| Tiyatro Kursu  | Şirket Tiyatrosu
Tiyatro Dünyası
Tiyatro Dünyası Bu Sahnede...
 
Ana Sayfa  |  Hakkımızda  |  Yazılar  |  Haberler  |  Yazarlar  |  Tiyatro Oyunları  |  Tiyatro Grupları  |  Sanatçılar  |  Kaynak  |  Duyuru Panosu  |
Eğitim ve Tiyatro
Rasim Aşın



Eğitim, kişinin doğum öncesinde başlayan, süren, gelişme gösteren, onu biçimlendiren süreçtir. Kişinin yeteneklerini geliştirmesine, yaşama etkin bir biçimde katılmasına yardım eder. Değişen toplumsal koşullar ile birlikte eğitim anlayışı da bu değişime ayak uydurabildiği ölçüde eğitim ve öğretimin sosyal yaşam içinde pratik değeri olur. Eğitim sistemimiz ve aile içinde var olan otoriter yapının günümüz koşullarında yeniden sorgulanması, ezberleyen, sorgusuz sualsız kabul eden yerine düşünen, sorgulayan araştıran, katılımcı kimliği olan bireylerin yetiştirilmesi, daha sağlıklı toplumlara giden yolu kısaltacaktır.

Öğrenmenin temel şartlarından birisi etkinliktir ve birey etkin olduğu sürece daha iyi öğrenir. Dramatik oyun bireyin etkin olduğu ve üzerinde prova yapılmayan bir gösteridir. Yurdumuzda yaratıcı drama normal eğitim programları ile bütünleşmeye başlamıştır. Sınıftaki dramatik oyunlar, oyuncuların kendileri ve oyun oynarken edindikleri tecrübe ile ilgilidir. Bu oyunlar provasız, anında yaratılan, genelde yapısı öğretmen tarafından şekillendirilen ve herkesin bir göreve sahip olduğu grup faaliyetidir. Çocuklar bu dramatik oyunlar sırasında duygu ve düşüncelerinin yanı sıra korku ve özel ilgilerini de ortaya koyarlar. Ayrıca, dramatik oyun dışında yaşamayacakları olayları da yaşayabilirler (Karın yağması gibi). Eğitimde drama yönteminin en etkili şekli, öğretmenin de rol aldığı tüm grup doğaçlamasıdır. Ancak öğretmen oyun sırasında oyuna karışmamalıdır. Öğretmenin önce, çocuklara neyi öğreteceğine karar vermesi gerekir. Sonra öğrenme işinin nerede yapılacağı, çocuklar ve öğretmenin rolü, olayın düğüm noktası ve başlangıçta çocukların dikkatini çekmek için ne yapılacağı belirlenmelidir. Dramatik oyunlar sırasında gürültü problemi çıkabilir. Eğer gürültü, problem çözmeye yönelik değilse, çocuklar oyuna ilgilerini kaybetmişlerdir. O zaman oyun hemen durdurulup, tamamen farklı bir oyun başlatılmalıdır.

Eğitimde tiyatro kapsamında yapılan çalışmalarda “tiyatro” sözcüğü, gösteri amaçlı seyirciye dönük bir etkinlik olarak ele alınmamalıdır. Amaç, yaşanan süreç, yani katılımcıların (çocukların) yaşadıkları süreçtir. Bu ilişkide “tiyatro” kuram ile eylemin bir araya getirilmesinde bir pota, bir araç olarak görülmektedir; düşüncelerin tiyatro aracılığıyla gözle görülür, elle tutulur hale gelmesidir. Çalışmalar sırasında herkesin katılımcı olması zorunludur. Çocuklarla yapılan çalışmalarda yaşanan süreç-proses, tartışma, doğaçlama ve tekrar tartışma şeklinde gelişen bir çizgi izlemektedir. Doğaçlama öncesi yapılan tartışmalar sorunun saptanması, gerçeklerin sergilenmesini ve sorgulamayı hedeflemek-tedir. Doğaçlamalar ise yaşama bir kez daha bakmaya ve alternatifin ortaya konmasına yöneliktir.

Çocuğa yönelik her etkinlikte otoriter bir yaklaşım, bir şeyler öğretme çabası içinde olduğumuzu söylersek pek haksız sayılmayız. Yazılarımın amacı “didaktik olmadan”, parmak sallamadan “eğitim içinde tiyatroyu nasıl kullanabiliriz?” sorusuna dikkat çekmektir.

Eğitimde tiyatro kapsamında yapılan çalışmalarda, eğitimcinin otoriter bir eğitim sisteminden geldiği düşünülürse her iki taraf içinde zaman zaman sorunların yaşanması kaçınılmaz olabilir. Bu nedenle sık sık vurgulandığı gibi eğitimde tiyatro çalışmaları karşılıklı etkileşimlerle, keşiflerle yürüyen, gelişme gösteren bir süreçtir. Her iki tarafın da esnek, sabırlı, özeleştiri yapmaya hazır kişiler olmaları çalışmanın amacına ulaşmada etkin-tesirli olabilir.

Psikoloji bilimin araştırmasında insanın başarısında ‘‘IQ’’ zeka derecesi kadar duygusal zekasının ve yaratıcılığının da etkisi olduğu görülmüştür. Yaratıcılığın ortaya çıkması ve duyguların keşfi için öncelikle çocuğun özgürce kendini ifade edebileceği bir güven ortamının oluşması-oluşturulması çok önemlidir. Çocuğa bilginin hazır verilmesi yerine, bilgiye ulaşma yollarının gösterilmesi, merak duygularının kışkırtılması öğretime de yardımcı olabilir.

Tiyatronun eğitimde kullanılmasının, diğer öğrenme yollarından daha etkili olduğu bilinen bir gerçektir. Çünkü eğitimde tiyatroda öğretilecek bilgilere, bazen o oyunu hazırlama ve sahneleme sürecini bizzat yaşayan tarafından doğrudan ulaşılır; bazen de öğrenen sahnede izlediği ve kendine belirli bir içeriği öğretmek için hazırlanmış oyunu izleyerek öğrenir.

