| Tiyatro Kursu  | Şirket Tiyatrosu
Tiyatro Dünyası
Tiyatro Dünyası Bu Sahnede...
 
Ana Sayfa  |  Hakkımızda  |  Yazılar  |  Haberler  |  Yazarlar  |  Tiyatro Oyunları  |  Tiyatro Grupları  |  Sanatçılar  |  Kaynak  |  Duyuru Panosu  |
Yaşamın Sesi
Tuncay Özinel




YAŞAMIN SESİ
Yazan: Tuncay Özinel

Tuncay Özinel, bu oyunu nasıl yazdığını şöyle anlatıyor:
Edirnede oyun oynamıştık,bir genç geldi benim ile tanışmaya.. Kendisi Kürt kökenli imiş. Sevindim konuştuk. Kürt sorunundan açıldı konu. Benim için böyle bir sorun olmadığını, insanlık sorunu olduğunu anlattım. Bana "Şimdiye kadar Türkiye oldu, bundan sonra Kürtiye olsun" gibilerinden laflar söyledi. Ona, bu sorunun dış kaynaklı olduğunu bizim ülkemizin bölümesinden kimlerin yarar sağlıyacağını anlattım. Giderken "Kafamı altüst ettin.. Şimdiye kadar öğrendiklerimi ters yüz ettin" dedi. Ve sonra bu oyunu yazdım...

Bu oyunu oynamak isteyen gruplar, yazarı aşağıdaki mail adresinden lütfen bilgilendiriniz:
tuncayozinel@hotmail.com

-----------------------------------------------------

1.PERDE

1.SAHNE


Dekor: orta halli bir ailenin oturma ve salon olarak kullanılan odası. Tam karşıda bir giriş kapısı. Bu kapı, sokak kapısının bulunduğu bir antreye açılmaktadır. Sağ tarafta mutfak ve yemek odasına açılan bir kapı vardır.
Perde açıldığında FATMA ANA bir koltukta oturmuş kazak örmektedir. Bir an sonra kapının zili çalar.


FATMA ANA – Nevin..Şu kapıya bak
(Zil tekrar çalar)
Kız neredesin baksana şu kapıya.

NEVİN - Geliyorum anne. (Girer,kapıya doğru giderken.) Ellerim ıslaktı.(Çıkar)
FATMA ANA – Kim gelmiş? (Sessizlik) Kızım gelen kim diyorum. Yahu cevap versene.
Aman Allahım yoksa. (Tam doğrulacakken NEVİN ve arkasında SAADET girerler.)
SAADET - Ben geldim anne.
FATMA ANA- Niye hemen cevap vermiyorsunuz ki. Yüreğim ağzıma geldi. Siz beni
Öldüreceksiniz sonunda.
NEVİN - Her kapı çalınışında aynı şey oluyor zaten.
SAADET - Biz değil anne,sen kendini öldüreceksin bu gidişle. Her kapı çalınışında aynı
Heyecanı yaşıyorsun. Buna insanın kalbi dayanmaz.
FATMA ANA- Ne yapayım elimde değil. Biliyorsunuz sürpriz yapmaya bayılır. (Dalıp gider)
Geçen bayramı hatırlıyor musunuz? “izin alabileceğimi zannetmiyorum.
Sizler iyi bir bayram geçirebilin diye, bizler burada dağlardaki teröristleri
Kovalıyor olacağız.” Diye yazmıştı. Sonra,arife gecesi kapı çalındığında her
hangi biri geldi zannetmiştim.
NEVİN - Kapıyı açtığımda gözlerime inanamadım. Hemen eliyle ağzımı kapattı. “Sus” dedi bana. “Anneme sürpriz yapalım.” Sessizce sarıldık birbirimize.
FATAMA ANA- Yine aynen bu koltukta oturuyordum. Hatırlıyor musunuz?
SAADET - Evet anne. Ben de tam arkanda duruyordum. Önce Nevin girdi kapıdan,
Çılgın gibi bağırıyordu.
NEVİN - Sürpriiiiiz..
SAADET - Sonra kardeşim göründü kapıda.
FATMA ANA- Kapılara sığmıyordu. Aslanlar gibiydi oğlum. İlk kez asker kıyafeti ile
görüyordum onu.
NEVİN - Ne kadar yakışmıştı değil mi ?
SAADET - Beresini iyice yana yatırmıştı. O an babama ne kadar benzediğini fark ettim.
NEVİN -Babam da bere takar mıydı?
FATMA ANA- Hayır hiç bere taktığını görmedim. Ama Saadet haklı. O gün ben de ilk kez
babanıza ne kadar benzediğini düşündüm. Sanki bu kapıdan o gün ikisi
aynı bedende içeri girmişti.
