| Tiyatro Kursu  | Şirket Tiyatrosu
Tiyatro Dünyası
Tiyatro Dünyası Bu Sahnede...
 
Ana Sayfa  |  Hakkımızda  |  Yazılar  |  Haberler  |  Yazarlar  |  Tiyatro Oyunları  |  Tiyatro Grupları  |  Sanatçılar  |  Kaynak  |  Duyuru Panosu  |
Röportaj: Yaşamak Denen Bu Zahmetli İş (Ülkü Duru, İştar Gökseven, Musa Uzunlar)
Onur Şimşek



İstanbul Devlet Tiyatrosu’nun Şubat ayında prömiyer yapan oyunu Yaşamak Denen Bu Zahmetli İş diğer çoğu oyun gibi son temsillerini yaparak sezonu kapatıyor. Seneye devam edip etmeyeceği henüz netleşmeyen oyunu İsrailli tiyatro yazarı Hanoch Levin yazmış, Nermin Saatçioğlu çevirmiş ve Kerem Ayan yönetmiş. Oyunun devam edip etmeyeceğinden daha flu bir durum ise Devlet Tiyatroları’nın geleceği. Oyunda yaşam ve oyunculuk dersini bir arada veren üç usta oyuncu Ülkü Duru, Musa Uzunlar ve İştar Gökseven ile; yaşamın ne denli zahmetli olduğunu, TÜSAK yasasını, ödül törenleri tartışmasını konuştuk. Hiç şüphesiz sadece “Kaygısızlar” anılarını konuşarak da çok eğlenebilirdik, onu da yapmadık değil.



İlişkiler üzerine bir oyunda oynamanın kendi ilişkileriniz üzerine bir etkisi var mı?

Musa Uzunlar: Tabii büyük avantaj. Çünkü tiyatro ayna görevi yapar, ilişkilerimize de ayna tutmuş oluyoruz bu yolla. Çok da güzel işlemiş yazarımız. İzleyici de hiç yadırgamadı, her ülkede aynı tepkileri aldığını sanıyorum.

Vahşet Tanrısı ve Bay Hiç’ten sonra birlikte rol aldığınız üçüncü oyun Yaşamak Denen Bu Zahmetli İş. Zor mu eşlerin birlikte çalışması? (Bilmeyenler için not: Ülkü Duru ve İştar Gökseven gerçek hayatta uzun yıllardır evli.)

Ülkü Duru: Yok, biz uzun yıllar sonra birlikte çalışmaya karar verdik. Öyle denk düştü zaten roller de. Hiçbir zorluk çekmedik, tam tersi çok da hoş oluyor. Ben öyle düşünüyorum.

İştar Gökseven: Ben de öyle düşünüyorum. (Gülüşmeler) Dışarıdan şöyle görünüyor tabii, evde berabersiniz, işte berabersiniz… İyi oluyor. Bazen böyle şeyler de denemekte yarar var. Ben memnunum yani.

Musa Bey, bir çift ile birlikte oynamak nasıl bir durum?

Musa Uzunlar: Ben bir karı-koca ile oynamıyorum aslında, çok güzel arkadaşlarımla oynuyorum. Onların evli olduğu bizim oyunda gözükmüyor zaten. (Kahkahalar)

Ülkü Duru: Musa benim 34 yıllık arkadaşım, sınıf arkadaşım. Onunla ne kadar samimiysem, şakalaşıyorsam, İştar’la da öyleyim. Meslektaş olarak çok iyi vakit geçiriyoruz, çok iyi çalışıyoruz.



Oyuna gelirsek, iddiası nedir ‘Yaşamak Denen Bu Zahmetli İş’in?

Musa Uzunlar: Var mı, yoksa çok mu iddiasız?

