| Tiyatro Kursu  | Şirket Tiyatrosu
Tiyatro Dünyası
Tiyatro Dünyası Bu Sahnede...
 
Ana Sayfa  |  Hakkımızda  |  Yazılar  |  Haberler  |  Yazarlar  |  Tiyatro Oyunları  |  Tiyatro Grupları  |  Sanatçılar  |  Kaynak  |  Duyuru Panosu  |
Önce İnsan
İbrahim CAN



Teknolojinin hızla gelişmesi, dünyanın birçok ülkesinden farklı olarak sağladığı sayısız yararlarının yanında bireyselleşmeyi, yalnızlığı, iletişimsizliği ve aslında tam tarifiyle toplumsal depresyonu da beraberinde getirdi ülkemize. Tarihi boyunca dikkat çeken, yaşadığı sıcak savaşlar döneminde kendini savunabilen ve ayakta kalmayı başaran bu ülkenin insanlarının büyük kısmında 'değersizlik-yalnızlık-başarısızlık-güçsüzlük ' hissi neden bu kadar hakim?

Her maddi gücü olanın, sahip olduğu son sürüm ürün, acemi sahiplerini birer birer görünmez kozaların içine hapsetti. Sahip olunanın güncel maddi değer, bağlı olunan statünün göstergesi oldu.Bu güç yarışında önce etiketler yapıştırıldı insanlara, sonra acımasız bir marka yarışı başladı,Eşlerin,çocukların, aslında tek tip hayatların diğerlerinden ayrılmak için verdiği, en iyi biçim bende-bizde,sen-siz değersizsiniz yarışı.Hedefin adı kimi zaman 'bir üst statü', kimi zaman da ' kapital ', kimi zamansa ' saygınlık ' oldu.

Dünya ülkeleri arasındaki güç yarışı ,aynı modellemeyle bireyler arasında da başladı. Peki bu yarışta doğal olmayan neydi ? Yarışın kendisi mi ? Süreç mi ? Kuralları mı ?

Sıcak savaş esnasında güçlü bir ülkenin elindeki atom bombasını, karşı tarafın topraklarına bırakması ve savaştan iki yüz sene sonrasına kadar sürecek bir etki bırakması etik midir? Savaşın etiği var mıdır? Atomun, insanlık yararına büyük bir keşif olmasına rağmen ülkelerarası güç yarışında nelere yol açacağını tüm dünya olarak gördük bildik ne yazık ki. Peki bireyler arasındaki güç yarışında durum değişiyor mu? Ego savaşları, Başarıya giden her yol mübah, Saygı görmek için saygısız olmak, kim güçlüyse ondan yana olmak, güçlünün yanında olmak, daha fazla güçlenip güçsüzü baskılamak, fırsatçılık,küçümsenmek,alay edilmek,kendini ifade edememe,etiketlenmemek,zarar görmemek için kendini sınırların içine hapsetme,her sınır tecavüzünde bu alanı biraz daha daraltmak,sıkışmışlık,yalnızlık…

İletişim çağının en büyük kozlarından olan, internet hizmetinin sağladığı büyük kolaylıklarından biride elektronik postadır. Gönderilen bir elektronik posta bir kaç dakika gibi bir sürede alıcısında oluyor günümüzde. Bazı bilgisayar programları sayesinde dünyanın neresinde olunursa olunsun iki insan anlık sesli-görüntülü iletişim kurabiliyor artık. Yirmi sene önce dosya kağıdına yazılan, beğenilmeyip tekrar tekrar yazılan, zarfa konulan üzeri özenle doldurulan mektup, postahaneye verilir ve gelecek cevap için günlerce heyecenla beklenirdi. Emek harcanan, bedeli ödenen mi daha değerliydi o günün insanı için? Teknolojinin büyük nimetlerinden olan cep telefonu, çağdaş dünyanın vazgeçilmez ürünlerinden oldu çok kısa zamanda. Aksi istenmedikçe ulaşılamamak imkansız adeta. Ülkemizde statü simgesi olarak kullanılmasının yanında yararlanmak isteyenler için sınırsız özelliklerle destekleniyor. Peki hala nerden kaynaklanıyor bu yalnızlık hissi ?

