| Tiyatro Kursu  | Şirket Tiyatrosu
Tiyatro Dünyası
Tiyatro Dünyası Bu Sahnede...
 
Ana Sayfa  |  Hakkımızda  |  Yazılar  |  Haberler  |  Yazarlar  |  Tiyatro Oyunları  |  Tiyatro Grupları  |  Sanatçılar  |  Kaynak  |  Duyuru Panosu  |
Venedik Taciri ya da "Güncel"(?) Shakespeare
Melih Anık



Tiyatro Pera Shakespeare'in Venedik Taciri isimli oyununu "güncelleştirerek" oynuyor. Oyuna ait dergideki yazılara ve de oyuna baktığımızda Tiyatro Pera'nın çağımıza ait pek çok sorunu , oyuna yüklemeye(yığmaya da denebilir) çalıştığı izlenimini ediniyoruz.

 

Son yıllarda  başka tiyatrolarda da gördüğümüz bu "Güncelleme/Zaman Zıplatması/ Uyarlama" gibi adlarla ortaya çıkan sahnelemelerin, tiyatrocularımız tarafından yeterli bir şekilde tartışılmadığını düşünüyoruz. Zaman zaman çıkan bir kaç "ahbap işi"  ya da "öğretmenin öğrencisine sempatisi" ile ortaya çıkmış eleştiri ile bu konunun aydınlatılamayacağı kanısındayız.

 

Shakespeare oyunlarının içeriğini şöyle özetlemek mümkün :  Evrensel doğrular ; mükemmel yapılmış yerel söz oyunları/ söylemler; çağın karakterleri ve olaylarına göndermeler/ironi ; masal içinde masal..(Bu oyunda da bir masaldan esinlenmiş- Park Honan- "Shakespeare-Bir Yaşam")

Güncelleştirmede dikkat isteyen husus söz oyunlarını anlaşılır kılmak , çağın karakterleri ve  olaylarına göndermeleri bugüne taşıyabilmek , ironiye güncel karşılıklar bulmaktır.(Can Yücel bu hususu mükemmel anlatmış bir ustadır.)

 

Türkiye'deki Shakespeare uygulamalarında kimi zaman "Uyarlanmış çeviri"ler ya da kendinden önce yapılan çevirileri yetersiz görmeler ; Shakespeare'den daha iyisini söyleyecek vehmi ile yapılan eklemeler  ; sahneleri kaldırma ya da sırasını değiştirmeler; mekanları değiştirmeler ; dialogları başka dudaklara söyletme / birleştirme ; uşakların yerini cep telefonu ile doldurma vb bin çeşit "Atraksiyon" görüyoruz.

 

Tüm bu "atraksiyon"lara güne ait ceket, pantalon,cep telefonu,borsa ekranı vb  ekleyip oyunun ismindeki ülkeye ait pelerinler , masklar katılınca iş "bitmiş" sayılıyor galiba.  

Bunları yaparken oyun içinde "Dük-markiz-lordum-sinyor-prens" gibi kelimelerin kullanıldığını görmek tuhaf bir durum yaratıyor. (Bunların çağımızda halen kullanılmakta olduğunu bilsek bile.)

 

Tiyatro Pera, oyuna bir musevi yemek masası ile başlıyor , Tel Aviv'e giden uçağı bekleyen musevilerin (Sanki Museviler sadece Tel Aviv'delermiş gibi) toplanması ile bitiyor. Nesrin Kazankaya'nın arkadan gelen ışık önünde, uzaktan görünen bir tabloya ya da sahnenin sonundaki üflenen klarnet eşliğindeki kapının kapatılmasındaki "resimsel  an"lara bayılmasını anlıyoruz ama şamdanlar,musevi müziği ve danslarının oyuna ne kattığı ise anlaşılmaz. Shylock'un kızıyla barışması(!) ise Türk film seyircisinin gözlerini yaşartmak için olmalı. Ayrıca Yahudiliğin bu kadar vurgulanması karşısında oyundaki karşıtı hırıstıyanlık aleyhine denge bozuluyor. Oysa Shakespeare istememiş bile olsa, zaten Shylock'un şahsında yahudilik yeterince kuvvetli oyun boyunca .

