| Tiyatro Kursu | Şirket Tiyatrosu | | ||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||
|
||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||
| Ana Sayfa | Hakkımızda | Yazılar | Haberler | Yazarlar | Tiyatro Oyunları | Tiyatro Grupları | Sanatçılar | Kaynak | Duyuru Panosu | | ||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||
Arif Akkaya'dan Melih Anık'ın Arzunun Onda Dokuzu Oyun Eleştirisi'ne Cevap Arif Akkaya Nedenini Anlayamadığım Uslubunuz 19 Ekim günü sayfanızda oyunumuz Arzunun Onda Dokuzu ( 9 Kadın ) oyunumuzla ilgili yaptığınız saldırgan eleştirinizi üzülerek okudum ve yanıt verme hakkını projeyi öneren ve oyunun yönetmeni olarak yanıtlama hakkını kendimde gördüm. “Kendisi ile yapılan bir söyleşide (http://video.google.com/videoplay?docid=-947501034711167216#) oyunu tek kişilik olarak tasarlamasının esas nedenini eğer farklı kişiler tarafından oynanmış olsa seyircinin oyunu bir belgesel gibi algılayacağını ve taraf tutmaya başlayacağını düşündüğünü söylemiş. Amacı bir rolde toplamış olduğu karakterlerin bütünü üzerinden ana mesajı vermekmiş.Ama yazının içinde de anlatacağım gibi “arzunun dokuz parçası”ndan dokuz kadın, dokuz arzu fikri ikna edici bir algı vermemektedir. “ Evet yazarın bu yazısını oyunu okuduğum günden beri biliyorum. Araştırmadığımı söylediğiniz bölümlerden sanırım birisi bu idi. Hangi yönetmen oyunu yazarını ,oyunu çevirisini bilmeden araştırmadan provaya girer.Bunu mesleğimize yapılmış bir hakaret sayarım.Ayrıca yazar gibi düşünmeyen yönetmenlerden olmadığımı bilmenizi isterim.Yazar yazmıştır ve iş yönetmendedir. Yazarın oynadığı oyunun videosunu da seyrettim ve tam tersi üç kadın a oynatma fikrimin ne kadar doğru olduğu ( kendime göre tabii ) bir kere daha ortaya çıktı.Yazarın tam tersine bende bu oyunu bir belge olarak görüyorum çünkü. Ortada bir savaş ve katledilen insanlar var. Yönetmenin okuması diyebiliriz buna dilerseniz. “Oyun 2009 da 3 kadın tarafından Amerika’da oynanmış. (Mo’olelo Performing Art Company )Bir anlama Arif Akkaya’nın düşüncesi daha önce denenmiş , farklı bir kombinasyonda” Ama esin kaynağım o olmadı. Üç ayrı kadın ama tek kadındır fikrim başından beri vardı. O bilgiyi de dramaturgum Hatice Yurtduru dan aldım sonrasında.Ayrıca üç oyuncu kullanmak bir zenginliktir çok malzeme çıkabilir diye düşündüm bu metinden.Yoksa ben bu tek kişilik oyunu yapmazdım. “Oyun daha önce Esra Akkaya tarafından 2006’da Türkiye’de sahneye çıkmış. “Oyun dokuz farklı açıdan savaşı ve savaşın açtığı yaraları tek bir kalbin savaş karşıtı atışı ile dile getiriyor. Sahnede altı ayrı Iraklı kadın var. Ressam Layal'in atölyesi, Amal'ın vücudu, Hooda'nın geçmişi, Doktor'un çıkmazı, Iraklı Kız'ın çaresizliği, Ummu Gheda'nın kini ve ABD'linin uzaklığı olarak.” Esra nın oynadığını da internetten öğrendim. Şehir Tiyatrosu'na öneren de benim bu savaş ve emperyalizm karşıtı oyunu. “Benim oyunu seyretme kararım yönetmen Arif Akkaya ile kadronun Hikmet Körmükçü, Hasibe Eren, Bensu Orhunöz’den oluşması nedeniyledir. Akkaya’yı yönetmenlik