O zaman neden hala sokaklarda hararetli bir biçimde birbirine sarılan ve 'nerelerdesin çok özledim seni' ile başlayan 'sende ara ama' diye biten diyaloglar işitiliyor? Bu konuşmaların özünde neden 'sen aramazsan bende aramam' veya 'aramıyor bende aramıyorum' var? İnsanlar arası kotalar mı oluşturuldu yoksa, adı konmamış bir pazarlık mı söz konusu? Veya popüler kültürün sunduğu 'kullan at' 'çabuk tüket' kavramları insani ilişkilere de mi bulaştı? Yeni olan eskiye mi tercih edildi burada da ? Yoksa çağa tamamen ayak uydurularak hızın içinde birbirini mi göremez oldu insanlarımız ? Ya da oluşan yapay sosyal yapı, insani ilişkiyi de mi yapaylaştırdı?

Sorular uyarıcı olduğundan insan için yorucudur evet ama her soru için zaman ayırıp d ü ş ü n s e l bir çaba içine girmek de sağlıklı bireyin görevi değil midir ?

Sanayi, cazip kampanyalarıyla,en son teknolojiyle donatılmış ürünleri ,en uygun seçeneklerle sunuyor. Eğer nakit sıkıntısı çekiliyorsa üzülmemek gerekiyor ;çünkü onlarca banka yıllar önce zar zor kırk tane kefille vermeyeceği krediyi neredeyse zorla vermeye hazır -sermaye sahibi kredi vereceği toplumu çok iyi tanıyor-. Ülkemizde şehir merkezlerinin arazi araçlarıyla dolmasının sebebi kesinlikle bu değil tabi yada yetmiş metrekare evlerin duvarlarını dev ekranların süslemesinin, peki nedir? ABD de o coğrafya üzerine tam olarak oturmuş, üstelik o coğrafya için gerekli olan bu arazi taşıtı türü ,neden bizim coğrafyanın şehir resmine taşınıyor? Tarz, imaj 'biçim' peşinde koşulurken 'öz' mü kaybedildi? Ekonomik olarak yaşaması imkansız görünen hayat şeklini evindeki ekrandan seyreden birey, eğer izlediği ve etkilendiği hayatı yaşamak isterse ve gerekli olan ekonomik ve kültürel donanıma sahip değilse ödeyeceği ve yaşadığı topluma ödeteceği bedel ne olur? Bu kredili ödünç yaşama hazır mıydık toplum olarak ? Konuşmaları, davranışları, tepkileri televizyonun reyting alan dizilerine göre şekillenen toplumun diline sahip çıkmamasının, çıkamaz duruma getirilmesinin, üstüne üstlük bunun tehlikesinin farkında bile olmamasının, nedenleri nelerdir?

Diğer yandan ormanların,kaza sonucu yada rant elde etmek için yakılmasını, trafik kazalarındaki bu önlenemez yükselişi, suç işleyişteki artışı, sağlık sektöründeki bu karmaşıklığa rağmen toplumun bilinçsiz olmaktaki inadını, beline mutlaka silah takmak isteyen, sevindiğinde üzüldüğünde buna sarılan ve bir insan hayatına kastettiğinde 'pardon' diyen insanları, buna engel olmak istemeyen sistem uygulayıcılarını, insan ruhunu ölçüleyen dengeleyen ve dinlendiren, içinde estetik kaygı barındıran,olması gerekeni en farklı en güzel ve en açık biçimdeki göstergelerle ifade eden,bireysel 'ben' ile maddî çıkarı unutturması görevleri arasında olan sanat kavramının,popüler olanın elinde ne hale geldiğini, böylece nasıl bir yozlaşmaya yol açıldığını, entellektüelin eline en tehlikeli silahı 'Kalem'i alıp, tanımadığı bilmediği, zaten tanımak ve bilmek için çaba bile sarf etmediği hayatları,gazete veya dergi köşelerinde isimlerinin üzerini tek kalemde çizmelerini, bunun adına eleştiri veya haber yapıyoruz demelerini, bir anda medyanın gücüyle toplumun farklı saflara ayrılmasını, aynı toprakları paylaşan insanların etnik kimliklere ayırıp karşı karşıya getirilmesini, özel hayatların ayaklar altına alınmasını, her durumda konuşan ancak dinlemeyen aydınlarımızı, dilini konuşamayan sunucularımızı, emek harcamadan kolay yoldan kazananları, kolay yoldan sahip olanları, köşeyi dönenleri, böl parçala ‘yönet’çilerin nasıl at koşturduklarını, nasıl her on yılda bir, on yıl geriye gittiğimizi,ilerlemek yerine yerinde saydığımızı, bu toplumun bireyleri olan bizler izledik yıllardır,yıllardır her gün bu biçimselliğin içinde ruhumuz daha da daralarak izledik, s e s s i z c e, kolay yoldan.