Eğitimde Tiyatro denilince iki yöntemden söz etmek gerekir. Bunlardan birincisi, öğrenenlerin oyunda kendilerinin görev almalarıdır. Oyun sahneye koyma sürecinin başından, oyunun sergilenmesine kadar geçen süreç, öğrenenler için etkili bir öğrenme ortamı sağlar. Bu süreçte katılımcılar sadece belirli bir içeriği öğrenmekle kalmayıp; pek çok beceri ve değerler de kazanırlar. Kazanılan bu becerilerin en önemlisi birlikte çalışma, ortak bir üretimde bulunmadır. Oyunun, dekor ve kostümlerin yapılması, ışık sisteminin düzenlenmesi ve daha başka pek çok sahne etmeninin, oyunun dramatik yapısı ile ilişkili olarak hazırlanması ciddi bir işbirliği ve etkili iletişim gerektirir. Bu süreci yaşayan öğrenen, kuşkusuz diğer öğrenme yollarına göre daha kalıcı ve etkin bir öğrenme yaşantısı geçirmiş olur.

İkinci yöntem ise bir grubun hazırladığı eğitim amaçlı oyunu, hedef gruba sergilemektir. Burada kağıtlarda yazılı, kuru ve öğrenen için cansız olan bilgiler canlanır, hayat bulur. Öğrenen sahnede izlediği oyunla belirli bir özdeşlik kurarak kendisi için hazırlanan içeriği alır. Olası olumsuzlukları görür ve belirli bir deneyim kazanır. Diğeri kadar olmamakla birlikte, bu öğrenme yolu da etkili ve hızlı öğrenme sağlar.

Zaman zaman öğretmenlerin yakınmalarını duyarız. “Bu yıl okulda bir oyun sahneye koymamız gerek ama hangi oyunu, nasıl, ne şekilde ve ne zaman koyabiliriz bilmiyoruz.” Ne yazık ki bu alanda yeterince kaynak yoktur. Bir tiyatro çalışması yapılacağı zaman eğitimcinin ilgi alanı doğrultusunda veya müfredatın belirlediği kuru didaktik öğelerle doldurulmuş bir metin seçilir, rol dağılımı yapılır ve ezber aşamasından sonra provalara geçilir. Seçilen metin ya içinde vatan sevgisini anlatan çok da edep değeri olmayan bolca hamasi nutukların yer aldığı bir oyundur, ya da popüler kültürün tüm hafifliğini barındıran öğeler içeren bir oyun veya klasık bir metindir. En iyi olasılıkla seçilen metnin klasik bir oyun metni olduğunu düşünelim, yine sorun bitmez. Çünkü; ülkemizde klasik oyunlar, çocukların yaş gruplarına göre sadeleştirilmemiş, çocuklar için uyarlanmamış, henüz yeterince ve doğru yapılmamıştır. Çoğu oyun, çocuğun kelime dağarcığının çok üstünde bir dile, bir cümle yapısına sahiptir. “Tiyatro yapmak” çocuk için giderek anlamını bilmediği, dilinin dönmediği birçok kelimeyle boğuşmak, ezberlemek zorunda kaldığı, neyi neden yaptığını, anlamadığı bir işkenceye dönüşür. Ve eğitimin birçok alanında var olan sorunlar burada da karşımıza çıkmaya başlar. Zevk için yapılan bir etkinlik, tüm çekiciliğini yitirerek tamamen yaratıcılıktan uzak, öğrencilerin hiçbir katkısının olmadığı zorla yaptırılan bir ödeve dönüşür.

Tiyatronun yaratıcılığı ve işlevselliği çağdaş toplumların ikiyüzlülüğü karşısında tükendi. Çağının dinamizmini ve hızını göğüslemekte aksayan tiyatro sanatı ya yorgun işadamlarının rahatlayıp gevşemek için gittiği bir eğlence olarak sınırlandı ya da “performans” gibi başka alanlara kaydı.

İki büyük Dünya Savaşı yaşayan ve hala hem kendisinin hem de yaşadığı gezegenin yıkımına sebep olmakta direnen insanlık, yaklaşan tehlike çanlarıyla sarsılınca eğitim kurumlarına yeniden sarıldı. Daha insancıl, daha içtenlikli ve daha doğru bir eğitim için Yaratıcı Drama’yı keşfetti.

Tiyatronun sunduğu çatışma alanı aynı zamanda bir yüzleşme alanıdır. Aynada kendi aksimizle baş başa kalırken yalan söyleyemeyiz. Tiyatronun özündeki Drama çatışmayı ve değişmeyi içerirken tiyatro yaşantısından daha farklı ve daha bireysel kimlikleri çıkarmaya yarayan yaşantılar sunar. Gözlem ve yaşamı taklide dayanan Stanislavski oyunculuğu dıştan içe yönelen bir tekniktir. Rol yapmaya dayanır. Yaratıcı Dramaya katılanlar ise iç dünyalarına eğilirler. Örneği ne dışardan ne de anılardan alırlar, kendilerinden yola çıkarlar dünyayı keşfetmeye…

Çocukların hatta gençlerin kişisel gelişiminde başlı başına bir değer olan yaratıcı dramada oyunlar ve problem çözmeler, katılanlara kendi kaynaklarını keşfetme bakımından fırsatlar yaratırken oyun’un lezzetini de sunarak eğlendirir.

Tiyatrodaki hedef temsil olurken, yaratıcı dramada oyun kurma ve problem çözmeyi içeren süreç önem kazanır. Çünkü bu çalışmalar katılanları her oyunda kişisel düşünce ve yorumlarını ifade etmeye teşvik eder. Bu yolla çocuklar yaşama hazırlanırken kendi’ni keşfetme ve “kendi” olma yönünde adım adım gelişirler.

Son çözümlemede, “Yaratıcı Drama” çalışmaları gerek eğitimde araç, gerekse başlı başına bir amaç olarak çocuklara kendilerini sınama ve tanıma, yaşama karşı egemen bir tavır kazanma fırsatları yaratır. Kişilik ve kimliklerini bulma olanağını yakalayan çocuklar ayrıca seçimlerinde de rastlantısal ve keyfi olmaktan kurtulma şansına sahip olabilirler.