titizliğini ve de oyuncuları da oyunculuklarını beğenerek izlerim. Ama asıl olan onların sanatçı/tiyatrocu duruşlarına duyduğum saygıdan ileri gelir. Oyun sonunda hissettiğim hayal kırıklığının büyüklüğü belki de oyuna giderken beklentimin yüksek olmasındandır.” Sizin beklentinizi karşılayamamış olabilirim ama ben oyuncularımla, tekniğimle , düşlediğime yakın bir biçimi almak için çok çabaladım ve aldım.Görece bir işten bahsediyoruz sonuçta.Ve beğeniden.Ama bir de doğru var. Bu benim- bizim doğrumuz.Oyun başka bir yönetmen tarafından mesela sizin tarafınızdan konmuş olsa idi bizde sizi eleştirecektik. “Raffo, ilk savaş patlayana kadar kökeni üzerinde çok da düşünmemiştir belki de. Bir video oyunu gibi algılanan savaş üzerine düşünmeye başlar, 1993 de Irak’a gider ve köklerinin bilincine vararak anlamaya çalışır. Kadınlarla konuşur hikayelerini dinler ve Arzunun Dokuz Parçası’nı yazar. Batı, Irak’lı kadınları bilmediği hatta onlar için Irak’lı kadın mevcut olmadığı için bir merak konusudur. Batıda bu kadının bir örneği de yoktur Raffo’ya göre.” İşte benim en sevdiğim bölüm bu : Savaştan bihaber Amerikalı bir ırak asıllı yazar kendi insanına o kadar uzak ki bu ancak belge toplamaktır.Başından beri yazar ve sizinle ayırdığımı ancak bu sözlerle anlatıp aktarabilirim. “Raffo’nun sahnelediği oyunun afişinde çarşaflı bir kadın gölgesi içine yerleştirilmiş 9 kadın başı vardır ki bu bile oyununu üstüne kurduğu imgeler dünyasının ne olduğu hakkında ipucu verir. Ailesinin trajedisini vurgulayarak insanlık dramını anlatmayı seçer. Madem ki gerçek ıraklı ekrandaki uzak bir ülkededir, o halde onları Amerika’ya getirmek(!) iyi olacaktır. Iraklı kadınlar kendilerini Amerikalılara anlatsın ister. Laf arasında diyebileceği en zor söz “Saddam’dan bile kötü oldu”dur. “Özgürlük”, Amerika’da “satan” bir kelimedir onu kullanır. Iraklı kadınların kuvveti, binlerce yılık tarih yatıyor söylemleri ile konuyu insanlığa mal etmek ister. Ama Raffo Amerika’yı suçlayamayacağını da bilir.” İşte burada da ayrılıyoruz yazar ve sizin ipucu veren afiş beğeninizle.Yazarın fazla liberal bulduğum bakış açısını metinde zaman zaman kısmaya ve askeri geçirmeye çabaladım ki anlaşılsın o topraklara değen çizmeler diye.O afişi de ben beğenmiyorum ne yapacağız şimdi. İyisi mi siz gelip Şehir Tiyatrolarında oyunu tekrar yönetin bende erken emekli olayım. “Raffo oyunun adını Avustralyalı gazeteci Geraldine Brooks’un ayni adı taşıyan kitabından almıştır. Bana kalırsa bu da bilinçli bir seçim değildir. Brooks , Hazreti Ali’ye mal edilen bir sözden yola çıkmıştır: “Allah (cinsel)arzuyu on parça yaptı (yarattı) ve dokuzunu kadına verdi birini erkeğe.Ve Allah kadına eşit parçada çekingenlik vermemişse…” (Bazı kaynaklar çekingenliğin eşit verildiğini ve bu çekingenlik yüzünden erkeğin kadının arzularını hesaba katmadığını yazıyor.) İslam kadını üzerine bu sözün Batı anlayışında nasıl algılanacağını tahmin etmek zor olmasa gerek. Zira Batı inandığını bulmaya, ortaya çıkarmaya çalışır bu konuda. (Raffo bunu Irak’lı kadının