| Tiyatro Kursu | Şirket Tiyatrosu | | ||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||
|
||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||
| Ana Sayfa | Hakkımızda | Yazılar | Haberler | Yazarlar | Tiyatro Oyunları | Tiyatro Grupları | Sanatçılar | Kaynak | Duyuru Panosu | | ||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||
Bir Aşk İtirafı : Uzun Bir Hecedir Aşk İhsan Ata İzmir Devlet Tiyatrosundan aşk'ın tarifi. Oyun yıllar önce birbirilerine aşık olan, ama bazı nedenler yüzünden (zira oyunda nedenler anlatılmıyor.) küllenmiş bir aşka, yıllar sonra yapılan hesaplaşmanın öyküsü. Öyle ki, düğün günü kararlaştırılmışken,adamın kadını terk ettiği o günden sonra, aradan geçen yılların vicdan azabına dönüşmesi ve içinde kalan özlemlerini,hayallerine tanıklık ediyor bizi. Kaç yıl geçerse geçsin,aşkın zamana yenilmediğini gösteren,Hidayet Sayın'ın zekice yazılmış,basit cümlelerden oluşmayan süper bir metni! İzlerken herkesin geçmişiyle yüzleştirdiği, belki de söylemek isteyip de söyleyemediğimiz,aradan yıllar geçse de bir türlü içimizden atamadığımız, aşkın ızdırabına sözcülük ediyor. Aslında bizi kendimizle yüzleştiriyor.Ne olursa olsun aşkını haykırmak için bir gün kadının kapısı çalınır... Oyunun hemen başında oğlundan telefon bekleyen suna (Serpil Aktaş) dergiyi kurcalıyor. Sanki zaman geçirmek için değil de aradığı bir şey varmış gibi davranması,acaba oğlunun telefonuna ulaşamadığı için gelen bir tedirginlik mi diye düşünüyorum. İşin tuhafı nerede olduğunu bilen suna kapı çalınca ''oğlum olabilir'' demesi çok tuhafıma gitti. Zira oyunun ilerleyen vakitlerinde,oğlundan gelen telefonla ''yetiştin mi'' demesi de buna açıklık getiriyor. Yalnız kapıda karşılaştığı kişi, yıllar önce terk ettiği Oğuz(Doğan Yağcı) olmasına rağmen, gösterdiği tepki sanki her zaman gelen alt komşusuymuş gibi davranması ,oyunu gittikçe tuhaf kılmaya başladı. Haliyle oyunun inandırıcılığı da erimeye başladı. Ne bir heyecan,ne biri şaşkınlıktan eser yoktu. Yıllar sonra karşısında görmüş olduğu adama karşı yinede son derece uygar,çağdaş bir şekilde misafir etmesini biliyor. Kullanılan cümleler ve tonlamalar muhteşem! Sahne trafiği yerleri yerinde. Yılların ustaları sahneye çok hakim. Yalnız zaman zaman ''biyomekanik'' oyunculuk göstermelerine de bir anlam veremiyorum. Duygu trafiği bayan oyuncu tarafından gerçekliğini kaybeder duruma geliyor. Oyunun en başında bir misafirperver olarak görünen kadın,ev sahibesi rolünde,sadece gelen misafiri ağırlamayı yerine getirmek istese de, misafir yıllar önce beklediği birisi olduğundan, ilerleyen dakikalarda oda oyunun bir parçası haline gelir.Umursamaz davranırken yavaş yavaş en hararetli tartışmalara içinde buluyor kendini. Kadın geçmişiyle yüzleştiği için hep tedirgin.Ama suçlu olan adamın tedirginliğinin daha baskın olması gerektiğini düşünüyorum. Oysa adam daha bir rahat! Çünkü yıllar önce kaçıp gitmenin hesabını verecek olan adam! İkisinin de başından birer evlilik geçmiş,bir çok şey yaşanmış olgun iki insanın, fikir çatışmasıyla karşı karşıya bırakıyor