NEVİN - Zaten o benim için her zaman ikisi birlikte oldu. Hem ağabey,hem baba.
Benden iki yaş büyük olmasına karşın,yirmi yaş büyükmüş gibi davrandı
hep.
SAADET - Sadece sana mı? (Gülümser) Ondan üç yaş büyük olmama karşın,bana da baba
Gibi davranmadı mı hep?
FATMA ANA-Elbette öyle davranacak. Bu evin erkeği,babası o! Babanız öldüğünde on bir
yaşındaydı. Önümde durup kocaman kara gözlerini gözlerime dikti, “ Sen
üzülme,ağlama anne,ben varım.” Dedi.
NEVİN -Hiç ağlamadı mı?
FATMA ANA- Hayır. Ne o gün ,ne de o günden sonra onun hiç ağladığını görmedim. Yalnız
Bir defa. On üç yaşındayken. Hani top oynarken düşüp kafası yarılmıştı. Başına dikiş yapılırken ben ağlıyordum. Hiç sesini çıkartmıyordu ama çok canının yandığı belliydi. İşte ilk kez gözlerinin dolduğunu gördüm. Başını
Benden öteye çevirdi. Dikiş bittiğinde kalkarken “Bu ilaçlar gözümü yaktı.”
Dedi, gülümsedim. “Tabi oğlum” dedim.
NEVİN -Ne dayanıklıymış. Ben olsam hiç dayanamazdım.
FATMA ANA- (Kızının saçlarını saçını okşar,sevgiyle) Benim küçücük kızım. Sen
Hiç büyümedin ki. Hep çocuk kaldın. Yaşam böyledir işte,bazılarını
Hiç büyütmez,bazılarını da on bir yaşında büyük adam yapar.
SAADET -En küçüğümüz sendin. O yüzden hepimiz üzerine titredik. Şımarttık seni.
NEVİN -Anne ben şımarık mıyım.
FATMA ANA- Hayır kızım. Ablan söz gelişi söylüyor.
SAADET - Hiç de söz gelişi değil. Bu evde her zaman ezilen kim oldu? Ben! Saadet
Bakkala git, Saadet sofrayı hazırla, Saadet bulaşıkları yıka! Saadet şunu
Yap,Saadet bunu yap, Hep ben ,hep ben! Bu güne kadar Nevin’den su bile
İstediğini duymadım.
FATMA ANA- Haksızlık etme Saadet o küçüktü.
SAADET - Evet sadece babam öldüğünde küçüktü. Ama sen ve ağabeyim onun
Büyüdüğünü görmediniz. İkiniz de tüm sevginizi ona verdiniz. Saadet
Hiç umurunuzda olmadı!
FATMA ANA- Yanılıyorsun Saadet.
SAADET - Yanılmıyorum. Duyulmasın diye,gecelerce yastığın altına kafamı
sokup ağladım. Babam öldüğünde ben çok mu büyüktüm sanki. On dört
yaşındaydım. Bu ne demek biliyor musun anne? Tam sevgi ve şefkate ihtiyaç
duyulacak bir yaştaydım yani.
FATMA ANA- (Nevin’i işaret eder) Sekiz yaşında değildin ya.
SAADET - Keşke sekiz yaşında olsaydım. Babamın öldüğünü anlamazdım.
NEVİN - Ben anlamadım mı sanıyorsun abla.
FATMA ANA – Neler söylüyorsun Saadet. Ne denir bilirsin,” Abla anne yarısıdır.”
Benim yetişemediğim zamanlarda sen ikisine de annelik yaptın. Sevgi
Dersen,üçünüzü ayırt etmedim hiç. Üçünüzün yeri de ayrı,ama var.
SAADET - Affet beni anne. Bazen bunalıyorum işte. Neden bu.
FATMA ANA- Hangimiz bunalmıyoruz ki kızım..Bu bekleyiş sinirlerimizi bozuyor
Biliyorum. Ama çoğu gitti azı kaldı. Hele bir ağbiniz gelsin,her şey
Yoluna girecek.
NEVİN - Ya gelmezse.
FATMA ANA – O ne biçim söz! Elbette gelecek. O benim oğlum. Bu evin erkeği o!
Her akşam dua ediyorum kazasız belasız gelmesi için. Tanrı dualarımı
Kabul edecek biliyorum. Bu kapıdan gireceği günü bekliyorum. Annem
Diye boynuma sarılmasını. Kokusunu özledim oğlumun. Ya gelmezse ha,
Aklınızdan bir daha bunu geçirmeyin sakın. Bu söz bir daha söylenmeyecek
Bu evde, Bu sözün söylenmesini yasaklıyorum.
NEVİN - peki anne bir daha söylemeyiz.
SAADET - Ama anne diyorum ki sen de kendini bu kadar hırpalamasan.

