| Tiyatro Kursu  | Şirket Tiyatrosu
Tiyatro Dünyası
Tiyatro Dünyası Bu Sahnede...
 
Ana Sayfa  |  Hakkımızda  |  Yazılar  |  Haberler  |  Yazarlar  |  Tiyatro Oyunları  |  Tiyatro Grupları  |  Sanatçılar  |  Kaynak  |  Duyuru Panosu  |
OYUN YAZMA TEKNİĞİ
Kemal ORUÇ



OYUN YAZMA TEKNİĞİ


Kemal ORUÇ


www.kemaloruc.com



Bir tiyatro oyunu yazmaya karar verdiğinizde ilk olarak kendinize şu soruyu sorun: “Neden yazıyorum?” İnsanlığa faydalı olacak, gerçekten mesajı olan bir oyun olacaksa hiç durmayın, yazın; çünkü bu tür oyunlara çok ihtiyacımız var. Eğer gelip geçici, boş bir heves için yazıyorsanız lütfen vazgeçin bu uğraşınızdan. Zira, ne bu oyunu okuyan ne de izleyen insanların vaktini çalmayın!



Alexander Dumas, oyun yazma konusunda “Çok kolay, diyor, “birinci perde açık, son perde kısa, bütün perdeler ilginç olmalı.” Gerçekten de bu iş bu kadar basit olsaydı, herkes oyun yazarı olurdu. Ne ki, burada yalnızca teknikle ilgili söylenmiştir bu sözler. Oysa yazılması zor olan oyun, tekniği açısından zor olan oyun değil, söyleyeceği şeyi olan ve bunu en iyi biçimde seyirciye iletebilen oyundur (Nutku, 2001).



Bir oyun, yazarın kafasında birdenbire belirmez. Dramatik bir eseri yazmak için belli bir aşamayı adım, adım gitmek gerekir. Birden bire bütün bir oyunu yazmaya çalışmak, büyük bir pastayı tümüyle yutmaya çalışmak gibidir. Halbuki pastayı dilim, dilim hatta lokma, lokma yemek gerekir. İşin aslı, bu iş büyük sabır ister. Bu aşamadaki süreç; yazarın bilgi birikimi, kişilik yapısı, çalışma tarzı ve araştırma biçimine bağlı olarak değişir.



Oyun yazmanın temelinde yaratıcılık yatar; ama oyun yazma tekniği de yazara çözümlemede yol gösterir ve işini kolaylaştırır. Bu iki öğenin birbirini tamamlaması gerekir. Diğer bir taraftan, oyun yazarı yaratıcı olduğu ve yazma tekniğini bildiği kadar tiyatro tekniklerini, sahne yapısını, oyunculuğu, rejiyi, kısacası tiyatronun her öğesini de çok iyi bilmelidir. Yine de ne olursa olsun kalıpsız olun ve yepyeni olanı arayın! Kendi tekniğinizi oluşturun, diğer tüm teknikler size çok yardımcı olacaktır elbet; ama önemli olan sizin yaratıcılığını kısıtlamayacak, size ait olan tekniği bulabilmektir. Bu da ancak çalışarak ve deneyerek öğrenilebilir.



Oyun yazmanın tekniğini bilen ama yazma heycanı duymayan , ya da tersi, bu duyguya sahip, ama teknikten habersiz yazarların temel kavramlara yazma yoluyla ulaştıklarına bakılırsa, yazmanın pek de kuralı olmayacağını belirten F. H. Çorbacıoğlu, yine de malzamenin bolluğuna karşın diğer edebiyat dallarındaki kadar tiyatro yazarının özgür olmadığını açıklar.Tiyatro yazarının hem teknik olanakları hem de sahneleme olanaklarını bilmesinin zorunlu oluşuna değinir. (Nutku, 1999)



Yaratıcılığın esasında düşünmek, çalışmak ve geliştirmek yatar. Aklınıza ilk geleni yazmayın! Bu ilk akla gelenler önemlidir, bir insanın iskeleti gibidir elbet; ama insan olabilmek için eti, kaşı gözü vs. olması gerekir. Demek istediğim şu: akla ilk geleni işlemeden, onu bir biçime sokmadan asla kağıda aktarmayın. Bırakın önce kafanızda bir süre olgunlaşsın.



Ham meyve karın ağrıtır!



Ø Yazara Esin Gerekir


Bu esin gökten inmez, yerden bitmez, birden bire karşınıza çıkmaz. Var olabilmek için bir alt yapıya muhtaçtır. Bir olay gördüğünüzde “İşte ben bundan esinlendim.” diyemezsiniz. Bu, bir olaya tanık olmaktır sadece. Esinlenmek; tanık olunan bu olaydan etkilenmenin yanı sıra, olayı derinlemesine incelemek, olayın işinize yarayıp yaramayacağını belirlemek ve geliştirilip geliştirilmeyeceğine karar verebilmektir.