seyirciyi.Eski parlamenter oğuz beyin direk konuya girmesi de bana pek inandırıcı gelmiyor. Kısa ama sade olması gereken bu oyunda sözler tam yerine otursa da, başlangıç için biraz daha seyirciyi meraklandırması daha hoş olabilirdi. Bu oyun sözlerle biraz daha harmanlanarak seyirciye meraklı dakikalar geçirilebilirdi. O zaman sözler daha bir vurucu,ve anlamı daha bir ağırlık kazanırdı. Adam ve kadının ses tonu kulağı tırmalamayan nitelikte hoş geliyor.Adam suçlu ama inançlı! Kadın umursamaz ama tedirgin! Adam duygularını çok iyi yansıtıyor. Özellikle oyunda geçmiş yıllarına yapılan küçük yolculuklarda,ışığın reosta olup hafif slow müzikle harmanlaması muhteşem! Tabi Oğuz beyin çocuksu davranışlarını da unutmamak lazım. İnsanı sanki geçmişinde iz bırakan bir zamana götürüyor! Adamın büyük çırpınışa rağmen kadının ona yardımcı olmayıp, umursamaz olmasına sinirlenen adam kapıyı çekip gider. Tıpkı yıllar öncesinde yaptığı gibi. Bazı aksaklıklar var oyunda; adam viski ve ilerleyen dakikalar da kahve içer.Adam bunu söylemediği halde kadın yasaklar listesinde olduğunu nerden bilir? Bir gün önce izlediğim aynı oyunda adam bunu belirtmişti. Ertesi gün oynanan oyunda söylememesine rağmen kadının yasaklar listesinde olduğunu söylemesi hayli ilginç.''Biyomekanik'' oyunculuk değimli bu? Bazen replik alışverişlerinde de aksaklıklar yaşanmıyor değil. Birbirilerinin repliklerini kesmesi,yutmaları,şaşırıp baştan almaları da not olarak aldıklarım arasında. Diğer taraftan bayan oyuncunun oyunculuğu bazı zamanlar pek inandırıcı gelmedi. Mizansenleri,duygu oyunculuğu,yüz ifadeleriyle yaptıkları oyunculuğuyla çelişkisi oyunu hep dinlendirdi. Zira oğluyla telefonda konuşurken söylediği repliklerle sergilediği oyunculuk hep çelişiyordu. Yalnız hakkını yememek gereken bir nokta var ki,adama karşı hep dalga geçiyor izlenimi vermesi yerli yerinde. Adam bunu her ne kadar dile getirdiğinde kadın bunu kabul etmese de. Adamın sahnede tek başına kaldığı zaman oyunculuğu ve rahatlığı harika! Seyirciyle iyi anlaşıyor. Yıllar önce bitmiş sanılan bir aşkın yıllar sonra yapılan muhakemesinde tahmin edebileceğiniz gibi oyun çok neşeli geçmese de,adam bu sahnede rolün hakkını verip,seyirciyi neşelendirmesini biliyor. İşin en tuhaf yanı ise oyunda en çok beklediğim, ama oyun sonuna kadar hiç kullanılmayan '' seni seviyorum'' cümlesi oldu. Zira oyunun sonuna kadar hep kendini savunmaya çalışan adam, sonunda kabul edilmeyeceğini anlayınca, gitmeye kalkıştığında bu sefer kadın razı olmuyor. Gönül kaçanı kovalar hesabı! Böylece yıllar sonra açıklanmamış,söylenmemiş,yaşanmamış her ne varsa çok geç olsa da hak ettiği yerini buluyor. SAHNE ARKASI ESTETİĞİ! Hiç şüphesiz birkaç aksaklığa rağmen bu oyunu çok beğendim. Dramaturg'da karşımıza çıkan Haluk ışıkla beraber,bazı yanlışlıklar düzeltilirse oyunun daha harika geçeceği kanısındayım. Oyunun dramaturgisi iyi ama, sahnelemede hatalar var.Rejinin bu anlamda daha fazla dikkat etmesi,aksaklıkları bir an önce gidermesi gerekiyor. Ama yinede Yönetmen ; Alptekin Ertürk oyunun genel şemasında