Ülkü Duru: Aslında var. Her yazarın bir iddiası vardır bence. Hiçbir yazar bir şeyi iddia etmeden, bir fikri olmadan bir konuyu ele almaz diye düşünüyorum. Ama bu çok evrensel bir konu ve aslında karamsar bir oyun yazarı, bir yandan da müthiş bir mizah anlayışı var. Bu oyunda da kara mizah bence çok güzel aktarılıyor. Biz oynarken de zaman zaman çok hüzünleniyoruz, zaman zaman çok eğleniyoruz. Sanıyorum seyirci de aynı duyguları yaşıyor.

Projeyi Devlet Tiyatroları’na siz sunmuşsunuz Ülkü Hanım. Güzel bir lüks sanırım.

Ülkü Duru: Çok. Devlet Tiyatrosu bana böyle bir olanak tanıyor açıkçası. Son birkaç yıldır bütün işlerimi, yapmak istediğim her şeyi ben sunuyorum. Çalışma arkadaşlarımı da kendim seçiyorum, onlar da sağ olsun kabul ediyorlar. Gerçekten her anlamda güvendiğim, role uygun bulduğum oyuncu arkadaşlarımla çalışıyorum. Yönetmen konusunda da öyleyim, kendim seçiyorum. Bir proje gibi sunuyorum yani.

Bu size özel bir ayrıcalık mı?

Ülkü Duru: Bilmiyorum, benim gibi vardır birkaç arkadaşım muhakkak.

İştar Gökseven: Bir de şöyle bir şey var. Ülkü sunuyor, onlar kabul ediyor değil de Ülkü’nün bu konuda bir araştırması var. Örneğin bu yazar, İsrailli bir yazar; Türkiye’de ikinci defa oynanıyor, bu oyun ilk defa oynanıyor.

Ülkü Duru: Mesela Kır oyunumun yazarı Martin Crimp de Türkiye’de hiç tanınmayan bir yazardı. Onu da ilk defa oynadım.

Risk değil mi aynı zamanda seyircinin tepkisini bilmediğiniz yazarları tercih etmek?

Ülkü Duru: Tabii ama biraz öyle bir öngörüm var galiba, seyirciyle buluşuyor oyunlar. Sezgi mi diyeyim, tecrübe mi diyeyim bilmiyorum. Zaten normalde de risk seven bir insanım ama buluşuyor olması hoşuma gidiyor tabii.



“TÜSAK’TA OLACAK 11 KİŞİNİN DOĞRU KARARLAR VERECEĞİNİ SANMIYORUM”

Yaşamak Denen Bu Zahmetli İş hakkında okuduğum eleştiriler oyunun tekstinin iyi oyunculuklarınız altında biraz zayıf kaldığı yönünde. Katılır mısınız?


Musa Uzunlar: Ben katılmıyorum çünkü tekst neyse biz de onu oynuyoruz. Tekstin üzerine çıkmak zaten tiyatronun doğrusu değil. Oyundan gelen malzemeye hepimiz elimizden geldiğince can veriyoruz.

Ülkü Duru: Ben de katılmıyorum.

İştar Gökseven: Esasında tekstte çok ağır laflar var, onların biraz daha hafifletilmesinde oyunculuğun bir etkisi olabilir ama Musa’nın dediği gibi tekstin dışına çıkılmıyor. Bir tek dezavantajımız hepimizin çok zayıf olması. (Kahkahalar) Aslında tekste göre biz yaşlarımızı oynuyoruz ama bize İsrailli gazeteciler “Çok genç görünüyorsunuz, bu oyunu nasıl oynuyorsunuz?” diye sordular.

Projenin sunulma aşamasında oyunun İsrailli bir yazara ait olması noktasında düşünceleriniz olmuş, bu bir otosansür mü?

İştar Gökseven: Yok, zannetmiyorum. Sonuçta biz Devlet Tiyatrosuyuz, özel bir tiyatro değiliz, Türkiye-İsrail ilişkilerinden dolayı acaba kabul edilir mi edilmez mi, bu bir risk midir diye düşündük ama öyle bir şey söz konusu değil.

