| Tiyatro Kursu  | Şirket Tiyatrosu
Tiyatro Dünyası
Tiyatro Dünyası Bu Sahnede...
 
Ana Sayfa  |  Hakkımızda  |  Yazılar  |  Haberler  |  Yazarlar  |  Tiyatro Oyunları  |  Tiyatro Grupları  |  Sanatçılar  |  Kaynak  |  Duyuru Panosu  |
İYİ BAKIN AYNAYA!
Gül Arda



Bu ilkyazımda sizlere, zengin- fakir her kesimden insanın evine girmiş, evlerin demirbaşı olmayı başarabilmiş, masum görüntüsünün ardında sinsice planlara yataklık eden televizyonun dar anlamıyla tiyatroya, geniş anlamıyla, ‘Tiyatro izleyicisi’ olarak kabul edebileceğimiz ‘toplum’a olumsuz etkilerinden bahsetmek istiyorum biraz… Tabi öncelikle tiyatro ve televizyonun tarihsel gelişimine bir göz atmak gerektiğini düşünüyorum.

Öncelikle tiyatroyu inceleyelim…

 

*İnsan yaşamının, sahnede ve izleyiciler önünde canlandırılması sanatıdır tiyatro. Yunanca ’da “Seyirlik Yeri” anlamına gelen “Theatron sözcüğünden türemiş, dilimize İtalyanca ’daki  “Theatro” sözcüğünden geçmiştir. Günümüzdeki anlamıyla tiyatronun başlangıcı, Eski Yunan’da, Bağ Bozumu Tanrısı “Dionysos” adına düzenlenen dinsel törenlere dayanmaktadır. İlk başlarda keçi postu giymiş insanlar, koro halinde şiirler, şarkılar söylerken, Thespis adında bir şair, M.Ö 6. yüzyılda koronun karşısına bir aktör çıkararak diyaloğu başlatmıştır. Daha sonra Aiskhylos ikinci, Sophokles üçüncü aktörü çıkarmıştır sahneye. Böylece modern tiyatronun ilk oluşumları başlamıştır. Türk toplumunda ise, tiyatronun ne zaman başladığı tam olarak bilinmemektedir. Fakat ozanların yuğ, sığır, şölen adı verilen dinsel törenlerdeki gösterileri, Türk tiyatrosunun temeli sayılmaktadır. Şinasi’nin 1859’da yazdığı “Şair Evlenmesi” adlı oyun, batılı anlamda ilk Türk tiyatro eseridir.

                                           

Şimdi tiyatronun tanımına geri dönmek istiyorum. Ne deniliyor tanımda: İnsan yaşamının, sahnede ve izleyiciler önünde canlandırılması sanatıdır tiyatro… Evet, farkındayım, bir yanlışlık var tanımda. Daha doğrusu ya tanımda var bir yanlışlık ya da uygulamada!

                       

Evet, sahnede oynanıyor tiyatro. Ve evet, insanı anlatıyor insana. Acısıyla, tatlısıyla hayatı anlatıyor ışık oluyor karanlığa. “Uyanın!” diyor yeri geldiğinde. Uyanın bu gaflet uykusundan! Dur deyin sizi uyutmaya çalışanlara! Hatırlayın Yüce Ata’nızın sanatla ilgili sözlerini! Hatırlayın, toparlayın kendinizi! Uymayın, sanata sahip çıkmayıp, o sözleri unutturmaya çalışanlara!

 

Evet, tiyatro insanı anlatıyor insana. Peki, hangi insana? Hangi izleyiciye? Kaç izleyici karşısında oynanıyor tiyatro? Eğer varsa izleyici, neden yıkılıyor sahneler  tek tek?