Yaklaşık 15 yıldır tiyatro ve eğitim alanında yaptığım araştırma ve çalışmalarımın neticesinde “Eğitim alanında tiyatroyu nasıl kullanabiliriz?” sorusunun yanıtları gün ışığı görmeye başladı. Bir sıra ilköğretim okullarında yaptığım çalışmalarda, çalışma yöntemi olarak tartışma ve doğaçlama ortamları yaratarak; tiyatro yapmanın yanısıra çocukların bakmalarını, görmelerini, gördüklerini ifade etmelerini sağlamak ve eleştirel bilinç kazanmalarına katkıda bulunmak ve bununla birlikte bir oyun yaratma sürecinde onları da ortak ederek yaratıcılıklarını harekete geçirmek amacıyla onların yaş psikolojisini gözeterek uygun çalışmalarda bulunmaya gayret gösterdim...

Okullarda eğitimde tiyatro çalışmaları’na ilk başladığım anlarda, çocuklar çalışmalara katılmak için birbirleriyle yarışarak şarkıcıların taklitinden ayağını yere vura vura bağıra çağıra şiir söylemeye, televizyonda izledikleri ucuz güldürü taklitlerinden göbek atmaya değin tüm becerilerini canla başla sergiliyorlardı.. Önceleri bu serbestliği sağlasamda daha sonra onları doğru ve etkili saydığım “tiyatro çalışmalarına“ yönlendiriyordum sabırla.. Çocuklar ilk “eğitimde tiyatro” kavramını duydukları zaman da bazıları alışılagelmiş-alışmışlıkla gelen türde müsamere yapılacağını düşünüyor, bazıları da televizyonda gördüğü komedyenleri ve şarkıcıları taklit ederek bir gösteri hazırlanacağını sanıyordu. Hatta okulun idareci ve öğretmenleri de böyle düşünüyor ve bana bu yönde tavsiyelerde bulunarak daha kolay olacağını, şimdiye kadar da hep böyle yapıldığını ve başarılı kabul ettiklerini (..belirterek sanki eğitimciliklerine burnumu soktuğum için bir tiyatro sanatçısının pedogoji’ye müdahale etmesinin gereksizliğini..) vurguluyorlardı. Halbuki tiyatro yolu ile eğitim-öğretim çalışmaları ile öğretim görevini daha etkili-başarılı yapabileceklerini idareci ve öğretmenlerin öncelikle kabul etmesi gerekir.. Son yıllarda eğitim bilimcileri ve tiyatro sanatçıları, (...diğer sanatlardan daha etkili olduğu kanıtlandığı...) ciddi çalışmalarda bulunmaktadır. Bazı Avrupa ülkelerindeki eğitim modellerinin tiyatro yolu ile daha etkin olduğu görülünce Türkiye’de pilot uygulamalar 1995 yılından itibaren bazı üniversite ve tiyatro bilimcilerinin desteği ve katılımı ile başlatılmışdır. Azerbaycan’da pilot uygulamalar 2002 yılından itibaren benim tarafımdan başlatılmıştır
Eğitimde tiyatro çalışmaları ile çocuklar yaşamlarında belki ilk kez önemsendiklerini, ciddiye alındıklarını ayrımsayarak kendilerine sunulan bu olanağa dört elle sarılıyorlar. Çalışmalar sırasında ortaya çıkan güçlükler elbette oluyor. Altı, yedi, sekiz yaşlarındakilerle diyalog kurmak büyüklere oranla daha kolaydı ama disiplini sağlamak, oyun oynamanın da kuralları olduğunu göstermek hiç de kolay olmuyor önceleri, buna karşılık oyunun kurallarına daha çabuk uyum gösteren büyükler kendilerini özgürce ifade etmekte zaman zaman zorlanıyorlar, böyle durumda olan çocukları gruplara bölüp her grubun kendi iç dinamiğini sağlamak gerekiyor. Kuşkusuz çalışmaların sürdüğü yöre ve katılan öğrencilerin yaş psikolojisine göre, karşılaşılan sorunlar da sürekli bir değişim gösteriyor. Kimi yöre-bölge okullarında çocukların güvenini kazanmak, onların özgün sesini yakalamak hiç de kolay değil, çalışmalarda inanılmaz bir sabır, süreklilik ve disiplin gerekir. Ama bölgeden-bölgeye değişen sorunlara karşın, ortak olan çocukların, ciddiye alındıklarını, önemsendiklerini çok kısa sürede algılayabilmeleri eğitimde tiyatro’nun başarılarındandır.

Eğitimde tiyatro çalışmalarında çocukların okul, okuldaki sorunları, otoriter eğitim, aile içi ilişkileri, kuşaklar arası çatışma, medyanın yaşamınında ki etkisi, çevre kirlenmesi, arkadaşlık, kız-erkek ayrımcılığı, ekonomik sorunlar, sinema, müzik, sanat etkinlikleri gibi, kısaca çocukların yaşamına giren her şey, ama her şey inanılmaz derecede zengin bir çalışma malzemelerinden istifade edilmeli.. Tabii ki okulun bulunduğu bölgenin sosyo-politik durumunun analizi de iyi yapılmalı...

Tiyatro kurumlarının yanı sıra okul müdürlüklerinin ve çocukları tiyatroya getirirken temelde iki amacı vardır. Birincisi; “çocuklara tiyatro yoluyla birşeyler göstermek, öğetmek, bir takım deneyimler yaşatmak.”. Diğeri-ikincisi ise “bir tiyatro salonuna nasıl girilir, nasıl oturulur, ne şekilde davranılır, bunları da çocuklara yaşatarak göstermek. Ancak görülen o ki öncelikle öğretmenlere bu konuda ön bilgi vermek bazı uyarılarda bulunmak gerekiyor. Avaz avaz çocukları azarlamaları, çocuğun salonda çekirdek, sandviç vs.. yemesine ses çıkarmamaları çocukların bir okul bahçesindeymişcesine koşturmasını doğal karşılamaları, öğretmenlere böyle bir uyarın yapılması gerektiğini gösteriyor. Ayrıca görevlilerin alışık olmadıkları bu hareketli seyiricilere sabır göstermeleri, biraz daha nazik davranmaları tiyatroyu sevdirme adına kendilerinden üstlerine düşen görevi yerine getirmeleri beklenir.

