| Tiyatro Kursu  | Şirket Tiyatrosu
Tiyatro Dünyası
Tiyatro Dünyası Bu Sahnede...
 
Ana Sayfa  |  Hakkımızda  |  Yazılar  |  Haberler  |  Yazarlar  |  Tiyatro Oyunları  |  Tiyatro Grupları  |  Sanatçılar  |  Kaynak  |  Duyuru Panosu  |
Keşanlı'nın ekrandaki imkansızlığı (1/24/2012)


Aslı "müzikli masal" olan 'Keşanlı Ali Destanı' öyküsünün sosyolojisi azaldıkça sığ ve sahicilik hissinden uzak sıradan bir hikâye gibi algılanmaya başlıyor

Eğer Haldun Taner’den, Bertolt Brecht’in epik tiyatro anlayışından biraz haberdarsanız, ‘Keşanlı Ali Destanı’nın anaakım medyada sıkça karşılaştığımız cinsinden bir diziye dönüşemeyeceğini de anlardınız. Hele bir de diziyi Çağan Irmak gibi, izleyicisini dram dünyasına kolayca sokabilen, hikayenin bir parçasıymış gibi hissettiren bir yönetmene teslim ederseniz, Taner’in amaçladığı, Keşanlı Ali “masalı” imkansız bir anlatıya dönüşür, beyhude bir heves kalır. Zaten hikaye, olayın geçtiği Sineklidağ’ın bir metafordan öte olmadığını anlatan “Sineklidağdır burası / şehre tepeden bakar / ama şehir uzakta / masallardaki kadar” şarkısıyla başlar. Keşanlı, farklı yörelerden şehre göç edenlerin yaşadığı bir gecekondu mahallesi olan Sineklidağ’da annesiyle beraber yaşayan, iyi kalpli, kendi halinde, yavuklusuyla evlenmek için başlık parası biriktiren biri olarak resmedilir. Bu safdil insan, şartlar zorlayınca kişilik değiştirmek, “destansı” bir kişiliğe bürünmek zorunda kalır. Asıl hikaye edilmek istenen ise, şehrin yeni insanları (göçerler) ve semtleridir (gecekondu bölgeleri). Taner, Brecht’in epik anlayışından esinlenerek yazdığı bu “masalda” oyuncuları da farklı bir şekilde kullanır, sıkı bir dramatik kurgu yerine, mesafeli bir oyunculukla izleyici bu tarihsel dönüşümle karşı karşıya bırakılır. İzleyiciyi hikayenin dramatik akışından koparan bu anlayışı desteklemek için “sahneler” birbirine sıkıca bağlanmaz, araya şarkılar konarak “gevşetilir”. İzleyiciye, izlediğinin bir oyun olduğunu hatırlatan jestler yapılarak, sahneler birbirinden “kopartılır”. Bu “yabancılaştırma” teknikleriyle asıl hikaye öne çıkarıldığı gibi, oyunculara aynı olay farklı farklı anlattırılarak, bir sosyal olgunun katmanları derinleştirilerek görünür kılınır. Epik bir anlatıda oyuncunun yapması gereken, izleyiciyi hikayeye kaptırıp kendisiyle empati kurmasını önlemek, canlandırdığı kahramanın herhangi biri olabileceğini sürekli olarak hatırlatmaktır. Özetlersek, bu sahneleme anlayışının temel derdi, bir insanlık durumunu ya da sosyal bir olguyu masalsı bir hikaye etme biçimiyle izleyicinin kafasında tartıştırmaktır. Dizilerdeki gibi, olay örgüsününü sıkıca bağlandığı, oyuncuların inandırıcı bir üslûpla karakterleri canlandırdıkları dramatik öykülemenin tam zıddı bir anlayıştır.

İnandırıcılık kayboluyor
Brecht’in tiyatro anlayışını kabaca da olsa anlatmamın nedeni, dizi izleyicisinin alıştığı anlatı teknikleriyle farklarını göstermek ve Keşanlı’dan bir dizi çıkarmanın imkansızlığını vurgulamak. Dizide de işler pek iyi gitmiyor zaten, ne yeterince epikleşebiliyor, ne de dramatik bir yapıya dönüşüyor. Yeteneğinden kimsenin kuşkusu olmayan Nejat İşler klasik oyunculuğa asıldıkça, yani canlandırdığı karaktere dramatik bir derinlik verdikçe hikayenin masalsı tarafı yok oluyor, anlatının gevşek kurgusu iyice belirginleşiyor. İsmi gibi bir “destan”, bir “müzikli masal” olan hikayenin sosyolojisi azaldıkça, sığ, sahicilik hissinden uzak bir hikaye gibi algılanmaya başlıyor. Örneğin, süklüm püklüm, safdil biri olarak yazılmış Ali karakterinin, üzerine kalan cinayeti neden ve nasıl kabullendiğini, mahpusta ayakçılıktan koğuş ağalığına nasıl yükseldiğini anlamak için o mahallerdeki sosyal düzenden, sosyal psikolojik süreçlerden haberdar olmak gerekiyor. Eserde olmasına rağmen dizi senaryosunda böyle yazılmadığından değişimler yüzeysel olarak hikaye ediliyor, inandırıcılığını kaybediyor. Örneğin, dil bakımından yazıldığı yılların Türkçesiyle günümüzdeki arasında ciddi bir mesafe oluşmuş durumda. Tasvir edildiği türden (Sineklidağ) bir gecekondu muhiti (memleketin her yerinden göçen, farklı aksanlarla konuşan ve aynı mahallede yaşayanlar kalmadı, artık belirli bölge insanlarını yaşadığı daha homojen yerler var) de artık bulunmadığından, izleyici için en iyi ihtimalle, bir “eskimişlik” algısı yarattığı da ortada.