Ülkü Duru: Hemen de kabul ettiler, konu bile olmadı.

Devlet Tiyatrosu oyuncuları olarak yeni yapılan düzenlemelere, TÜSAK’a bakış açınız nasıl?

Ülkü Duru: Ülkemizdeki sanatın ve tiyatronun oluşumuna, özel şirketlerin tiyatroya bakışlarına baktığımızda Devlet Tiyatrosu olmadan bu iş olmaz diye düşünüyorum. Belirli kurumların bize destek vereceğini hiç sanmıyorum. TÜSAK’ta olacak o 11 kişinin de Türkiye’deki opera-bale-senfoniler hakkında doğru kararlar vereceğini sanmıyorum.

“OYUNCU İÇİN EN GÜZEL ÖDÜL BOL SEYİRCİ VE ONLARIN OYUNDAN GÜZEL AYRILMASI”

Ülkü Hanım Yeni Tiyatro Dergisi Emek-Başarı Ödülleri’nde yılın kadın oyuncusu ödülünü aldınız. Son zamanlarda ödül törenleri üzerine oluşturulan büyük bir gündem var. Türkiye’deki tiyatro ödüllendirme sistemini nasıl buluyorsunuz?


Ülkü Duru: Ben çok fazla bunlarla ilgilenen biri değilim. Çünkü sonuçta Afife, Sadri Alışık, Yeni Tiyatro, eleştirmenler Türkiye’nin tiyatroya gönül vermiş değerli insanları. Bir jüri oluşturuyorlar; biri 30 kişilik, biri 15 kişilik, biri 10 kişilik ve onlar bir karar alıyor. Ben bu kadar çok fazla yarış haline getirilip, kavgalar edilmesinden hoşlanmıyorum. Tabii ki çok güzel bir şey ödül almak, birileri tarafından beğenilmek ama sonuçta bu 10-15 kişinin verdiği karar bütün bir seyirciyi kapsamıyor, o yüzden bence saygı duymak gerekiyor. Bu derece önemsemiyorum açıkçası.

İştar Gökseven: Aynı şey sinemada da geçerli, bunlar oradaki kişilerin değerlendirmesi. Bunun sonunda şu olması gerekiyor. Bu ödüller verildikten sonra oyuna bir katkısı var mı? Hakikaten daha fazla mı seyirci geliyor?

Sizce var mı?

İştar Gökseven: Bence yok. Çünkü çok az bir kitlenin bildiği, magazin dergisinde çıkan ödül aldı fotoğrafıyla seyirci gelmez o oyuna. Oyunun iyi olup olmadığına bir bakıma seyirci karar veriyor ama tabii ödül insanlar için özellikle gençler için çok büyük bir motivasyon diye düşünüyorum. Bence olması gerekir, nasıl olması gerekir onu bilemem.

Ülkü Duru: Yalnız şuna ben de karşıyım. Jüride olan bir kişinin o sene aday olan herhangi bir oyunla hiçbir ilişkisinin olmaması gerekiyor etik olarak. Ben de hem jüride olsam hem bu oyunda olsam, tabii ki oyuncu arkadaşlarımı çok beğenirim; bundan daha doğal bir şey olamaz. Bu yanlışa düşmemek için ben olsam bir kenara çekilirim açıkçası. Afife’de böyle şeyler vardı bu yıl, tabii ki yanlış.

Siz ne düşünüyorsunuz Musa Bey?

Musa Uzunlar: Valla ben bu konuda düşünmüyorum. (Kahkahalar) Sonuçta ödül motivasyon, bu kadar büyütülmemesi gerekir. Oyuncu için en güzel ödül bol seyirci ve onların oyundan güzel ayrılması.