Eğitim, çocuk, tiyatro ve oyun... Çocukların dünyasında böylesine gerçek ve özgün biçimiyle yer alan, böylesine birbirine yakışan, böylesine birbirini tamamlayan başka kavramlar bulamazsınız Çocuk konuşmaya, çevresiyle iletişim kurmaya başladığı andan itibaren oynar. Çevresindekileri, annesini babasını taklit eder, yaşadığı dünyayı yeniden kurgular, düzenler, bir başka deyişle tiyatro yaparak bu dünya içinde deneyimler kazanır, yarına hazırlanır. Hayal gücünün izin verdiği ölçüde yarattığı mekanlarda, doğaçlama olarak rolünün gereklerini yerine getirir bundan büyük bir keyif alır. Yine sahip olduğu sonsuz hayal gücünün yardımıyla elindeki basit bir kutu, donanımlı bir savaş gemisine; sarındığı bir bez parçası dünyanın en güzel giysisine dönüşebilir. Belki de bu nedenle çocuklara yöneltilen “Tiyatro yapalım mı?” (Bu söz bile temelde yanlışlıkla dolu benim için, “sahneye koyalım mı” ifadesi daha yerinde olur..?!) gibi bir soru her zaman büyük bir coşkuyla, büyük bir keyifle karşılanır. Çünkü bu onların dünyasından, onlara ait bir etkinliktir.
Eğitimde tiyatro çalışmalarına başladığım bir okulda uzun süre planımı hayata geçirememiştim, çocuklarla nedense diyalog kurmada zorlanıyordum, çekingen davranıyor adeta korkuya kapılıyorlardı. Çocuklar ve aileleri ile okul idarecilerini yakından araştırdığımda çocukların sürekli olarak baskı ve cezaya maruz bırakıldıklarından dolayı sindirilmiş olduklarını ve saldırganlıklarını tespit ettim. Bunun üzerine eğitimde tiyatro çalışmalarıma ön hazırlık niteliğinde görme, duyma, dinleme, tat alma, koku hissetme ve konuşma becerilerini geliştirici alıştırmalar yaptırmıştım. O okulda bir kaç ay içinde sürdürülen ve yaz-kış okulu çalışmalarına katılan çocuklar kısa bir sürede korkularını ve kaygılarını yenerek, özgüven kazanarak öylesine bir gelişim gösterdiler ki, en küçük bir problemde kendi aralarında, kendi girişimleri ile sorunu çözüyorlar ve bunu bir oyun yoluyla gösteriye çeviriyorlardı. Bu gün onlardan bazıları meslek yaşamına atılmış, bazıları ise lisede okuyan bu çocukların kişilik gelişmelerinde eğitimde tiyatro çalışmalarının çok katkısı olduğu bir gerçek...

Eğitimde tiyatro çalışmalarının kuramsal temeli: Tiyatro aracılığıyla kendi ülkesindeki geniş halk kitlelerine ulaşan ünlü Güney Amerikalı tiyatro adamı Aqustion Boal’ın tiyatro şalışmaları eğitimde tiyatro çalışmalarının kuramsal temelini oluşturuyor. A. Boal’ın tiyatro çalışmalarının amacı, hem çocukların dünyasını bulgulamak, hem de onların yaşadıkları dünyayı iyi irdeleyebile-cekleri eleştirel bir bakış açısı kazanmalarını sağlamak. Daha somut, bir deyişle öğrencilerin yaratıcı gizilgüçlerini ve çok boyutlu düşünme, irdeleme ve görümleme-görüntüleme yetilerini etkin kılma. Bu açıdan bakıldığında çalışmalar sadece bireyin kendi duygularını bulgulamasını, kendini keşfetmesinde odaklaşan yaratıcı dramanın sınırlarını asıyor. Sosyal sorunlara duyarlılık, eleştirel bakış ve sorunların çözümü doğrultusunda geliştirilen yapıcı seçenekler eğitimde tiyatroyu farklı kılıyor. Öğretmen yetiştiren fakülteler bünyesinde sürdürülmeye başlayan tiyatro, drama çalışma-larında-derslerinde yüksek öğretim öğrencilerinden de alışık olmadıkları bir etkinlik bekleniyor. Bu alanda kendilerini yetiştirmek isteyen gençlerin-öğretmen adaylarının, tiyatro sanatçılarının kendi düşünme ve çözümleme yetilerini ve yaratıcılıklarını etkin kılmayı ve kuramla uygulamayı bütünleştirmeyi öğrenmenleri gerektiği gibi okullarda yapılan her çalışmanın bir ilk olduğunun da bilincinde olmaları ve bunun heyecanını duyumsayabilmeleri ve sorumluluğunu üstlenebilmeleri gerekiyor. Deneysellik ve yaratıcılık eğitimde tiyatronun temelini oluşturduğundan, her çalışma yeni bir yaşantıyı sunuyor. Ve her yaşantıyla birlikte açılması gereken yeni yeni sorunlar oluşuyor. Bu açıdan bu çalışmalar büyük bir özen, disiplin, süreklilik, kimi kez de özveri gerektiriyor. Sonuçta eğitimci yetiştiren yüksek öğretim çerçevesinde sürdürülen eğitimde tiyatro çalışmalarının hem üniversite öğrencilerinin, hem de ilköğretim okulları öğrencilerinin yaratıcılıklarını etkin kılan çok katmanlı verimli bir çalışma olduğu söylenebilir.