Şimdi televizyonun tarihsel gelişiminde sıra… Ülkemizde 31 Ocak 1968’de yayına başlamış olan televizyon, kısa bir zamanda her eve girmeyi başarmıştır. Ve küçük-büyük herkesin eşi, dostu, sırdaşı olmuştur…

 

Yani en azından bir boş zaman faaliyeti olarak kalsaydı insanların hayatında, dizilerle uyutmasaydı insanları, düşünmeyi unutturmasaydı bizlere, çocuklar hele, bu kadar bağlanmasaydı bu saçma dünyaya, tiyatro, bu kadar üzülmezdi belki. Belki izleyicisi olmazdı yine; ama hep bir umudu olurdu gelecek nesillerden. Ama şimdi, bir tiyatro izleyicisi olarak bakacak olursak çocuklara… Bakamıyoruz bile değil mi? Çünkü daha bu günden hayatını dizilerine, programlarına göre ayarlayan ve kalitesi düşen küçük “cadıların” ya da “perilerin” iyi birer tiyatro izleyicisi olacağını pek zannetmiyorum ben…

 

Şimdi de, çok değerli bir sanatçı olan, Kartal Hasan Ali Yücel Kültür Merkezi, Genel Sanat Yönetmeni Erdal Yıldırım ile geçen yıl yaptığım bir röportajı paylaşmak istiyorum sizlerle…

 

İlk olarak televizyon hakkında ne düşündüğünü soruyorum Erdal Yıldırım’a.

 

“Televizyon hiçbir eğitim almamış, konuşmayı bile bilmeyen, sadece dış görünüşü güzel olan, imaj kazandırılmış tiplerle dolu. Ayrıca televizyon sayesinde hazırcılığa alıştırılıyoruz. Hani Cem Yılmaz’ın bir esprisi var ya “Evet çocuklar şimdi kağıdımızı katlıyoruz, zaten burada katlanmışı var…” Aynen onun gibi hazırı olduğu için kenarda, düşünen beyinler yok oluyor…” diyor.

 

Sonra “Peki tiyatroya ne gibi etkileri var?”diye soruyorum.

 

“Çok büyük olumsuz etkileri oldu…”diyor ve devam ediyor: En büyük zararı emeği köreltmesi. Örneğin bir oyun aylarca süren çalışmalarla sahneye konuyor. Ama televizyon, tiyatroya olan ilgiyi yok ediyor. Ücretsiz olarak sergilediğimiz oyunlarımıza bile en fazla 100- 150 kişi geliyor. Yani salonun 1/4’ü ancak doluyor. Sonra kolay para olduğu için oyuncuları da kendisine çekiyor. 1983 yılında Mehmet Ali Erbil, “Küheylan” adlı bir oyunda, ağızları açık bırakan bir performans sergilemişti. Daha on yedi yaşındaydı ve en iyi oyuncu ödülünü almıştı bu rolüyle. Ama yirmili yaşlara geldiğinde oyunu bıraktı. Ve bir daha da hiç oynamadı… Bunun sebebi de, televizyonda kazanmış olduğu komedyenlik unvanıyla, çok büyük paralar kazanmış olmasıydı. Kolay para kazanıyordu çünkü. Unutma ki, sanat ayna tutmak için var insanlara; televizyon para kazanmak için…

                       

Bu güzel sözlerle bitiriyoruz röportajı. Ama ben bir de araştırma yapmak istiyorum şu ‘Küheylan’ konusuyla ilgili. Ve Can Dündar’ın şu sözleriyle karşılaşıyorum:

 

**“Mehmet Ali Erbil gibi büyük bir oyuncu bile “Hiçbir zaman idealist olmadım. Ne yani aç mı kalsaydım?” diyerek televizyona geçme kararını savunmuştu. Ve o karar, yirmi beş yılda Küheylan’ı gösteri sirkinin yarış atına çevirmişti. Sistem “Lay lay lom” işine para dökse de, yetenekli gençleri sanattan koparıp ekranda eğlence makinesine çevirse de, yirmi beş yıl önceki Küheylan’ın itibarını vermiyor işte…

 

Ve şöyle sonlandırıyor sözlerini;

 

“Küheylan’ı yeniden izleyebilsek keşke. Gösteri sirkinin yılkı atına dönüşmeden…”

 