Örneğin, yol kenarındaki dilenci kadından para alan bir adam gördünüz. İlk bakışta bu herhangi birisi olabilir. Bu haliyle işimize pek yaramaz. Ama bu işten esinlenip kafamızda bu olayı geliştirebiliriz. Şöyle ki: parayı alan herhangi biri değil de takım elbiseli bir adam, hatta bir politikacı olsun ve parayı aldıktan sonra hemen ilerideki Mercedes marka arabasına binip gitsin. İşte geliştirilmiş bu düşünce işimize yarar.



Kendinizi geliştirmek ve bu işe hazır edebilmek için devamlı gözlem yapmalı; gördüğünüz, duyduğunuz ve düşündüğünüz her şeyi not etmelisiniz. Belki de bir söz, şarkı, fıkra ya da tarihte olmuş bir olay oyunun yazılması için size esin verebilir. Yazar devamlı araştırmalı ve bilgi dağarcığını genişletmelidir. Güzel örnekler size güzel oyunlar yazmanızda yardımcı olacaktır. Bol bol oyun okumalı ve izlemelisiniz.



Ne ekersen onu biçersin!



Ø Taslak Oluşturmalısınız


Bütün topladığınız bilgileri ve aldığınız notları kullanarak oyununuza bir taslak oluşturmalısınız. Taslak; aldığınız notların düzenlenmesi, geliştirilmeye açık hale getirilmesi, bir gidiş yolu belirlenmesi ve yazılacak oyuna ön zemin hazırlanmasıdır. Bu taslak oyunu yazma sürecinde size yol gösterecek, dağılan düşüncelerinizi toparlamanıza yardım edecektir. Bir anlamda sizin haritanız olacaktır.



Haritasız yola çıkarsanız, kaybolursunuz!



Bir taslak oluşturduktan sonra yazar;



Ø Hedef Kitle Belirler


Oyunu kim izleyecek? “Herkes” derseniz eğer, bu soruya verilebilecek en mantıksız cevabı vermiş olursunuz. Örneğin Romeo ve Juliet oyununu bir çocuk izleyip ne yapsın? Ya da tam tersi, çocuk oyunundan bir yetişkin ne anlar?



Biz bu oyunla ne vermek istiyoruz? Seyirci gülsün mü istiyoruz? O zaman komedi türünde bir oyun yazacağız. Seyirciye siyaset adamlarının, bazı iş adamlarının yaptığı düzensizlikleri mi göstereceğiz? O zaman politik oyun yazacağız. Seyirciye katharsis (arınma) mı yaşatmak istiyoruz? O zaman bir trajedi yazmak en iyisi.



Oyunu izleyecek yaş grubu da önemlidir. Genel olarak aşağıdaki gibi sınıflandırabiliriz:



1-) Çocuklar (3- 6 yaş okul öncesi, 7- 9 yaş ilkokul, 10- 12 yaş ortaokul dönemi)


2-) Gençler (12- 15 yaş ergenlik, 16- 21 yaş ilk gençlik, 21- 25 yaş uzamış gençlik dönemi)


3-) Yetişkinler (25- 70 yaş)


4-) Yaşlılar (70 yaş ve üstü)



Yaşların yanında hedef kitle; ekonomik, psikolojik, sosyal, fiziksel, ve kültürel açılardan da değerlendirilmelidir.



Ø Oyuna Yaklaşımını Belirler


Bu yaklaşım, oyunu yazma amacımıza göre belirlenir. Oyunu, insanları salt güldürmek için mi yoksa bilgilendirmek ve düşündürmek için mi yazıyoruz? Yoksa her ikisi için mi? Gerçekçi mi olacak gerçeküstücü mü? Açık biçim mi kapalı biçim mi?



Yazarın yaklaşımı, kişiden kişiye, sahneden sahneye değişmez, eser boyunca aynı kalır. Aksi takdirde, ne eserde bir bütünlük olur, ne yönetmen oyunu yorumlayabilir, ne oyuncular kişileri tutarlı bir biçimde canlandırabilirler, ne de izleyici bu çorbadan zevk alır (Özakman, 2001).



Ø Dramatik Mantığı Belirler


Dramatik sanatlarda iki biçim vardır: Açık biçim ve kapalı biçim. Açık biçim; epik olan, kapalı biçim; ise dramatik olandır. Açık biçim doğruca seyirciye oynanan (Örnek: Keşanlı Ali Destanı/ Haldun Taner), kapalı biçim ise seyirci yokmuş gibi oynanan (Örnek: Medea/ Euripides) oyundur.


