| Tiyatro Kursu  | Şirket Tiyatrosu
Tiyatro Dünyası
Tiyatro Dünyası Bu Sahnede...
 
Ana Sayfa  |  Hakkımızda  |  Yazılar  |  Haberler  |  Yazarlar  |  Tiyatro Oyunları  |  Tiyatro Grupları  |  Sanatçılar  |  Kaynak  |  Duyuru Panosu  |
Tiyatronun Kuru Fasulye ile Bağlantısı
Nihat Keleş




Dönem itibariyle anlık heyecanların, yanımızı yöremizi kuşattığı son günlerde bir ses yükseliyor; KURU FASULYE…

Bazen bedbaht, soluk, utangaç, bazen ise yırtık, şehvetli, karizmatik öğeler barındıran bu söz, çoğu zaman duymazdan geliniyor. Sözün sahibinden çok kendisi önem taşıyor. Peki, “Kuru Fasulyenin sanatla ne alakası var?” Demeyin! Sanatın tam içine, geniş ve hacimli bir şekilde nasıl olup da yayıldığını sizlerle paylaşacağım.
1839 Tanzimat fermanıyla, Batı tiyatrosunun Türk kültürüne aktarımı başlamış ve fermanın ilkeleri gereği, Türk Tiyatrosu bu yönelişten hem kar hem zarar etmiştir. Yazılı metinlere geçilip, yabancı yazarların eserlerinin çevrilmesi ve uyarlanması kar iken, geleneksel Türk Tiyatrosunun çağdaşlaşamaması tabi ki zarar hanemize yazılmıştır. Durum bununla da sınırlı kalmamış ve 1860’da Gedik Paşa tiyatrosu inşa edilmiştir. Bu tiyatroyu kiralayan Güllü Agop, Sadrazam Ali Paşa’nın da desteğiyle Osmanlı Tiyatrosu adlı bir topluluk kurarak, Türk yazarlarına ve Türkçe oyunlara yönlendi. Ünlü oyuncumuz Ahmet Fehim bu tiyatrodan yetişenlerden sadece biridir. Osmanlı Tiyatrosu’nda Namık Kemal, Ahmet Mithat Efendi, Recaizade Mahmut Ekrem, Abdulhak Hamit gibi ünlü şair ve yazarların yapıtları, Ahmet Vefik Paşa’nın Usta işi Moliere uyarlamaları, özellikle ünlü Fransız melodramları, güldürü ve vodvillerinin çevrileri, kantolar, müzikli oyunlar ve operetler sahnelendi.

Peki, biz Avrupa’dan, özelliklede Fransa’dan bunları alırken onlar bizden neyi alıyorlardı? Tabi ki “Kuru Fasulye!” Sesleri duyuyorum; Hay de… Ne alaka… Aman be ağabey gibi… Millet uyanın söylediklerim masal değil, gerçek. Fransa da, rafine yaşam endüstrisi, Kral XIV. Louis ve Ekonomi Bakanı Colbert’in doğrudan müdahaleleri ile bir devlet politikası olarak gelişiyor. Yani adamlar “lüks ticari” amaçlı devlet politikası ile Fransa’yı şıklığın ve lüksün merkezi haline getiriyor. Pariste ünlü şık restoranlar açılıyor ve bunları dolduracak zengin bir sınıfta hızla gelişiyordu. Paris, kaynakların dediğine göre it uğursuz yatağı olmaktan çıkıp, geceleri sokağa çıkılabilir dünyadaki ilk şehir oluyor. Eee… Restoran olur da yemekler, pastalar, tatlılar, çörekler olmaz mı? Olur elbet. İşte bu kanayan yaralarına çok gecikmeden, François Pierre tarafından çıkarılan Fransız Şef(Le Cuisinier Français)adlı kitap tampon oluyor. Bizler “ Cif ve Mintaksı” mutfaktaki devrim sayarken, Fransızlar bu kitap sayesinde, yüzyıllar önce mutfak da ki devrimin kralını yapıyor. Yeni Fransız mutfağı, yemeyi alışkanlık ettikleri fok, deniz kaplumbağası ve balina gibi şeylere son veriyor. İyi de biz buna sevinmeli miyiz? Hayır? Neden? Çünkü Massialot adındaki yazarları, Burjuvalar için hazırladığı yemek kitabında, köylü yemeği dedikleri ve burun kıvırdıkları Kuru Fasulyenin tarifini veriyor. Böylece o şık restoranlar da salçayla kavrulmuş Kuru, tabak tabak yeniyor. Tabi atalarımız şok üstüne şok yaşıyor. Sen uğraş, didin, bul ve her göç ettiğin yere evladın gibi götür, biri çıkıp; “Ben icat ettim” desin. Olacak iş mi bu?