Ülkemizin doğal olmayan bir gelişme sürecinin içinde bulunduğu düşünüldüğünde, yaşanan psikolojik kabusun etkileşimli ve kapsamlı bir sosyal erozyona yol açarak ,bu yapay düzen içinde yaşanılmasından doğan toplumsal davranış bozukluğunun bireyden genele yansımakta olduğu günden güne çok açık olarak görülmektedir. Toplumsal farkındalık sağlanması ve mevcut olan bu durumun kırılması için acilen çaba gösterilmesi gerekmektedir. Böylesi dengeleri her an değişen bir dünya düzeni içerisinde bu durumun özellikle yaratıldığı da düşünülebilir. Nedeni ne olursa olsun oluşturulan veya kendiliğinden oluşan yapay düzende yaşamanın toplum üzerinde yarattığı etki, atom bombasının yaratacağı etkiden daha tehlikelidir. Yaşamsal problemlerinin neler olduğunu belirleyen ve bunları çözmek için çaba gösteren bireylerin, sanat ve kültür ışığında sağlıklı bir toplum oluşturacağı düşüncesinden yola çıkarak, e m e ğ i n değerini , ö z e n i , b i l g i y i ve en temelde insan olma gerekleri- eğer varsa -yeniden hatırlanmalı ve toplumumuza yeniden hatırlatılmalı sanırım. Aksi halde nelerin olabileceğini son otuz yılda gördü ne yazık ki bu coğrafya. Eğitim ve kültür temelinin üzerine yapılanmadıkça, önümüzdeki on yıllar boyunca bizi nelerin beklediğini tahmin etmek pek de zor değil ama bunu söylemeye ne dil nede gönül elveriyor.Bu bakımdan Türkiye Cumhuriyeti Devleti bu oluşturulan yapay hastalıklı sosyal toplum yapısını değiştirmek için eğitimin 'öz' üne daha fazla önem vermeli, elindeki tek silah olan 'sanat ve kültür' politikasına sahip çıkmalı, tüm branşlardaki sanat kurumlarına, özel sanat kuruluşlarına ve sanatçılarına şartsız destek sağlamalı ve çok geç olmadan, artık i n s a n ı n a yatırım yapmalıdır.
Sevgilerimle…





Tankınız ne güçlü generalim,
Siler süpürür bir ormanı,
Yüz insanı ezer geçer.
Ama bir kusurcuğu var;
Sürecek insan ister.

Bombardıman uzağınız ne güçlü generalim,
Fırtınadan tez gider, filden zorlu.
Ama bir kusurcuğu var;
Usta ister yapacak.

İnsan dediğin nice işler görür, generalim,
Bilir uçurmasını, öldürmesini, insan dediğin.
Ama bir kusurcuğu var;
Bilir düşünmesini de.

Bertold Brecht
-----
 
İbrahim CAN
 


Yazarın Tüm Yazıları


Paylaş      
Yorumlar

Bu Oyun Hakkındaki Görüşlerinizi Paylaşın !

İsim
Mail  (Yayınlanmayacak)
Yorum
Güvenlik Kodu= 228
Lütfen bu kodu yandaki kutuya yazınız
 

    Son Eklenen Yazılar     En Çok Okunan Güncel Yazılar
27 MART… UMUDUNU ARAYAN BİR GÜN (Ahmet Yapar)
YOKLAMA LİSTESİ (Skeç)
    Tüm Tiyatro Yazıları

    Bu Tarihte Yayınlanan Diğer Yazılar
    Bu yazının yayınlandığı tarihte gündemdeki diğer yazılar aşağıda listelenmiştir...