Araştırma ve çalışmalarımın değerlendirmesini yaptığım yazılarımda, bu alanda çalışmak isteyen, ancak yeterince deneyimi olmayan, ya da yaşantısından yola çıkan serbest çalışmalardan reklam dünyası ve medya gibi onların yaşamlarına giren etkenlere, çizgi romandan masal porodilerine, “Hamlet, Ferhat ile Şirin, Romeo ve Jüliet..” gibi klasik bir oyundan veya bir gazete haberinden yola çıkarak yapılan çalışmalara değin çeşit çeşit örnekler sunmaya çalışacağım. Çocukların dünyasına giren, onların yaşamının bir parçası olan her şey ve alıştırma örneklerinin yanısıra karşılaşılabilecek olan sorunlar da ayrıntılı bir biçimde irdelemeye ve çeşitli çözüm önerileri sunmaya çalışacağım. Örnekler öylesine açık ve somut olacak ki, çalışmaların çeşitli aşamaları öylesine ayrıntılı bir biçimde gözler önüne serilmiş olacak ki, kolaylıkla uygulamaya geçirilebilir. Ancak şunu unutmamak gerekiyor ki, vereceğim örnekler her ortam ve koşulda uygulanabilecek olan durağan ve hazır kalıbı oluşturmayacaktır. Uygulanabilecek yaş erek grubunun özelliklerine ve uygulanacak olan grubun eğitimcisinin kişisel becerisine, yeteneğine göre yoğurulacak, biçim alacak, renk kazanacak bir tasarım oluşturabilir sadece. Amaç bu örneklerin temel alınarak duruma ve koşullara göre yeni yeni örneklerin de geliştirilmesi, yeni çalışma tasarımlarının hazırlanması olmalıdır. Kısaca, yaratıcı eğitim-öğretime somut bir model sunmaya çalışacağım. Bu açıdan yalnızca bazı okullarda uygulanan “yaratıcı drama” derslerinde, yada “tiyatro kolu” çalışmalarında değil, söz konusu okulun koşullarına göre Türkce, yazılı anlatım, kompozisyon, sosyal içerikli dersler, insan hakları, mateatik, coğrafya, tarih vb.. derslerde de “eğitimde tiyatro” çalışmalarına yer verilmesi düşünülebilir. Bu alanda çalışmaya girişenlerin deneyimlerini birbirleriyle paylaşmaları ve aktarmaları ile verimli bir diyaloğun oluşturulması sağlanırsa, öğrenci odaklı bir öğretim arayışının gündemde olduğu bir dönemde böyle bir düşünce alışverisine herşeyden çok gereksinim duyduğumuzu düşünüyorum...

Eğitimde Tiyatro İle Amaç: Eğitimde tiyatro çalışmaları ile hedefim, tiyatronun düşünceyi görselleştiren, somut hale getiren özelliğinden yararlanarak, içinde yaşadığımız dünyayı bir kez daha kurgulayarak onlara yeniden bakmak, görmek, incelemek, sorgulamak giderek bu çalışma kapsamında eleştirel bilinç kazanmak-kazandırmaktır. Kazanmak ve kazandırmak ifadelerini özellikle bir arada kullanıyoruz, çünkü; her çalışma yeni bir serüven, yeni deneyimlerle yeni yaratıların ortaya çıktığı, karşılıklı bir alış-veriş sürecidir.. Çocuk katılımcılar kadar onların eğitimcisi de bu süreç içinde yeni şeyler keşfediyor...

Okullardaki tiyatro çalışmalarında çocuklara “şu iyidir, şu kötüdür” gibi duya duya kanıksadıkları kalıpları öğretmeyi, ya da müsamerelerden alışık oldukları ‘‘Vatan Millet Sakarya’’ edebiyatı yapmayı, yada onları ucuz medya espirileriyle eğlendirmek değil elbette. Hemde çocukları tanımak ve onların sesine kulak vermek, onlarla dialoğa girmek... “Kim bu çocuklar, sevinçleri, üzüntüleri, gözlemleri, yaşantıları, kaygıları, korkuları, beklentileri neler; nasıl bir çevrede yaşıyorlar, aile yaşamları nasıl, ne tür sorunlarla karşılaşıyorlar?” sorularına cevaplar bulduktan sonra onların kendilerini özgürce ifade edebilecekleri, duygularını, düşüncelerini dile getirebilecekleri yapıcı bir ortam yaratarak, özgün seslerini yakalayıp onları hiç beklemedikleri samimi, sıcak bir ortama çekerek çok kısa sürede doğaçlama çalışmaları ile bir uyum göstermelerini sağlamaya özen gösteriyorum.. Çocuklar almaya açık, uyanık ve esnektirler, herşeyden önemlisi çalışmalardan inanılmaz keyif alıyorlar yaratılan ortamda. Sanki ders çalışma ve okul korkusuyla ya da boş zamanlarını geçirdikleri televizyonun etkisiyle bastırılmış olan gizilgüçlerini çıkartan büyülü bir asa var eğitimde tiyatro çalıştırıcısının.. Bu çalışmalar sırasında okul idarecileri-öğretmenleri ve aileler, küçük-büyük herkes eğitimde tiyatro çalışmalarının neticelerini görünce heyecanlanıyor ve çocukların dünyasını bulgulamanın farkındalığının lezzetini, heyecanını yaşıyorlar..

Diğer yandan bir başka temel hedef ise, sonuca ulaşmak değil olayı göstermektir. “Eğitimde tiyatro” başlığının altında, saklı bulunan gösteriye yönelik anlam, bu çalışmalar için geçerli değildir. Başlangıçta dile getirilecek bir gösteri beklentisi, amacın ilk günden itibaren süreç değil, sonuca kitlenmesine neden olabilir. Ancak dönem sonunda eğer istek olursa -ki genelde çocuklar yılsonunda ailelerine somut bir şeyler göstermek istiyorlar- son bir iki çalışma bunun için planlanabilir ve bir gösteri sunulabilir. “Tiyatro körler için bir resimdir” deyişini kabul edersek eğitimde tiyatro çalışan-ilgilenenlere hareket noktalarının neler olması gerektiğine dikkat çekiyor. Ben de tiyatroyu bakmak, görmek, ifade edebilmek ve bir adım öteye giderek eleştirel bilinç kazanmak, her ne olursa olsun, bize verilenleri kabul etmeden önce kuşku duymak, sorgulamak alışkanlığı kazanmak ve kazandırmak amacı ile hareket ediyorum!..