 

Oyun birbirine paralel iki olay ile gelişiyor. Bir yanda Portia'nın koca seçmesi diğeri ise arkadaşının borcuna kefil olup senedinin gereğini yerine getirmediği için yargılanan Antonio'nun başından geçenler. Tüm oyun kitapta 5 Perde ve 20 sahneden oluşuyor.

Oyunun gidişatını belirleyen her iki konu da bugünün dünyası ile kavranması zor konular. Bu nedenle oyunu güncelleştirmenin önünde -kıvam tam tutturulmazsa- oyunun metninden gelen zorluklar yatıyor.

Shylock'u nefrete sürükleyen, 16 yy ın özel bir sorunu olan hırıstıyanlık ve yahudilik arasındaki düşmanlık bugüne baktığımızda artık bir sorun değil .(Bugünün dünyasındaki dinler arası ilişkiler ile benzerlik kurulmasın lütfen!) .  Temelinde böyle bir düşmanlıktan da beslenen oyunu güncelleştirme gayreti de amacına ulaşmıyor.

Bir de buna çağa özgü hukuk anlayışlarından çıkan tartışmalar eklenince iş daha karışıyor.

 

Shakespeare için söylenen en büyük övgü belki de şudur : Globe tiyatronun balkonundakiler  ile salonundakiler ayni anda oyundan alacak bir şeyler bulurlar.(Asiller-Halk)

 

Shakespeare bu nedenle oyunlarında mükemmel bir karışım kullanmıştır. Bu hem kullandığı dil hem de sahne sıralamasından kaynaklanır.

 

Shakespeare oyunlarında, sahne sıralarını belirlerken bu konuya özel bir önem verdiği görülür. Örneğin Launcelot'in bulunduğu  ya da Portia'nun taliplerinin kutuları açma sahneler, oyun süresince "uyuyanları uyandırmak"  ve de merakı sürdürmek  amacı ile öyle sıralanmış olmalı. 

 

Kazankaya, iki sandık açmayı  arka arkaya almış, Launcelot'un hakkı olan değeri de ıskalamış. (Yanılmıyorsam Launcelot'un babası ile karşılaşma  sahnesini de kaldırmış.)

 

Venedik Taciri'nde Launcelot tipik bir İbiş karakteridir. Komikçe işler yapar,konuşur. Halkın sahnedeki yansımasıdır. Halkı da uyandırır . Bu konuların  önemsenmemesi,  oyuna çok şey kaybettirmiş.

 

Zaten mahkeme sahnesinden hemen sonra düşen gerilimi de düşündüğümüzde , oyun aralarına serpiştirilen sandık seçimi sahnelerini de öne çekince oyunun akışı aksamış. 

 

Kazankaya'nın yaptığı doğru iş, Dük'ü ekrana yansıtması ve sesi hoparlörden vermesi olmuş. Ancak bu sahnede de Antonio takmazken Bassanio'nun maske takması, pelerinlere bürünmesi nedendir? (Antonio'nun giysisinin renklerine de dikkat gerek!) Oysa o sahnede Shylock, Antonio,Bassanio, Gratiano normal halleri ile sahnede yer alsalar; Portia ve de Nerissa sadece maske ile oynasalar(seyirci de zaten onların kim olduğunu biliyor); diğer pelerinli tiplere de yer verilmese "güncelleştirilme" iddiası taşıyan bir oyunda ünlü mahkeme sahnesi güzel bir parantez içine alınır, bu kadar "yabancı" kalmazdı.

Mahkeme sahnesi tek başına oynansa değer, operadaki unutulmaz aryalar gibi.Ama içerdiği sav ise çağımızın hukuk taşlarından yoksun. Düşününce Portia'nun savunması ancak masallarda olur cinsinden. Ama gene de ortaya attığı sorularla önemli.

 

Shakespeare'in oyunları, söyleyişi ,yaptığı kelime oyunları ve de ortaya koyduğu tipler ,o zamanın seyircisine hoş gelen göndermelerle önemli.Örneğin Portia ve Nerissa'nın talipler ile ilgili konuştukları sahnede anılan tiplerin günümüz seyircisine doğrudan yansıyabilecek tiplerle yer değiştirmesi hoş olabilirdi. Her ne kadar yönetmen bu amacı hedeflese de Merakeş emirini bugünün arabı ; Arragon Prensini de bir işadamı yapması yeterli derinlikte değil.