FATMA ANA - Ne hırpalaması?
SAADET - Aylardır evden dışarıya adım atmadın. Biraz konu komşuya gitsen
Diyorum.
FATMA ANA – Hayır döndüğünde beni evde bulmalı. Babanızın ölümünden bir ay
Sonraydı. Bir gün okuldan döndüğünde evde yoktum. Eve döndüğümde
Onu sokak kapısında oturuyor buldum. Beni görünce koşmaya başladı.
“Öyle korktum ki anne” diye sarıldı bana. Küçücük kalbinin sesinden ben
korktum. O gün bu gün hep döndüğünde evde buldu beni. Şimdi döndüğü
zaman burada onu bekliyor olmalıyım.
NEVİN - Anne onu hepimiz özlüyoruz.. Hepimiz istiyoruz ama..
FATMA ANA – Biliyorum canım kızım,biliyorum. O sizin de canınız. Ama benim sizlerden
Farklı bir yanım var. Ben anayım,ana! Bir gün siz de ana olduğunuz zaman
Beni daha iyi anlayacaksınız.
SAADET - Haklısın anne.
FATMA ANA – (Gülümser) ne demişler köpekler ana olmasın. Haydi Saadet bir çay demle
De içelim.
SAADET - Peki anne. (Çıkar)
FATMA ANA_ (Nevine) gel bakayım şöyle..
( Nevin yanına gelir. ördüğü kazağı üzerine tutar.) Ehhh aşağı yukarı bir
karış sonra tamamdır.
NEVİN - Çok güzel oluyor anne.
FATMA ANA – En sevdiği renk bu biliyorum.
NEVİN _ Hepimizin her şeyini biliyorsun değil mi?
FATMA ANA- Evet her şeyinizi biliyorum. Nasıl yemek yediğinizi, uyurken nasıl yattığınızı
Neleri sevip,neleri sevmediğinizi. Her şeyinizi biliyorum. .Bunun adına ne
Denir biliyor musun?
NEVİN - Ne?
FATMA ANA – Bunun adına sevgi denir kızım,sevgi. Bu nedenle de her şeyinizi biliyorum.
Şimdi birazdan ablan içeriye girecek ve “Çayın yanında bir şey ister misiniz
Diye soracak.
NEVİN - Ne dikkatlisin anne ya.
FATMA ANA – Dedim ya sevgiden. .insan sevdiği şeylere dikkat eder.
SAADET - (Kapıdan uzanır.) Çayın yanında bir şey ister misiniz.
ANNE ve NEVİN GÜLER.
Aa,komik bir şey mi söyledim? Niye gülüyorsunuz.
NEVİN - Annem bizi ne kadar iyi tanıdığını anlatıyordu da.
SAADET- Elbette ,biz annemi tanımıyor muyuz ki. (Gülümser) Ne zaman ne yapacağını
Bilmiyor muyuz?
FATMA ANA- İnsan yaşamında en önemli şey sevgiyle ve güvenle yaslanabileceğin bir
omuz. Bir söz var “Eğer bir tek güvenilecek, gerçekten seni seven biri varsa
dünyanın en zengin insanı sayılırsın.” Ne kadar doğru.
NEVİN - Gerçekten . Şimdi düşünüyorum da Anne senin, ablamın ve abimin
Yanında hep güvende olmuşum.
FATMA ANA - Evet biz gerçek bir aileyiz. Eğer çok genç yaşta babanızı kaybetmeseydik
Onun da ne kadar şefkatli,sevgi dolu biri olduğunu çok iyi anlardınız.
SAADET - Ben hatırlıyorum anne. Hem de çok iyi. Bana “Canım kızım “diye sarılırdı.
Vücudunun sıcaklığını hiç unutmadım. Hala hissediyorum.
NEVİN - Ben de hatırlıyorum. Benimle yere oturup oyun oynadığı günleri unuttum
Mu zannediyorsunuz?
SAADET - (Ağlamaya başlar) Allahım neden hep bizim başımıza geliyor bunlar.
Neden?
FATMA ANA _ (Gidip kızına sarılır.) Şşşş.. Sakın ha.. Babanızı ağlayarak anmanızı
Asla istemiyorum. Rahatsız olur. Bizler onun en çok sevdiği insanlardık.
İnanıyorum ki hala da öyle. O orda bizi izliyor şimdi. Düşünsenize
Eğer onu ağlayarak anarsak ne kadar mutsuz olur.
NEVİN - (Onun da gözleri dolmuştur.) ama anne..
FATMA ANA – (Sert) Susun.. Bu evde asla ağlanmayacak. Ağıt yakılmayacak. Babanızı
Sizden daha mı az seviyordum, söylesenize. Ama ona bir söz verdim.
O menhus hastalık yiyip bitirmişti onu. Akciğerlerindeki tümörler tek tek
Kaburgalarını kırmaya başlamıştı. Artık sona yaklaştığımızı biliyorduk.
O da ben de. İkimiz de birbirimize oyun oynuyorduk. Beşinci sınıf
Oyuncular gibiydik. O da ben de oyun oynadığımızı biliyorduk birbirimize.
Bir gün hemşire her zamanki gibi morfin ile geldi. “Bir dakika .” dedi
Hemşireye “ Bir dakika iğneyi yapmadan bizi yalnız bırakır mısınız?”
Kadın çıktı. Çok acı çekiyordu,biliyordum. Elimi tuttu,titriyordu acıdan
“Fatma “ dedi “ Çocukları sana emanet ediyorum demiyorum,çünkü
onlar zaten senin. Ama bana bir söz ver, ardımdan ağlamayacaksın.
Çocuklar da ağlamayacak. Beni hep gülümseyerek hatırlamanızı
İstiyorum. Söz ver bana.” Hiçbir şey söyleyemedim. Öylece yutkundum
Sadece “Söz” diyebildim. Anladınız mı şimdi.
SAADET - Peki anne.
NEVİN - Garip bir şey ama zaten ben hep öyle gülümseyerek anımsıyorum. Benimle
yerde Oyun oynarken. Böyle anımsıyorum babamı.
FATMA ANA- Aferin benim küçük kızım. Onun ölmüş olması bir şey değiştirmez
Biz hala bir aileyiz. Sizler,ben,babanız ve ağabeyiniz. Bu dünyada
En yakın insanlarız birbirimize. Saat kaç Saadet?
SAADET - Ona çeyrek var anne.
FATMA ANA – (Neşeli) bir deneme yapmaya ne dersiniz çocuklar? Daha doğrusu bir oyun
Oynayalım birlikte.
NEVİN - Nasıl bir oyun anne?
FATMA ANA – İşte telefon şurada duruyor. İkinizde bu saatte bir yakınınızı arayıp beş
Dakika konuşacaksınız.
SAADET - Ee,ne var bunda?
FATMA ANA – Bir şey yok o zaman ara.
SAADET - Niye arayayım anne,bence mantıksız olur. Bu saatte.
FATMA ANA – Evet mantıksız tabii. Dostlar arasında hep mantıklı şeyler
mi yaşanmalı.
SAADET - yani..evet.
FATMA ANA – Yanılıyorsun. Ben de yanılmıştım. Bunu bana annem yapmıştı..
Üstelik saat on ikiye geliyordu. Babanızla nişanlıydık. .bana onu aramamı
Söylemişti. O zaman bana da mantıksız gelmişti. Sonra ne kadar mantıklı
Olduğunu anladım.
NEVİN - Aradın mı babamı o saatte.
FATMA ANA - Evet
NEVİN - O ne yaptı?