Ülkü Duru: Artık görüşler de çok değişti. Tiyatrocuların kendi aralarında eskiden daha çok ortak beğeni vardı. Tiyatro da çok gelişti, o yüzden Musa’nın dediğine çok katılıyorum. Benim için en büyük mutluluk bu oyunumuzun bu kadar beğeniliyor olması. Çok güzel eleştiriler çıktı, medyada inanılmaz güzel yazılar oluyor, dolayısıyla bu sene için üçümüz adına ve yönetmenimiz adına daha güzel bir ödül düşünemiyorum.

Ödenekli tiyatroların ödül törenlerinde biraz daha arka planda kaldığını düşünüyor musunuz?

İştar Gökseven: Hepsini seyretmediğim için bir şey diyebilmek mümkün değil. Hepsini seyredip değerlendirmek lazım.



“SEYİRCİ TİYATROSUNA SAHİP ÇIKSA, DAHA ETKİLİ OLUR”

Sanat içi örgütlenmenin Türkiye’de yeteri kadar yapıldığını düşünüyor musunuz?


Ülkü Duru: Bence çok önemli bu ama yapılmadığını düşünüyorum.

İştar Gökseven: Yapılıyor esasında, belki çok geç kalınmış bir şey. Mesela biraz önce TÜSAK yasasını konuştuk. TÜSAK yasasını okurken ben hiçbir şey anlamadım. Zannedersem sendikalar da anlamıyor. Ne yapmak istediklerini bilmiyorlar, o zaman biz de ne yapabileceğimizi bilmiyoruz. Çünkü hep kapalı kapılar ardında bir şeyler dönüyor. Bakacağız, sonuç ne gösterecek. Tabii ki örgütlenmek gerekiyor, tek başına olmaz, dünyada da böyledir, özellikle Oyuncular Sendikası birtakım şeyler yapıyor.

Musa Uzunlar: Bir ayrıntı daha var, seyircinin de sahiplenmesi gerekiyor. Öyle bir altyapımız çok güçlü mü değil mi bilmiyorum. Esas seyirci tiyatrosuna sahip çıksa, çok daha etkili olur.

İştar Gökseven: Zannetmiyorum ben çok büyük sahiplendiğini. İstanbul’da çok az benim bildiğim.

Ülkü Hanım yaptığınız işler arasında C Blok, Eşkıya, İyi Geceler Londra, Kır, Yangın Duası, Son, Şubat gibi mükemmel filmler, oyunlar, diziler var. Çalıştığınız isimler de Uğur Yücel, Şener Şen, Berkun Oya, Zeki Demirkubuz gibi kendi alanında Türkiye’nin en iyileri. Çok mu seçicisiniz, denk mi geldi?

Ülkü Duru: Açıkçası bilmiyorum. Her zaman her şeyin en iyisini yapmaya çalışan biriyim. Bu her zaman denk düşmeyebilir tabii. Bu insanlar yıllar boyu dostlarımdı; onlarla birlikte sohbetlerimiz, yaptığı işlerle uyuşmalarımız vardı. Aslında seçiyorum çünkü inandığım, güvendiğim insanlarla iş yapmayı hep tercih ediyorum. Pek işlerini beğenmediğim, sevmediğim insanlarla da iletişim kurabilen biri değilim. Ters olabiliyorum o zaman. (Gülüşmeler) Dizi derseniz, tabii ki diziyi para kazanmak için yapıyoruz ama sonuçta çok uzun bir süre geçiyor orada, o uzun sürede de doğrusu yine anlaşacağım ve sevdiğim insanlarla çalışmayı, baktığımda da seveceğim lafları söylediğim yerlerde olmayı tercih ediyorum. Dizi tabii daha riskli, iyi diye başlıyor, kötü gidebiliyor; buna karar veremiyorsunuz. Biraz da onlar da beni istiyor, bu karşılıklı bir buluşma oluyor herhalde.

En son yaptıklarınızdan “Son” dizisi örneğin, Amerika’da uyarlanacak haberleri çıktı.