Güncelleştirme denilirken, anlaşılmayan da ya da cesaret isteyen şey de bu zaten.

Bu açıdan bakıldığında Shakespeare'in cesaretine ulaşabilmek her babayiğitin harcı da değil. Shakespeare'in sözlerinin iyice anlaşılması ve güncel karşılıklarının bulunması icap ediyor.

Belli bir açıdan bakıldığında ,Shakespeare'in zamanının kabare yazarı olduğunu söylemek bile mümkün.

Ama karakterlere dokunurken seksi çağrışımlarla Portia-Nerissa, Antonio-Bassanio ilişkilerine başka ağır yükler yüklemek de haksızlık. O zaman oyunun sözlerine bağlılığınız, özüne yaptığınız ihanetle ortadan kalkıyor. Dostluk kavramı bu anlamda yorumlanmasaydı keşke. Park Honan "Shakespeare –Bir yaşam" isimli kitabında "Ahlaki konulara verdiği önemle ruhsal rahatsızlık görünümleriyle ve çarpıcı karakterleriyle Venedik Taciri'nde ısrarlı bir içsellik var" diye altını çizmiş. Tiyatro Pera'nın oyununda ise bu konu şematik kalmış.

 

Oyunda ki altın ve gümüş sandıkları seçen koca adaylarının seçim konuşmaları Bassanio'nun karakterini belirlemek için çok önemli. Oysa çabuk ve "vaww... oooo...." larla geçilmiş. Bu nedenle de Bassanio'nun karakteri yaralanmış.

 

Özellikle ilk sahnelerde zamanımızın iş adamlarına benzetilen erkek ve kadın karakterlerin ağızlarından dökülen Shakespeare cümleleri ise havada kalıyor. Shakespeare'in "söz"ü güncelleşmeye direniyor. Shakespeare'in "Kafiyesiz nazım"ı tadını yitirmiş,yok olmuş.

 

Oyuna söz olarak bağlı kalınmış olsa bile Portia'yu Bassanio ile yatmış gösteren; Portia ve Nerissa ile Salanio ve Salarino'nun uyuşturucu koklama sahneleri zamanımıza yapılan "ucuz" göndermeler olarak sırıtıyor.

 

Oyunun müzikleri ise bir curcuna,her telden çalıyor. Mekan düzenlemesi ise müziği aratmıyor. Yansıltılan modern bina resimler yanında bir duvarı kapsayan eski İtalyan binaları; zaman zaman hatırlanan su sesi bir "hoşluk" olarak kalmış. Bilgisayar yansıtmaları ,naif görüntüler olarak "cılız". Onlara bakıp çıkarılan "zamanımızın" sesleri (vaw..vooooov.....hııı) ise komik kalıyor.

 

Oyunun sonunda Shakespeare seyirciler arasındaki kadınların gururunu da okşuyor. Zira olay çözen , erkekleri parmaklarında oynatanlar onlar. Bu sahnelerin "feminist"leri mutlu edeceğine eminiz.

 

Sanatçı performanslarına gelince... Tiyatro Pera'da şu gerçeği görmüş olduk. Tiyatroda oyunculuklar birbirine eşit olmasa da birbirine yakın olmalı. Yani ortalama çizilen çizginin hemen altında hemen üstünde gibi. Buna bir de oyunu yorumlamaktan kaynaklanan oyunculuk girince iş daha da karışıyor. Mehmet Ali Kaptanlar'ın oyun kalitesi,gücü ve de yorumu diğerlerinin yanında çok farklı,üstün duruyor. Ama Kaptanlar'ın mükemmel oyunculuğu (Bence yılın oyuncusu adaylarından. Kaptanlar'ın mesleğine saygısı ayakta alkışlanmalı.) oyunun, oyunculuk notunu düşürüyor.İster istemez diğer oyuncuları onunla karşılaştırıyorsunuz ve hatalar ortaya çıkıyor.  Aytunç Şabanlı iyi bir kumaş ama keşke söyledikleri daha iyi anlaşılabilse. Nesrin Kazankaya ise bu kadar işi yapmaktan sanırım kendi oyunculuğuna yeterli özeni göstermiyor. Portia'da hem ses hem de beden olarak fazla abartılı. Can Başak ve Kayhan Teker  ise  "canlı" değiller. 