dünyevi olana bağlılık arzusunun bir iması olarak kullanır.) Brooks kitabında İslam kadınlarını çeşitli ülkelerde (İran, Suudi Arabistan, Eritre, Ürdün) araştırmış. Değişik konulardaki kadın görüşlerini derlemiş, yaşantılarını ,evlerini, giysilerini, “mahremi” anlatmış. Bu arada seks hayatları üzerinde imalar yapmış. Kadının islamdaki rolü batılı için merak konusu olmuş ve kafalarında yerleştirdikleri portreyi bulmaya çalışmışlar. Bu nedenle Batı’nın gerçekten doğulu kadını araştırdığına değil kafalarındaki kadını bulmaya çalıştıklarını düşünürüm. Batılı, giysileri, otantik bir dünyanın ipuçlarını bulmayı, haremvari bir yaşantının oryantalistlerce çizilmiş resimleri ile hayatlarını renklendirmeyi sever. Arzunun Dokuz Parçası , bu saplanmışlığın bir ifadesidir. Kendi kanılarını destekleyecek kaynaklar da vardır.” Bizler araştırmacı tiyatrocu olarak araştırdık. Oyun adını oyun ile hiç ilgisi olmayan bir kitaptan alıyor.Ben dramaturgum ve oyunun çevirmeni ile konuşup oyunda böyle bir İslamiyet göstergesi olmadığını oyunun içeriğiyle de örtüşmediğini söyledim. Ve oyunun adının 9 Kadın olsun diye önerdim ve Füsun hanım “tamam oyunun yönetmeni sensin dedi ve kabul etti “ zaten o da biliyordu ama çeviri olarak tam adı ile ilgili onk ajans ile bir problemden kaynaklı oyun ( hiç istemediğim halde çift kafalı çocuk gibi iki isimli oldu ) adı arzunun onda dokuzu ( dokuz kadın oldu ) 9 kadın ismi çıktıktan sonra daha önce 8 kadın yapıldı şimdi o çağrışır dendi. Anlayacağınız çocuk iki isimli benden kaynaklı ve de değil. Hz alinin böyle bir sözü olmadığı için oyunu ( hem de bu dönemde ) İslami bir oyuna kaymaması için elimden geleni yapmaya çalıştım ki oyun ismi dışında buna değinmiyor bile.Sanat muhaliftir iktidarın oyuncağı değildir.Benim bu oyunu savaş ve emperyalizm karşıtı okumam gerekirdi böyle bir dönemde ayrıca sonuna kadar da buna inanıyorum.Yönetmenlik yaptığım sürede inanmaya çabalayacağım. “Arzunun Dokuz Parçası” değil “Arzunun Onda Dokuzu” dediğinizde bu ifadenin nerelere doğru gittiğini de bildiğiniz varsayılır. Çevirmen(Füsun Günersel), İstanbul BB Şehir Tiyatrosu Genel Sanat Yönetmeni(Ayşenil Şamlıoğlu) , oyunun yönetmeni(Arif Akkaya) , repertuar komitesi farkında mıdır acaba ? Yoksa her kostüm eskizine onay vermek ya da tv dizisinde oynamak çok zamanını aldığı için Genel Sanat Yönetmeni çok mu meşguldür? (GSY’nin ismi Ayşe Nil mi, Ayşenil mi? Hiç değilse resmi evrakları üzerinde düzeltseler.) Diyelim ki hep beraber bunları atladınız , önemli bulmadınız ve metinden anladığınız kadın konusu sizi “çarptı”, Raffo’nun metninin yeterliliği ne ? Ben size kendime düşen parçasında yanıtımı verdim.Ama bu iş biraz zorlanıp sizin hesap sorma eleştirmenliğiniz devreye girdiğinde bende size başka şeyler söyleyebilirim fütursuzca. Ama bu mudur doğru – yapıcı eleştiri varın bunu siz düşünün. Raffo bize göre yeterli geldi ki seçilmiş.Ya da siz keşke Raffo dan daha iyi bir metin yazsa idiniz.Bu işte profesyonel olarak yıllarını veren insanların karar ve düşüncelerini bir cümle içinde