Bütün bunları yaptıktan sonra oyuna bir tema belirleyin. Tema, ana düşünce demektir. Yazarın belirlediği bu ana düşünce, seyirci tarafından tahmin edilebilir olmalıdır. Eserin ana düşüncesini genelde bir cümle ile ifade ederiz:



“Kötülükle yaklaşan kötülük bulur.”


“Körle yatan şaşı kalkar.”



Örneğin; Romeo ve Juliet oyunun teması: “Büyük aşk ölüme bile meydan okur.”dur.



Tema, oyunun yazılmasına neden olan ateşleyicidir. Yazar bu temaya oyun boyunca bağlı kalmalıdır. Çünkü tema sınırlayıcı bir görev üstlenir, dolayısıyla konudan konuya atlama olmaz.



Ø Öykü Oluşturma


Bu aşamadan sonra da yazar, aldığı notlar sayesinde kafasında geliştirdiği olayları kullanarak, yazmak istediği oyunun genel bir öyküsünü çıkarır. Bu öykü diyaloglar içermeden, olayların birbirine bağlanmasıyla oluşur. Burada dikkat edilmesi gereken, öyküyü oluşturan olayların dizilişidir. Öykünün; başını, ortasını ve sonunu oluşturan olaylar olmalıdır. Üç satırlık bir fıkranın bile başı, ortası ve sonu vardır.



Öykü oluşturma sırasında oyun kişileri ortaya çıkmaya, onlara özellik ekledikçe de kesinleşmeye başlarlar. “Bu öyküde, bu olayı kim yaşamalı?” sorusunu sorduğunuzda olay kişisi ortaya çıkmış olacaktır. Bu olay kişisine özellikler yüklemek, onu geliştirmek, herşeyiyle gerçek bir insan yapmak gerekir. Bu konuya sonra daha geniş değineceğim.



Dramatik bir yapıtın ilerlemesi çatışmaya bağlıdır. Çatışmalar genelde oyunun gelişme bölümünde yer alır. Çatışmalar yoluyla “yeni olanı” elde ederiz her zaman. Ana karakterin karşısına bir zıt karakter koymak ya da ana düşünceye ters bir düşünce koymak çatışma yaratmaktır. Ana karakterin hedefe ulaşmadaki amacına karşı gelen ve onu engellemeye çalışan herşey bir çatışma yaratır. Ana karakter bu engelleri aşar ve oyun ilerler.



Dramatik bir konu, çok kabaca ve çok genel olarak şöyle özetlenebilir: Her dramada bir baş karakter bulunur; bir karşı- karakter ya da bir karşı- güç, bir sebeple baş karakterin düzenini sarsar, ya da bir isteğine ulaşmasını engeller. Drama boyunca çekişip çatışırlar. Sonunda ya karakter, ya karşı- güç üstün gelir. (Özakman, 2001)



Çok önemli bir konu da şudur ki; yazılan hikayenin ilginç olması gerekir. Örneğin; Ali ve Ahmet’in sadece kavga etmesi kimseyi ilgilendirmez. Ama Ali ve Ahmet iki büyük ülkenin başkanıysa ve üçüncü dünya savaşına doğru giden bir çatışmaları varsa, işte o zaman kavgaları herkesi ilgilendirir. Herhangi bir olayı göstermek için, parasını aldığımız insanları iki saat boyunca salonda tutmak, onlara işkence etmek demektir.



Aynı zamanda hikaye, “Bin kişi aynı anda sahneye girer.” ya da “Oyuncu yirmi metreden atlayarak intihar eder.”gibi, sahne boyutlarına ve teknik özelliklerine uygun düşmeyen öğeler içermemelidir.



Bu kısımda dikkat edilmesi gereken diğer bir önemli konu da: eserin sonu mutlaka kesinleştirilmeli ve olaylar bu sona göre gelişmeli ve ilerlemelidir. Eğer hikayenin ortasında oyunun sonunu değiştirmeye karar verirseniz, yazdığınız kısımları da, hatta karakterleri de değiştirmek ve yeni sona uydurmak zorundasınız.



Ø Oyun Kişilerinin Özellikleri Belirlenir


Öyküyü de oluşturduktan sonra artık bu öyküde var olan ve öyküyü var eden oyun kişilerinin özelliklerini belirleyelim.