 

Güncelleştirmede imgeler çok önemli. İmgenin bugünün seyircisine aktarılmasında şemalardan değil derinlikli analizlerden yararlanılmalı. Örneğin Lorenzonun varsıl halinin tenis oynaması ile anlatılması karşısında -bir diğer "güncelleştirilmiş" Shakespeare'da da benzer bir durum vardı - sonradan "zengin" deyince bizimkilerin aklına başka şey gelmiyor diye düşünüyoruz.

 

Shylock herhalde "sempati duyulan kötü karakter" olarak Mehmet Ali Kaptanlar'ın yorumuyla daha da sevimli hale geliyor. Dinler arası çatışmada ise dengeyi bozuyor. Ama hırıstiyan Antonio'nun kestiği "adalet" belki de bir dengeleme.

 

Sahne değişimlerinde Nesrin Kazankaya'nın bir türlü vazgeçemediği bir tarz var. Onu takip edenlerin hatırı için artık "danslı dekor kurmalardan" vazgeçse daha iyi olacak .

 

Oyunun tercümesi ise kendinden önceki çevirilerden daha iyi değil. Kazankaya bu konuyla da bölüneceğine yapılmış bir tercümeyi kullansa daha iyi olurdu diye düşünüyoruz.

 

Tiyatro Pera'nın her oyun için hazırladığı dergi takdire değer bir çalışma oluyor. Venedik Taciri için de böylesine titiz bir dergi hazırlamışlar. Dileğimiz her yazının adresi ve kaynakçası olmasıdır.

 

Günümüzde Shakespeare güncelleştirmelerini görünce "Arabın İntikamı"nın çağına uygun bir yorum olduğunu mu düşünmeliyiz acaba?  Venedik Taciri'nin "Yahudi Borsacının Sonu" diye adlandırsak ,Seda Sayan ,İbrahim Tatlıses'in kanaat önderi olduğu ve dizilerle aklı bulanmış bir toplumda daha mı çok doğruya yaklaşırız?

 

Bize bu yazıyı yazdırtan, Tiyatro Pera'nın Venedik Taciri'dir. Shakespeare sahnelemeleri üzerinde yeni bir tartışmaya neden oldukları için onlara teşekkür etmeliyiz. Salt bu nedenle her şeye rağmen geçirilen 2 saat 40 dakika boşa gitmiş olmayacak. Yeni düşünceler, tartışmalar bizleri bekliyor. Gidin ve oyunu görün. Son yıllarda yapılanlardan daha iyi ve üzerinde kafa yorulmuş bir güncelleme ile karşılaşacaksınız.

 

Oyunun sonlarına doğru, Lorenzo'nun şu sözleri (oyunda var mıydı?)  Shakespeare'in nasıl bir evrensel değer olduğunun ufacık bir göstergesi.:

"Yüreğinde bir parça müzik bulunmayan yahut güzel seslerin ahengiyle coşmayan adamdan cinayetler,desiseler,yağmalar, insan oğlunun bütün kötülükleri çıkar.Tıyneti gecelerin renginden bulanıktır,sevgisi gayya kadar karadır karanlıktır.Böyle bir insana hiç inanmak olmaz.Müziği dinle. (İngilizce'sinde "Mark the music..")" Nurettin Sevin çevirisi.

 

Bizler Shakespeare'in eserlerini yeni kuşaklara aktarırken "Günceli" veriyoruz diye gerçek değerleri ortadan silmemeliyiz. Bu günlerde ortaya konulan "Güncel" , Shakespeare'in sözleri yanında çok da değerli değil de ondan.

 

Yüreğinizde müzik ve tiyatro olsun!