Ülkü Duru: Evet Amerika kendi yapacak, İsveç’te ise bizi seyrettiler. Hatta çok beğendiler. Çok hoşuma gitmişti, İsveçli bir çocuk Bodrum’da geldi “Siz Ülkü Duru musunuz?” dedi, çok şaşırmıştık.

İştar Gökseven: Dünya çapında aktris böyle olur işte! (Kahkahalar)

Musa Uzunlar: Kimlerle çalışıyoruz…

Ülkü Duru: İştar da Musa da dalga geçer benle ama seçiciyim. Bir şey yiyeceğim, onun bile yağını sorarım, onlar da benimle dalga geçer. Her şeyin iyi olması gibi bir derdim var ama her ortama da uyarım, yanlış anlamayın.

Berkun Oya’nın yazdığı ‘Yangın Duası’ oyununuz çok beğenilmişti. Yeniden çalışma planınız var mı Berkun Oya ile?

Ülkü Duru: Berkun Oya ile her zaman olur. Berkun’un her işinde bir şekilde ucundan varımdır. Film yaptık, dizi yaptık, tiyatro yaptık. Son oyununda sesimle oynadım, çünkü o çok sevdiğim ve değer verdiğim biri. Denk düşer düşmez ama ben hep onun yanındayım.

“YAŞAMAK DENEN ÇOK ZAHMETLİ BİR İŞ…”

Yangın Duası’nda ölememe kaygısı anlatılıyordu. Yaşamak mı daha zor, ölememek mi?


Musa Uzunlar: Ölememek bence kötü bir duygu, iyi ki ölümü yaşayacağız. Yeni bir şeylerin başlaması için, bir şeylerin sonlanması gerekiyor zaten. Sürekli neşe, sürekli acı, sürekli sıkıntıyla bir ölümsüzlük zaten zor.

İştar Gökseven: Bizim oyunda da anlatıyoruz zaten, yaşamak denen çok zahmetli bir iş. Ölmek istiyor artık adam, hakikaten her şeyin belirli bir süresi var.

Ölümden de korkuyoruz, ölmemekten de. Tuhaf bir ikilem.

Musa Uzunlar: Neticede duygusal insanlarız. Biraz da madem öleceğiz, her şey boşa mı duygusu bunun altında yatıyor olabilir. Ama bence ölüm çok güzel bir şey, yeter ki yaşam çok dolu yaşansın. Asıl ölüm korkusu, yaşamını dilediğince yaşayamayanlar için hissedilen bir şey olsa gerek diye düşünüyorum. Dolu dolu yaşayan bir insan çok da güzel ölür. İnşallah hepimiz böyle ölürüz. (Kahkahalar)

İştar Gökseven: Derler ya “Ölmek: uyumak, uyumak! Belki bir rüya görmek”

Musa Uzunlar: O belki de kısmına katılmıyorum.

İştar Gökseven: Ondan sonra belki de hiç uyanmamak kısmı var.

Musa Uzunlar: O “bile” öldükten sonra yaşama kısmını barındırıyor içerisinde. Belki bir rüya görmek, o zaman idare edilebilir. (Kahkahalar)

İştar Bey Leyla ile Mecnun gibi kült bir dizide oynadınız. Çok zor; hem izlenebilen, hem nitelikli, üstelik komedi bir işi tutturabilmek.

İştar Gökseven: E tabii o ne ilk ne son, bunun devamı gelir daha. Leyla ile Mecnun’un TRT’de olmasının getirdiği bir avantaj vardı, normal bir kanalda olsaydı o biraz erken final yapardı. Büyük bir başarı tabii biz de beklemiyorduk, 3 tane Leyla gitti, 4 tane Leyla geldi ama yine de çok eli yüzü düzgün bir işti. Özellikle sosyal medyada çok patladı, bir de her yaş grubunun seyrettiği bir şeydi. Başta Onur Ünlü, Burak Aksak olmak üzere çok başarılı bir ekipti. Ama sonu kötü bitti, Gezi olaylarından dolayı bitmesini hiç kimse kaldıramadı. Leyla ile Mecnun gibi geçmişte çok Türk dizileri var, örneğin Ülkü’nün oynadığı Kaygısızlar da öyle bir işti.

