| Tiyatro Kursu | Şirket Tiyatrosu | | ||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||
|
||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||
| Ana Sayfa | Hakkımızda | Yazılar | Haberler | Yazarlar | Tiyatro Oyunları | Tiyatro Grupları | Sanatçılar | Kaynak | Duyuru Panosu | | ||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||
Arzunun Onda Dokuzu Cüneyt İngiz Neden acılar üstüne eklenir başka acılar? Neden bir zalimden kurtulmak için, bir başka zalimden yardım beklenir? Bir zalim yeterince zulmetmemiş midir ki, bir başkası topunu tüfeğini alıp gelir ve özgürlük adına yakıp yıkar? Kimdir bütün bunlardan nasibini alan. Bir lokma petrol uğruna yakılan insan hayatıysa eğer, bu nasıl bir özgürlüktür? Özgürleştirmek için bütün bir milleti yakıp yıkmak mı lazımdır? Kanserden kurtulmak için bütün bedenlerimizi mi yakmalıyız bu anlayışla? Özgürleştirmek isterken geçmişimizi, şimdimizin, geleceğimizin de yakılıp yıkıldığını görmek ne kadar özgür kılacaktır ruhumuzu? Acıların mezarlığına en lüks binaları inşa etsek, kapanır mı üstü? Unutabilir miyiz olanları? Heather Raffo’nun kaleme aldığı, Şehir Tiyatroları yönetmenlerinden Arif Akkaya’nın sahneye koyduğu Arzunun Onda Dokuzu adlı oyunun hissettirdikleri tam da bunlardı. Oyun, Saddam zulmünde yıllarca yaşayan, Saddam ve ailesinden her türlü zulmü gören Irak halkını, sözde özgürleştirmek adına, Amerika’nın kurtarmasını anlatıyor. Yazarın ailesiyle birlikte Irak’a gittiği bir dönemde yazdığı oyun yurtdışında da ilgi görmüştü. Arif Akkaya’nın sahneye taşıdığı oyun, görsel ve işitsel ögelerle seyirciye sunuluyor. Bir dönem Irak’ın özgürleştirilme çabalarını televizyonda izlerken, kolaylıkla değiştirdiğimiz kanallarımızı, tiyatronun koltuğunda dehşetle seyrettiriyor bize bir defa daha. Üstelik bunu yaparken, acıları kadınların gözünden göstererek, kocasını kaybeden bir eş, çocuğunu kaybeden bir anne, hastasını kaybeden doktor kadın, sanatını icra etme mücadelesi veren sanatçı kadını anlatıyor. Oyunun her anında içinizdeki acı bir kat daha perçinleniyor. Tiyatronun tam da görevi olan, seyircinin kendini olayların merkezine koyma durumuyla insanın içi biraz daha acıyor. Kaçacak bir yer arasak da bulamıyorsunuz. Görsel ve işitsel açıdan tatmin edici bir altyapıya sahip olan oyunun, kulaklardan içeri girip, ruhunuzu ve kalbinizi sıkıştıran ezgileri oyuna daha da bağlanmaya sebep oluyor. O acıları yaşayanların bizler olduğuna inanmaya bile başlarken, bir yanınızın o ben değildim çığlıkları içinizi kaplıyor. Oyunun temelde tek bir kadın üzerinden anlatılan hikayesi Arif Akkaya’nin yorumunda 3 kadınla anlatılmış. Arif Akkaya sahneye 3 değişik kadını çıkartarak, zamanın akışını, her ne kadar da farklı görünse de acıları yaşayanların bir olduğunu anlatmak istemiş. Oyunun üç kadınına da özel yer ayırmak gerekiyor. Oyuna ruhlarını katan kadın oyuncuların nasıl bir bütünleşme yaşadıklarını, finalde verdikleri selamdan anlamak mümkün hale geliyor. Hikmet Körmükçü ilerleyen yaşına rağmen, sahnede bütün deneyimlerini seyirciye sunarken, sadece bir sanatçı olarak değil, aynı zamanda kadın olmanın verdiği gücü de kullanıyor. Adeta sahneye adım atan yeni yetme gençlere ders veriyor. Rol aldığı bütün oyunlarda ayrı bir haz yaşatmayı iyi biliyor. Özellikle ailesini kaybettiği kampı turistlere gezdiren kadın rolüyle seyircinin içine bir bomba bırakıyor. Turistlerle fotoğraf çektirirken zoraki gülümsemesi çok şey anlatıyor. Oyunculuk becerisini detayların arasına sıkıştırarak, üstün bir başarı sergiliyor. Televizyon dünyasının çılgın ve neşeli kadını olarak tanıdığımız Hasibe Eren, kendinden beklenmeyecek bir performans sergiliyor bu dramatik oyunda. Yeteneksiz olduğundan değil de, hep komedi unsurlarını canlandırması nedeniyle üstüne yapışmasından. Oysa bu oyunla acının en alasını bırakıyor yüreklerimize. Canlandırdığı her kadını ilmek ilmek işleyerek çıkarıyor karşımıza. Bensu Orhunöz ise aynı derecede başarılı bir performans sergiliyor. Rolünü ele alış biçimi, sadece sanatçı olma yönüyle değil, kadın ve anne olmanın verdiği güçle doyasıya hissediyor ve hissettiriyor. Özellikle, Amerikan kanallarına esir düşmüş olan kızı canlandırırken içimizi acıtıyor. Sahneleme ve ele alış biçiminden dolayı keyifle, ama ele aldığı konu bakımından acıyla ve gözyaşıyla seyredilen oyunun tek sıkıntısı sanırım sahneleme süresi. İki saat süren oyun, bir süre sonra insanın boğulmasına sebep oluyor. Bu tür oyunlarda en büyük sıkıntı, yerden göğe kadar haklı bir konuyu da ele alsa, çok uzun sürdüğünde seyircinin yorulmasıdır. Yine de bu kadar Amerikan etkisinin ve hayranının olduğu ülkede böyle bir oyuna cesaret edip sesini yükselten Arif Akkaya ve oyuncularını yürekten alkışlamak gerekiyor. Cüneyt İngiz Yazarın Tüm Yazıları Paylaş Tweet Kevser Atasoy - ( 12/20/2010 ) Kesinlikle izlenmesi gereken bir oyun. O kadar çok şey anlatıyor ki.. |
Tiyatro Kursu Başlıyor! 3 Ekim'den itibaren her PERŞEMBE Kadıköy'de! Çalışanlara yönelik hobi sınıfı! Duyuru Panosu!
Son Eklenen Tiyatro Oyunları
Güncel Yazılar
Yazar olmak ister misiniz? Yazar olarak tiyatrodunyasi.com ailesine katılmak, yazılarınızı yüzbinlerce tiyatroseverle paylaşmak isterseniz tiyatrodunyasi@tiyatrodunyasi.com adresine mail gönderebilirsiniz...
Güncel Haberler
Tiyatro Dünyası'nı takip Edin | .. |
|||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||
|