 

Fügen ve Melih Anık



Yazarın Tüm Yazıları


Paylaş      
Yorumlar

ruya - ( 5/5/2008 )
ewt katılıyorum

Boğaziçi'li - ( 4/18/2008 )
Sayın Vedat Türkoğlu,
Fügen ve Melih Anık’ın yazısındaki övgü-yergi karmaşası hakkında size katılıyorum ancak geri alan her konuda Fügen ve Melih anık’a katılıyorum. Seyircinin oyundan keyif aldığını nereden biliyorsunuz? Alkışlardansa, bunların çoğunu nezaketen alkış ve emeğe alkış olarak değerlendirebiliriz. "Sizin bu eleştirilerinizi herhalde oyun yazarı ile aynı yüzyılda yaşayan birisi yazardı ancak." yorumunuza gelince, bu çağda güncelleştirme yorumunun yapılacağını hiç sanmıyorum.


Vedat Türkoğlu - ( 2/4/2008 )
Sayın Fügen ve Melih Anık,
Oyunu övüyor musunuz, yeriyor musunuz pek anlaşılmıyor doğrusu. Önce yerden yere vuruyor, sonra da mutlaka izleyin diyorsunuz. Oyunun güncelleştirilmesine neden bu kadar takıyorsunuz ki. Shakespeare’in yazdıkları allah kelamı mı ki illa aslının aynı oynansın? Pek çok eseri pek çok kişi tarafından farklı şekillerde yorumlanarak oynanıyor. Nesrin Kazankaya da bu şekilde yorumlamak istemiş. Güncel yorumlamayı da çok güzel başarmış. Ben izledim ve çok keyif aldım. Mehmet Ali Kaptanlar çok güzel oynuyor, doğru ama diğer oyuncular da başarısız sayılmaz. Ekip olarak çok güzel bir görsel şölen sunuyorlar. Sizin bu eleştirilerinizi herhalde oyun yazarı ile aynı yüzyılda yaşayan birisi yazardı ancak. Bence izleyicinin oyundan keyif alması daha önemli ki bunu da başarıyorlar.


Bu Oyun Hakkındaki Görüşlerinizi Paylaşın !

İsim
Mail  (Yayınlanmayacak)
Yorum
Güvenlik Kodu= 150
Lütfen bu kodu yandaki kutuya yazınız
 

    Son Eklenen Yazılar     En Çok Okunan Güncel Yazılar
27 MART… UMUDUNU ARAYAN BİR GÜN (Ahmet Yapar)
YOKLAMA LİSTESİ (Skeç)
    Tüm Tiyatro Yazıları

    Bu Tarihte Yayınlanan Diğer Yazılar
    Bu yazının yayınlandığı tarihte gündemdeki diğer yazılar aşağıda listelenmiştir...

