| Tiyatro Kursu  | Şirket Tiyatrosu
Tiyatro Dünyası
Tiyatro Dünyası Bu Sahnede...
 
Ana Sayfa  |  Hakkımızda  |  Yazılar  |  Haberler  |  Yazarlar  |  Tiyatro Oyunları  |  Tiyatro Grupları  |  Sanatçılar  |  Kaynak  |  Duyuru Panosu  |
Sürrealist bir kimlik çatışması ; ''ADVİYE''
İhsan Ata



 

Günümüz çağdaş yazarlarından H.Can Utku’ya ait eser, birbirinden bağımsız iki yaşamın dünü ve bugünü anlatılıyor . Esere bakıldığında aslında bireyin kendisiyle olan iç çatışması irdelenmiş. Özünde;  yapılmak istenenler çarpışıyor. Yazar konuyu ele alırken, bir psikiyatrist edasıyla, seyirciye reçete uzatıyor. Yaşanmışlık ile yaşanmak  isteneni karşılaştırıyor. Bunu yaparken seyircinin kendisiyle yüzleşmesini istiyor. Metnin anlaşılması için seyirciye büyük görev düşüyor. Oyunun konusu; '' Otuzlu yaşlarının ortalarında iki kadın… Biri iyi bir anne, diğeri başarılı bir avukat; ikisinin de adı Adviye. Üstelik bundan çok daha fazla ortak noktaları var. Günün birinde ve hiç beklenmedik biçimde karşılaşmaları onları kendi geçmişlerine doğru birer yolculuğa çıkarıyor ve hayatlarının daha önce farkında olmadıkları birer yüzünü keşfediyorlar…''

 

H.Can Utku

 

Yazarın adını ilk , mitos boyut oyun yazma yarışmasının ilk olarak düzenlediği 2006 yılında ''Ölü Güvercin''e aldığı başarı ödülüyle duydum. Ertesi yıl ise Afife tiyatro ödülleri'ne tiyatro öteki hayatlar'ın sahnelediği ''karşılaşmalar'' adlı oyunla Cevat Fehmi Başkut özel ödülünü aldı. 2003 yılında yazdığı ''Adviye'' ise Devlet Tiyatrolarında oynanıyor. Bu kadar kısa bir sürede sivrilmesi değindiği konuların güncelliğini koruması ve malzemesinin insandan oluşması. Eserlerine gösterilen değer, yazarın yaptığı işi sahiplenmesini ve özümsemesini sağlıyor. Aldığı ödüllerle de yaratacağı  yeni oyunlar için güven duygusu oluşturuyor.  Genç yaşına rağmen karakter tahlilleri çarpıcı.  Vermek istediği mesajlarla despot hayatları sorguluyor. Bastırılmış duyguların yanlışlıklarına işaret ediyor.

 

Oyun neyi anlatıyor?

 

Bu oyunda seyirciye büyük iş düşüyor. Bunun nedeni yapıttaki hikayelerin  birbirinden bağımsız ve kopuk oluşu. Eser kendi içerisinde çelişkili. Oyunu izlerken parçaları birleştirmek neredeyse imkansız.  

 

Benzetmeci tiyatronun örneklerinden biri olan bu oyun pasifize edilmiş hayatlara yer veriyor. Yalnız yazar anlatmak istediği mesajı tam anlamıyla veremiyor. Zayıf kalan bir metin var(!)

 

İlk bakışta kıyafetlerden ve görünüşlerinden  dolayı biri karısı, diğeri metresi gibi düşünülse de sonradan ikisinin de karısı olduğu anlaşılıyor. Yalnız ev hanımı 12, avukat hanım ise 8 yıldır bu adamla evli. Ve aynı evi paylaşıyorlar. İşte tuhaflıklar silsilesi de bu noktada başlıyor.

 

 Bunca yıldır aynı evde yaşayan iki kadının birbirilerini görememesi gerçekliği bertaraf ediyor. Yazar burada kocanın kadında aradığı özellikleri ikiye ayırdığından (ki bence vermek istenen mesaj bu) iki ayrı karakter çıkartmış olabilir. Olur ya her erkek karısının bütün özelliklerini sevmeyebilir. Ama buradaki asıl nokta erkeğin ne istediği değil kadının hangi kişiliğe bürünmek istediği. Kadın bir kişilik bölünmesi yaşıyor. Yalnız metinde bunu destekleseydi tadından yenmeyecek bir oyun çıkacaktı ortaya.

 

Aynı evde yaşayan iki kadın birbirilerini nasıl görmüyorlar? Zira son hanımı 8 yıllık evli olduğuna  göre nasıl olurda 8 yıl birbirilerinden habersizler?