  • Eskici Dükkanı (İstanbul Şehir Tiyatroları) - 12/6/2006
  • Rumuz Goncagül (İstanbul Şehir Tiyatroları) - 12/6/2006
  • İyi Geceler Anne (İstanbul Şehir Tiyatroları) - 12/6/2006
  • Yaz Gecesi Rüyası (İstanbul Şehir Tiyatroları) - 12/6/2006
  • Kozalar (İstanbul Şehir Tiyatroları) - 12/6/2006
  • Ful Yaprakları (Mehmet K. Dostay) - 12/6/2006
  • Nurullah Tuncer (Aslı Örnek GÜNAYDIN - SABAH) - 12/5/2006
  • Uğur YÜCEL (Ömür GEDİK/HÜRRİYET) - 12/5/2006
  • Tiyatro ve Sigara: Yönetmenlere Çağrı (Aydın Ergil) - 12/5/2006
  • 1 YTL ye 2 Ayda Koltuk Boşaltma Operasyonu (Kemal Oruç) - 12/5/2006
  • Önce İnsan (İbrahim CAN ) - 12/4/2006
  • Bir nefes "Havana" havası ; Chamaco.. (Serkan Üstüner) - 12/4/2006
  • Tek Yol (İhsan Ata) - 12/4/2006
  • Amadeus (Tuncer Cücenoğlu) - 12/4/2006
  • 2006-2007 Tiyatro Döneminin Başında Hesaplaşmalar (Erbil Göktaş) - 12/4/2006
  • Yaşasın Tiyatro (İhsan Ata) - 12/4/2006
  • Malatya Çöplüğe Doyamadı (Tamer Barış Ülger) - 12/4/2006
  • Ankara'da Genç Bir Tiyatro (Erhan Gökgücü) - 12/4/2006
  • Çöplük - Toplum Dışına İtilmişlerin Öyküsü (İhsan Ata) - 12/4/2006
  • Kente Fransa'dan Bale Kumpanyası Gelmiş... (Seval Deniz Karahaliloğlu) - 12/4/2006
  • BAHAR NOKTASI (Begüm Kaya) - 12/4/2006
  • KOZALAR - İBBŞT (Enis Bulca) - 12/4/2006
  • Bir Aşk İtirafı : Uzun Bir Hecedir Aşk (İhsan Ata) - 12/4/2006
  • Çılgın Dünya (Burçak Çöllü) - 1/3/2007
  • SOKAKTA ÜBÜ (Rafet Aslan) - 12/4/2006
  • İnsanlarım - Dostlar Tiyatrosu (Huriye Kurçenli) - 12/4/2006
  • ÖZKIYIM - Bizim Tiyatro (İsmail Can Törtop) - 12/4/2006
  • KAÇ BABA KAÇ - Sadri Alışık Tiyatrosu (İsmail Can Törtop) - 12/24/2006
  • 2 ODA 1 SİNAN - Tiyatro Kare (İsmail Can Törtop) - 12/4/2006
  • BEN ANADOLU - İBB Şehir Tiyatroları (Burçak Çöllü) - 12/4/2006
  • Yedi Kadın (İhsan Ata) - 12/4/2006
  • Bizi bize anlatan oyun: "OCAK" (Fatma Babuşçu) - 12/4/2006
  • Şehir Tiyatroları Ticketturk'e Teslim mi Edildi? (Ertuğrul Timur) - 12/4/2006


  • Tiyatro Kursu Başlıyor!
    1 Mayıs'tan itibaren her ÇARŞAMBA Kadıköy'de!
    Çalışanlara yönelik hobi sınıfı!



    Duyuru Panosu!



    Son Eklenen Tiyatro Oyunları

         Güncel Yazılar

    Yazar olmak ister misiniz?
    Yazar olarak tiyatrodunyasi.com ailesine katılmak, yazılarınızı yüzbinlerce tiyatroseverle paylaşmak isterseniz tiyatrodunyasi@tiyatrodunyasi.com adresine mail gönderebilirsiniz...

    Mail Listemize Üye Olun

         Güncel Haberler
    Tiyatro Maydanoz, Nazım’ın Kadınları ile Sahnede
    Tekin Deniz: Dümbüllü kavuğunu kimseye devretmedi

    Tiyatro Dünyası'nı takip Edin
     
     |  ..