Uygulama sırasında “Şu bakış açısı doğrudur”, “şöyle düşünmek gerekir”, “bu böyle olmalıdır”, gibi kesin yaklaşımlar yerine, çocukların yaşadıkları dünyanın farkına varmalarına yardım edecek, kendilerine nelerin dayatıldığının bilincine varmalarını sağlayacak, kendi bakış açılarıyla değerlendirme gücünü kazandıracak yöntemi tercih ediyorum. Çünkü böyle olmadığı takdirde bir başka çalışma grubu çıkıp “hayır o değil bu doğrudur” diyerek daha etkili olduğunu iddia edip teknik yöntemler öne sürerek kendi doğrularını kabul ettirmeye çalışabilir. O nedenle temel hedefim: Çocuklara-katılımcılara “Hiçbir şeyi olduğu gibi kabul etmek zorunda olmadıklarını hissettirebilmek” ve bir düşünme, bir yaklaşım sistemi-biçimi oluşturmak, serbestçe ifade edebilme özgürlüğü kazandırmak; “Ne?, Neden?, Niçin?, Nasıl?..” gibi soruları sordurmak-sormak. Bir başka deyişle çalıştığım grupları düşünerek, ezbere dayalı öğretmen merkezli otoriter eğitim sistemi yerine, çocukları merkeze oturtan bir alternatif eğitim modeli yaratma çabasındayım.

Geçtiğimiz yıllarda “Şiddet”, “Otorite”, “Diyalog”, ‘‘Hoşgörü’’ son yıllarda ise “Medya” ve “iletişim” gibi konular ve “devlet dairelerinde çalışma” ile “müşterilerle davranış, pazarlama yöntemleri” gibi uzmanlık alanlarıda’’ eğitimde tiyatro çalışmalarının konuları arasına girdi. Yenileri için ise her şey mevcut... Zaman içinde...

“Eğitimde tiyatro” kapsamında yapılanlar için bir bakıma Stanislavski, Brecht ve A. Boal poetikalarının bir sentezi denilebilir. Bunlara ilave olarak 1999 yılından itibaren de, Azerbaycan “YUĞ” Devlet Tiyatrosunun kurucusu ve genel sanat yönetmeni, pedagog-rejisör Vagif İbrahimoğlu’nun “Psikosoft tiyatro poetikası”nın ilkelerini de uygulamaya başladımda çalışmalarımın daha verimli olmaya başladığı gözlemledim.

“Eğitimde tiyatro” çalışmalarımızın ilk bölümünde; Stanislavski metodundan yola çıkarak yaratılan “yeni gerçeklik” (teklif olunan vaziyette olma hali) içinde çocuk katılımcının kendisini başkalarının yerine koymasını sağlamak, duyarlılığını artırmak; böylelikle çevresine, topluma, günlük yaşamına değişik noktalardan çok yönlü bakma fırsatı vermek; ikinci aşamada Brecht’den yararlanarak olayları duygusallığa kapılmadan araya mesafe koyarak tüm yalınlığı ile incelemek ve değerlendirmek; nihayet A. Boal’ın yönteminde olduğu gibi değerlendirdiği, incelediği olayın-oyunun içinde yer alarak gerçek yaşam içinde yapılabileceklerini bulmasını, kendi yaşamları ile ilgili deneyim kazanmalarını sağlama... Son olarakda Vaqif İbrahimoğlu’nun “psikosoft tiyatro poetikası” ile ise çalışmalarda önerilen çalışmadaki durum-vaziyete çocukların kapılıp-alude olmalarının derecesini azaltmak, yapılanların öğretme-deneyim kazanma amaçlı çalışma olduğunu hatırlatmak, iyi ya da kötü olanı oyun yoluyla gerçekleştirirken yüreğine salmamaları gereğini, yapılanların paradigmadan gelen ve arkatipik hususiyetlerin yansıması olduğu gerçeğinin farklılığını akıldan çıkarılmamasını sağlamada yardımcı olduğu dikkatlerden kaçmamalıdır. Bu yöntemin daha iyi anlaşılabilmesi ve uygulanabilmesi için Sigmund Freud ve Carl Gustow Yung’un psikoloji öğretileri hakkında bilgi sahibi olunmasının gereğini hatırlatırım eğitimde tiyatro çalıştırıcıları ve öğretmenlerine.. Bunlardan başka eğitim psikolojisi konusundaki kaynakları da incelemesinde de fayda var ..

Günümüz dünyasında pek çok sorunla iç içe yaşıyoruz. Örneklemek gerekirse, sokağımız-daki çöpler bizleri çoğu kez rahatsız etmiyor, kanıksamış durumdayız. Yakın çevremizde bulunan bir çeşmeyi, tarihi bir binayı, ağacı, dilenen insanların çoğalmasını, ayakkabı boyamak için yalvaran ilkokula gidecek yaşı olmayan çocukları, arabaların önünü silmek için kırmızı ışıkta duran araçların önüne aniden fırlayan çocukları, vb...fark etmeden önünden uyurgezer gibi geçip gidiyoruz. (Azerbaycan’daki İçeri Şehir’deki binaların üzerindeki süslemelerin, küçük heykelciklerin, ilginç özelliklerinin kaçımız farkındayız.) Yada hergün birlikte olduğumuz, yanıbaşımızda oturan arkadaşımızın ne renk elbise giydiğini, elbisesinin desenli olup-olmadığını, saatini, yüzüğünü, küpesini, saç modelini, makyajını, esans-parfümünün kokusunu... Gözlerimizi kapatıp bir an çevremizi dinlediğimizde nasıl bir ses-gürültü dünyasının ortasındayız, ne kadarının farkındayız? Bu soruların kaçının yanıtlarını verebildik. Yani beş duyumuzu ne kadar yoğunlukla kullanıyoruz.

“Eğitimde Tiyatro” çalışmalarının ilk günlerinde çocuklarla önce beden ısınma hareketleriyle birbirlerimizle kaynaşmayı sağlayıp bir birbirimize güvenimizi artırmaya çalışıyoruz.