kullanırken dikkat etmek gerekmez mi acaba. Yada bir parça saygı ilave etsek cümleye nasıl olur sizce. Genel Sanat Yönetmeni Ayşenil Şamlıoğlu Çevirmen Füsun Günersel ve bana. Sizin kafanızda nasıl bir oyun var anlamak çok zor değil.Provakatör hesabı size ne ifade ediyor acaba. “Bana kalırsa (İslam’da) kadın hakları açısından ele alma yönünden Raffo’nun metni yetersiz kalır, az gelir . Klişe olmuş hikâyelerine bakarak bu metni anlamaya ayrılan zaman kayıptır. Bizim coğrafyamızda aklı çalışan ve düşünen insanlar(kadını ve erkeği ile) olarak Batıdan İslam kadını dersi alacak değiliz ya.” Bu oyun zaten bunun için yazılmamıştır ve benim tarafımdan öyle okunmamıştır.Nereden çıkarıyorsunuz metnin hangi cümlesinden.Metni okusaydınız benden ya da Füsun hanımdan isteseydiniz belki daha iyi anlardınız.Seyrettiğiniz oyunda sizde dair kayıp olabilir ama kayıplar karşılıklı demek ki.Size göre klişelerle Tiyatro Eleştirmenliği size yakışıyor zaten.Saldırganlığınıza başka çarem kalmıyor . “Oyundaki esas karakter ressam Layal , Mefisto’daki Höfgen’in erkeğidir. Saddam Sanat Merkezi’nin küratörü olmuştur. Sanat merkezi Saddam’ın resimleri ile tıka basa doldurulmuştur ve bir odada çıplak çorak bir ağaca sımsıkı sarılmış çıplak bir kadın resmi vardır. Resimde parlayan güneş, üstüne vurmuş ama başı yana düşmüş sallanmaktadır. Raffo bu resimden çok etkilenir. 10 yıl odasına astığı fotoğraftaki resmi hazmetmeye çalışır ve sonunda Irak’lı kadını o resimde bulduğunu fark eder. Aslında tüm kadınlar Layal’in resimlerindedir. Raffo, dokuz farklı arzudan yola çıkarak bir kadın bedeninde bütünleşmeyi anlatmaya çalışmaktadır. Ama isim olarak seçtiği bir ifadenin anlattığı coğrafyadaki açılımlarından, dokunuşlarından da habersizdir. Oyunun en başına alınmış matemci , ağlayıcı Muyala’nın sonda olması oyunun Layal ile açılması daha doğrudur. Gerçi bu bir yandan da kadınların ressamın gözüyle verildiği izlenimini bırakır ama bütünselliği açısından oyunu daha doğru bir yoruma götürür. Oyunun sonundaki kadınların “Seni seviyorum..seni seviyorum…” tekrarları tv dizilerini hatırlatır ucuzlukta ve çok Amerikan’dır!” Bakınız işte bilgi her zaman iyidir. Bunları araştırmış olmanız bile bir şey sizin ve bizim için.Ama oyunun metnini zaten delik deşik etmiş biri olarak siz eleştirmenin değil yazarın ve sezgimin sesini dinlerim sizin sesinizi değil.Çünkü oyunun başından itibaren olan yazarın yaptığı sıralamaya saygı duyarak bazı değişikliler yaptım.Size provalar süresinde kullandığım sözü söylemek isterim (S.K.R.Y ) sen kendi rejinde yaparsın. Okumadığınız bir metinde doğruyu nasıl önerirsiniz sayın eleştirmen ? Seni seviyorum ile biten final size tv gelebilir .Bana siz söylediğinizde daha Amerikan geldi. Tabii bu da bir Amerikan bize göre. “Mezopotamya uygarlıklarının kökü olan Muyala’nın Raffo tarafından oyunun açılışına alınması onun için ilginç bir deneme ama bizim gibi uygarlıklar hazmetmiş topraklarda yaşayanlar için klişedir.” Bizim gibi uygarlıkların nasıl yok edildiğini göstermek için hazırlanılmış ve