FATMA ANA - (mutlu) O saatte gelmeye kalktı. Zor ikna ettim gelmemesi için.
NEVİN - Ananem sevinmiştir.
FATMA ANA - Hem de nasıl. Canım annem “Şimdi gönlüm rahat “ dedi. “Seni bu adama
Verdiğim için.”
SAADET - Bunun bir test olduğunu babama söyledin mi?
FATMA ANA - Evet.
SAADET - Ne zaman?
FATMA ANA - Evliliğimizin ilk yıldönümü idi. O akşam anlattım.
NEVİN - Bir şey demedi mi?
FATMA ANA -Hayır. Sustu hiç sesini çıkarmadı. Hiçbir yorum yapmadı.
Gülümsedi sadece.
NEVİN - Benim şeker babam.
FATMA ANA - Aradan bir yıl kadar geçmişti. Bir gün işyerinden aradılar. Bir arkadaşı
Neydi. (İsmini hatırlamaya çalışır.) Şimdi ismini hatırlamıyorum.
Bir kaza geçirdiğini söyledi. Fazla önemli olmadığını,merak etmemem
Gerektiğini söylediler. Hangi hastanede diye sordum,söylemedi. Bana
İş yerinde beni bekleyeceklerini hastaneye beraber gideceğimizi
Söyledi.
NEVİN - Ay anne senin halini düşünemiyorum.
FATMA ANA - Perişandım tabii. Üstümde ne varsa öylece fırlamışım. Mutfak önlüğünün
Üzerine mantomu giydiğimi fark ettiğimde babanızın iş yerine gelmiştim.
İşte orda beni gülerek babanız karşıladı. Şaşırıp kaldım. “ Ya nasıl
Oluyormuş Fatma hanım,işte buna intikam derler.” Dedi.
NEVİN - Sen ne yaptın anne?
FATMA ANA - Hiçbir şey,öylece ağlamaya başlamışım. O,bir taraftan saçlarımı okşuyor
Diğer taraftan gülüyordu.
SAADET - Bence ikinizin yaptığı da saçma .
FATMA ANA - Neden?
SAADET - Nedeni var mı ? İnsan bir anda karşısındakini kaybedebilir.
FATMA ANA - Ya kaybedecek bir şeyi yoksa?
NEVİN - Annem haklı abla.
FATMA ANA - (Kalkıp telefonun yanına gider. Ahizeyi Kaldırır.) Haydi bakalım Saadet,
Sıra sende,ara şimdi nişanlını.
SAADET - (Yerinde kımıldar,daha sıkı oturur.) Hayır aramak istemiyorum.
FATMA ANA - Bak saat o kadar geç değil. Alt tarafı on filan olmalı.
SAADET - Kaç olursa olsun böyle bir sınav için aramak istemiyorum.
NEVİN - Haydi ablaa.. arasana.
SAADET - Hayır
FATMA ANA - Korkuyorsun.
SAADET - Evet korkuyorum
FATMA ANA - Korkularla yaşanmaz kızım. Korkular tüm yaşamı işkenceye
Çevirir. Bu yüzden, neden korkuyorsanız yaşamda üzerine gidin
hep. Korkularınızı yenmezseniz mutlu olamazsınız.
NEVİN - Haydi abla bir cesaret..
FATMA ANA - Haydi benim güzel kızım.. Bak,tüm yaşamın bu telefonun ucunda.
Fal bakmak gibi bir şey.
SAADET - (Yavaşça kalkar. ) Pekii,yalnız.
FATMA ANA - Evet yalnız..
SAADET - Yalnıızz.. (Ansızın karar verir ve kararlı bir biçimde annesine doğru
Yürür ve ahizeyi alır.) bir şey yok
FATMA ANA - Hah şöyle.
SAADET - (Numaraları çevirir hırsla,fakat son numarada parmağı üzerinde durur.
Anne ve Nevin ilgiyle onu izlemektedir. Ani bir kararla ahizeyi yerine
Koyar. Bir an sessizlik olur. Fısıltıyla konuşur.) Yapamayacağım.
FATMA ANA - Yapmalısın. Bir daha bu fırsat eline geçmeyebilir.
SAADET - Eksik olsun. İstemiyorum.
FATMA ANA - Tabii biraz da bu,senin onu ne kadar sevdiğine bağlı.
NEVİN - Nasıl yani?
FATMA ANA - Bir gün küçük bir çocuk babası ile ormanda yürüyormuş. Bir dala takılıp
Düşmüş, “Ahhhh..” diye bağırmış. Biraz sonra birisi “Ahhh..” diye
Tekrarlamış. Çocuk sesi duyunca “ kahretsin” diye bağırmış,aynı ses
“Kahretsin” diye cevap vermiş. Çocuk babasına dönüp “Bu ne ?”
diye sormuş. Babası “Bu yaşamın sesi.” Demiş çocuğa . Dinle bak:
“Seni seviyorum.” Diye bağırmış adam. Ses “Seni seviyorum” diye
geri gelmiş. “ Ne kadar güzelsin” diye bağırmış adam. “Ne kadar
güzelsin” diye geri gelmiş ses. İşte böyle küçük adam,yaşamda ne
yaparsan sana o geri gelir. Sevilmek mi istiyorsun, o zaman
daha çok seveceksin.
NEVİN - Ne güzel bir tanımlama bunu ilk kez duyuyorum. Yaşamın sesi!
SAADET -Sen bir harikasın anne.
FATMA ANA -Yok canım abartmayın. Ben bu yer yüzündeki milyonlarca anneden
Biriyim sadece. Yarın sizler de anne olacaksınız ve benden aldığınız bu
Sevgiyi çocuklarınıza taşıyacaksınız.
NEVİN - Bu dünyadaki en korkunç şey, insanın sevecek birisinin kalmaması
Olmalı.
FATMA ANA – Eee ne diyorsun Saadet arayacak mısın şimdi?
SAADET - Bilmiyorum ki anne ,öyle zor ki. Hiç onu bu saatlerde aramadım.
FATMA ANA – İşte eline şimdi fırsat geçti .
SAADET - Ya evde değilse,
FATMA ANA – Gündüz konuşmadınız mı?
SAADET - Konuştuk da.
FATMA ANA – O zaman?
SAADET - Diyorum ya anne,zor. Her gün öğle sırasında o beni arıyor biliyorsun.
Açıkçası ben pek aramadım onu şimdiye kadar.
FATMA ANA- Saadet yalanlar varsa ortada şimdi çıkması daha doğru değil mi?
NEVİN - Annem haklı abla .
SAADET -Peki, (Kalkıp telefonun başına gider, numaraları çevirir.)
Aloo,Ali! ‘derin bir soluk alır) Hayır,hayır bir şeyim yok. Telefonu
Senin açmana sevindim sadece. Yoo iyiyim,sesini duymak istedim
O kadar. Gerçekten iyiyim..Yok canım ne gelmesi,hayır gelmene gerek
Yok. ..hem bu saatte. Ciddiyim, tabii. İyiyim.. üstelik sana bir şey
Söyleyeyim mi belki de yaşamımda çok az bu kadar iyi oldum.
NEVİN - (Güler)
FATMA ANA – şşşşşş, (Onun ağzını eli ile kapatır,kıs kıs gülerler.)
SAADET - Ses mi.. Evet ,evet annem ve kız kardeşim. Sana selam söylüyorlar. Elbette.
Söylerim tabi. (İçeriye) Ali size sevgilerini yolluyor.
FATMA ANA – Sağ olsun. Biz de onu öpüyoruz (Yüksek sesle söylemiştir bunu)
SAADET - Duydun değil mi? Evet haklısın keyfimiz yerinde. ..Tabi Ali sen eksiksin
Şu an yanımızda ,onun için aradım zaten. Tamam canım,iyi geceler. Anne ve