Turgut Özakman, Oyun ve Senaryo Yazma Tekniği (2001) adlı kitabında karakterlerin özelliklerini belirleyen genel bir tablo vermiştir. Bu tabloyu olduğu gibi aktarıyorum:



1. Fizyolojik/biyolojik özellikler


a. Cinsiyeti


b. Yaşı


c. Beden özellikleri, görünümü


d: Bedensel becerileri


e. Hastalıkları, beden kusurları ve sakatlıkları vb.



2. Psikolojik özellikler


a. Cinsel hayatı


b. Ahlak anlayışı


c. Tutumları, inançları


d. Zihinsel yetileri (dikkat, algı, bellek, düşünme, düş gücü, irade, bilinç)


e. Heyecansal, duygusal hayatı, tutkuları


f. Huyu


h. Zihinsel becerileri ve yetenekleri


ı. Alışkanlıkları (davranış kalıpları)


i. Patolojik eğilimleri, kompleksleri, fobileri vb.



3. Toplumsal özellikler


a. Milliyeti


b. Doğduğu yer


c. Şimdi yaşadığı yer


d. Sınıfı, mesleği, konumu


e. Eğitimi


f. Geliri


g. Ailesi, özellikleri


h. Eşi ve eşinin ailesi, özellikleri


ı. Çocukları, torunları, özellikleri


j. Mahalle, arkadaş, meslek, inanç, ve düşünce çev­resi, özellikleri


k. Hobileri, merakları


l. Geleceğe dönük tasarıları, emelleri, idealleri vb.




  • Fizyolojik/ biyolojik özellikler; oyun kişisinin görünüşünü, hareketlerini,

  • Psikolojik özellikler; düşüncelerini, anlayışlarını, akıl düzeyini ve baskın duygularını,

  • Toplumsal özellikler; sosyo- ekonomik ve kültürel durumunu, çevresel faktörlerden etkilenişini, ilgi alanlarını gösterir.


Bu tabloya bakarak ana karakterin, karşı- karakterin ve yan karakterlerin özelliklerini çıkarabiliriz. Bütün bu özellikler, aslında o karakterin hayat hikayesini anlatır. Ana karakterlere ve karşı- güçlü karakterlere detaylı olarak bu özellikler yüklenmek zorundadır; ama yan karakterlerde detaya girmek gerekmeyebilir.



Karakteri geliştirmek ve ilginç yapabilmek için değişikliklere uğratırız. Örneğin; dersini alır, bir hastalığı ortaya çıkar, mutlu ya da mutsuz olur… Ona bazı yan özellikler de katabiliriz. Örneğin; üstündeki yırtık paltoyu hiç çıkarmaz, herhangi bir kelimeyi duyunca hapşırır…



Bu değişiklikler ancak ve ancak gerektiği için yapılmalıdır. Hikayenin gidişatını ve diğer karakterlerin durumunu geriletir yönde etkilememelidir. Doğru değişikliler, çatışmalar yaratır ve yeniliklerin doğmasını sağlar. Monotonluklardan kurtarır ve seyirciye de yeni ve değişik bir olay izleme fırsatı verir.



Ø Öykü Parçalara Ayrılır


Artık bu aşamada yazmış olduğumuz hikayeyi parça parça işlemeye ve geliştirmeye geldik. Bu parçalar, yazıyor olduğumuz oyunun sahneleridir aslında. Diyaloglar bu bölümde yazılmaya başlanır. Zaten hikayenin ne olduğunu ve karakterlerin özelliklerini iyice bildiğimiz için diyaloglar kendiliğinden gelecektir. Gereksiz konuşmalara yer vermemek ve açık, yalın bir dil kullanmak gerekir.



Parçalar(sahneler), olayların örgüsünü bozmadan, hatta daha da geliştirerek işlenmelidir. Bu parçalar da aralarında birleşerek bazı bölümler oluşturur. Her dramatik eserin giriş, gelişme ve sonuç bölümleri vardır. Örneğin; on parçaya (sahneye) böldüğümüz hikayenin ilk üç parçası; giriş bölümünü, ikiden sekize kadar olan parçalar; gelişme bölümünü, son iki parça da sonuç bölümünü oluşturabilir. On parçaya ayırdığımız hikaye; işlem sonunda, yedi sahnelik bir oyun olarak da çıkabilir.



Giriş bölümü; daha çok karakterleri tanıtan, karakterlerin seyirciyle iletişim kurmasını sağlayan bölümdür. Kapalı biçimde, yaşadıklarından ve diğerleriyle konuştuklarından kim olduğunu ve bu oyundaki görevini anlayabiliriz. Ama açık biçimde karakter isterse direk olarak seyirciye kendini tanıtabilir; kim olduğunu ne iş yaptığını söyleyebilir.