düşünülmüştür tarafımdan o başlangıç videosu.Siz kendi klişeleriniz içinde o kadar varolmuşsunuz ki bizim gördüğümüz rüyalar size kabus geliyor.Ayrıca hangi okumuş yada cahil nereden geldiğini biliyor.Bu bir anlatımdır sizin klişe değdiniz. Siz oyunun dekoru açılsın beyaz parlak ışıkları göreyim ve ne izleyeceksem tek mekan da göreyim derdi ise ben bunu seyirciye yaşatmak istemedim zaten.Yine uzlaşamadığımız bir nokta daha gelip geçti. “Görsele ve müziğe yaslanan yorumda ortaya çıkanları bir mana vermek de mümkün değil. Ortada dönen platform ne? Platformun üstü ile sahne üzeri arasındaki fark ne? Oyuncu hareket ederken perdeleri indirip kaldırmak yerine oyuncunun boyuna ayırlansa ve sabit tutulsa ne kaybolacak? Platformu kimin döndürdüğü ve yönünün anlamı var mı? Ümmü Gheda’nın mağara dolaştırması sahnesindeki mizansen sizi rahatsız etmiyor mu? Suya bırakılan mumların iplerle çekilerek suda yüzüyormuş etkisi verme görüntüsü çocukça gelmiyor mu size? Perdeye projektörden yansıtılan resimlerin olaya katkısı ne? Projektörün ışığının davetsiz bir misafir gibi gözlerimizi rahatsız etmesine ne demeli? Doktor sahnesinde bir türlü yanamayan flöresan ışık yorum gereği ise oyuncunun rolünü çalacak kadar sık kırpışması neden? Açılıştaki filmin oyuna ne katkısı var? Üzerine düşürülen antik görüntüler çok mu gerekli ,oyuna olan bağı ne? Uçan asker, geçen asker, çeken asker, nişan alan asker, siperdeki asker , ne çok ve gereksiz asker! İşgali ve baskıyı anlatmak için bulabildiğiniz bu mu? (Oysa silahlarla çevrilmiş bir düzeni daha işlevsel olurdu) Amerikalı’yı neden üçe böldünüz? “ Anlayan anladı sizde onlara sorarak öğrenin isterseniz sayın provakatör yönetmen ve eleştirmen . “Arif Akkaya tek kişilik oyunu 3 kişiye bölerek ne yapmak istemiş bilmiyorum.(Oyuncuya iş vermek mi desem?) Oyunu ve kadını parçaladığı ve de arzu kavramı altında birleştiremediği kesin ! Sahneyi çeşitli atraksiyonlarla ve müzik karmaşası ile doldurarak görsel ve işitsel zenginlik(?) peşine düşmüş olduğunu anlıyorum ama oyuncularını bu kadar ağlak bir ifadeyle oynatarak duygu sömürüsü yapmasını da anlamakta güçlük çekiyorum. Çok acı çekmiş insanlardaki vakur , acının sınırlarını aşmış ifadesinin yerine bu ağlaşmalar ancak Amerikali’ları kandırır diyeceğim ama Raffo’nun kendi yorumundan parçalar gördüğüm için ona haksızlık yapmış olmaktan korkarım.“ Ama siz yazınızda hakarete başladığınız için bu bölümü geçiyorum.Sizin gözünüz ve benim beğenim aynı olmayabilir. Bu oyunun sahneleri üzerinden bize saldırma hakkını size vermez.Siz Raffo nun oyunundaki videonun etkisinde kalın ve sakın ha bir daha benim şahsım yada oyunlarım hakkında yazı yazmayın.Keza bende sizin. “Taziye geleneğine uyacak bir acı duruşu ve de oyun geleneğini kullanamamış Arif Akkaya, beni hayal kırıklığına uğrattı. Kendi kültürümüzdeki taziyeyi , ağıtı , türküleri, uzun havaların yüreği parça parça eden sesini ağırbaşlılık içinde kullanmamak nedendir? Bir tiyatro eseri sahnelendiği ülkenin imgelerine bu kadar mı “küs” olur, ayrıntıları atlar ve