Ölü doğmuş proje
İşin aslı, epik oyunculuk herkesin altından kalkabileceği bir iş değil. Dizide oyuncular “döktürmeye” çabaladıkça, göçle “modernleşen”, ama aynı zamanda, göçe dair sorunlarla da tanışmak zorunda kalan şehirdeki hayatın sosyolojik boyutları (gecekondu muhitindeki ilk mafyalaşmalar, sermayenin gecekondu arazisindeki ilk konut kurma çabaları, para kazanmaya başlayan kadınların kocalarıyla çatışmaları vb.), teatral oyunculuğun altında kaybolup gidiyor. Keşanlı’nın önemi bu açılımlar ve sorgulamalarda şekilleniyor zaten. Engin Cezzar - Gülriz Sururi Tiyatrosu’nda 1964’te ilk kez sahnelenen ve ertesi yıl, Atıf Yılmaz tarafından sinemaya uyarlanan bu eserde göçün şehir mekanındaki etkileri ilk kez hem bireysel bir boyuttan (sıradan bir göçerin toplumsal “yükselişi”, efsanevi birine dönüşmesi), hem de toplumsal sonuçlarıyla anlatılır. Popüler anlatılarda “gecekondu”, daha da bilinir ve tartışılır bir hale gelir. Marksçı tiyatro geleneğinin ayrıksı bir uygulaması da olsa epik tiyatronun sosyolojik bir olguyu siyasal bir dille izleyiciye aktarması ve kafasında tartıştırması gereklidir. Üç saat kadar süren bu “müzikli oyun”un tiyatro tarihinde bir köşetaşı olmasının sebebi de izleyicinin kafasında tartıştırdıklarıdır. Ayrıca, artık örnekleri pek sahnelenir olmasa da, epik tiyatronun ülkemizde ciddi bir geçmişi var, oyuncuları ve geleneği var. Keşanlı, bu süreci başlatan bir etki ve öneme sahip.
Taner’in oyununun “dizileştirilmesi”, ancak epik sahnelemeye dair tüm unsurların dramatik anlatıya dönüştürülmesiyle belki mümkün olabilirdi, hâlbuki oyundaki “yabancılaştırıcı” unsurlardan bazıları (örneğin, müzikler) hâlen kullanılıyor. İzleyici, Yalçın Tura’nın epik bir eser için bestelediği bu müzikleri dinledikçe belki bir “yabancılaşma” hissine kapılıyordur ama, bunun epik bir etki olduğunu söylemek pek mümkün değil. Ne yazık ki, ölü doğmuş bir proje Keşanlı’nın ekran serüveni.

ORHAN TEKELİOĞLU:  Bahçeşehir Üni.
RADİKAL



Paylaş      
Yorumlar

Bu Haber Hakkındaki Görüşlerinizi Paylaşın !

İsim
Mail (Yayınlanmayacak)
Yorum
Güvenlik Kodu= 816
Lütfen bu kodu yandaki kutuya yazınız
 


    Güncel Haberler     En Çok Okunan Haberler
Tiyatro Maydanoz, Nazım’ın Kadınları ile Sahnede
Hangisi Karısı, 5. Sezonunda!
    Tüm Haberler

    Bu Tarihte Yayınlanan Diğer Haberler
    Bu haberin yayınlandığı tarihte gündemdeki diğer haberler aşağıda listelenmiştir...