başarılı bir iş çıkarıyor. Bir ev dekoru ama inanılmaz estetik! Yeşillere boyanmış duvarların çizgilerinin beyaz oluşu renklerin harika buluşması olarak tanımlıyorum. Özellikle yeşil renk seçimleri çok çağdaşımsı!Gözü hiç yormayan bu dekorda ;Sol önde tekli koltuk,hemen yanında bir kuş kafesi, muhteşem bir perdeyle çevrili büyük bir pencere, duvarlardaki tablolar en ön ortada, halı seçimi muhteşem! En arkada bir bar ve raflarında içki şişeleri, sandalyeler, adamın yıllar önce hediye ettiği ayı oyuncağı güzel bir ayrıntı. En sağda üçlü koltuk, masa, cd çalar ve en arkada merdivenli dış kapı yanında askılık,hemen önünde kitaplık,kasetler ve fotoğraf albümleri, diğer yanda içi görünmeyen mutfak! Bu dekor anlayışıyla; Şuar Şeylan ayakta alkışlanmayı fazlasıyla hak ediyor.Ama o pencere arkasındaki karartılar ve sufle verişler gözden kaçmıyor(!) Giysi tasarımında; Kostüm hiç değişmese de renk seçimleri ve uyumlar başarılı. Öncelikle kahverengi takım elbise adamın yaşına tam oturmuş. Mizanseni ve duygu oyunculuğuna da yardımcı olduğuna inanıyorum. Bayanın kıyafeti olarak seçilen yeşil bluz ve siyah pantolon ve ayakkabı seçimi hakeza çok uyumlu.Çok çağdaş ve yüz ifadelerini ortaya çıkaracak nitelikte.. Yıldız İpekoğlu üzerine düşen görevi layığıyla yerine getiriyor. Özellikle oyunda geçmişin o güzel anılarına giderken ışığın hafi kısılarak reosta verilmesi,buna slow müziğin eklenerek muhteşem bir ambiyans yaratılması, ışığın güzelliğini ve duygusunu ortaya çıkarıyor. Oyunun duygusal sahnelerinde oldukça yardımcı oluyor. Genel kapanma ışıkları dışında sadece iki yerde girmesine rağmen Kemal Gürgün işini oldukça ciddiye aldığı bir gerçek. Artık devlet tiyatrolarının afişleri ve broşürlerin de müzik tasarımcısının yazılmamasını anlamış değilim. Bir çok oyunda oyuna hayat veren bu çalışmayı hiçe sayılması, hiçte ince olmayan bir davranış olarak görüyorum. Bu oyunda özellikle reosta ışıklarla beraber verilen müzik insanı oldukça duygulandırdı. Oyunda kullanılan Mozart müziği eşsiz bir çalışma ürünü. Oyunda kullanılan müziklerde oyunu anlatır gibi özenle seçilmiş müziklerdi. Afişlerde ve broşürlerde yazmadığı için ismini bilmediğim bu ustayı da tebrik ediyorum. Günün birinde hiç beklemediğiniz bir anda, küllenmiş bir aşkın kahramanı yıllar sonra elinde bir çiçekle kapınızı çalsaydı ne yapardınız? Kendinizle yüzleşmeye hazır mısınız? İyi seyirler... İhsan ATA Yazarın Tüm Yazıları Paylaş Tweet aysun - ( 2/28/2009 ) çok güzel olmuş sevim - ( 9/29/2007 ) izlidim bu tiyatroyu çokk güzeldi baya hoşuma gitmişti =) - ( 12/17/2009 ) süper |
Tiyatro Kursu Başlıyor! 3 Ekim'den itibaren her PERŞEMBE Kadıköy'de! Çalışanlara yönelik hobi sınıfı! Duyuru Panosu!
Son Eklenen Tiyatro Oyunları
Güncel Yazılar
Yazar olmak ister misiniz? Yazar olarak tiyatrodunyasi.com ailesine katılmak, yazılarınızı yüzbinlerce tiyatroseverle paylaşmak isterseniz tiyatrodunyasi@tiyatrodunyasi.com adresine mail gönderebilirsiniz...
Güncel Haberler
Tiyatro Dünyası'nı takip Edin | .. |
|||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||
|