kaba saba bir göz boyamaya bel bağlar? Siz bir eleştirmen misiniz bir dramaturg mu bir yönetmen mi ? Nesiniz ve neyi öneriyorsunuz farkında mısınız ? Göz boyama nedir ? Sizin önerinizdir bunları yazan benim önerim ise sahnede capcanlı. Başarıya birazcık yaklaşılan sahne biraz gecikmiş olmakla beraber oyunun finalinde dönen platform üzerinde oryantal bir ritmle kıvırarak sanki hayatlarını satan kadınlar sahnesidir. Herşeyin satılık olduğu bir dünyada ayakları yere basan tek yorum da bu.”,> Evet hepimizin hayatını ne kadar net anlatıyor değil mi ? “Oyunculukları ile beni hep etkilemiş olan oyuncular da bu reji ile harcanmış. Tavsiyem bir dahaki sefere yorumla ikna olmadan rolü kabul etmeyin. (Yapabiliyorsanız) Zira yönetmen ismi artık yeterince garanti vermiyor.” İşte başarınız bu cümlede ..zira sizi çok iyi aydınlatıyor tıpkı ekibimin ışığı gibi… “Bir yönetmen elindeki metnin satır aralarını, önünü, arkasını , evvelini, sonrasını , içini, çevresini gözünün içine, çocuğunun geleceğine bakar bir titizlikle bakmıyorsa, saygısı üzerinde düşünmek gerekir. Kendine olan saygısına bir şey demem ama seyirciyi “çağırıyor” ve gözünü boyamaya çalışıyorsa karşısındakini aptal yerine koymuş diye çok alınırım.“ Artık çocuğum konusunda konuşmamam gereken tek yer .......yoksa su taşacak Benim ufak bir araştırmayla ulaştığım kaynaklarla yolu hiç kesişmemiş gibi görünen bir oyunun sahnelemesi üzerinde daha ne diyeyim! Esasdan habersiz, temel parçaları birleştiremeyen, arzunun dokuz parçasını mı birleştirecek ve bir kadını ortaya çıkaracak? Melih Anık Yararlandığım Kaynaklar: http://www.theater2k.com/9Parts_Linchon_121304.html http://imponderabilia.com/2007/06/nine-parts-of-desire-book-review.html http://translate.google.com.tr/translate?hl=tr&sl=en&tl=tr&u=http://www.answering-islam.org/authors/arafat/position.html&anno=2 http://bianet.org/bianet/bianet/79774-arzunun-onda-dokuzu-kadinlar-savasa-bakiyor--2 http://tr.wikipedia.org/wiki/K%C3%B6rfez_Sava%C5%9F%C4%B1 http://smma59.wordpress.com/2006/09/08/adult-education-in-islam-part-one/ Melih Bey teşekkür ederim Biz eleştirmenlere değil halka tiyatro yapıyoruz ve siz ve sizin gibi zihniyetlere inat oyun yönetmeye devam edeceğim bilginize. Saygılarımla Arif Akkaya ---------------------------- İlgili Yazılar - İBB Şehir Tiyatroları - Arzunun (Onda Dokuzu) Dokuz Parçası / Dokuz Kadın ( Melih Anık ) - Arif Akkaya'dan Melih Anık'ın Arzunun Onda Dokuzu Oyun Eleştirisi'ne Cevap ( Arif Akkaya ) - Arif Akkaya'nın Cevabına Cevap - Arzunun Onda Dokuzu ( Melih Anık ) Paylaş Tweet |
Tiyatro Kursu Başlıyor! 3 Ekim'den itibaren her PERŞEMBE Kadıköy'de! Çalışanlara yönelik hobi sınıfı! Duyuru Panosu!
Son Eklenen Tiyatro Oyunları
Güncel Yazılar
Yazar olmak ister misiniz? Yazar olarak tiyatrodunyasi.com ailesine katılmak, yazılarınızı yüzbinlerce tiyatroseverle paylaşmak isterseniz tiyatrodunyasi@tiyatrodunyasi.com adresine mail gönderebilirsiniz...
Güncel Haberler
Tiyatro Dünyası'nı takip Edin | .. |
|||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||
|