  • Şehir Tiyatroları'nın Yeni Oyunu: Perşembenin Hanımları (1/24/2012)
  • Yüksek Derece, Şubat'ta Sahne Hal'de (1/24/2012)
  • Vetiyatro'dan Ölmüş Eşek (1/24/2012)
  • Şehir Tiyatroları'nda Şubat Ayı Biletleri Satışta (1/24/2012)
  • Bizim Tiyatro, kuruluşunun 31.yılında Savaştan Barıştan adlı müzikli oyunu sahneliyor (1/24/2012)
  • Tiyatro Adam'ın Yeni Oyunu: Bölge Hastanesi (1/24/2012)
  • Mevsim Çiçek Açtı filminin çekimleri tamamlandı (1/24/2012)
  • Ankara Deneme Sahnesi'nden Kadınların İsyanı (1/24/2012)
  • Tiyatro Oyuncuları, Altan Gördüm'le devam dedi (1/24/2012)
  • Paso Tiyatro, Dur Bi Dakka! ile Tiyatro Karnaval'da (1/24/2012)
  • Keşanlı'nın ekrandaki imkansızlığı (1/24/2012)
  • Mehmet Serimer vefat etti (1/23/2012)
  • Mavi Sanat Tiyatrosu Küçük Altın Balık ve Ayrılık ile İzmir sahnelerinde (1/23/2012)
  • PİMAPEN'den Ödüllü Kısa Film ve Animasyon Yarışması (1/23/2012)
  • Yarıyıl tatilinde çocuklarla kukla yapım atölyesi  (1/23/2012)
  • Kara Kutu'dan İkna Teknikleri (1/23/2012)
  • Sessizliğin Dili: Pantomim - Vedat Zar Röportajı (1/23/2012)
  • Trabzonlu ve Diyarbakırlı Kadınlardan: Bize Masal Anlatmayın (1/23/2012)
  • Genco Erkal Art Arda Marx, Aziz Nesin ve Nazım Hikmet'i Canlandırıyor (1/23/2012)
  • Tomris Oğuzalp'in sağlık durumu kötüye gidiyor (1/19/2012)
  • Yeni Tiyatro Dergisi'nin Ocak 2012 sayısı çıktı (1/19/2012)
  • DestAR-Theatre; Disko 5 No'lu ile Şermola Performans'ta (1/19/2012)
  • Tiyatro Prizma Sanat Evi'ne Davet (1/19/2012)
  • 4.48 PSİKOZ, Maya Sahnesi'nde - Tiyatro POT (1/19/2012)
  • İblis Kara Sahne'de (1/19/2012)
  • Evin Esen Vefat Etti! (1/19/2012)
  • Masal Dünyasına Görkemli Bir Yolculuk (1/19/2012)
  • tiyatrogerçek'ten portreler (1/19/2012)
  • Uluslararası Disiplinlerarası Tiyatro Buluşması: MASKE (1/19/2012)
  • ÇGSM, Şubat Ayında Atölyelerine Devam Ediyor (1/19/2012)
  • Ali Poyrazoğlu, Çağdaş Erçelik Heykellerine Ses Verdi (1/19/2012)
  • Mesut İnsanlar Fotoğrafhanesi, Küçükçekmece Sefaköy Kültür Merkezi'nde (1/19/2012)
  • Ertuğrul Günay'dan Müşfik Kenter'e yanıt (1/17/2012)
  • Şehir Tiyatroları'nın Yeni Oyunu: Otobüs (1/16/2012)
  • Bursa Kent Tiyatro Topluluğu'ndan Bir Taş ile İki Kuş Masalı (1/16/2012)
  • Ufak Bir Hata, Büyükçekmece Turnesinde (1/16/2012)
  • Yarası Olana Bizim Hastane 19 Ocak'ta Barış Manço Kültür Merkezi'nde (1/16/2012)
  • İzmirli Tiyatrolar Aziz Nesin öykülerini sahneye taşıyor ! (1/16/2012)
  • Tiyatro Eleştirmenleri Ciddiyetten Uzak Eylemlerin -Tiyatro- Diye Adlandırılmasından Rahatsız (1/16/2012)
  • Müşfik Kenter'den imdat çığlığı: Meteliğe Kurşun Sıkıyoruz. Dilenci gibi hissettim (1/12/2012)


  • Tiyatro Kursu Başlıyor!
    1 Mayıs'tan itibaren her ÇARŞAMBA Kadıköy'de!
    Çalışanlara yönelik hobi sınıfı!



    Duyuru Panosu!



    Son Eklenen Tiyatro Oyunları

         Güncel Yazılar

    Yazar olmak ister misiniz?
    Yazar olarak tiyatrodunyasi.com ailesine katılmak, yazılarınızı yüzbinlerce tiyatroseverle paylaşmak isterseniz tiyatrodunyasi@tiyatrodunyasi.com adresine mail gönderebilirsiniz...

    Mail Listemize Üye Olun

         Güncel Haberler
    Tiyatro Maydanoz, Nazım’ın Kadınları ile Sahnede
    Tekin Deniz: Dümbüllü kavuğunu kimseye devretmedi

    Tiyatro Dünyası'nı takip Edin
     
     |  ..