| Tiyatro Kursu | Şirket Tiyatrosu | | ||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||
|
||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||
| Ana Sayfa | Hakkımızda | Yazılar | Haberler | Yazarlar | Tiyatro Oyunları | Tiyatro Grupları | Sanatçılar | Kaynak | Duyuru Panosu | | ||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||
Can Doğan'dan Feridun Çetinkaya'ya Cevap Yazısı Can Doğan Sevgili www.tiyatrodunyasi.com okuyucularının affına sığınarak zorunlu bir açıklama… 4 Ocak 2009 tarihli ve Feridun Çetinkaya imzalı bir yazıda adım geçtiği için cevap hakkı kullanmak açısından bu yazıyı www.tiyatrodunyasi.com okurlarıyla da paylaşmayı doğru buldum. Öncelikle yazının sahibi Feridun Çetinkaya’yı tanımıyorum. Bunun doğal sonucu olarak o da beni tanımıyor. Ancak benim adımı içinde “İktidar yalakalığı, eş dost, ahbap çavuş dayanışması gereği, hakikati, gerçeği, görmekten kaçınanlar, işine gelmeyen hakikati görmek istemeyenler her devirde çıkabiliyor.” gibi bir cümlenin ardından benim adımı adeta bir takdimci gibi haykırıyor: İşte, İBŞT sanatçısı Can Doğan! Rica ederim sayıyla kendinize geliniz. Hele ki beni “utanmaz” ve “sıkılmaz” biri olarak niteleme hak ve yetkisini nereden buluyorsunuz? 58 kelimeden oluşan koskoca bir paragraftan “şehadet” lafını cımbızlayarak bunun üzerine bir yazı inşa etmek dramatik yazarlık tahsilini on yıl önce tamamlamış birine hiç yakışmıyor. Bendinizin 58 kelimelik paragrafı aşağıdaki gibidir… “Bu noktada Orhan Alkaya'nın avukatlığını, hatta tetikçiliğini yaptığım düşünülebilir… Düşünmeye karşı olmadığım için bu duyguya da saygı duyarım… Lâkin bildiğim bir şey varsa, insan olarak elbette zaafları olması muhtemel Orhan Alkaya'nın dosdoğru bir adam olduğuna şehadet edebileceğimdir… Çünkü başka türlüsünü becerecek yeteneklere sahip değildir. Olsaydı Hülya Karakaş Hanımefendi'yi karşısına alıp açıkoturum yapar "Komedi Dükkanı" programına bir alternatif yaratırdı.” Şimdi bu noktada “komedi dükkanı” programına nasıl bir alternatif yaratılabileceğine bir örnek vermek istiyorum… Tutun ki Orkan Alkaya, Hülya Karakaş’ın duello teklifini kabul etmiş olsun, hatta bu duelloyu yönetme işini de Uğur Dündar üstlenmiş olsun… Bütün tiyatro erbabı da duellonun tanığı olarak orada hazır bulunsun… Söz sırası da doğal olarak once Hülya Karakaş’a verilsin ve Hülya Karakaş da konuşmaya başlasın… HÜLYA KARAKAŞ - Olur da “Küçük Kemal Çocuk tiyatrosu” adı altında bir tiyatro açmayı düşünüyorsanız derhal vazgeçin derim size çünkü bu size yakışan bir şey değildir bir,ikincisi bu isim “büyük önder” e hakarettir,üçüncüsü de çocukları Mustafa Kemal Atatürk’ten soğutacaksınız. Kimsenin arkasına sığınmadan kendi doğrularınızı söylemeye başlasanız daha iyi değil mi? http://www.tiyatrodunyasi.com/makaledetay.asp?makaleno=817 Tam da bu noktada Uğur Dündar başta olmak üzere salonda bulunan herkes kahkahalarla gülmeye başlayacağı için duellonun devamı gelemez… Böyle bir laf eden kişinin ondan sonra söyleyecekleri suret-i katiyede ciddiye alınmaz, olay televizyonda yayınlanıyorsa bu kahkaha krizi yayının ulaştığı her yerde ciddi sıkıntı yaratırdı… İronik, değil mi… Tiyatroya dair ne varsa bilen, sorgulayan birinin, “Küçük Kemal” deyince akla ne gelmesi gerektiğini bilmemesi ironik… Hele ki bu cehaleti bir de işin içine Mustafa Kemal’i karıştırma münasebetsizliği yapmak ve “Kimsenin arkasına sığınmadan” diye bizzat aynı şeyin arkasına sığınmak benim aklımın alacağı bir şey değil… Polemiğin bir tarafı olmaması açısından adı bende saklı bir abimiz Şehir Tiyatrosu’nun yazışma havuzunda bu mes’eleyi açıklamıştı… copy+paste yöntemiyle buraya aktarıyorum… El cevap: Bir insan yirmi küsur senedir çalıştığı kurumun tarihi hakkında az daha olsa bilgi sahibi olmalı derim ben. Doğru, Atatürk’ün adı Kemal. Ama bu her Kemal’in Atatürk olduğu anlamına gelmez. Çocuk Tiyatrosuna adı verilecek olan ‘Küçük Kemal’ (soyadı kanunundan sonra Kemal Küçük) tiyatromuzun genç yaşta ölen bir sanatçısı idi. Ufak tefek olduğundan bu lakabı almıştır. Çocuk Tiyatrosuyla ilişkisi ülkemizde ilk çocuk oyununu sahneye koymuş olmasıdır. Adının bir çocuk tiyatrosu sahnesine verilecek olması haklıdır, doğrudur. Bundan fasid manalar çıkarılması ise, ne diyeyim, en azından ayıptır. 