Avrupa, Kuru Fasulye aracılığıyla her ne kadar skoru eşitlemiş gözükse de, daha sonraları dengeler değişir. Birinci dünya harbinde çalık, çocuk, asker, dul, yetim demeden vurmuşuz Kuru Fasulyenin gözüne… Hatta Yakup Kadri Karaosmanoğlu’nun dediğine göre; Atatürk, öğle yemeğinde, bir iki dilim ekmek ve ayran eşliğinde “yağlı fasulye” dediği, etsiz Kuru Fasulye, pilav ikilisini çok severmiş. Toplumun bu sancılı süreçlerinde, Türk Tiyatrosu da yoluna aksamalara rağmen devam etmiş. Darülbedayi, ardından Devlet Konservatuarı, derken Devlet Tiyatrolarının kurulmasına doğru gidecek bu adımları, bu seferde İkinci dünya savaşı sekteye uğratmıştır.

1939 çıkan savaşa Türkiye her ne kadar katılmadıysa da ekonomik anlamda darboğaza girmiştir. Büyük kentlerde karaborsacılık, sermayenin belirli ellerde toplanmasını kolaylaştırmış ve bir kent burjuvazisi oluşturmuştur. Kırsalda ise genç nüfusun silâhaltına alınması, küçük ve orta boyuttaki çiftçinin üretimini düşürdü. Ve bizler yine Kuru Fasulyeye talim ettik.1970’lerin ortalarına gelindiğinde ise pek çok özel tiyatro kapanmış, yerini zamanla sinemanın cazibesi kaplamıştır.”Fakir edebiyatı” dediğimiz evre yükselişe, sanatın her kolunu kullanarak Kuru Fasulyenin soğanı tuzu, biberi gibi türemiştir. Yiğit muhtaç olmuş Kuru sağana… Usta Çek bir Kuru daha… Batsın bu dünya derken, farkında olmadan kafası karışık arabesk kuşağına koşulmuştur. Nitekim birkaç darbe atlatan devletimiz uzun uğraşlar sonucu; bir kısım öğrenmeye hevesli, birazı eskiden mimli, büyük bir kısmı ise dünyadan bihaber, genci, yaşlısı, okullusu, okulsuzuyla eski ferah düzeyine yaklaşan toplumu oluşturmaya başlar. Günümüze gelindiğinde ise toplum yapısı daha bir değişikliğe uğramıştır. Artık sanat izlenmek yerine, kitleleri peşinden sürükleyecek bir ekonomi aracı olurken(!) gerçekte, varil varil kaybettiği kanı toparlamakta aciz kalmıştır. Kuru fasulye ile de arası açılmış, o da bu pastada tarihin tekerrürüne takılarak, tekrar zengin sofralarını süslemeye başlamıştır. Yine de bizlere eski sıklığında olmasa da uğrayan, uğradığındaysa hafif tebessüm ile geleneksel bir hal bırakan Kuru, Sanata verdiğimiz önemle hala eş değer gidişatını inatla devam ettirmektedir.

Sanata ve Kuruya sevgi duyan herkese saygılarımla…

Nihat Keleş


Paylaş      
Yorumlar

Bu Oyun Hakkındaki Görüşlerinizi Paylaşın !

İsim
Mail  (Yayınlanmayacak)
Yorum
Güvenlik Kodu= 982
Lütfen bu kodu yandaki kutuya yazınız
 

    Son Eklenen Yazılar     En Çok Okunan Güncel Yazılar
27 MART… UMUDUNU ARAYAN BİR GÜN (Ahmet Yapar)
YOKLAMA LİSTESİ (Skeç)
    Tüm Tiyatro Yazıları

    Bu Tarihte Yayınlanan Diğer Yazılar
    Bu yazının yayınlandığı tarihte gündemdeki diğer yazılar aşağıda listelenmiştir...