Örnek olarak,



Merhaba ben Meltem. Bu görmüş olduğunuz eskici dükkanının sahibiyim. Rahmetli babamdan kaldı burası bana. Yaşımın biraz geçkin olduğuna bakmayın, yalnız yaşarım ben… Yok yok yanlış söyledim, yalnız değilim. Mumuş ve Liloş adında iki kedim var, onlarla birlikte yaşıyorum. Evim hemen bu dükkanın üstünde...



Ayrıca karakter isterse diğer karakterleri tanıtabilir, olayların gidişatını anlatabilir.



Örnek olarak, Haldun Taner’in yazmış olduğu Keşanlı Ali Destanı’ndaki Zilha’nın sözlerine bakalım:


Filiz’in babası Bülent Bey, illetli fakir; karısı evden kaçmış. Adam da böyle sönmüş fenere dönmüş. … İhya Bey buba adam. Tuttuğu altın olsun, neme lazım. Beni kızı gibi sever...



Gelişme bölümü; karakterlerin çıkan engellere takılması, belli olaylardan etkilenmesi, çelişkiler yaşaması, kararsız kalması ya da yeni kararlar vermesi, sorunlar çıkması ve sorunlara çözüm bulması gibi belli olaylar içinde çatışmalar yaşayarak hikayeyi ilerletmesi ve geliştirmesini sağladığı bölümdür.



Bu gelişmeleri sağlayan olaylar, yumuşatılarak yazılmalı ve birbirinden ayrı durmamalıdır. Yani olaylar birbirinden kopuk ilerlememelidir. Ama istisna olarak, bazı oyunlarda olaylar birbirinden bağımsız hareket edip finalde hepsi birleştirilebilir. Bu da seyirciyi şaşırtmaya yönelik kullanılan bir yöntemdir. Ana konu içinde yan konular da işlenebilir. Bunlar da genel olaylar içinde, sırıtmadan, ana konuya bağlı olarak işlenmelidir.



Gelişen olaylar hikayeyi bir sonuca doğru götürmelidir. Bu aşamada her olay bir sonraki olaya zemin hazırlamalı, adım adım hikayeyi ilerletmelidir. En etkili yöntem, seyircinin bir sonraki olayı merak etmesini sağlayan yöntemdir. Ama her seferinde bunu yaparak seyirciyi yormamak gerekir. Gelişim aynı hızda olmamalı, olayların gidişatına göre iniş çıkışlı olmalıdır. Ama yine gereksiz hız değişimleri de seyirciyi yorabilir. Eserin belli bir temposu ve ritmi olmalıdır.



Oyunun süresini uzatabilmek için gereksiz yere olay eklemeyiniz. Ancak hikaye içinde olan; işe yarar, oyunu ilerletir olaylar bizim işimizi görür. Gereksiz olay ya da kişiler hemen kendini belli eder ve seyircinin dikkatini çeker. Bu da pek hoş durmaz.



Bütün çatışmalar sonunda son bir çatışma yaşanır ve oyun sonuca gider. İşte bu son çatışma doruk noktasıdır. Doruk noktasında son kozlar paylaşılır, olaylar kızışır, heyecan artar. İşte tam bu noktada en başta belirlediğimiz tema (ana düşünce) ortaya çıkar.



Sonuç bölümü; bütün olaylar neticesinde, kazanan tarafın(bazı oyunlarda eşitlik olabilir) ne yapacağına karar verdiği ve olayları çözdüğü kısımdır. Mutlaka finale kadar gelen çözülmemiş sorunlar vardır ve karakter bu sorunları çözüme kavuşturur. Oyun da bu yeni duruma göre son bulur.



Final doruk noktadan hemen sonra gelmeli ve kısa tutulmalıdır. Yoksa, zaten sabırsızlanan seyirciyi usandırabiliriz.



Finalsiz hiçbir oyun yoktur, olmamalıdır! O kadar tanıdığı ve iki saat boyunca gelişimini gördüğü hikayenin ve karakterlerin, sonunda ne olacağını bilmek seyircinin hakkıdır. İnsan yaşamı da buna benzer. Doğar, gelişir ve ölürüz.



Ölümsüz insan, sonuçsuz oyun olmaz!



Bu bilgiler ışığında yazacağınız oyunların; öncelikle Türk Tiyatrosu’na sonra da Dünya Tiyatrosu’na yararlı olmasını dilerim.



Günleriniz Aydın olsun sevgili düşünce dostları!