1971 doğumlu olduğuna gore sana “kardeşim” diye hitabetmemde mahsur olmadığını düşünerek, Sevgili Kardeşim Feridun, dışarıdan nasıl görünüyor bilmiyorum ama Şehir Tiyatrosu büyükçe bir ailedir ve mes’elelerini öncelikle aile içinde çözmeye çalışır. Geçmişte sıklıkla toplantılar yapılırdı, şimdilerde de internet üzerinden bütün olup biteni tartıştığımız bir yazışma havuzumuz var… Bilgisayarı olup da bu yazışma havuzuna üye olmayan (bildiğim) bir tek Hülya Karakaş var… Orada yazılıp çizilenleri “Aaa, bilmiyorum, ben üye değilim ki.” deme lüksüne ve marifetine sahip yani… Canım kardeşim, sen beni tanımıyorsun, muhtemelen Orhan Alkaya’yı da tanımıyorsun. Ama “bir şekilde” Hülya Karakaş’ı tanıdığın izlenimini edindim. Ben adı geçen iki kişiyi de çok iyi tanıyorum, onlar da beni… Yani netice itibariyle bize’e yabancı olan senin “yalaka” kelimesini fütursuzca kullandığın yazın pek yakışıklı durmuyor ve hakettiğimi düşündüğüm özür gelmezse bu özrü muhtemelen yargı yoluyla istemek zorunda kalacağım. Lâkin adım madem ki bunca hakaretamiz kelimeyle birlikte anıldı madem, buna bir de “megoloman” eklenmesine hiç itiraz etmeden şu kadarını söyleyeyim. 1985 yılında katıldığım Şehir Tiyatrosu’nda bunca zaman zarfında görev yapan bütün Genel Sanat Yönetmenleri döneminde Şehir Tiyatrosu’nda oyun koyan “tek” rejisör olmak sıfatıyla bunun sadece “yakalıkla” mümkün olamayacağı aşikardır. Yasalar, yönetmelikler, polemikler, bir insanı rejisör yapmaz. Bir miktar da yetenek olması icabediyor bizim mesleğimizde… İnsanda yetenek varsa vardır, yoksa da yoktur. Yetenek yasal bir hak değil, yaradılıştan varolan bir şeyin çalışarak geliştirilmiş halidir. Yani bir gün küfrettiğine ertesi gün biat edip de “iş” yapan birilerinin hezeyanını ciddiye alacak bir şey yoktur. Ancak iktidara yakın durunca “iş” yapabileceğini çok iyi bilen birilerinin, oyuncağı elinden alınınca ciyaklamasında ciddiye alınacak pek bir şey yoktur … Rica ederim sevgili Feridun Kardeşim siz de bunu ciddiye almayın… Ciddiye alıyorsanız da o kişinin adını “google”a yazıp karşınıza çıkan ve içinde “Norveç” kelimesinin de geçtiği cümleleri iyi sorgulayın… Yoksa bendinize “yalaka” demeye cür’et ettiğiniz cümleleri iade etmek zorunda kalırım… Bir önceki yazımda yazdığım üzre eğer Hülya Karakaş Hanımefendi bir açıkoturumda karşıma çıkarsa “Küçük Kemal” mes’elesini soracağım öncelikle. O soruya cevap alabilirsen de konuşma devam edecek… Cevap alamazsam da muhtemelen (mesela) Orhan Alkaya’ya yalakalık yapmak gibi daha önemli bir işim olduğu için bulunduğum ortamı terkedeceğim… Tetikçisi ve yalakası olduğum Orhan Alkaya da belki aynı soruyla başlamak zorunda olacağını düşünerek karşı tarafın cehaletini yüzüne vurmak istememiştir… Can Doğan Yazarın Tüm Yazıları Paylaş Tweet |
Tiyatro Kursu Başlıyor! 3 Ekim'den itibaren her PERŞEMBE Kadıköy'de! Çalışanlara yönelik hobi sınıfı! Duyuru Panosu!
Son Eklenen Tiyatro Oyunları
Güncel Yazılar
Yazar olmak ister misiniz? Yazar olarak tiyatrodunyasi.com ailesine katılmak, yazılarınızı yüzbinlerce tiyatroseverle paylaşmak isterseniz tiyatrodunyasi@tiyatrodunyasi.com adresine mail gönderebilirsiniz...
Güncel Haberler
Tiyatro Dünyası'nı takip Edin | .. |
|||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||
|