  • Okday Korunan Söyleşisi (Savaş Aykılıç) - 1/6/2009
  • Doğru Yerde miyiz? (Arda Aydın) - 1/5/2009
  • Avrupa Tiyatro Sanatçıları Toplantısı (İlkay Sevgi) - 1/5/2009
  • Bugün Yeditepeli Aşk, Yarın... (Nedim Saban) - 1/4/2009
  • Hülya Karakaş'ın disipline verildiği Şehir Tiyatroları'nda despot zihniyeti -altın dönemini- yaşıyor (Feridun Çetinkaya) - 1/4/2009
  • 2008'in son saatlerindeki önlenemez düşüncelerim (Üstün Akmen) - 1/3/2009
  • Tanrı Şehir Tiyatrosu'nu 90'lı Yılların -Ruh-suzluğundan Korusun (Can Doğan) - 1/3/2009
  • Testosteron Üzerine Zorunlu Bir Açıklama (Melih Anık) - 1/1/2009
  • Hülya Karakaş'tan Orhan Alkaya'ya Açık Mektup (Hülya Karakaş) - 12/30/2008
  • Tiyatronun Kuru Fasulye ile Bağlantısı (Nihat Keleş) - 12/30/2008
  • Yanmak… Kül Olmaktır Sivas Ellerinde... (Yurdagül Yurtseven) - 12/29/2008
  • Marx’a susadığımız kadar Brecht’e de susamışız! (Cansu Fırıncı) - 12/29/2008
  • SÜRMANŞET: Her türlü eyleme hazır mısınız? (Rengin Uz) - 12/29/2008
  • Oyun Atölyesi - Testosteron: Soytarılar Panayırı (Melih Anık) - 12/28/2008
  • İBŞT'nde Hareketli Öykü (Okuma) Tiyatrosu: Yedi Tepeli Aşk (Üstün Akmen) - 12/27/2008
  • Sümerde Yeni Yıl (Akitu) Şenliği ve Tiyatronun Etimolojisi ve Hatta Sümerolojisi ! (Savaş Aykılıç) - 12/27/2008
  • Kanlı Nigar - Ankara Devlet Tiyatrosu (Ahmet Olcay) - 12/26/2008
  • -Aristosal Sunumla- Bertolt Brecht Gecesi (Kemal Oruç) - 12/25/2008
  • Testosteron – Oyun Atölyesi (İsmail Can Törtop) - 12/23/2008
  • Elim Sende ve Araf Ne Taraf (Üstün Akmen) - 12/23/2008
  • Onların diz boyu, bir çocuğun baş hizasıdır: Maskeliler (Üstün Akmen) - 12/23/2008
  • Tekrar Çal Sam; Başarılı Bir Ekip Çalışması (Rengin Uz) - 12/21/2008
  • Geleneksel'den Halk Tiyatrosu'na, tiyatromuz. (Adnan Tönel) - 12/20/2008
  • Yıldız Kenter'in Yıldız Kenter Bayramı'ndaki zaferi: Victoria (Üstün Akmen) - 12/19/2008
  • Deri Ceket – İstanbul Şehir Tiyatroları (İsmail Can Törtop) - 12/17/2008
  • Daha Nice Yıllara, Tiyatromuzun Onur Abidesi... Daha Nice Yıllara (Üstün Akmen) - 12/17/2008
  • Üniversite Tiyatrosu Kavramı ve Muğla Üniversitesi Tiyatro Topluluğu (Öznur Çetin) - 12/17/2008
  • Seyirciye Saygı (Engin Alkan) - 12/15/2008
  • Tiyatro Eleştirmenleri Birliği’nden Uyduruk Bir Eleştiri Seçkisi (Feridun Çetinkaya) - 12/15/2008
  • Yorumun Yorumu (Arda Aydın) - 12/15/2008
  • Meraklısı İçin Öyle Bir Hikaye Oyun Eleştirisi ve Naşit Özcan Röportajı (Selçuk Soğukçay) - 12/15/2008
  • Bana Benden Bahset - Evlilikte ufak tefek CİNAYETLER (Rengin Uz) - 12/14/2008
  • Orhan Alkaya, İBŞT'de gene bir ilke imza atmış: Canavar Sofrası (Üstün Akmen) - 12/14/2008
  • Canavar Sofrası - İstanbul Şehir Tiyatroları (Ayşe Müge Gerdan) - 12/14/2008
  • Gripli Tavuklar (Hüseyin Manto) - 12/14/2008
  • Zorunlu Hedefler - Ankara Devlet Tiyatroları (İhsan Ata) - 12/13/2008
  • Çınar Polis Karakolu (Mustafa Firuz Bozkurt) - 12/11/2008
  • Tiyatroadam'ın mutlaka izlemeniz gereken oyunu: Albay Kuş (Üstün Akmen) - 12/11/2008


  • Tiyatro Kursu Başlıyor!
    1 Mayıs'tan itibaren her ÇARŞAMBA Kadıköy'de!
    Çalışanlara yönelik hobi sınıfı!



    Duyuru Panosu!



    Son Eklenen Tiyatro Oyunları

         Güncel Yazılar

    Yazar olmak ister misiniz?
    Yazar olarak tiyatrodunyasi.com ailesine katılmak, yazılarınızı yüzbinlerce tiyatroseverle paylaşmak isterseniz tiyatrodunyasi@tiyatrodunyasi.com adresine mail gönderebilirsiniz...

    Mail Listemize Üye Olun

         Güncel Haberler
    Tiyatro Maydanoz, Nazım’ın Kadınları ile Sahnede
    Tekin Deniz: Dümbüllü kavuğunu kimseye devretmedi

    Tiyatro Dünyası'nı takip Edin
     
     |  ..