 

Hangi temel etken onları karşılaştırıyor? Eski karısı ayrılmak istediğini belirten bir mektup yazıyor. Ama bir türlü bitiremiyor. Sanıyorum yazar burada ilişkilerin çarpıklığından bahsederken , bağlantıyı yanlış yada eksik  kurmuş.

 

 Bu iki kadından diğeri içindeki sesiyse, nasıl oluyor da yaşamlarında farklılar gösteriyor? Gerçi bu tezi birinin 8 yıllık , diğerininse 12 yıllık evli olması bozuyor. İlk 4 yıldan sonra bir değişim olsa bile metin desteklemiyor.

 

Yazarın , seyircide merak olgusu uyandırmak için kimin doğru söylediği yani normalde hangisinin karısı olduğunun ortaya çıkartmak için kocası aranması gerekirken aratmıyor.Karakterlerin hesaplaşmalarına yer veriyor. Bu gerçek hayattan uzaklaştıran soyut bir yaklaşım. Hal böyle olunca oyun nedenlerden kurulu bir oyun oluyor. Bu nedenlerde olmak istenenle – olunan arasındaki gizli uçurumu ortaya çıkarıyor.

 

İşin en tuhaflığından biride her şeye rağmen adam korunuyor. Aslında her şey aynı düzlemde giderken , anlıyoruz ki tek farkın arkadaşları Nihal’i birinin 5 yıl önce gördüğü diğerinin ise hemen her hafta görüştüğü . Belki tek bu farklılık koyulmasa bile bir kişilik bölünmesi olarak algılanabilirdi. Tabi temeline indiğinde farklı ayrıcalıklar baş göstermiyor değil.

 

Örneğin ;

 

Biri okumuş, diğeri evlenmiş…

Birinin çocukları var , diğerinin yok…

 

Ortak nokta ikisinin de artık çocuklarının olamayacağı.

 

Oyunun mantığını oyun içindeki cümleler ele veriyor. Oyun boyunca birbirileriyle çatışan, yer yer anlaşan, yer yer kavga eden bir karakter iki farklı hayat var. Ama nedense ilk andaki çatışma ve anlamsızlıklar oyun ilerledikçe yerini, birbirileriyle yıllardır görüşen komşuların 5 çayındaki muhabbetlerine bırakıyor.

 

Kısacası yazar H.Can Utku’nun revizyonu kaçınılmaz gibi görünüyor.

 

Oyunculuk.

 

Sahneleniş açısından ikili arasındaki heyecan ve gerginlik seyirciye ulaşmıyor. Yıllardır aynı evi paylaşan ama birbirlerini ilk defa gören iki kadının anlık tepkisi zayıf kalıyor. Bu metinden kaynaklanabilir.

 

Çok cansız bir anlatım olmasına rağmen espriler çok iyi satılmış. Metinin anlamsızlığından oyunculukta arka planda kalıyor. Çünkü oyunculuğun seyri, metnin çözümlenmesinden  geçiyor. Bu bir vodvil yada Fars örneği olsaydı dikkatler ilk bakışta harekete odaklanacaktı. Ama tür olarak mesaj kaygısı taşıyan bir eser olduğundan, oyunculuk metnin altında ezilip gitmiş.

 

Reji Mustafa Şekercioğlu oyuncular gibi elinden geldiğini yapmış. Daha fazla ne verilebilirdi , ne katılabilirdi pek bilmiyorum. Yorumlama konusunda sıkıntı çektiklerini düşünmüyorum.Oyuncuların imgelemlerini de başarılı buldum. Uğraşları da yerinde. Bursa devlet tiyatrosu yeni bir yazarın metnini sahneleyerek bir risk taşıdığı su götürmez bir gerçek. Gerek rejinin , gerek teknik ekibin , gerekse oyuncuların cesareti takdire şayan.  Belki metini anlasaydım oyunculuğun metinle ne kadar sağlıklı buluştuğunu ve yorum zenginliğiyle neler katabildiğini uzun uzun söyleyebilirdim.  Rejinin tek hatası, oyun sonunda çelişkiler ve anlamsızlıklar devam edip oyunu bitirmesi gerekirken, kocanın sahneye çıkarak '' hanginiz Adviye’siniz ''  cümlesi oyuna basit ve ucuz gidiyor. Aynı zamanda tezat. Çünkü telefonda iki ayrı karısıyla konuşmasına rağmen seslerini anlayamamış, oyun sonunda o düş gücünden çıkartarak bir gerçeklik sağlıyor. Buda metine ters.