Evet, benim de geçmişe dair hatırladığım çok net dizi sahnelerindendir Terbiye’nin gittiği evde temizlik yapması, temizlik yaparken dans etmesi.

Ülkü Duru: Bütün çocuklar bunu hatırlıyor, neden acaba? Hayır, ama ben kendim evde hiç temizlik yapmıyorum; çok acayip. (Kahkahalar) Bir de hiç unutulmayan şu sahne var, çok çocuğumuz olduğu için Kaygısızlar’da, hepsini banyoya sokuyormuşum, bir tane de yer fırçası alıp hepsini birden yıkıyormuşum. (Kahkahalar) Bir de yine benim hatırlamadığım ama sonradan bana hatırlattıkları bir sahne var. Kocamı oynayan Ercan Yazgan hapisteyken, hapishaneye gidip, “sana kirli çamaşır getirdim, yıkayıp bana geri versene” diyormuşum. (Kahkahalar) Çok absürttü o. Çok iyi bir ekiptik, çok eğleniyorduk. Şimdi yine Cem Yılmaz’ın filminde oynayacağım, küçük bir rolüm var. Ayşen Gruda da var Kaygısızlar ekibinden, hepimizin minik minik rolleri var.

Sizin yakın planda yapacaklarınız arasında neler var?

Musa Uzunlar: Valla şimdiye kadar hiç planlı yaşamadım. Net bir şekilde yok. Yine aynı şekilde sanatla haşır neşir olacağız. Gezmeyi seviyorum, görmediğim yerleri gezmek istiyorum.

İştar Gökseven: Ben Eylül’de belki bir diziye başlayacağım ama tam anlaşmadık. Tiyatro olur mu olmaz mı bilmiyorum, belki bu oyun devam eder. Tiyatronun durumu ne olacak ona bir bakmamız lazım, şimdi tatil zamanı.

Tiyatroda unutamadığınız anılarınız var mı diye sorsam yeterince klişe bir son olur sanırım.

İştar Gökseven: Var tabii, dönemlere ayrılıyor onlar bende. İlk çömez zamanlarımızda ağabeylerimizin ablalarımızın bize yaptıkları var. Tam böyle pişme döneminde sen yaparken senin tökezlediklerin var. Bana kendiliğinden oluşan espriler daha samimi geliyor, illaki bir espri yapalım diye zorlamamalı. Geçen gün ben bir girdim sahneye bu oyunda, Japonca konuştum, ben de ne dediğimi anlamadım, seyirci de anlamadı. Musa’nın, Ülkü’nün suratını görünce ben de gittim; böyle şeyler olunca hoşuma gidiyor. Antre alıp havalı girip de bir anda sönmek, bugün bile aklımıza gelince gülüyoruz.

Musa Uzunlar: Benim yıllar öncesinden bir tane var. Küçük Nasrettin diye bir çocuk oyunu oynuyoruz. Küçük Nasrettin’in sıpasını açık artırmayla satacağım. Seyircilere aktarıyorum, küçük çocuklardan fiyatlar alınıyor, yükseltiliyor yükseltiliyor, en son fiyatı sahnedeki Küçük Nasrettin veriyor, ona sattım diyeceğim. Çok komik rakamlar çıkıyor, artırıyorlar artırıyorlar, en son Küçük Nasrettin’e sattım, balkondan bir tane çocuk duyulmaması mümkün olmayan bir sesle “En çok parayı ben verdiiim! Nasıl satarsııın?” diye çınlatıyor salonu. Oyunu kestik, “Özür dilerim, ben seni duymadım” dedim. “Nasıl duymazsııın, en çok ben verdiiim.” diye bağırıyor halâ, çok cevval çıktı. “Şu anda buraya sattığım için sana satamıyorum ama haftaya yine oynuyoruz, istersen o zaman gel, sana satayım” dedim. Önümüzdeki hafta gelmesinden korktum biliyor musunuz? (Kahkahalar) Gelmedi ama.