Babana sevgilerimi söyle, kardeşine de. ‘Telefonu kapatır.) Yupiiiiii.. (koşup
Nevin’e sarılır onu ayağa kaldırır dans etmeğe başlarlar.)
Beni yak kendini yak
Bir kıvılcım yetiyor bak
....
(Gidip annelerine sarılıp kaldırırlar)
FATMA ANA- Durun,deli kızlar yapmayın .. Vallahi şişler bir tarafınıza batacak şimdi.
(Üçü birden yüksek sesle şarkı söyleyerek dans eder. Bu arada yukarıdan
tavanın vurulduğu duyulur.)
SAADET - İhsan amca rahatsız oldu.
(Üçü de kahkahalarla gülmektedir.)
FATMA ANA- (Yukarı bağırır) Huysuz ihtiyar biraz rahatsız ol ne yapalım. Bunlar genç
Kanları kaynıyor ve şu basit şeyden bile ne kadar mutlu olabiliyorlar.
Bir daha böyle mutluluğu ne zaman yakalarlar bilinmez.
Ayy..ama yeter artık benim kalbim dayanmayacak. (Oturur.) off.. Siz devam
Edin. Eğlenmenize bakın. Mutluluğu ne kadar uzun yaşayabilirseniz o kadar
Uzun yaşamaya bakın. Çünkü mutluluk ileride kullanılmak üzere konserve
Edilip saklanamıyor.
NEVİN - Aman anne, hepimizi cebinden çıkartırsın.
SAADET - (Ansızın bağırır.) eyvaah çay..çay yandı (Koşarak mutfağa gider.)
FATMA ANA – Deli kız çay yanmaz,yansa yansa çaydanlık yanar.
(İkisi de gülerler.)
Ee Nevin hanım sizin arayabileceğiniz kimse yok mu?
NEVİN - Olmadığını biliyorsun anne. Senden hiçbir şeyimi sakladım mı bu güne kadar?
FATMA ANA- Biliyorum. Ve bu beni üzüyor.
NEVİN - Neden anne?
FATMA ANA – İki yıl oluyor mu Tolga ile ayrılalı?
NEVİN - Yaklaşık,
FATMA ANA – Hala tanıştığın her insanda onu aramandan korkuyorum.
NEVİN - Galiba biraz haklısın.
FATMA ANA – Oysa her insan başka bir kişiliktir. Tabi kişiliğini geliştirmiş ve
oluşturmuşsa.
NEVİN -Benim için de bu çok önemli,biliyorsun.
FATMA ANA- Biliyorum. Uzun süren bir beraberlikten sonra insana karşılaştığı
Herkes boş gelir. Ama bunun bir süresi var kızım.
NEVİN - Elimde değil ki,
FATMA ANA – Sana Tolga’yı unut demiyorum. Nasıl olsa unutmayacaksın. O çocukluk
Aşkın olarak bir yerde duracak. Ama yeni birisine de açmalısın kendini.
Birlikte yaşamı şekillendireceğin birisine.
NEVİN - Bir gün olur umarım.
FATMA ANA- (Gülümser) Umarım. Sınıf Arkadaşın Hakan iyi bir çocuk bence.
NEVİN -Anneee,sadece arkadaşız Hakan ile!
FATMA ANA – Biliyorum, ama sana hiç de öyle bakmıyor. Bakışlarının sen farkında
Değilsin ama ben farkındayım.
NEVİN - Yapma annee.
SAADET - (Çaylarla girer) Çaylarınız geldii. Tavşan kanı bunlar.
FATMA ANA – Eline sağlık Saadet gerçekten güzel görünüyor.
NEVİN - Çaydanlık ne durumda?
SAADET - Çok az su kalmıştı içinde . Neredeyse yanıyormuş.
Siz ne kaynatıyordunuz ana kız?
NEVİN - Hiç, annem işte biliyorsun.
SAADET - Benden gizli mi?
NEVİN -Saçmalama abla, Annem bana çöpçatanlık yapmaya çalışıyor işte,
Her zamanki gibi.
FATMA ANA- Buyurun dertleşmeye çöpçatanlık deniliyor.
NEVİN - Alınma annecim (sarılır) şaka idi.
FATMA ANA – Benimki de şaka. Eline sağlık Saadet güzel olmuş çay.
NEVİN - Gerçekten. Aaa,bu gün okulda arkadaşlar bazı sorular verdi,bakalım siz
Bilebilecek misiniz?
SAADET - Nasıl soru?
NEVİN - Bir dakika şimdi geliyorum. (Çıkar)
SAADET - (Arkasından bakar,sonra annesine sessizce) Anne üstüne fazla gitme
Kızın.
FATMA ANA- Yok canım üzerine gittiğim yok. Ama hala kendisini toplayamadı.
SAADET -Toplar anne biraz zaman ver. Üstelik Nevin daha kaç yaşında ki.
FATMA ANA- Ne bileyim kızım. Ben hayatta iken hepinizi yuvasında görmek
İstiyorum.
SAADET -Anneee,neler söylüyorsun.
FATMA ANA- Yaşam bu yarın ne olacağımız belli mi kızım?
SAADET - Aman saçmalama ane.
NEVİN - Ne oluyor?
SAADET -Bir şey yok,her zamanki şeyler.
FATMA ANA – Hadii sor bakalım
NEVİN -Soruyorum,Mısır yağı mısırdan,ay çiçek yağı ayçiçeğinden
Elde ediliyorsa;bebek yağı nereden elde edilmektedir?
FATMA ANA- Cevap veriyorum Bebekten.
SAADET - Evet bir adet yeni doğmuş bebek alınır, her iki ucundan
Birileri tutar ve iyice sıkılır.
FATMA ANA-Evet bu soru bilindi. Başka soruya geçelim.
SAADET - evet
NEVİN - Başka soruya geçiyorum. Harikasınız ikiniz de! Eğer bu gün hava sıcaklığı
0 derece ise ve yarın iki kat daha soğuk olacaksa,yarın hava kaç derece
olacaktır?
SAADET - AA bu basitmiş canım,
FATMA ANA – tabii Saadet haklı,ne var bunda iki sıfır olacak.
SAADET -İşte bu kadar,annem haklı.
NEVİN -Cevaplarınıza bayıldım.
FATMA ANA- Ne var böyle soruya böyle cevap.
SAADET - Hava raporunu veriyoruz. Marmara bölgesi hafi kar yağışlı olup
İstanbul iki sıfır, Doğu Anadolu bölgesinde hava sıcaklığı dört
Sıfır dolaylarında olacaktır.
NEVİN - Harika.
FATMA ANA- Tabi kızım,sen okuyorsun biz evde oturuyoruz diye,ne zannettin.
NEVİN - Buyurun yeni soru geliyor.
SAADET - Bir dakika ben çayları tazeleyeyim. (çay bardakları ile çıkar.)
FATMA ANA – Dur bakalım şimdi sıra bende,bir soru ben sana soracağım.
NEVİN - Ciddi misin?
FATMA ANA – Evet.
NEVİN - Sor o zaman
FATMA ANA –Yüzmek zayıflatır değil mi ?
NEVİN -Tabii.
FATMA ANA- E, o zaman balinalar neyi yanlış yapıyor?
NEVİN - Harika! Bunu hemen not alıyorum.
FATMA ANA – Yaz o zaman bir tane daha. Niçin fare kokulu kedi
Maması yok?
NEVİN - Ay bu da çok güzel anne,yazıyorum. Bunları nereden
Öğrendin ?
FATMA ANA - Bunlar bana cüz halinde gökten indirildi. Nereden olacak kızım,
Geçen günkü gazetede vardı. (gülüşürler)


