| Tiyatro Kursu  | Şirket Tiyatrosu
Tiyatro Dünyası
Tiyatro Dünyası Bu Sahnede...
 
Ana Sayfa  |  Hakkımızda  |  Yazılar  |  Haberler  |  Yazarlar  |  Tiyatro Oyunları  |  Tiyatro Grupları  |  Sanatçılar  |  Kaynak  |  Duyuru Panosu  |
Kemal Başar'dan Tuncer Cücenoğlu'na 40. Yıl Armağanı: Çığ
Üstün Akmen



Tuncer Cücenoğlu’nun “Çığ”ı nihayet İstanbul’da da perde açtı. Tuncer Cücenoğlu dediğim, kırk yıldır oyun üreten, oyunlarında sağlam bir içeriğin yanı sıra, özü ve sözü olan, tavrı temel alan bir yazarımız. Bugüne değin sahnede seyrettiğim/okuduğum Cücenoğlu yapıtları; karakterlerindeki yalınlık, yaratılan son derece sade ortam, seyircinin/okurun önce düşünmesini, sonra da kesin yargıya varmasını sağlayan konularıyla hep ilgimi çekmiştir, ama içlerinde “Çığ” farklıdır.

Cücenoğlu’nun “Çığ”ında, merkezle ulaşım bağı kesilmiş küçük bir dağ köyünde, insanlar çığ düşecek korkusuyla, giderek işkenceye dönüşen yaşamlarını sürdürmektedir. Yaşamlarını sürdürmektedirler diyorum, ama sadece doğa koşullarına direnç gösterenlerdir yaşamlarını sürdürenler. Herkes, bir silah sesinin, bir çığlığın, küçük bir gürültünün topluca yaşamlarının sonu olacağına inanmıştır. Özetin tiridi olarak konu bu. Ama Cücenoğlu, dikkatleri birden bambaşka bir yöne, baskıcı yönetimlere, hem de usta işi bir manevrayla çeker. Çığ gibi büyüyen insanlık dışı eylemlere karşın, toplumsal yaşamın her katmanında suskun kalınmasını acı bir dille eleştirir. Düşünmek suçtur. O halde, yuvarlandıkça büyüyecek kar yığınını bağrında barındıran dağ da suçludur. İyi de yazgıya kimse karşı çıkmayacak mıdır?

Anlaşılabileceği gibi, “Çığ” zor bir oyun metni. Bu zor metni, bu kere kendine özgü sahne yorumuyla Kemal Başar ele almış. Ele alırken, başlamış Cücenoğlu’nun çizdiği çizgi üzerinde neden bu denli tepkisiz bir toplum olduğumuzu sorgulamaya. Evet... Bu toplum haksızlıklara, yanlış kararlara, enayi politikalara ve politikacılara neden bu denli tepkisizdir? Tepkiler birdenbire ve etkileyici biçimde genişlese, toplum katmanlarında yankılansa, güçlü bir sese dönüşse, hani handiyse kamuoyu haline gelse, güçlü bir sese dönüşse neler değişmez ki!

Oyunu sahneye koyan Kemal Başar “Çığ”ı oyuncuların bedenlerine, seslerine ve ruh durumlarına, ışık ve ses planlarına, sahnedeki eşyanın kullanılışına göre başarıyla kodlamış. Yazarının iki perde olarak düşündüğü metni de tek perdeye indirgemiş. Tek perdeye indirgerken, detay saydığı kimi tabloları da atarak eseri altmış dakikaya sindirmiş. Sonsuz heyecan… Dolması beklenen yalak… Yalak bir buçuk parmak daha dolarsa karın erimiş ya da yumuşamış olacağı, böylece çığ tehlikesinin geçeceği inancı… Genç Kadın’ın doğurup doğuramayacağı merakı… Ölüm sessizliği… Seyircinin bütün bunları, her şeyi, ama herşeyi duyarak da idrak etmesini sağlamış. Gerçekçiliği ön plana almış. Aksiyonun uzun olmamasını, daha gerçeğe benzer oynanmasını yeğlemiş. Eserde altı çizilen sürüngen ölümünü ve bedenlerle ruhların kirlenmesinin izlerini ve korkunç etkilerini çoğaltmış. Bu çoğaltma, seyirci üzerinde gözle görülebilir yoğunlukta “kathartik” (ruhun arınması anlamında kullanıyorum) etki yaratmış. Sahnede, doğadan çok daha gerçekçi bir resim çekmiş, ortaya çıkartmış.