Kemal ORUÇ


06.3.2007


Kaynaklar:



ÖZAKMAN, Turgut; “Oyun ve Senaryo Yazma Tekniği”, Bilgi Yayınevi, Ankara, (2001)


NUTKU; Özdemir; “Dram Sanatı”, Kabalcı Yayınevi, İstanbul, (2001)


NUTKU, Hülya; “Oyun Yazarlığı”, Mitos Boyut Yayınları, İstanbul, (1999)


EGRI, Lajos; “Piyes Yazma Sanatı”, Papirüs Yayınları, İstanbul, (2004)


GOOCH, Steve; “Oyun Yazmak” Mitos Boyut Yayınları, İstanbul, (1998)



Yazarın Tüm Yazıları


Paylaş      
Yorumlar

emre keskin - ( 3/24/2009 )
bu yazıyı bazı arkadaşların dediği gibi gökte ararken yerde buldum.ben bir lise öğrencisiyim ve bir piyes yarışmasına girmek istedim. bu yazı da bana büyük yardımcı oldu spasiba(thanks)


RAMAZAN AVSAR - ( 3/28/2009 )
Cok tesekkur ederim. Belcika gent sehrinde yeni basladik tiyatroya, verdiginiz bilgiler cok faydali, paylastiginiz icin tesekkur ederiz. GENTÜRKTIYATROSU

Selin - ( 12/31/2008 )
Çok teşekkürler.. buna ben ve arkadaşımın ihtiyacı vardı.Sanırım bundan sonra gelişme olacaktır.yani şöyle diyeyim bu bilgiler doğrultusunda oyunumuzu yazabileceğiz.Yeniden teşekkürler Hocam :)

çılgın - ( 3/7/2008 )
çok teşekkürler...
bu sayede bir öğrenci olarak ödevimi yapmış oldum teşekkürler. çok güzel bir piyes yazdık.


Fatih Açıkalın - ( 2/7/2008 )
Uğur Yıldırım’a...

Saygısızlık göremedim ben burada! Gayet iyi bir çalışma ve kaynakları da saygılı bir şekilde gösterilmiş! Aklı başında adam gider bu kaynakları da okur! Ama yine de bu çalışma oyun yazarı adayı için iyi bir başlangıç olur! Kutlarım Kemal Oruç! Emeğinize sağlık!


deniz çavuşoğlu - ( 11/13/2007 )
ben komedi dükkanına seyirci olmak istiyorum nasıl size ulaşabilirim.

mcetinkaya - ( 9/20/2008 )
kardeşim hatta hocam eline sağlık diyorum ben ;)

didem ünlü - ( 8/1/2008 )
ben dramatik yazalık sınavına gireceim,bu bilgiler doğrultusunda çalışmaktayım teşekürler yazdıklarınız için.....ben insanların sizi örnek almalarını isterdim etrafınıza faydalı olmak erdemli insanların işidir,,,,.

Ş. Ali EREN - ( 7/15/2008 )
Uğur Yıldırım’a

ben bu yazıyı okuduktan sonra o bahsedilen kitapları da alıp okuyarak kendini dahada geliştirmek isteyecek çok insan olacağına inanıyorum. Eğer sevgili Kemal Oruç kaynak göstermeseydi o zaman söylediklerinize katılırdım. sanırım şimdi siz kemal bey’e bir özür borçlusunuz. Kemal bey bize kaynak göstererek sevgili yazarların eserlerine yönlendirmiştir. Bu yazıdan faydalanan insan daha fazla fayda için kaynağa gider...

kendi adıma teşekkür ederim Kemal bey.


Fatma ÖZER - ( 12/27/2007 )
Cok teşekkürler.. bu bilgiler cok iyi geldi ... cok işime yaradı.. :)

Kemal ORUÇ - ( 9/30/2007 )
Çok seviniyorum bu tür tebrikleri duydukça ve daha iyisini yapabilmek için güç bluyorum...

Sevgiler...


sefiller - ( 9/26/2007 )
teşekkürler ,teşekkürler,teşekkürler. hocam bu bilgi ve tavsiyeleri gokte ararken yerde buldum ben universite ikinci sınıfta okumaktayım (uldag unv.)ve universiteye başldıgımdan beri sureklı bişeyler yazma ihtiyacı duyuytyorum ama bunları nasıl bir şekilde ve kalıpta yazacagımı kestiremiyordum .buyaz Türkiyede gormedigim yerleri gezdim ve bir suru ilginç olay yaşadım.bunları birden içimde kalmış olaylarla yoğurmaya başladım eski yaşadıgım acılarım aşklarım huzun gece ne varsa birden hepsi üst üste geldi yazmak istiyordum ama nasıl yaacagımı bilmiyordum toparlayamıyordum .birde olayları not alın dediginizden itibaren not alıyorum cok komik ve trajik hadiseler buldum . yani tek kelimeyle harika kendimi bir adım one cıkmış gibi hissediyorum