IŞIK SÖNER




İKİNCİ SAHNE

(Işık yandığı zaman sahne boştur. Bir an sonra zil çalar SAADET
Telaşla saçlarını düzelterek ve belki de bir aynaya son bir kez
Bakarak girer ve gidip sokak kapısın açar. ALİ önde SAADET
Arkada girerler.)
SAADET - Hoş geldin.
ALİ - Hoş bulduk.
SAADET - Niye zahmet ettin ki? (Çiçekleri alır.)
FATMA ANA- (‘Önce sesi duyulur.) Kim geldi?
SAADET - Ali geldi anne.
FATMA ANA- (Mutfak kapısını omzu ile aralayıp bakar.) Hoş geldin Ali.
ALİ - Hoş bulduk anne.
FATMA ANA- Kusura bakma ellerim yağlı. Birazdan gelirim. (kaybolur.)
ALİ - Ben de anneni her zamanki yerinde görmeyince bir mucize oldu
Sokağa çıktı zannettim.
SAADET - Nerede o günler. Evden çıkmayalı sanırım bir yılı geçti.
ALİ -Ciddi misin?
SAADET -Evet,o uğursuz haberi aldığımız günden beri sokağa adımını
Atmadı.
ALİ - Pek yemek filan da yapmazdı gördüğüm kadarıyla. Bu gün mutfağa
Girmiş.
SAADET - Yoo sadece özel günlerde yemek yapar. Bu gün ağabeyimin doğum günü.
Onun sevdiği yemekleri yapıyor. Ayrıca dün akşam rüyasını görmüş,
Bu akşam bize sürpriz yapıp geleceğine inanıyor.
ALİ - Peki ya gelmeyince ne yapacak?
SAADET -“Askerlik bu izin alamamıştır” diye kendisini avutacaktır.
ALİ - Zavallı annen.
SAADET - Evet zavallı annem. Ama aslında böyle mutlu. Ağabeyimi
Beklemek onu mutlu ediyor.
ALİ - Neyse,biz kendimize bakalım. Neriman teyzelerin apartmanında
Bir daire boşalmış. Annem orayı kaçırmayın diyor.
SAADET - Bilmem ki.
ALİ - Neriman teyze ev sahibi ile iyi dost. Ben size ucuza hallederim
Diyor.
SAADET -Olabilir tabii.
ALİ - Saadet olabilir değil artık olmalı. Kaç kez nikah için gün aldık.
Artık bu son olsun. Biz de evlenip evimizi yurdumuzu bilelim.
SAADET - Annemi biliyorsun.
ALİ - Biliyorum da,artık bir çözüm getirmeliyiz Saadet.
SAADET - Haklısın,ama nasıl?
ALİ - Bilmem ki, makul bir biçimde ona anlatsan.
SAADET - Nasıl anlatırım Ali. Geçenlerde lafı açacak oldum “ Ağabeyin
Dönmeden asla düğün yapılamaz.” Diye kestirip attı yine.
ALİ - Yılan hikayesine döndü yani.
FATAM ANA- (Bağırarak içeri girer,ellerini önündeki önlüğe kurulamaktadır.)
Saadet neyi unuttuk biliyor musun?
SAADET - Nedir anne?
FATMA ANA- Mum,pastanın üzerine konacak mumları unuttuk. Tam yirmi iki
Tane. Bu gün tam yirmi bir yaşını bitirip yirmi iki yaşına giriyor
Benim aslan oğlum.
ALİ - Ben şimdi gider bir yerlerden alırım.
FATMA ANA- Yok canım. Nevin’i cepten ara Saadet. Gelirken alıversin.
SAADET - Peki anne. (Cep telefonu ile numara çeviriir.)
ALİ - Ben de senin bir oğlun sayılırım anne.
FATMA ANA- Elbette.
SAADET - Hah,Nevin annem pasta için mum istiyor.
FATMA ANA- Tam yirmi iki tane.
SAADET - Mum mum..ağabeyimin doğum günü ya bu gün..Evet..Annem pasta
Yaptı.
FATMA ANA- Kızım söylesene yirmi iki tane diye.
SAADET - Söylüyorum anne. (Telefona) evet tam yirmi iki tane olacak.
Tamam..görüşürüz. (Annesine) Alacak.
FATMA ANA- Ohh bayağı yorulmuşum. Şimdi oturunca anladım.
SAADET - E anne sabahtan beri ayaktasın. Sana o kadar söyledim,bırak
Yemekleri ben yaparım diye. Kendini çok hırpalıyorsun
FATMA ANA- Ee ne yapalım kızım. Ne denir bilirsin “Köpekler ana olmasın”
Ana olunca beni daha iyi anlayacaksın.
SAADET - Anne olmama gerek yok. Şimdi de anlıyorum ben seni.
Üstelik beklediğin de benim kardeşim. Hani ne diyordun
Her zaman “Abla anne yarısıdır”
FATMA ANA-Allah şahidim olsun,oğlumu çok özledim. Sesini özledim,
“Anne” demesini özledim,gelip bana sarılmasını özledim.
Kokusunu özledim oğlumun. Bir an evvel gelse
Şöyle doya doya sarılsam ona. Saçlarını koklasam.
SAADET - (Gidip annesine sarılır.) Ben özlemedim mi sanıyorsun anne.
Gittiği günden beri bu evin ne kadar boş olduğunun farkında
Değil miyim zannediyorsun. (Ağlamaya başlar) o benim kardeşim..
FATMA ANA- Hayır ağlama Saadet. Hayır,bu evde hiç kimse ağlamayacak. Sus..
Sus ağlama kızım. Babanıza söz verdim. Bu evde ağlamak yok.
SAADET - Elimde değil anne.
ALİ - Saadet hem kendini hem annemi üzüyorsun. Topla kendini.
FATMA ANA- Dün akşam rüyamda gördüm yine. Her zaman yaptığı gibi
Ansızın sarıldı arkamdan. “Sürpriiz” diye bağırıyordu yine.
Sonra uzaklaşmaya başladı benden, uzanıp tutmak istedim
Onu, kollarım uzadı uzadı ama ona ulaşamadım bir türlü.
Kaybolurken “Benim doğum günümü unutmuşsun anne”
Dedi. Unutmadım diye bağırırken uyanmışım. Bir de baktım
Ki tere batmışım.
ALİ - Hayrolsun.
FATMA ANA- Hayır olacak biliyorum. Bu akşam gelecek. Anladın mı kızım,
Bu akşam gelecek. İçimde öyle bir his var.
SAADET - Ama anne!
FATMA ANA- Sus, hiçbir şey söyleme. Yine olumsuz konuşacaksın biliyorum.
Hislerim beni yanıltmaz ağabeyin bu akşam bize sürpriz yapacak
Bunu hissediyorum. Haydi bakalım kalkıp şu yemeğe bakayım.
(Çıkar)
SAADET - Aman Allahım ağabeyimin bu akşam geleceğine gerçekten
İnanıyor.
ALİ - Gelmeyince büyük hayal kırıklığı yaşayacak.
SAADET - Bilmiyorum ki ne yapmalı?
ALİ - Bu akşam açık açık konuşalım ne derisin?
SAADET -Zor çok zor.
ALİ -Ama Saadet bu böyle devam edemez.
SAADET - Biliyorum Ali ama ne yapabilirim?
ALİ -Annemler sıkıştırıp duruyor. Bir an önce evlenip yerinizi
Yuvanızı bilin diyorlar.
SAADET -Ben de istemiyor muyum sanıyorsun Ali.
ALİ - Ee,
SAADET - Ama durumu görüyorsun işte.
ALİ - İstersen ben konuşayım bu akşam.
SAADET - İstersen konuş, vereceği cevabı biliyorum. “ Ağabeyi,bu evin
Erkeği gelmeden evlenemezsiniz.
ALİ -Onu ikna etmeye çalışırım.
SAADET -Aman sakın üstüne fazla gitme.
Kapı çalar.
Nevin olmalı. (Açmaya gider.)
FATMA ANA- (Mutfak kapısından) Kim geldi..
ALİ - Galiba Nevin anne.