Bu çalışmalarda eğitici ile çocukların kaynaşmasını sağlamak, güven ortamını oluşturmak ve en önemlisi beş duyuyu geliştirmek ve yoğun bir biçimde kullanılmasını sağlamak amacıyla “Yaratıcı Drama” yöntemlerinden olan “Isınma ve Rahatlanma” egzersizlerinden yararlanılmaktadır.

Beş duyunun yoğun biçimde kullanılması katılımcılarının yaşadıkları dünyayı kavramalarında, anlamalarında ve değerlendirmelerinde önemli bir rol oynamaktadır.

Yıllardan beri, doğru anlamda nasıl eğitimde tiyatro yapılabilir diye toplantılar yapılıp seminer, kurs ve workshoplar düzenlenmektedir bu ülkede. İşin doğrusu yıllarca eğitimde tiyatro çalışmalarında bilgi ve tecrübelerini çalışarak edinmiş sanatçılar ekonomik çarkın içinde ezerek bir değer bilmezlik örneği sergileyerek atıvermişiz.. Şimdi her biri kendi dalında ulu otorite olan tiyatro’yu ve çocuk tiyatrosunu çok iyi bilen, uzmanlaşmış diyebileceğimiz sanatçıların deneyimlerinden istifade edebilece-ğimiz katkıları almaya çalışmalıyız ve yenilerinin yetişmesi için işbirliği içine girmeliyiz. Ve eleştirmenlerimizi, kuramcılarımızı, uygulamacılarımızı, eğitmenlerimizi, üniversitelerimizi, bilim dünyasını, Kültür ve Turizm Bakanlığını, Milli Eğitim Bakanlığı’nı ve ilgili bakanlıkları harekete geçirerek ulusal ve uluslararası çocukları amaçlayan ve destekleyen tüm kurum-kuruluşları da teşvik ederek “yeni çocuk tiyatrosu”nun oluşmasına çalışmalıyız. Çocuklar bizden eğitimlerini daha iyi sürdürebilecekleri tiyatro istiyorlar!.

Ve ben çocuklarımızı düşünerek çocuk tiyatrosu ve eğitimde tiyatro çalışmaları yapmaya kendimi adıyorum.. Çok mu iddialı oldu? Devlet’ten bekleme yerine.. Ben “sahile vurmuş deniz yıldızlarından birini denize geri atmak” istiyorum... Eğitim seminerlerinde sunulan bildiriler içerik olarak yıllardan beri sık sık gündeme getirilen ama bir türlü yaşama aktarılamayan konular... Konuların
temel sıkıntısı birçok konuda olduğu gibi ekonomik. İşin bu yönünü siyasetçilerimize bırakalım.. Tabii ki satır aralarında subjektif fikirlerimizi söylemeye devam edeceğiz..

Bazı eğitimci devlet adamlarımızın haklı olduğunu kabul etmekle birlikte, bende kendilerine geçte olsa eğitimde tiyatro ve çocuk tiyatrosunda uzmanlaşmaya çalışan ve bunun önemine inanan fanatik bir pedagog, tiyatro rejisörü ve çocuk tiyatrosunda uzmanlaşmaya giden bir tiyatro sanatçısı olarak cevap vermiş olayım; internet ağı ve iletişi çağı Avrupa’dan dünyaya yayıldığına ve hala Avrupa’da düşlediğimiz nitelikte çocuk tiyatroları varlıklarını sürdürebildiğine göre, internet ağına rağmen bizim ülke çocukları için eğitim sisteminde ve tiyatro’da yapacak daha çok işimiz ve vaktimiz var, olmalıdır. Geleceğimizi daha yaşanabilir hale getirmenin yollarından biri elbette ki çocuklarımıza daha iyi bir eğitim ve çocuk tiyatrosu sunabilmektir.

Rasim Aşın

Yazarın Tüm Yazıları


Paylaş      
Yorumlar

Korhan Enis Yavuz - ( 1/21/2011 )
Merhaba
yazınızda geçen
Stanislavski oyunculuğu dıştan içe yönelen bir tekniktir. Rol yapmaya dayanır.
Cümlesi sanırım yanlış yazılmış,yöntem tam tersini öğretmeyi amaçlar.

Okullara, konservatuvarlardan ve tiyatro okullarından mezun insanlar gönderilirse bu dersleri onlar verirse sorun çözülür.

Bir tane sertifika almakla, iki tane workshop a katılmakla tiyatrocu da olunmaz, yaratıcı drama lideri de olunmaz.
Bence yaratıcı drama dersine girecek kişiler tiyatro mezunu değillerse, yüksek lisanslarını tiyatro alanında yapmış olmalılardır.
Aksi halde köyler sağırlar birbirlerini ağırlar.


Kemal Oruç - ( 1/31/2011 )
Korhan Enis Yavuz,

Konsarvatuvarda okuyan kişilerin okullarda eğitim verebilmeleri için -pedagojik formasyon- almaları gerekmektedir.

Oyunculuk bölümü ve eğitmenlik/öğretmenlik bölümleri birbirinden farklıdır.

Nasıl ki işletme mezunu avukatlık yapamıyorsa, oyunculuk mezunu da eğitmenlik yapamaz.

Zira konservatuvarların -Eğitimde Tiyatro- ya da -Drama Liderliği/ Eğitmenliği- gibi bölümleri varsa bilmem...

Kemal Oruç


Bu Oyun Hakkındaki Görüşlerinizi Paylaşın !

İsim
Mail  (Yayınlanmayacak)
Yorum
Güvenlik Kodu= 744
Lütfen bu kodu yandaki kutuya yazınız
 

    Son Eklenen Yazılar     En Çok Okunan Güncel Yazılar
27 MART… UMUDUNU ARAYAN BİR GÜN (Ahmet Yapar)
YOKLAMA LİSTESİ (Skeç)
    Tüm Tiyatro Yazıları

    Bu Tarihte Yayınlanan Diğer Yazılar
    Bu yazının yayınlandığı tarihte gündemdeki diğer yazılar aşağıda listelenmiştir...