inanch - ( 11/2/2007 )
yazı için teşekkür ediyorum öncelikle emeğinize sağlık ama karakter konusundaki yazdıklarınıza biraz takılmış bulunmaktayım, karakteri yaratırken bütün özelliklerini baştan tanımlamalı mıyız? Bu ilk sorum, ikinci sorum ise karakterin bir başka karakteri veya kendisini tanıtma durumunu anlaymadım. Bu şart mıdır? Ayrıca oyun aktıkça karakterin tanımlanması seyirciye bırakılsa daha iyi olmaz mı? Cevap verirseniz sevinirim. Kolay gelsin ve tekrardan emeğinize sağlık...

Şenol TURGUT - ( 10/30/2007 )
Hocam bizi aydınlattınığınız için teşekkürler. şarz olmuş ışıldak gibi hissediyorum kendimi ve öyle de kolay kolay bitecek bir enerji ve de birimikim değil. Hürmetler.

Uğur Yıldırım - ( 1/15/2008 )
Sayın "yazar", gayri akademik bu yazıyı neden yazdığını anlamış değilim. nedenine gelince yazıda size ait hiçbirşey yok kaynakçada verdiğiniz kitaplardan özensizce harmanlanmış bir yığın argüman...neden gidip bu kitapları okumayayım da sizin bu kavram kargaşası yaratmış yazınızı okuyayım? Lütfen bu konuda emek veren sanatçı ve araştırmacılara biraz daha saygılı olun ve bir daha böyle cüretsizce yazılar kaleme almayın...

serkan - ( 5/26/2009 )
bence bu yazıyı yazmak yerine kaynakçayı yazsa yeteli olurmuş:)

Gürdal UĞUR - ( 7/2/2010 )
Bir oyun yazarı olarak emeğinize sağlık diyorum Kemal Bey. Yararlanmak isteyen genç ve istekli adaylara güzel bir özet bilgi sunmuşsunuz... Hem de kaynak göstererek... Eleştiri adına saçmalayanlara da kulak asmayın derim...

Ayşe - ( 11/17/2010 )
Meyve veren ağacın enaz bir kişi tarafından taşlanacağı gerçeğine tanık olduk bir kez daha. Yazılanların tamamını sıtkım sıyrılacak ölçüde biliyor olmama ve kaynakların çoğunu enaz bir kere okumuş bulunmama karşın, ilk kez okuyormuşcasına gayet keyifle okudum ben, yazıyı okuma amacıma da (yarım kalan bir oyunumu bitirme motivasyonu elde etme) ulaştım. Yazının bir oyun yazmak isteyen, yetenekli, ancak bunu yapacak teknik bilgiye sahip olmayan genç bir insana sağlayacağı yararı ise, sözcüklere dökmek bile güç olacaktır. Toplamda 1200’ü aşan sayfa içinden hadisenin özünü çıkarmak, hele de bu çalışmayı sınırlı bir çevrenin yararlanmasına sunmayıp, herkesin kullanımına açmak az şey midir? Kaynaklar da -yayınevi ve basım yılına kadar- verilmiş. E daha ne istenebilir, değil mi? Sırf kendimiz yapamadığımız için, yapabilenleri kötülemekten vazgeçsek artık diyorum. Haksız mıyım?


Nermin Kaçar - ( 9/30/2011 )
Merhaba Kemal Bey, sizi Sanat sokağı dergisinden tanıyorum. Ben de öykülerimi yayınlıyorum aynı dergide. Kısa oyun yazma ile ilgili bilgi ararken sayfanıza tesadüf ettim. İlgi duyduğum bir alan, bir defa olsun denemek istiyorum. Bilgileriniz çok işime yarayacak. Teşekkür ediyorum. Saygıyla...

Bu Oyun Hakkındaki Görüşlerinizi Paylaşın !

İsim
Mail  (Yayınlanmayacak)
Yorum
Güvenlik Kodu= 720
Lütfen bu kodu yandaki kutuya yazınız
 

    Son Eklenen Yazılar     En Çok Okunan Güncel Yazılar
27 MART… UMUDUNU ARAYAN BİR GÜN (Ahmet Yapar)
YOKLAMA LİSTESİ (Skeç)
    Tüm Tiyatro Yazıları

    Bu Tarihte Yayınlanan Diğer Yazılar
    Bu yazının yayınlandığı tarihte gündemdeki diğer yazılar aşağıda listelenmiştir...