Kemal Başar, oyunun gelişimi psikolojik bir nedensellikten kaynaklanan eylemler zincirine dayandırmamış; oyunun gelişimini eylemde bulunan oyun kişisini sürekli yeni olaylara, yeni yargılara sürükleyen her bağımsız oyun bütünlüğü içerisindeki duraklarla sağlamış. Zaman ve mekânı silmiş atmış, önemsiz bir gerçeklikten yola çıkan düş gücünün kendini yeni dalgalara bırakmasını sağlamış.

Sahneyi temel oluşturucu öğe halinde kullanmış, Ayhan Doğan’ın sahne uzamını dışavurumcu kullanmasını benimsemiş. Ayhan Doğan’ın sahne dramasından bilerek soyutladığı resimsel sanatların canlı, kesin görsel potansiyeline, anlatı kapasitesine sahip sahne düzenine pek güzel uyum sağlatmış. Murat Özdemir’in ışığı ise, eserin ruh halleriyle duygularını seyirciye ulaştırma yönünden fevkalade başarı sağlamış. Canan Göknil’in kostüm tasarımı tam anlamıyla ödüllük. Hele hele Başkan’ın kostümü ileti harikası… Can Atilla’nın özgün müziği rejiyle iyi uyuşmuş.

Kolcu’da Göksel Arslan, Erkek Üye’de Hüsnü Demiralay, kadın Üye’de Vildan Türbaş, Başkan’da Zeki Yıldırım, Ebe’de Berrin Akdeniz Kortidis hiç kuşkum yok ki yönelimin ve aksiyonun sentezini elde etmişler, başarıya ulaşıyorlar. Orhan Hızlı, Adam’ın bilinçdışına yaklaşımının doğal yolu olarak bilinç yolunu başarıyla kullanmış. Nergis Çorakçı, duyguları ne denli incelikli olursa olsun, Kadın’ı üstbilince, doğaya mükemmel bir ustalıkla yaklaştırmış. Üstbilinci, gerçekliğin ya da daha çok doğa ötesinin bittiği yerde, doğanın aklın vesayetinden kurtulduğu, geleneklerden, önyargılardan, zorlamalardan soyutlandığı yerde başlatmış. Caner Çandarlı, Genç Erkek’in duygularını, iradesini, aklı ve bir oyuncunun tüm varlığını devindirecek tutkuları, o tutkuları ateşleyecek coşkuları çok iyi biliyor. Erhan Abir, Yaşlı Adam karakterini olabildiğince yalın, bir o kadar da derin çiziyor. Yönelimlerinin derin içsel içerikleri var. Yaşlı Kadın’da Alev Oraloğlu vasat, Sevtap Çapan ise Genç Kadın’ın duygularının anlatımına aracılık eden özgün biçimi oyunun sonuna kadar bir türlü yakalayamıyor.

Kemal Başar, yazılı eserin finalindeki (Mitos Boyut Tiyatro Yayınları/2001, Sayfa 58) Gelin’in inlemelerinin artmasını, Ebe’nin ağzını tutarak bebeği eliyle havaya kaldırmasını, “kulakları sağır eden inanılmaz bir çığlık duyulmasını”, o sırada herkesin korku içinde çağın gümbürtüsünü beklemesini bilerek ve isteyerek atlamış. Yaşlı Adam, karısının engellemesine karşın oğlunun elinden tüfeği kapıyor, ateşliyor. Ve avazı çıktığı kadar bağırıyor: “Heeeeeeeeyt”.

Özün özü: İnanmayacaksınız, ama onca gürültüye karşın çığ falan düşmüyor!

“GÖZLEMEVİ”NİN GÖZLEME NOKTASI

ESİN AFŞAR’DAN NÂZIM HİKMET’E SAYGI DURUŞU

Esin Afşar’ı tanımayanımız yoktur, eminim. Ankara Devlet Konservatuarı piyano bölümünü bitirdikten sonra, Maria Callas ve Leyla Gencer’in hocası olan Madam Hidalgo ve Madam Böhm’den şan dersleri almış biri o. Mükemmel bir ses. Muhsin Ertuğrul’un genel müdür olduğu sırada piyanist olarak girdiği devlet tiyatrolarında, onun önerisi ve sınavı ile 12 yıl tiyatro oyunculuğu yapmış iyi bir tiyatrocu ayrıca. Ruhi Su ile çalışarak folk müziğine yönelen, döneminin toplumsal sorunlarının müzik yoluyla anlatımını seven ve seçen biri. 1968–1976 arası pek çok 45’lik, 1986’dan bu yana on’dan fazla albüm yapmış, ancaaak yıldızı Kul Ahmet’ten aldığı bir türküyle parlamış: “Yoh Yoh”. Türkiye’de ve dünyada pek çok festivale katılmış, “diplomatik sanatçı” unvanıyla anılır olmuş. Yazın dünyamıza da on’a yakın kitap sunmuş.