Ve son olarak da, popüler kültürün bu durumunu en iyi anlatan Mucizeler Komedisi adlı oyundan bahsetmek istiyorum biraz. Müthiş bir teknolojiyle, yüklü bir bütçeyle ve başarılı bir kadroyla sahnelenen, bu mükemmel müzikli oyunda Şener Şen, bir medya imparatorunu canlandırıyordu. Bir sürü gazetesi olan “SEFA YURDAKUL ”un bir de “Her medya patronunun olduğu gibi, soyadının baş harfi ile başlayan!” bir televizyon kanalı vardı: YTV. İzlenme oranını yükseltme uğruna her yola başvuran; ama yine de bir türlü yükseltemeyen bir ekibi vardı ayrıca. Magazin Müdürü yalan haber yapmaya, Spor Müdürü kavgacı konuklar çağırmaya zorlanıyordu Sefa Bey tarafından. Ancak durumu toparlayan Özlem Tekin ve Meltem Cumbul tarafından dönüşümlü olarak canlandırdığı, kanalın çaycısı “SÜTİYE CİMCOZ ”olmuştu. Neden dönüşümlü olarak oynuyorlardı dersiniz? Siz düşünedurun, merak etmeyin, cevabını vereceğim ben: Sütiye, yani kısaca Süti, aslında sesi de müzik bilgisi de olmayan; ama şan, şöhret, boncuklu şampuan sevdasına kapılmış bir çaycıydı; ama kanalı kurtarma politikası işe yarayacaktı:

 

Haftanın her günü yerli dizi şart, koyacaksın bir tane, kalmayacak dert.

Mesela pazartesi, koy bir gençlik dizisi

Gençler okulda tepinsin, analar babalar birbirini yesin.

Salı iyice sallansın, tabancalar patlasın,

Mafya birbirini vursun, kan oluk gibi aksın.

Çarşambayı boş ver, bırak onu sel alsın.

Spor Müdürü lafa karışır: Şampiyonlar ligi var efendim, bırakın bize kalsın.

Perşembeye geldik, çok mühim gece, bir bomba lazım mutlaka bize

“Aile dizisi yapalım.” der ekipten Harika. Tabi cevap hazırdır Süti ’de:

Amaaan be! Harika, ne kadar demodesin, millet aldı yürüdü, sen hala neredesin?

Aşk dizisi yapmaya karar verilir sonra. Tabi karma:

Al İkinci Bahar’ı, koy önüne Zerda’yı, yaz İstanbul Masalı, koy Asmalı Konak’ı,

Ekmek Teknesi şarttır, Süper Baba’da olsun; not al bunları Sefa, cepler parayla

dolsun.

 

Peki ismi ne olsun? “ASMALI BAHAR ”olur ismi. Sonra cuma gününe, 72 hafta süren şarkılı, türkülü hop starlara inat, her hafta bir star çıkarmaya yönelik, şöyle jürili  mürili , kavgalı , gürültülü rezalet bir yarışma yapmaya karar verilir.
 
Sonuç: Dizileri hallettik, yanına da yarışma, kanalın coştu Sefa, gerisine karışma.
İşte böyle anlatıyordu Mucizeler Komedisi düşüncesiz medya patronlarının kıyasıya düzey düşürme yarışlarını. Ve bu içeriğiyle işimize yararken, fark etmeden bir koz daha veriyordu elimize. “Neden dönüşümlü olarak oynuyorlardı dersiniz?” diye sormuştum ya, işte cevabı: Çünkü o dönem “Gurbet Kadını” diye bir dizi vardı. Meltem Cumbul  başroldeydi. Ve diğer bir kanalda “Sil Baştan” dizisi vardı. Onun başrolü de Özlem Tekin’di. Ve hem dizi çekimleri, hem tiyatro beraber zor yürütülüyordu olsa gerek, bazen Meltem Cumbul canlandırıyordu “Sütiye”yi, bazen Özlem Tekin…

 

Aynamıza- her anlamda- iyi baktığımız, nice güzel günlere…

 

Gül ARDA

24.10.2007

 