FATMA ANA- (Sesini yükseltip) Saadet kim geldi?
NEVİN önde SAADET arkada girerler.
NEVİN - Ben geldim anne.
FATMA ANA – Mumları aldın mı kızım?
NEVİN - Aldım,aldım.. Zaten Saadet telefon ettiğinde köşedeki marketin önündeydim.
Hoş geldin Ali abi.
ALİ - Sen de hoş geldin Nevin.
FATMA ANA- Yemek neredeyse hazır..Saat kaç?
NEVİN -Yediye geliyor.
FATMA ANA- Oo olmuş mu o kadar?
NEVİN - Olmaz mı..İki saattir yollardayım. Bu trafik öldürecek beni.
FATMA ANA- Neyse yemekler neredeyse hazır. Ben gidip bakayım. Sürpriz var
Bu akşam sürpriz.. (Çıkar)
SAADET - (Sesini alçaltarak) Ne yapacağız bilmem. Bu akşam Murat
Gelecek diye tutturdu.
NEVİN -Yapacak bir şey yok öylece bekleyeceğiz.
SAADET - Bilmiyorum ki..Bir yerlere telefon filan etsek..
NEVİN - Saçmalama Saadet nereye telefon edeceğiz?
SAADET - Ne bileyim ağabeyim gelmeyince üzülecek,biliyorsun.
NEVİN - Biliyorum.
ALİ -Ben de diyorum ki Nevin,açık açık konuşalım.
FATMA ANA- (Ansızın girer) Mumlar ner.. Hayrola ne konuşuyorsunuz aranızda
Fısır fısır?
SAADET - Yok bir şey anne.
FATMA ANA- Ne demek yok bir şey..Fısıltıyla konuşmak demek ,birisinden gizli
Bir şeyler olduğunu gösterir. Bu odada da tek ben eksik olduğuma
Göre..
NEVİN -Senden ne gizli saklımız olacak anne?
FATMA ANA- Ne bileyim kızım. Şimdi söyleyeceksiniz öğreneceğim
SAADET - Şimdiye kadar senden hiç gizli saklımız oldu mu ki anne?
FATMA ANA- Demek şimdi var! Olmaması lazım. Biz bir aileyiz. İyi veya
Kötü. Her olayda birbirimizin yanında olmalıyız. (Ellerini
Önlüğe kurular ve koltuğuna oturur.) Buyrun şimdi
Sizi dinliyorum.
ALİ - Anlat Saadet.
SAADET - Sen karışma Ali bu bir aile meselesi.
ALİ - Ya,demek beni aileden saymıyorsun.
SAADET - Ya. affedersin Ali Öyle söylemek istemedim
ALİ - Ne demek istedin Saadet?
NEVİN - Yanlış anladın Ali ağbi.
ALİ - Yanlış mı bilmiyorum..Ama istenmiyorsam bana açık konuş
Saadet. Hemen giderim.
SAADET - Saçmalama Ali. Başımızda bunca dert varken.
FATMA ANA- (Gülümser) Ali oğlum,sen niye alınıyorsun ki.. Gizlice konuşun üçünüz.
Bu durumda ben aile dışında kalıyorum.
NEVİN - Saçmalama anne, sen de ali abi.
FATMA ANA- Evet şimdi söyleyecek misiniz bana da?
SAADET - Şey anne.
ALİ - Haydi Saadet
NEVİN - Anne şey için konuşuyorduk..
FATMA ANA- Ne kızım?
NEVİN - Anneler günü için..yani sana ne hediye alırız diye.
SAADET - Yalanı bırak Nevin. Artık bu kadar yalan yeter.
NEVİN -Saçmalama Saadet.
SAADET - Asıl saçmalayan sen ve annem. Bütün hayatımız yalanlar
Üzerine kuruluyken hala bir aileden söz ediyoruz.
NEVİN -Hayır Saadet.
FATMA ANA- Ablanın sözünü kesme Nevin,bırak anlatsın.
SAADET - Bak Ali burada anne! Artık yeter bir yıla yakındır
Nişanlıyız yeter diyor. Evlenip evimizi yuvamızı bilelim
Diyor. Ne zaman evleneceğiz anne söyler misin?
FATMA ANA- Sorun bu mu,bunu mu gizli gizli konuşuyorsunuz aranızda.
SAADET - Evet diyelim ki sorun bu.
FATMA ANA-O zaman sorun çok basit..Ağabeyin,evin erkeği gelir gelmez
Düğününü yapacağız. Ağabeyin gelmeden olmaz.
SAADET -O zaman hiç evlenemeyeceğiz desene.
NEVİN - Saadet!
SAADET - Sen karışma Nevin,bu benim hayatım.
FATMA ANA- Açık konuş
SAADET - Çünkü Kardeşim hiç gelmeyecek. Artık bunu kabul et.
NEVİN -Saadet Napıyorsun!
SAADET -Doğru olanı yapıyorum. Demek ki biz bir aileyiz. Aile
Arasında yalan olmaz. O zaman yaşadığımız yalana
Bir son verelim. Duydun mu dediğimi Anne ,o hiç
Gelmeyecek.
FATMA ANA- Yalan söylüyorsun. Bir an önce evlenebilmek için
Bu yalanı söylüyorsun. Bu alçakça bir tutum. Benim
Kızıma yakışmayacak bir davranış bu.
SAADET - Evet hiç gelmeyecek o şehid oldu anne. Cenazesine gelmedin.
Hiç kabullenmedin. Ama o öldü. Hala onun için doğum günü
Hazırlıyorsun ama neredeyse bir ay sonra ölüm yıldönümü
Olacak.
NEVİN - Saadet sus.
FATMA ANA- Bırak konuşsun. Yalanlarını sıralasın.
SAADET - O öldü anne.
FATMA ANA- Hayır..Beni hiç kimse oğlumun öldüğüne inandıramaz.
Sen bile Saadet. Yalan söylüyorsun.
SAADET - Ölüyü görmek istemedin. En zor görevi ben yaptım anne. Onu
Ben teşhis ettim. O güzel suratında kurumuş kan lekeleri vardı.
Gözleri açıktı. Ellerimle kapattım. Neler çektiğimi hiç bilmedin.
O senin oğlun ise benim de biricik kardeşimdi. İçimin ne kadar
Acıdığını sana bir yıl sonra söylüyorum anne.
NEVİN -Saadet Lütfen.
FATMA ANA- Bırak Nevin konuşsun,döksün bütün içindekileri.
SAADET - Cenaze törenine de gelmedin, Orada da biz vardık . O gün bütün acıyı biz
Yaşadık. Ağlamayı yasaklamıştın bize.. Gizli gizli ağladık. Ben de
Nevin de. Ağlarken sesimizi duyma diye başımızı yastığın altına
Gömdük hep.
NEVİN - Saadet, Allah aşkına sus artık
SAADET - Hayır bu güne kadar hep sustum. Hepimiz sustuk. Anne hepimiz
Seni çok seviyoruz. Bütün ömrünü şu koltukta oturup
Hiç gelmeyecek oğlunu beklemekle geçiremezsin.
FATMA ANA- Benim ne yapacağıma siz karar veremezsiniz.
SAADET - Tabi ki biz karar veremeyiz,ama anne sen burada böyle oturup
Bekledikçe biz her gün aynı acıyı yaşıyoruz. Evet çok acı
Ama artık biz de kendi hayatımızı kurmak istiyoruz.
FATMA ANA- Tamam anlaşıldı. Bütün bunları bir an önce evlenebilmek için
Uyduruyorsun. Benim oğlum bu akşam gelecek. Buna inanıyorum.
SAADET - Hayır anne,ne bu akşam ne de yarın. Hiç gelmeyecek
FATMA ANA- Yalan Söylüyorsun! Yalan söylüyorsunuz! Benim biricik oğlum o.