12 Eylül yasaklıları arasında adı liste başında anılırken, Jacques Brel ile birlikte aldığı “Dario Moreno” ödülü gibi pek çok ödülü var onun. Romanya Braşov Uluslararası Müzik Festivalindeki “Eleştirmenler Ödülü”nü, Bulgaristan Uluslararası Altın Orfe Müzik Festivali’ndeki üçüncülük ödülünü, İsrail “Akdeniz Halk Şarkıları Festivali”ndeki dördüncülük ödülünü bu ülke adına havaya kaldırmış, dolayısıyla gönlümüzü havalandırmış biri.

Esin Afşar şimdilerde, Nâzım Hikmet ile ilgili “Nâzım Hikmet Şarkıları (2000)”ndan sonra yeni bir “Şair Baba” albümü yapmış: “Büyük Türk Şairi, Dünya Şairi: Nâzım Hikmet (Ossi Müzik/Kasım 2010)”. Ah ne yazık, ne yazık ki bana, bu yeni albümü üç gün önce dinleyebildim. Daha ilk şarkıdan başlayarak, öznel anlatımı, düş gücünü kullanışı, Kaveh Behceban’ın piyanosundan dökülen tınıların olanaklarını ustaca kullanışıyla, duygu paletinin zenginliği ve betimleyici özelliğiyle Nâzım Baba’nın o pek bilinen, hem ince duyarlılığını, hem de ele avuca sığmayan fırtınasını dinleyenlerine pek güzel duyuruyor.

Esin Afşar bu albümünde, Nâzım’ın gür sesine kendi romantizminin tüm öğelerini katmış. Nâzım’ın özel dünyasındaki iniş çıkışlar, tutkulu aşklar onun lirik sesinde rahatça gözlemleniyor. Nâzım’ın tüm özelliklerini, kendi transandantal (aşkınsal, yani sınırlarda olan karşılığı olarak kullanıyorum) tekniği içinde, çevikliği, yumuşaklığı, esnekliğiyle gözler önüne getiriyor.

Diğer taraftan, Nâzım’ın çoksesliliğinin zenginliğine katkılar sağlıyor, katkılar sağlarken inanın insanın içini ürpertiyor, dağlıyor. Nâzım gibi bilinç düzleminde çalışan ve sürekli gelecek günlere ilişkin umut aşılayan bir şairin psikodinamiğini müzik yoluyla değerlendiriyor.

Bu albümü dinlemeyen kaybediyor.

Üstün Akmen
Evrensel


Yazarın Tüm Yazıları


Paylaş      
Yorumlar

Bu Oyun Hakkındaki Görüşlerinizi Paylaşın !

İsim
Mail  (Yayınlanmayacak)
Yorum
Güvenlik Kodu= 370
Lütfen bu kodu yandaki kutuya yazınız
 

    Son Eklenen Yazılar     En Çok Okunan Güncel Yazılar
27 MART… UMUDUNU ARAYAN BİR GÜN (Ahmet Yapar)
YOKLAMA LİSTESİ (Skeç)
    Tüm Tiyatro Yazıları

    Bu Tarihte Yayınlanan Diğer Yazılar
    Bu yazının yayınlandığı tarihte gündemdeki diğer yazılar aşağıda listelenmiştir...