  • RENKAHENK (Erdinç Yapan) - 2/16/2008
  • Röprezant Oyun Yazarları Derneği (Boran Doğan) - 2/11/2008
  • Asuman Dabak’tan: Bu Oyun Baska Oyun (Ahmet Kara) - 2/11/2008
  • Kahkaha ve hüznün buluştuğu çarpıcı bir oyun; ''Misafir'' (İhsan Ata) - 2/10/2008
  • Taşlama yağmuru: Zamazingo (Fatma Babuşçu) - 2/9/2008
  • NE BİÇİM OYUNSA, NASIL BİR OYUNSA BU OYUN: “BU OYUN BAŞKA OYUN” (Üstün Akmen) - 2/9/2008
  • Çok Tesettür Ederim... Pardon Çok Teşekkür Ederim (Ali Erdoğan) - 2/7/2008
  • İstanbul Devlet Tiyatrosu’nda Metin Belgin resitali: ‘Kontrabas’ (Üstün Akmen) - 2/6/2008
  • Tiyatro Patlamış… Duyan var mı? (Serkan Fırtına ) - 2/6/2008
  • Fırıldak Eleştirmenliği Kolay Değil (Can Doğan) - 2/5/2008
  • Venedik Taciri ya da "Güncel"(?) Shakespeare (Melih Anık) - 2/4/2008
  • Ölümsüz Öykü - İstanbul Şehir Tiyatroları (Ayşe Müge Gerdan) - 2/4/2008
  • Kaybolan Değerlerinizden Müessesemiz Sorumlu Değildir (Ali Erdoğan) - 2/3/2008
  • SARAN İLE YÖNTEM, AYAKTA ALKIŞLANMALI: “KOCA BİR AŞK ÇIĞLIĞI” (Üstün Akmen) - 2/1/2008
  • ONLAR BUNLARI YAPARKEN, SEN NE YAPTIN?: “MİKADONUN ÇÖPLERİ” (Üstün Akmen) - 2/1/2008
  • Sermiyan Midyat Söyleşisi (İsmail Can Törtop) - 1/31/2008
  • Oyunbaz Martı ile karşınızda… (Yasemin Aktaş) - 1/31/2008
  • 60 yıl sonra tekrar sahnelere dönen oyun ; ''KOŞEBAŞI'' (İhsan Ata) - 1/30/2008
  • Döktüğün tere bereket Suat Sungur: ‘Babamla Dans’ (Üstün Akmen) - 1/29/2008
  • Uzun Soluklu Oyunların Oyuncusu Yurdaer Okur ile Söyleşi (Yasemin Aktaş) - 1/27/2008
  • ashura (Dila Akbaş) - 1/25/2008
  • Tiyatro adına utanç verici, kötü üstü kötü oyun: Fırıldakzade (Üstün Akmen) - 1/25/2008
  • Tiyatro Yüzleşme ile Söyleşi (Dila Akbaş, İsmail Can Törtop) - 1/23/2008
  • Şeylerin Şekli (Melih Anık) - 1/23/2008
  • Güvenliğimizin battaniyesi midir din?: ‘Dua Odası’ (Üstün Akmen) - 1/22/2008
  • TİYATRONUN POETİKASI VE POLİTİKASI (Boran Doğan) - 1/21/2008
  • Ayşegül Hindistan’da – Tiyatro Kılçık (İsmail Can Törtop) - 1/21/2008
  • YUNUS’UN YOLUNDA DİVANE AĞAÇ (Cüneyt İngiz) - 1/20/2008
  • Kürklü Merkür - Tiyatro Dot (Zeynep Kehaya) - 1/20/2008
  • SANATIN ÖZGÜRLÜĞÜ KISITLANAMAZ (Fatma Babuşçu) - 1/19/2008
  • Sürrealist bir kimlik çatışması ; ''ADVİYE'' (İhsan Ata) - 1/18/2008
  • Suyunun Suyu Bile Olamayan Eleştirmen : İhsan Ata (Yusuf Köksal) - 1/18/2008
  • Tiyatrocuya Şaka Yollu Seyirci Bulma Tüyoları (Ali Erdoğan) - 1/17/2008
  • Genco Erkal’ın bu oyununu izlemek, aydınlığa ibadettir: Sivas’93 (Üstün Akmen) - 1/16/2008
  • Sivas ’93- Dostlar Tiyatrosu (Yasemin Aktaş) - 1/16/2008
  • FAŞİZMİN AYAK SESLERİ,“ DALGA” OYUNU KENTERLERDE ! (Savaş Aykılıç) - 1/15/2008
  • Tuncer Cücenoğlu Söyleşisi (İsmail Can Törtop) - 1/15/2008
  • O GÜZEL İNSANLAR (Üstün Akmen) - 1/15/2008
  • Kim O? (Üstün Akmen) - 1/14/2008


  • Tiyatro Kursu Başlıyor!
    12 Şubat'tan itibaren her PAZARTESİ Kadıköy'de!
    Çalışanlara yönelik hobi sınıfı!



    Duyuru Panosu!



    Son Eklenen Tiyatro Oyunları

         Güncel Yazılar

    Yazar olmak ister misiniz?
    Yazar olarak tiyatrodunyasi.com ailesine katılmak, yazılarınızı yüzbinlerce tiyatroseverle paylaşmak isterseniz tiyatrodunyasi@tiyatrodunyasi.com adresine mail gönderebilirsiniz...

    Mail Listemize Üye Olun

         Güncel Haberler
    Tiyatro Maydanoz, Nazım’ın Kadınları ile Sahnede
    Tekin Deniz: Dümbüllü kavuğunu kimseye devretmedi

    Tiyatro Dünyası'nı takip Edin
     
     |  ..