 

Diğer taraftan bir  '' izlenimci tiyatro ''  türü de diyebiliriz bu oyuna. Zira bu anlayış  20. Yüzyılın başlarında özellikle Fransa'da ortaya çıkmış idealist bir tiyatro anlayışı. Bu anlayışa göre tiyatroda esas olan, gerçekliğin gösterilmesinde çok, kişisel izlenimin yaratılabilmesidir. Bu amaçla simgeci bir anlatım kullanılır, şiir dili, söz gücü, dekor, kostüm, ışık yoluyla bir atmosfer yaratmak hedefliyor, tıpkı bu oyunda olduğu gibi.

 

Kostüm ve dekorun oyun üzerindeki etkisi.

 

Dekor ; evin sol tarafında tablolar, etajer, ayaklı lamba ve bilindik objelerden  oluşuyor. Tam ortada çiftli koltuk, yanlarında ise iki adet tekli koltuk var. Gayet şık döşenmiş bir ev. Yatak odasına , bahçeye ve mutfağa açılan üç kapı görünüyor. Tek dekorlu bu anlatımda ayrıntıları gözden kaçırmayan Mediha Yavuz başarılı bir iş çıkarmış. Bilinçaltına yerleşmiş bir avukat ve ev hanımı karakterinin kostümlerinde de zorlanmamış. Avukat için ; beyaz gömlek, kahverengi takım uygun görmüş. Çokta şık bir kıyafet olmuş. Yalnız ev hanımının üzerindeki o sabahlığa benzeyen şeyin ipini açsa da kadın rahatlasa. Patlayacakmış gibi duruyor. Yeşil çorap ve terliklerde müthiş.

 

Etkileyici bir ışık tasarımı.

 

Rahmi Ozan yılların getirdiği tecrübeyi seyirciyle paylaşıyor. Oyunun kilit noktalarında yaptığı sunumlar oyuna hayat veriyor. Özellikle geçmişte yaşanan hikayelerin anlatıldığı bölümlerde  tüm ışıkları kapatarak sadece küçük lambaları yakarak seyircinin düşsel gücünün yaşamasına katkıda bulunuyor.

 

Müzikte kim var bilmiyorum ama, özellikle çocukluk yıllarının anlatıldığı bölümlerde çalan fon müzik harika.

 

Kısacası teknik ekip üzerine düşen tüm sorumluluğu başarıyla yerine getiriyor.

 

Yazar kopuk bölümleri tekrar gözden geçirirse bu sahnelenişle daha güzel bir oyun çıkacağı kanısındayım.
 
İhsan Ata
18.01.2008


Yazarın Tüm Yazıları


Paylaş      
Yorumlar

sefiller - ( 1/18/2008 )
fazla eleştiri sogutmaz inşlahyazarıda .amam guzelmiş

Bu Oyun Hakkındaki Görüşlerinizi Paylaşın !

İsim
Mail  (Yayınlanmayacak)
Yorum
Güvenlik Kodu= 207
Lütfen bu kodu yandaki kutuya yazınız
 

    Son Eklenen Yazılar     En Çok Okunan Güncel Yazılar
27 MART… UMUDUNU ARAYAN BİR GÜN (Ahmet Yapar)
YOKLAMA LİSTESİ (Skeç)
    Tüm Tiyatro Yazıları

    Bu Tarihte Yayınlanan Diğer Yazılar
    Bu yazının yayınlandığı tarihte gündemdeki diğer yazılar aşağıda listelenmiştir...