Onur Şimşek
onrsimsek@yahoo.com


Yazarın Tüm Yazıları


Paylaş      
Yorumlar

Bu Oyun Hakkındaki Görüşlerinizi Paylaşın !

İsim
Mail  (Yayınlanmayacak)
Yorum
Güvenlik Kodu= 733
Lütfen bu kodu yandaki kutuya yazınız
 

    Son Eklenen Yazılar     En Çok Okunan Güncel Yazılar
27 MART… UMUDUNU ARAYAN BİR GÜN (Ahmet Yapar)
YOKLAMA LİSTESİ (Skeç)
    Tüm Tiyatro Yazıları

    Bu Tarihte Yayınlanan Diğer Yazılar
    Bu yazının yayınlandığı tarihte gündemdeki diğer yazılar aşağıda listelenmiştir...

  • Molina Eşcinsel Değil! (Seyhan Arman) - 6/23/2014
  • Üç İnci (Afife Jale, Cahide Sonku ve Bedia Muvahhit - Hamdi Gültekin Tiyatrosu) (Ayşe Müge Gerdan) - 6/23/2014
  • Mutlaka İzlenmeli: Seni Seviyorum Mükemmelsin Şimdi Değiş - Nilüfer Belediyesi'nin Sanatseverliği (Üstün Akmen) - 6/18/2014
  • Sözün Müzik ile Sürekli Yarışta Olduğu Bir Opera: Jül Sezar (Üstün Akmen) - 6/17/2014
  • Süslü Saksı Çıkmazı (Tiyatro Teksti) (Sema İslim Utandı) - 6/16/2014
  • 'İtalyan Kültür Merkezi' ve 'Medyamızın Hali' (Üstün Akmen) - 6/11/2014
  • Çöküşünü Hak Eden Toplumun Öyküsü: Bir Halk Düşmanı (Üstün Akmen) - 6/5/2014
  • Kabile Tiyatro NRD? (İhsan Ata) - 6/3/2014
  • Kış Uykusundan Bahara 2014 Dönümü (İlkay Sevgi) - 5/31/2014
  • Dayanamayıp solan Gülibrişimlere… (Seyhan Arman) - 5/25/2014
  • Röportaj: Yaşamak Denen Bu Zahmetli İş (Ülkü Duru, İştar Gökseven, Musa Uzunlar) (Onur Şimşek) - 5/23/2014
  • adnan azar 'öldü'; 'bir kış günü bir taksi gelir ve geri gelmez ömrümüz' (Murat Örem) - 5/8/2014
  • Süheyl&Behzat Uygur Tiyatrosu – Dünya'nın Sonu.net (Cüneyt İngiz) - 5/2/2014
  • Aşk, Nefret ve Hırs Üçgeni… Kim Korkar Hain Kurttan (İhsan Ata) - 4/28/2014
  • Bu Gençler Yolundan Dönmez, 'SANA' Tiyatroyu Öldürtmez (Üstün Akmen) - 4/23/2014
  • Mezardan Gelen Sesler… Gor (İhsan Ata) - 4/23/2014
  • Afife Hafife Alınamaz - 18. Afife Ödülleri Değerlendirilmesi (Cüneyt İngiz) - 4/22/2014
  • Tiyatro Seyirlik - Ya Başaramazsak (Cüneyt İngiz) - 4/22/2014
  • Kim Daha Kaçık - Guguk Kuşu - Kocaeli Şehir Tiyatroları (Mustafa Bal) - 4/22/2014
  • Bir Sır, Ne Kadar Gizli Kalabilir: Vakti Geldi (Üstün Akmen) - 4/16/2014
  • Bu Oyunu İzlememiş Olan, Tiyatroyu Seviyorum Demesin: Savaş (Üstün Akmen) - 4/10/2014
