| Tiyatro Kursu | Şirket Tiyatrosu | | ||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||
|
||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||
| Ana Sayfa | Hakkımızda | Yazılar | Haberler | Yazarlar | Tiyatro Oyunları | Tiyatro Grupları | Sanatçılar | Kaynak | Duyuru Panosu | | ||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||
SÖYLE SEYİRCİ, NEREDESİN?… Şekip Taşpınar Evet, biliyorum, bu ay ki yazımı geciktirdim. Bunu isteyerek yapmadım. Öylesine yoğunum ki yapabileceğim bir şey yoktu. Yaşam'a da söyledim, ben bu ay çok doluyum, biraz geciktirebilirim diye. Peki, neler yaptım? Herkese inat aynı anda üç prova birden yaptım.- Bana inanmıyorsanız, yönetmenlerine sorun.- gerçi yönetmenlerden biri benim ama diğer iki oyunun oyuncusu, birinin de yönetmen yardımcısıyım. Üstelik bu da yetmezmiş gibi yeni bir oyunun daha provasına başladım bu günlerde. - yahu amma övdüm kendimi, sanki bu ülkenin tiyatrosunu bir ben yapıyorum.- Bir garabet var burada!!! Yahu ben salak mıyım? Böyle direkt konuya dalabileceğimi hiç düşünmemiştim. Zaten 16 kişi olan kadromuzda kendimi, keçinin olmadığı yerde diye anmalı mıyım? Hayır. Ben zaten bu işi yıllardır bu şekilde yürütüyorum. Çok sevdiğim arkadaşlarım tayin oldu diye bunu düşünmemeliyim. Ama yenisi gelmedi ve bu en büyük soru. Sanat yönetmeni son oyunun kadrosunu bağımsız kurabilirse dünyalar onun olacak. Ama kuramayacak. Yazının yayınlanacağı bu site elbetteki seyirciye bir şeyler vermelidir. Bizim günlük sorunlarımız onları bağlamaz. Siz hastaneye gittiğiniz zaman bugün canı neye sıkıldı diye doktora soruyor musunuz? Sormuyorsunuz. Gerçi çok kötü görünen ve gergin olan bir doktora ben bunu sormuştum, o da 2 gündür nöbet tuttuğunu söylemişti sinirle. Yani birileri durmuştu ve o çalışmıştı. Artık hastalarının kalbini kıracak düzeye gelmişti. Hatta ilgisizdi. Ben bu durumunun kimseyi bağlamayacağını, işini eksiksiz yapması gerektiğini söyleyince utandı ama çok yorgundu. Yorgunluğu daha ağır bastı. İşte size devlet doktoru. Özverili, çalışkan ama etrafında çalışmayan birkaç kendini bilmezin açıklarını kapatıyor. Ama mangalda da kül bırakılmıyor!!! Cumhuriyet kurumları üstünde ki saldırı dile getiriliyor, Orhan Pamuk vatan haini ilan ediliyor, sonra bir bakıyorsunuz Orhan Pamuk birden kahraman haline geliveriyor, -nobeli sağolsun- bir daha ki seçimlerde o gelemez bu koalisyon kurar deniyor ama iş yapılmıyor. Bana dokunmayın, yılan isterse bin yaşasın diye düşünülüyor. Ama bu durumu birileri görüyor. Seyirci sizleri soruyor. Hepinizi olmasa bile soruyor. Çünkü sizleri özverili, çalışkan biliyorlar. Yaşattığınız travmanın farkında değiller. Hala iyi niyetliler. Sevgili seyirci, Özlediğin oyuncuyu nerede diye sormaya ne dersin? Niye oynamıyor deme hakkın var. Neden sormuyorsun? Yoksa bu kadar mı ilgisizsin? Yoksa artık hiçbir şey umurunda değil mi? Tiyatro da neymiş canım, artık televizyon mu var diyorsun? Ne o, yoksa ölüyor musun? Ben de senin yüreğini, ruhunu doyurmak için çabalıyorum. İşlerin en iyisini yapmaya çalışıyorum. Dün bir söyleşiye gittiğim lisede genç bir arkadaşım "önüme iki bilet koyun, biri sinema biri tiyatro, ben sinemayı tercih ederim" dedi. Neden soruma ise "çünkü orada aksiyon var, şiddet var, her şey çok hızlı, o yüzden" dedi. "tiyatro daha orta yaşlı insanların gitmesi gereken bir yer" dedi. Ve ben dondum kaldım. Kaldı ki okullarında çok iyi eğitim gören, sık sık sanatsal faaliyetler içinde bulunan bir okulun öğrencisi bu. Dedim ki, sinemada sanat, tiyatro da ama bunları birbiriyle karşılaştırmak ak ile kara kadar yanlış. Müzikle resmi nasıl karşılaştıramazsan, bunları da karşılaştıramazsın. Hepsinin yeri ayrı. Sadece tercih sebebini belirleyebilirsin. Ama kendi kendime de düşündüm sonradan. Bir haklılık payı var mı diye. Acaba biz biraz geri mi kaldık? Ne dersin seyirci? Yoksa sizler değilde bizler mi öldük? Yoksa artık show zamanı mı geldi? Bu soruları kendime sorduğumda yine de ikisinin de yeri ayrı diyorum. Geçenlerde Ankara Devlet Tiyatrosu turneye geldi Adana'ya. "ağaçlar ayakta ölür" adlı oyunu oynadılar. Klasik bir anlayışla sergiledikleri oyunu seyirci hala sormakta. Bu işte bir acaiplik var. Söyle seyirci, ne istiyorsun? Işıklarla, lazerle, hologramla hazırlanmış, oyuncuları yutmuş bir teknoloji mi, yoksa tadında, dozunda, çağın gereklerini göz ardı etmeden yapılan tiyatroyu mu? Söyle seyirci, orada mısın? * Şu an da en sevdiğim söz, "yanılgısı var ama yalanı yok" Güngör Dilmen'in "DELİ DUMRUL" oyunundan. Paylaşmak istedim. * Kişiselleştirilen hiçbir iş başarıya ulaşmaz. Yanılıyor muyum? * "Tiyatroda her gece anlayan bir kişi var diye oynadım, yoksa ben varım dedim". Macide Tanır Şekip Taşpınar Tiyatronline.com Paylaş Tweet |
Tiyatro Kursu Başlıyor! 3 Ekim'den itibaren her PERŞEMBE Kadıköy'de! Çalışanlara yönelik hobi sınıfı! Duyuru Panosu!
Son Eklenen Tiyatro Oyunları
Güncel Yazılar
Yazar olmak ister misiniz? Yazar olarak tiyatrodunyasi.com ailesine katılmak, yazılarınızı yüzbinlerce tiyatroseverle paylaşmak isterseniz tiyatrodunyasi@tiyatrodunyasi.com adresine mail gönderebilirsiniz...
Güncel Haberler
Tiyatro Dünyası'nı takip Edin | .. |
|||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||
|