  • Tiyatro adına utanç verici, kötü üstü kötü oyun: Fırıldakzade (Üstün Akmen) - 1/25/2008
  • Tiyatro Yüzleşme ile Söyleşi (Dila Akbaş, İsmail Can Törtop) - 1/23/2008
  • Şeylerin Şekli (Melih Anık) - 1/23/2008
  • Güvenliğimizin battaniyesi midir din?: ‘Dua Odası’ (Üstün Akmen) - 1/22/2008
  • TİYATRONUN POETİKASI VE POLİTİKASI (Boran Doğan) - 1/21/2008
  • Ayşegül Hindistan’da – Tiyatro Kılçık (İsmail Can Törtop) - 1/21/2008
  • YUNUS’UN YOLUNDA DİVANE AĞAÇ (Cüneyt İngiz) - 1/20/2008
  • Kürklü Merkür - Tiyatro Dot (Zeynep Kehaya) - 1/20/2008
  • SANATIN ÖZGÜRLÜĞÜ KISITLANAMAZ (Fatma Babuşçu) - 1/19/2008
  • Sürrealist bir kimlik çatışması ; ''ADVİYE'' (İhsan Ata) - 1/18/2008
  • Suyunun Suyu Bile Olamayan Eleştirmen : İhsan Ata (Yusuf Köksal) - 1/18/2008
  • Tiyatrocuya Şaka Yollu Seyirci Bulma Tüyoları (Ali Erdoğan) - 1/17/2008
  • Genco Erkal’ın bu oyununu izlemek, aydınlığa ibadettir: Sivas’93 (Üstün Akmen) - 1/16/2008
  • Sivas ’93- Dostlar Tiyatrosu (Yasemin Aktaş) - 1/16/2008
  • FAŞİZMİN AYAK SESLERİ,“ DALGA” OYUNU KENTERLERDE ! (Savaş Aykılıç) - 1/15/2008
  • Tuncer Cücenoğlu Söyleşisi (İsmail Can Törtop) - 1/15/2008
  • O GÜZEL İNSANLAR (Üstün Akmen) - 1/15/2008
  • Kim O? (Üstün Akmen) - 1/14/2008
  • Suyunun suyu lezzetli olur. Sayın Koksal'a (İhsan Ata) - 1/14/2008
  • TİYATRO PERA'DAN ÇAĞIMIZDA VENEDİK TACİRİ (Ahmet Kara) - 1/14/2008
  • Külahıma Anlat (Kabare Dev Aynası) - 1/13/2008
  • Yolumuzu Bulalım (Ali Erdoğan) - 1/13/2008
  • Bana Bir Picasso Gerek (Üstün Akmen) - 1/13/2008
  • Uyku kaçıran –İştah Kabartan “EĞİTİM- ÖĞRETİM” ve HESAP PEŞİNDE ... (Dündar İncesu) - 1/13/2008
  • Hiçliğe Tirat (Erdinç Yapan) - 1/13/2008
  • Şehir Tiyatroları Yeni Genel Sanat Yönetmeni Orhan Alkaya ile Projelerini Konuştuk (İsmail Can Törtop) - 1/10/2008
  • Geleneksel Bağın Üzümü (Ali Erdoğan) - 1/8/2008
  • SAYIN İHSAN ATA’NIN “Sefalet içerisinde geçen 36 yıl: Bir Garip Orhan Veli” ADLI ELEŞTİRİSİNİN ELEŞTİRİSİ (Yusuf Köksal) - 1/8/2008
  • Kara Kaplı – Tiyatro Yüzleşme (İsmail Can Törtop) - 1/7/2008
  • Ödüle Değer Bir Oyun: Ödül (Ahmet Kara) - 1/7/2008
  • YATAK ODASINDA KESİŞEN YOLLAR: “GÖZÜ KARA ALATURKA” (Üstün Akmen) - 1/5/2008
  • Sefalet içerisinde geçen 36 yıl : Bir Garip Orhan Veli (İhsan Ata) - 1/4/2008
  • KENAN IŞIK'ın MERAKI ÖLÜMSÜZ BİR ÖYKÜ (Ömer Kavrut) - 1/4/2008
  • BEHİÇ AK’TAN YALNIZLAŞAN DÜNYA: TEK KİŞİLİK ŞEHİR (Ahmet Kara) - 1/4/2008
  • Muharrem Ergül’ün eseri ve: ‘Leenane’in Güzellik Kraliçesi’ (Üstün Akmen) - 1/3/2008
  • GARAJİSTANBUL’da OYUN BOZULUYOR (Ahmet Kara) - 1/2/2008
  • Yetenekli ve Ünlü Tiyatro Yönetmeni Avra Sidiropoulou ile Söyleşi (Zeynep Kehaya) - 1/1/2008
  • TÜRK TİYATROSUNUN DÜNÜ, BUGÜNÜ VE GELECEĞİ ÜZERİNE (Mesut Vural) - 1/1/2008


  • Tiyatro Kursu Başlıyor!
    12 Şubat'tan itibaren her PAZARTESİ Kadıköy'de!
    Çalışanlara yönelik hobi sınıfı!



    Duyuru Panosu!



    Son Eklenen Tiyatro Oyunları

         Güncel Yazılar

    Yazar olmak ister misiniz?
    Yazar olarak tiyatrodunyasi.com ailesine katılmak, yazılarınızı yüzbinlerce tiyatroseverle paylaşmak isterseniz tiyatrodunyasi@tiyatrodunyasi.com adresine mail gönderebilirsiniz...

    Mail Listemize Üye Olun

         Güncel Haberler
    Tiyatro Maydanoz, Nazım’ın Kadınları ile Sahnede
    Tekin Deniz: Dümbüllü kavuğunu kimseye devretmedi

    Tiyatro Dünyası'nı takip Edin
     
     |  ..