  • Hasat Dansı (Metin Boran) - 7/15/2011
  • Artık Yeter! (Haluk Işık) - 7/15/2011
  • Doğum Günü(m) Kutlu Olsun (Üstün Akmen) - 7/15/2011
  • Şike Operasyonu Aziz Yıldırım Operasyonu Değildir, Olmamalıdır (Üstün Akmen) - 7/13/2011
  • Hülya Karakaş'a Dair... (Üstün Akmen) - 7/13/2011
  • Ordu'da Seçim Sonrası Gündem Tiyatro Üzerinde Odaklanmıştı (Üstün Akmen) - 6/30/2011
  • Aydın'dan Geçen Aydınlık (Serkan Fırtına) - 6/30/2011
  • BÜO'da Kadınlar Meclisi (Yoksa -Kadınların Barışı- mı?) (Melih Anık) - 6/28/2011
  • Adem, Shakespeare ve Biz (M. Erkul Eğilmez) - 6/28/2011
  • Tiyatroda -Entelektüelleri Rehabilite Etmek- (Melih Anık) - 6/22/2011
  • Kemal Başar'dan Tuncer Cücenoğlu'na 40. Yıl Armağanı: Çığ (Üstün Akmen) - 6/21/2011
  • Kız Hande, Bu Öfke Bu Kin Niye (Üstün Akmen) - 6/21/2011
  • Anlaşıldı, Bu Limana Başka Balık Vurmuyor (Üstün Akmen) - 6/21/2011
  • Onlara Öcü Ama Sana Cici (M. Erkul Eğilmez) - 6/20/2011
  • Kabare Ortamında Oynanması Gereken Bir Oyun: Ayışığı Tarifesi - Tiyatroadam'ın Yeni Oyunu: Generaller, Savaş ve Barbekü (Üstün Akmen) - 6/14/2011
  • Vermeyince Başbakan, Ne Etsin Suat Arıkan: Senfonik Minyatür (Üstün Akmen) - 6/14/2011
  • Uluslararası 27. Denizli Amatör Tiyatro Festivali'nin Ardından (Hakan Yozcu) - 6/14/2011
  • KOÜ GSF ya Beraber Gitmelidir ya da Beraber Kalmalıdır!!! (İhsan Ata) - 6/14/2011
  • Ölüm İstiyordu MEDEA (Pınar Çekirge - Mehmet Serhat Akın) - 6/14/2011
  • Ünver Çağdaş Hiçyılmaz'a Veda Konuşması (Melih Anık) - 6/13/2011
  • Bir İnsanlık Tragedyası… Kadın Sığınağı (İhsan Ata) - 6/13/2011
  • %100lere Rağmen Sıfırnoktaiki (Şahin Adıgüzel) - 6/13/2011
  • Bedensiz Kadın ya da Vicdan ya da İlahi Adalet! (Savaş Aykılıç) - 6/13/2011
  • Küçük Harfler Büyük Düşler (Savaş Aykılıç) - 6/13/2011
  • Adı Afife (Yurdagül Yurtseven) - 6/13/2011
  • Baba ve iki oğlunun kara komedisi: Annem Yokken Çok Güleriz (Üstün Akmen) - 6/10/2011
  • Hepimizin İçindeki -Vahşet Tanrısı- (Savaş Aykılıç) - 6/10/2011
  • Oyunlar Kaça Ayrılır? (Melih Anık) - 6/10/2011
  • 20. Yılında Tiyatro Stüdyosu’ndan Dört Dörtlük bir Çehov yorumu; Vanya Dayı (İhsan Ata) - 6/10/2011
  • Farklı Yaşantı ile Kadınlar (Metin Boran) - 6/8/2011
  • Sözüm Sahneden Dışarı Meclisten İçeri (Nejdet Erdem) - 6/8/2011
  • Tiyatro Gaga, Tiyatromuza Fırtına Gibi Girdi, Hoşgeldi: Cam (Üstün Akmen) - 6/8/2011
  • Allahüekber! Gel Buraya -Ucube- (Metin Boran) - 6/8/2011
  • Hayali Gözlükler Gerçek Olup Takıldı (M. Erkul Eğilmez) - 6/8/2011
  • Hıfzı Topuz'dan Nazım Hikmet Romanı (Üstün Akmen) - 6/8/2011
  • Bir Oyun Üzerine 4000 Karakterlik Eleştiri (Melih Anık) - 6/4/2011
  • Bir şeyi anlatmanın kaç yolu var? (Fatma Babuşçu) - 6/4/2011
  • Bir Sahnedir Trabzon (Fatma Babuşçu) - 6/4/2011
  • Trabzon Şenlenecek (Fatma Babuşçu) - 6/4/2011
  • Talimhane Tiyatrosu - Mehmet Ergen ve Yastık Adam (Savaş Aykılıç) - 6/1/2011
  • Türksoy Tiyatro Toplantısı (Hakan Yozcu) - 6/1/2011


  • Tiyatro Kursu Başlıyor!
    1 Mayıs'tan itibaren her ÇARŞAMBA Kadıköy'de!
    Çalışanlara yönelik hobi sınıfı!



    Duyuru Panosu!



    Son Eklenen Tiyatro Oyunları

         Güncel Yazılar

    Yazar olmak ister misiniz?
    Yazar olarak tiyatrodunyasi.com ailesine katılmak, yazılarınızı yüzbinlerce tiyatroseverle paylaşmak isterseniz tiyatrodunyasi@tiyatrodunyasi.com adresine mail gönderebilirsiniz...

    Mail Listemize Üye Olun

         Güncel Haberler
    Tiyatro Maydanoz, Nazım’ın Kadınları ile Sahnede
    Tekin Deniz: Dümbüllü kavuğunu kimseye devretmedi

    Tiyatro Dünyası'nı takip Edin
     
     |  ..