  • Yaşasın Düşman (Değişim Atölyesi Oyuncuları) - 5/29/2007
  • Ada (Değişim Atölyesi Oyuncuları) - 5/29/2007
  • ÜBÜ (Değişim Atölyesi Oyuncuları) - 5/29/2007
  • Kapıların Dışında (Değişim Atölyesi Oyuncuları) - 5/29/2007
  • Lüküs Hayat (TRT Arşivinden) - 5/29/2007
  • Yedi Kocali Hürmuz (Ayten Gökçer) - 5/29/2007
  • Tanıtım Videosu (Tiyatro Akademi) - 5/29/2007
  • Cephede Piknik (Promete) - 5/29/2007
  • Ben Anadolu (ODTÜ Müzik ve Güzel Sanatlar Bölümü) - 5/29/2007
  • 2006/2007 TİYATRO SEZONU (Özlem Ecevit) - 5/29/2007
  • OYUN YAZMA TEKNİĞİ (Kemal ORUÇ) - 5/23/2007
  • 8. Uluslararası Karadeniz Tiyatro Festivali’nden izlenimler (3) (Üstün Akmen) - 5/22/2007
  • William Shakespeare (-) - 5/19/2007
  • SAMUEL BECKETT Biyografisi (-) - 5/19/2007
  • MOLIERE (-) - 5/19/2007
  • FRIEDRICH SCHILLER Biyografisi (-) - 5/19/2007
  • FREDERICO GARCIA LORCA Biyografisi (-) - 5/19/2007
  • DARIO FO Biyografisi (-) - 5/19/2007
  • CARLO GOLDONI Biyografisi (-) - 5/19/2007
  • BERTOLT BRECHT Biyografisi (-) - 5/19/2007
  • BERNARD SHAW Biyografisi (-) - 5/19/2007
  • ANTON ÇEHOV Biyografisi (-) - 5/19/2007
  • Rumuz Goncagül (Galatasaray Üniversitesi Tiyatro Topluluğu) - 5/18/2007
  • ölüm ve bakire (Edebiyat Dostları Tiyatro Topluluğu) - 5/18/2007
  • Batakhane Güzeli (Sakül Kültür Tiyatrosu) - 5/18/2007
  • V. Frank - 2. Perde (Galatasaray Üniversitesi Tiyatro Topluluğu) - 5/18/2007
  • Ne Olsam Acaba (Kayıp Zaman Oyuncuları) - 5/18/2007
  • Kafkas Tebeşir Dairesi (Galatasaray Üniversitesi Tiyatro Topluluğu ) - 5/18/2007
  • Ölüler Konuşmak İsterler (Ankara) - 5/18/2007
  • Sabancı Üniversitesi Oryantasyon (Sabancı Üniversitesi Tiyatro Kulübü) - 5/18/2007
  • Tiyatro Sporu (Mahşer-i Cümbüş) - 5/18/2007
  • İnteraktif Çocuk Şenliği (Tiyatro Alkış) - 5/18/2007
  • Bir Kümes Müzikali - Çocuk Tiyatrosu (Tiyatro Alkış) - 5/18/2007
  • Ben Çöp Değilim - Çocuk Tiyatrosu (Tiyatro Alkış) - 5/18/2007
  • Nasreddin Hoca (Semaver Kumpanya) - 5/18/2007
  • Memo'nun Önlenemez Yükselişi (Semaver Kumpanya) - 5/18/2007
  • Trainspotting (Semaver Kumpanya) - 5/18/2007
  • Chamaco Jenerik (Semaver Kumpanya) - 5/18/2007
  • Murtaza (Semaver Kumpanya) - 5/18/2007
  • Süleyman ve Öbürsüler (Semaver Kumpanya) - 5/18/2007
  • 12. Gece (Semaver Kumpanya) - 5/18/2007


  • Tiyatro Kursu Başlıyor!
    1 Mayıs'tan itibaren her ÇARŞAMBA Kadıköy'de!
    Çalışanlara yönelik hobi sınıfı!



    Duyuru Panosu!



    Son Eklenen Tiyatro Oyunları

         Güncel Yazılar

    Yazar olmak ister misiniz?
    Yazar olarak tiyatrodunyasi.com ailesine katılmak, yazılarınızı yüzbinlerce tiyatroseverle paylaşmak isterseniz tiyatrodunyasi@tiyatrodunyasi.com adresine mail gönderebilirsiniz...

    Mail Listemize Üye Olun

         Güncel Haberler
    Tiyatro Maydanoz, Nazım’ın Kadınları ile Sahnede
    Tekin Deniz: Dümbüllü kavuğunu kimseye devretmedi

    Tiyatro Dünyası'nı takip Edin
     
     |  ..