| Tiyatro Kursu | Şirket Tiyatrosu | | ||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||
|
||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||
| Ana Sayfa | Hakkımızda | Yazılar | Haberler | Yazarlar | Tiyatro Oyunları | Tiyatro Grupları | Sanatçılar | Kaynak | Duyuru Panosu | | ||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||
Sahibinin Sesinden Eski Bir Plak Meliha Akay Onuncu yılını kutlamanın haklı sevincini yaşayan, üretmeyi sürdüren Kabare Dev Aynası tiyatrosunun sahnelemekte olduğu oyun Haldun Taner anısına atfedilmiş. Oyunu izlerken düşle gerçek arasında bir yerde öylece kalakaldım! Neden mi?Yaklaşık bir ay kadar önce Woody Allen imzalı Paris’te Gece Yarısı adlı filmi izledikten sonra uzun süre yörüngesinden çıkamamış, kendi kültürümüzde bunun bir uyarlaması yapılsa hangi yüzyıla gidilir, kimler yer alır, hangi edebiyat ustaları geçmişten uçarak gelir de karşımıza dikiliverirdi diye evirip çevirmiştim kafamda. Ne sinemacıydım, ne tiyatrocu! Ta ki; Kabare Dev Aynası’nın yeni oyunu Şakayla Söyler Haldun Taner’i izleyinceye kadar sürdü bu arayışım. Filmde nasıl ki Woody Allen büyük bir ustalıkla Ernest Hemingway’i, Scott Fitzgerald’ı, Salvador Dali’yi geçmişten alıp gece yarısı filmin yazar adayı kahramanı ile buluşturmuşsa; oyunu yöneten ve oynayan Ali Erdoğan da ekibi ile birlikte Samuel Beckett’i, Freud’u Haldun Taner’le aynı sahnede buluşturmayı başarmıştı. Oyunun yazarı Haldun Taner usta olsa da, metindeki kişilikleri ete kemiğe büründüren, ona ruh verip seyircinin karşısına çıkaran elbette Ali Erdoğan. Oyunu izlediğim sürece ilgimi çeken noktalardan biri de; hiciv ve mizahın içinde zaman zaman kullanılan argoya rağmen oyun boyunca duru bir söylemin kendini hissettirebilmesiydi. Ayrıca da biçem farklılıklarına karşın geçişlerdeki akışkanlıktı. Haldun Taner’in yaşadığı dönemde özgün bir tiyatro biçemi, dili ve ulusal bir kimlik kazandırma çabaları, girişimleri yeni tiyatronun yol gösterici kandili olsa gerek. Günümüzün zorlu koşullarına rağmen yeni tiyatronun bu temeli güçlendirmek ve geliştirmek için kat edilen yol tiyatro severler için sevindirici olduğu kadar; daha fazlasını bekleyenler için de düşündürücü. Vatan Kurtaran Şaban ve Gözlerimi Kaparım Vazifemi Yaparım adlı oyunları damıtarak seçtiği bölümlerden kolaj tekniğini kullanarak kurgulayan Kabare Dev Aynası yönetmeni, seçtiği müzikle, oyunun ana hatlarını vurgulayan ışık düzeni ile sade ama güçlü bir gösteri sunuyor. İsmail Can Törtop, Ümmühan Kıldiş, Sibel Erkan, Cihan Bektaş, Merdan Kardan ve adını yazamadığım öteki emekçiler taşıdıkları sorumluluğun ayrımında ve bu nedenden ötürü de oldukça heyecanlı. Cumhuriyet’le birlikte hem rönesansı hem aydınlanmayı bir arada yaşamak durumunda olan ama o bilinç oluşmadığı için çoğu yerde tökezleyen toplumun paradoksları, bireyin varlığını toplum içinde koruyabilmek için çekincesiz başvurduğu riyakarlıklar, ikiyüzlülükler baştan sona vurgulanıyor. Fakat tecavüze uğrayan genç kızın dramında bu iki yüzlülük doruğa ulaşıyor! Oyun içinde oyun gibi kurgulanmış Samuel Beckett’in Godo’yu Beklerken’den bir kesit var ki; o dönemin ( bugün bile!) sosyo kültürel durumunun en çıplak yansıması! Evliya Çelebi ve Goethe’nin karşılaştırılması, IV.Murat döneminden günümüze yapılan göndermeler unutulmazlar arasında. Oyun boyunca; seyircinin nereden baktığına göre değişen bir ‘ tepki’ var! Bazıları kahkahalarla gülerken bazısı gözleri dolarak çuvaldızın canını ne kadar yaktığını ölçümlemeye çalışıyor önce. Gülmek yerine de alkışla dahil oluyor oyuna! Sahnenin küçük olmasına karşın, oyun metninin görsel tercümesi olarak seçilen dekor biçimi ile bu aşılmaya çalışılmış elbette. Farklı oyunlarda izlediğim sahne dekorlarını düşünüp, gösterişli, hareketli öğelerin yerini almak üzere olan minimalist tercihin nedenlerini bulmaya çalıştım. Fakat bu sahne tasarımlarının birbirine paralel gidip gitmeyeceğini sanırım zaman ve eğilimler gösterecek. Yazımın başında sözünü ettiğim zaman yolculuğunun yanı sıra oyunun finalinde tanık olduğum bir an’a değinerek bitirmek isterim. Sahne – salon arasındaki iletişimde aksayan bir yan olmadığı gibi, oyunun finalinde bu etkinin efsuna dönüştüğü bir gerçek. Freud ve hastası ile arasında geçen konuşmanın sonunda üzerindeki deli gömleği ile muayene masasına oturan hastanın; Vicdani’yi oynayan Ali Erdoğan’ın sahibinin sesinden arınıp kendi sesiyle konuşmaya başladığı anda, aşkınlık hali ile ve tulüatça bir söylemle seyirciyi avucunun içine aldığı anda; üzerine odaklanan ışığın bir an, sadece bir an için güçlenip yayıldığını gördüm. Gülümsedim gizil bir sevinçle. Göğün kaçıncı katında olduğunu bilmediğimiz bir sahneden, oyunların sahibinin yer yüzündeki sahneye selâm çaktığını düşündüm. Dikkatli seyircilerin de buna tanıklık ettiğini düşünüyorum. Etmek isteyenlerin bilgisine… Meliha Akay Paylaş Tweet |
Tiyatro Kursu Başlıyor! 3 Ekim'den itibaren her PERŞEMBE Kadıköy'de! Çalışanlara yönelik hobi sınıfı! Duyuru Panosu!
Son Eklenen Tiyatro Oyunları
Güncel Yazılar
Yazar olmak ister misiniz? Yazar olarak tiyatrodunyasi.com ailesine katılmak, yazılarınızı yüzbinlerce tiyatroseverle paylaşmak isterseniz tiyatrodunyasi@tiyatrodunyasi.com adresine mail gönderebilirsiniz...
Güncel Haberler
Tiyatro Dünyası'nı takip Edin | .. |
|||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||
|