Kaynak:*Milli Eğitim Bakanlığı, Lise Edebi Metinler Ders Kitabı,sayfa:10

            ** http://www.milliyet.com.tr/2006/01/15/yazar/dundar.html

Değerli sanatçı, Sayın Erdal YILDIRIM’ a sonsuz teşekkürler…

 
İletişim



Paylaş      
Yorumlar

necmi - ( 10/29/2007 )
tiyatro untulmaya yüz tutmuşsa bu bizim etkili eserler veremediğimizdendir daha çok çalışıp daha iyi eserler vermeye çalışmalıyız

Aslıhan Çiğdem ÖZVERİ - ( 10/24/2007 )
Kelimelerin kifayetsiz kaldığı yazılardan biri.Ne söylenebilir ki?Sonuna kadar haklısınız.Bilmiyorum sonumuz ne olacak?Ama şundan eminim ki böyle susup sessiz kaldıkça daha kötü olacak.Sanatın baltalanmasına böyle sessiz kalmamalıyız.Daha duyarlı,bilinçli olmalıyız.Tiyatro salonları yıkılıp yakılırken,insanlar tiyatro yerine TV’yi seçerken sahnede alın teri döken sanatçıları boynu bükük bırakmamalıyız.Umarım benim gibi düsünenler hala vardır ve birlikte bu ülkenin sanatına,şaheserlerine,kültürüne sahip çıkarız.


Müge Yamaç - ( 4/25/2009 )
Haklısınız ama biraz suç tiyatro yapan abi ve ablalarda yokmu? tiyatroyu aristokrasi sanatına benzetmiyorlar mı, kopleks tuhaf cümleler kurup bu coğrafyanın zenginliklerine dönük oyunlar yapmıyorlar mı? Biraz buralara da bakın çağdaş Türk Tiyatrosunu bulmaya çalışalım böyle olamaz mı yada neden olamıyor, neden tiyatrocular biraraya gelip tartışamıyorlar, haklarını arayamıyorlar. Lütfen biraz bunlar üzerine düşünelim

Bu Oyun Hakkındaki Görüşlerinizi Paylaşın !

İsim
Mail  (Yayınlanmayacak)
Yorum
Güvenlik Kodu= 345
Lütfen bu kodu yandaki kutuya yazınız
 

    Son Eklenen Yazılar     En Çok Okunan Güncel Yazılar
27 MART… UMUDUNU ARAYAN BİR GÜN (Ahmet Yapar)
YOKLAMA LİSTESİ (Skeç)
    Tüm Tiyatro Yazıları

    Bu Tarihte Yayınlanan Diğer Yazılar
    Bu yazının yayınlandığı tarihte gündemdeki diğer yazılar aşağıda listelenmiştir...

