! Duyuru Panosu!
Son Eklenen Tiyatro Oyunları
Güncel Yazılar
Yazar olmak ister misiniz? Yazar olarak tiyatrodunyasi.com ailesine katılmak, yazılarınızı yüzbinlerce tiyatroseverle paylaşmak isterseniz tiyatrodunyasi@tiyatrodunyasi.com adresine mail gönderebilirsiniz...
Güncel Haberler
Tiyatro Dünyası'nı takip Edin | .. |
|||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||
|