  • Samsun'da Sihirli Flüt (Üstün Akmen) - 4/10/2014
  • Faşizmin Gölgesinde Erkeklik Sorunsalı… Bent (İhsan Ata) - 4/10/2014
  • Oynamak ya da Oynayamamak... İşte Bütün Sorun Bu!: MELEK (Üstün Akmen) - 4/9/2014
  • Aydın'da Bir Tiyatro Çınarı: Yalçın Dinçer (Serkan Fırtına) - 4/7/2014
  • Ali Poyrazoğlu Tiyatrosu - Babam 9 Doğurdu (Cüneyt İngiz) - 4/7/2014
  • Mert Fırat ve Volkan Yosunlu ile Moda Sahnesi'ni, tiyatroyu ve gündemi konuştuk. (Onur Şimşek) - 4/4/2014
  • Bu Oyun Oyuncular İçin… 6 Oyuncu Yönetmenini Arıyor (İhsan Ata) - 4/4/2014
  • Bursa, 1. Uluslararası Balkan Ülkeleri Tiyatro Festivali (Üstün Akmen) - 3/20/2014
  • Diyarbakır Devlet Tiyatrosu'ndan Beceriksizler (Mustafa Bal) - 3/19/2014
  • Kızılırmak - Hayvanın Koyunu Insanın Cahili (Yurdagül Yurtseven) - 3/19/2014
  • Külkedisi Deyip Geçmeyin, Bir Gerçek O: La Cenerentola (Üstün Akmen) - 3/15/2014
  • DENİZ YILDIZI Dizisi'nin Sabihası NERMİN UĞUR İle Röportaj (Ulya Altıntaş) - 3/10/2014
  • Ölü Adamın Cep Telefonu: Naif bir Komedi (Ayşe Müge Gerdan) - 3/10/2014
  • Dot'tan, Yedi Yönlü Kapitalizm Eleştirisi: Makas Oyunları (Üstün Akmen) - 3/5/2014
  • İnsan Doğası Üzerine Bir Gözlem: Hadi Öldürsene Canikom (Üstün Akmen) - 2/27/2014
  • Üç Kadın Bin Turna (Ayşe Müge Gerdan) - 2/27/2014
  • Anket Defteri - Kurban - Büyük Bir Yetenek ve Mütevazılık Örneği: Aydın Şentürk (can Murat Yaşar Şengel) - 2/24/2014
  • 'Normal'ler için uygun olmayan oyun; Garaj (Seyhan Arman) - 2/24/2014
  • Kent Oyuncuları'nda: İyi Geceler Desdemona, Günaydın Juliet (Üstün Akmen) - 2/20/2014
  • Teneke Adana'da (Mustafa Bal) - 2/15/2014


  • Tiyatro Kursu Başlıyor!
    3 Ekim'den itibaren her PERŞEMBE Kadıköy'de!
    Çalışanlara yönelik hobi sınıfı!



    Duyuru Panosu!



    Son Eklenen Tiyatro Oyunları

         Güncel Yazılar

    Yazar olmak ister misiniz?
    Yazar olarak tiyatrodunyasi.com ailesine katılmak, yazılarınızı yüzbinlerce tiyatroseverle paylaşmak isterseniz tiyatrodunyasi@tiyatrodunyasi.com adresine mail gönderebilirsiniz...

    Mail Listemize Üye Olun

         Güncel Haberler
    Tiyatro Maydanoz, Nazım’ın Kadınları ile Sahnede
    Tekin Deniz: Dümbüllü kavuğunu kimseye devretmedi

    Tiyatro Dünyası'nı takip Edin
     
     |  ..