  • Erdem Akakçe ile Söyleşi (Yasemin Aktaş) - 11/9/2007
  • Bir Mahalle Ki - Ankara Devlet Tiyatrosu (İhsan Ata) - 11/7/2007
  • KADIKÖY'ÜN HALDUN TANER'İNE BİR DAMLA GÖZYAŞI (Cüneyt İngiz) - 11/7/2007
  • Profesör ve Hulahop (Üstün Akmen) - 11/6/2007
  • Evlilikte Ufak Tefek Cinayetler (Ezgi Toz) - 11/4/2007
  • KANTOCU - İBB Şehir Tiyatroları (Ebru Güman) - 10/31/2007
  • KANTOCU (Cüneyt İngiz) - 10/31/2007
  • Kemal Başar’ın yönettiği Târgovişte’deki ‘Romeo Juliet’ (Üstün Akmen) - 10/27/2007
  • İYİ BAKIN AYNAYA! (Gül Arda) - 10/24/2007
  • Papucumun Kralı (Çocuk Oyunu) (Fevzi Günenç) - 10/24/2007
  • Akıllı Eşek (Çocuk Oyunu) (Fevzi Günenç) - 10/24/2007
  • Kurtla Kuzu Masalı (Çocuk Oyunu) (Fevzi Günenç) - 10/24/2007
  • Ormanlar Kraliçesi Kim Olsun (Çocuk Oyunu) (Fevzi Günenç) - 10/24/2007
  • Gülüş Düşler Ülkesinde (Çocuk Oyunu) (Fevzi Günenç) - 10/24/2007
  • Küçük Kaplumbağanın Evi (Çocuk Oyunu) (Fevzi Günenç) - 10/24/2007
  • Târgovişte’de Mc Ranin ile bir gece (Üstün Akmen) - 10/24/2007
  • Ceza Kanunu - İstanbul Şehir Tiyatroları (Ezgi Toz) - 10/23/2007
  • Ceza Kanunu - İstanbul Şehir Tiyatroları (Cüneyt İngiz) - 10/23/2007
  • Kuzey Işığı - Tiyatro Rast (Yasemin Aktaş) - 10/19/2007
  • İlk Göz Ağrısı - İstanbul Şehir Tiyatroları (Cüneyt İngiz) - 10/17/2007
  • İlk Göz Ağrısı (Erkan Kılıç) - 10/16/2007
  • TİYATRO YAYINCILIĞI MI BU? PEH! (Kemal Oruç) - 10/11/2007
  • Elveda Aşkım Afife (Kaan Erkam) - 10/10/2007
  • Ters Evlenme (Ortaoyunu - Hasan Hüseyin KARABAĞ) - 10/3/2007
  • Yedi Kocalı Hürmüz (HSBC Tiyatro Grubu) - 10/3/2007
  • ‘Teneke’nin La Scala’da operalaşması Yaşar Kemal’in ücreti olmasın(!)? (Üstün Akmen) - 10/2/2007
  • Çanakkale Geçilmez (Piyes) - 10/1/2007
  • Keşanlı Ali Destanı - Hıncal Uluç (Hıncal Uluç) - 9/28/2007
  • Alkışlarla, Kongre Vadisi (Hıncal Uluç) - 9/24/2007
  • Farkındalık (Cihan Özdeniz) - 9/24/2007
  • Can Gürzap Röportajı (Sesler Yüzler Mekanlar Programı) - 9/22/2007
  • Homeros İlyada Okuma Saati 1 ve 2. Hafta (Bulunmaz Tiyatro) - 9/22/2007
  • İş İşten Geçti (2005-2006) (Kadir Has Üniversitesi Tiyatro Topluluğu - KHASTT) - 9/22/2007
  • Seyircili Seyir Defteri (Ferhan Şensoy) - 9/22/2007
  • Evimizin Alametleri (Afiş Oyuncuları) - 9/22/2007
  • Tepeden İnme (Tevfik Gelenbe Tiyatrosu) - 9/22/2007
  • Eşrefpaşalılar - Tanıtım Klibi (Ankara Sanatevi - Anse) - 9/22/2007
  • Tolga Güner Sarhoş Sahnesi - Gözlerimi Kaparım Vazifemi Yaparım (Beykoz Belediyesi Amatör Tiyatro Grubu) - 9/22/2007
  • Venedik Taciri (Tiyatro Pera) - 9/20/2007


  • Tiyatro Kursu Başlıyor!
    1 Mayıs'tan itibaren her ÇARŞAMBA Kadıköy'de!
    Çalışanlara yönelik hobi sınıfı!



    Duyuru Panosu!



    Son Eklenen Tiyatro Oyunları

         Güncel Yazılar

    Yazar olmak ister misiniz?
    Yazar olarak tiyatrodunyasi.com ailesine katılmak, yazılarınızı yüzbinlerce tiyatroseverle paylaşmak isterseniz tiyatrodunyasi@tiyatrodunyasi.com adresine mail gönderebilirsiniz...

    Mail Listemize Üye Olun

         Güncel Haberler
    Tiyatro Maydanoz, Nazım’ın Kadınları ile Sahnede
    Tekin Deniz: Dümbüllü kavuğunu kimseye devretmedi

    Tiyatro Dünyası'nı takip Edin
     
     |  ..