  • Kadın Hayattır Memattır Kadın (Selçuk Çelik) - 2/1/2011
  • Oyunculuk Üzerine Yapılan Muhabbetin Işığı Söndü, Gölgeler Kaçıştı (Füsun Balkaya) - 1/31/2011
  • Eller Yukarı Donlar Aşağı: Elbiseler Fora (Cüneyt İngiz) - 1/31/2011
  • Kitap Tanıtımı: Kadın Sığınağı (Tuncer Cücenoğlu) (Serkan Fırtına) - 1/30/2011
  • İstanbul Hatırası - İstanbul Şehir Tiyatrosu (A. Emrah Özdilek) - 1/30/2011
  • İyi Bir Yurttaş Aranıyor - Tiyatro Mıh (A. Emrah Özdilek) - 1/30/2011
  • Dramaturg ve Dramaturgi Olmayınca... : Kadın Sığınağı (Üstün Akmen) - 1/28/2011
  • Gülhane Parkı'nda Bir Gün (Cüneyt İngiz) - 1/27/2011
  • Tıksırıyorum Öyleyse Varım (Yurdagül Yurtseven) - 1/26/2011
  • Selahattin Duman’dan Dumanaltı Aşklar... (İsmail Can Törtop) - 1/26/2011
  • Eğitim ve Tiyatro (Rasim Aşın) - 1/21/2011
  • Yüksek VOLTtaj Hattındaki TİLT (Melih Anık) - 1/21/2011
  • Kent Oyuncuları'nda 50. Yıl Kutlaması: Zorla Güzellik (Üstün Akmen) - 1/20/2011
  • Su Mu Dökeyim Kafanıza? (M. Erkul Eğilmez) - 1/20/2011
  • Bakırköy Belediye Tiyatroları'nda Bir Başkaldırı Öyküsü: Aklı Havada (Üstün Akmen) - 1/18/2011
  • Hikaye-i Surname 2010 (Cüneyt İngiz) - 1/18/2011
  • Oyun Atölyesi'nin Macbeth Çevirisinden İki Dize ve Tiyatroda Saygı (Melih Anık) - 1/17/2011
  • Ahmet Levendoğlu ve Tiyatro Stüdyosu 20 Yaşında (Melih Anık) - 1/17/2011
  • Haldun Dormen: Keyif Adamıyım Ben (Röportaj) (Onur Şimşek) - 1/17/2011
  • Çocuk Tiyatrosuna Bakışımız (Rasim Aşın, Nurdan Özgür) - 1/12/2011
  • Geçmiş Yılı, Hıfzı Topuz ile Birlikte Paris'te -HAM- Eyledim... (Üstün Akmen) - 1/12/2011
  • Kavuklu'nun Muhtarlığı (Halil Aksoy) - 1/10/2011
  • Ahududu (Komedi Oyunu) (Saniye Demirel'in Çevirisi) - 1/10/2011
  • Salaklar Sofrası (H. Can Utku'nun çevirisi) - 1/10/2011
  • Postmodernist Kültür Üzerine Bir İnceleme (Serkan Fırtına) - 1/10/2011
  • Kenter Tiyatrosu'nda Zorla Güzellik (Metin Boran) - 1/10/2011
  • Tarlakuşu Muydu, Bülbül Müydü Jülyet? (Cüneyt İngiz) - 1/10/2011
  • Sözcükler Can Yücel'i Özler (Yurdagül Yurtseven) - 1/9/2011
  • Tiyatro Gerçek'in Yeni Oyunu: Annem Yokken Çok Güleriz (Arda Aydın) - 1/7/2011
  • Ahmet Cemal, Shakespeare ile Oyun Atölyesi Arasında ve Seyircinin Korunması (Melih Anık) - 1/7/2011
  • Tiyatro Sahnesi ya da Kuaför Lobisi (Gizem İbak) - 1/7/2011
  • Şaha kalkan Küheylan… Kocaeli Şehir Tiyatroları (İhsan Ata) - 1/7/2011
  • Üstün Akmen'den Vanya Dayı ve Marat/Sade Eleştirisi (Üstün Akmen) - 1/7/2011
  • Dışardakiler - Girne Amerikan Üniversitesi Tiyatro Kulübü (Hakan Yozcu) - 1/7/2011
  • 2. Ulusal Mardin Çocuk ve Gençlik Tiyatro Festivali Üstüne Bir Değerlendirme (Burhan Gün) - 1/7/2011
  • Engin'lere Yelken Açmış Bir Grande Dame Oya Palay (Can Murat Yaşar Şengel) - 12/31/2010
  • Öğretmenliğe Dair Bir Oyun: Ben Öğretmenken (Mustafa Acar) - 12/31/2010
  • Benim Bu Tiyatroya Borcum Var (Arda Aydın) - 12/31/2010
  • İşsizler Cennete Gider (Metin Boran) - 12/29/2010
  • 2010'un Son Gününde Vacip Olan Vicdan Muhasebesi (Üstün Akmen) - 12/29/2010
  • Cezmi Ersöz'ün Hesaplaşması: Kendi Kendine Konuşmaktır Aşk (Üstün Akmen) - 12/28/2010


  • Tiyatro Kursu Başlıyor!
    12 Şubat'tan itibaren her PAZARTESİ Kadıköy'de!
    Çalışanlara yönelik hobi sınıfı!



    Duyuru Panosu!



    Son Eklenen Tiyatro Oyunları

         Güncel Yazılar

    Yazar olmak ister misiniz?
    Yazar olarak tiyatrodunyasi.com ailesine katılmak, yazılarınızı yüzbinlerce tiyatroseverle paylaşmak isterseniz tiyatrodunyasi@tiyatrodunyasi.com adresine mail gönderebilirsiniz...

    Mail Listemize Üye Olun

         Güncel Haberler
    Tiyatro Maydanoz, Nazım’ın Kadınları ile Sahnede
    Tekin Deniz: Dümbüllü kavuğunu kimseye devretmedi

    Tiyatro Dünyası'nı takip Edin
     
     |  ..