O hiç beni terk etmedi. Sağlıksız bir çocuktu,Sık sık ateşlenirdi.
Ateşler içinde yanarken her zaman elleriyle beni arardı. Bir gün
Yanında uyuyakalmışım beni aramış bulamayınca “anne “ diye
Öğle bir bağırdıki..ödüm patladı. İşte o zaman bana ne dedi
Biliyor musunuz? “Sakın beni terk etme anne” böyle dedi
Bana. Kaç yaşındaydı biliyor musunuz? On iki. “ O nasıl
Söz oğlum” dedim. “ Hangi anne evladını terk eder ki?”
Şimdi benden oğlumu terk etmemi istiyorsunuz. Hayır! Asla
Bunu yapamam. Hangi birinizi terk edebilirim ki. Sizler
Üçünüz de benim minik kuzucuklarımsınız. Sen doğduğunda
Saadet , Baban alnımdan öptü bu kız bizim Saadetimiz oldu
Fatma adı da Saadet olsun “ dedi. Ama bir oğlumuz olduğunu
Duyduğunda gözleri başka türlü parlıyordu. Bana hiçbir şey söylemiyordu
Ama ben onun erkek çocuk istediğini biliyordum. Oysa sorulduğunda
Hayırlısı olsun diyordu. Gözleri ışıl ışıldı oğluna bakarken,
“Bu benim muradımdı adı Murat olsun” dedi. Sen doğduğunda ise Nevin,
“Bu tekne kazıntısına ismini sen koy istersen” dedi. “ Nevin olsun”
dedim. “Annemin ismi”. Şimdi söyleyin bana hanginizden vaz geçeyim,
evet hanginizden?
SAADET - (gelip sarılır) Anne biz de senden vazgeçebilir miyiz?
NEVİN - Saadet haklı anne. Sen bizim canımızsın.
FATMA ANA-Evet şuracıkta oturup oğlumu bekliyorum. İçimde öyle bir his var
Bu akşam gelecek gibi. Ama bu akşam gelmezse beklemeye son
Mu vermemi istiyorsunuz. Hayır gelecek biliyorum. Sadece
Oğlumu mu bekliyorum. Yas sizleri,sizleri beklemiyor muyum
Zannediyorsunuz? Her sabah Nevin okula giderken arkasından
Köşeyi dönüp kayboluncaya kadar bakıyorum. Sonra oturup
Onun dönüşünü bekliyorum. Geçen akşam kadının biri bağırıyordu
Televizyonda “ Üniversiteye silah nasıl sokuldu,bilmek istiyorum.
“ Bırakın “ diyordu, “Bırakın içeride kızım var.” O anneyi en iyi
ben anladım zannedersem. “ Benim de” diye bağırdım televizyona
benim de içerde kızım var.” Saadet seni beklemedim mi,beklemiyor
muyum zannediyorsun. İlk okul beşe kadar ben götürüp getirdim okula
seni. Orta okuldan itibaren kendin gidip gelmeye başladın. Okul yakındı
Ama hep dönüşünü bekledim. İçim titreyerek. İki dakika geç kalsan
Yüreğim çarpmaya başladı. Ben hep bekledim. Babanız işi gitti onun
Dönüşünü bekledim. Bir annenin görevi beklemektir. Şimdi beni rahat bırakın
Oğlumu bekliyorum. (Ağlamaya başlamıştır, kafasını çevirir,göstermek
İstemez.)
NEVİN - Anne,ağlıyorsun.
FATMA ANA- Hayır, ağlamıyorum. Gözüme bir şey kaçtı. Sanırım kirpik battı.
NEVİN - Bal gibi ağlıyorsun işte
FATMA ANA- Kirpik battı diyorum. Gel şu gözüme bir üfle. Şimdi geçer.
NEVİN - Ağla anne ağla.
SAADET -Seni çok seviyoruz anne.
NEVİN - Hem de nasıl.
(İkisi de annelerine sarılır)
FATMA ANA- Evet ağlıyorum. (Birden boşanır.) Ağlıyorum işte. (Başını yukarı
Kaldırır.) Beni affet sana verdiğim sözü tutamadım. Senin bu
Deli kızların beni ağlattılar işte sonunda.
SAADET - Hiç ağlamanı ister miyiz anne?
FATMA ANA- Biliyorum kızım. Biliyorum. Haydi bakalım toparlanın. Ağabeyiniz
Bu akşam gelirse onu böyle hüzünlü mü karşılayacağız? Onun
İçin üzüldüğümüzü,endişe ettiğimizi anlamamalı. Hem bu gün onun
Doğum günü. Oğlum bu gün yirmi iki yaşına basıyor. Bir pasta
Yaptım ki,parmaklarınızı yiyeceksiniz. Şu yemeklere bir
Bakayım.
SAADET - Anne sen otur ben bakarım yemeğe.
FATMA ANA- Yok ben bakarım kızım. (Çıkar)
SAADET - Murat’ın sevdiği yemekleri yapıyor ya kimseye emanet edemez.
ALİ - Ne olacak böyle?
SAADET - Bilmiyorum.
ALİ -Sanırım sonunda evlenmek için seni kaçırmam gerekecek.
(gülüşürler)
NEVİN - Başka çare görünmüyor enişte.
SAADET - Ne yapacağız bilmem ki,annem Murat’ın ölümünü asla
Kabullenmeyecek. İşte gördün bütün gerçekleri
Açıkça söyledim. O hala mutfakta oğluna yemek
Pişiriyor.
NEVİN - Yavaş saadet duyacak.
SAADET - Ne yapabiliriz bilmiyorum.
ALİ - Bir psikolog ile konuştursak.
SAADET - Komiksin Ali. Bir yıldır annemin hiç evden çıktığını gördün mü?
Kalkıp psikologa gidecek! Olacak şey mi?
ALİ - O zaman bir psikologu buraya getirelim.
NEVİN - Olur mu öyle şey.
SAADET - Olmaz Ali anlarsa çok üzülür.
ALİ -Ben bir arkadaşımı ziyarete getiremez miyim? Arkadaşım ile
Gelmiş gibi yaparız.
SAADET - Bilmem ki.
ALİ - Bu ne kadar böyle devam edebilir ki Saadet.
SAADET - Bilmiyorum,hiçbir şey bilmiyorum. Üstüme gelme Ali!
ALİ -Veya annenden gizli evleneceğiz.
SAADET -Bak bu olur işte.
(Gülüşürler..FATMA ANA GİRER.)
FATMA ANA- Hayrola Allah neşenizi arttırsın.
SAADET - Nevin’i bilirsin anne. Güldürüyor bizi.
FATMA ANA- Bilmez miyim. Benim neşeli kızım o. Dilerim neşesi hiç bitmesin.
NEVİN - Sağol anne.
FATMA ANA- İyi tamam şu güldüğünüz şeyi bana da anlatın.
NEVİN - Şeye gülüyorduk anne!
FATMA ANA-Neye?
SAADET - Aman anne Nevin bu işte,saçma sapan şeyleri bulup getirir okuldan.
Bilmiyor musun?
NEVİN - Aşk olsun Saadet. Bir daha hiçbir şey anlatmayacağım.
FATMA ANA- Eee,çağ gözlerimin önünde öylesine değişti ki. Hey gidi zamane çocukları
Eskiden bizim güldüğümüz şeylere artık kimse gülmüyor. Öyle biz genç
Kız iken zaten açık açık da pek gülemezdik. Öyle genç kızların kahkaha
Atması ayıp sayılırdı.
NEVİN - Olur mu öyle şey .
FATMA ANA-Öyleydi öyle. Hiç unutmam sekiz yaşında filandım. Bir keresinde öyle
Herkezin içinde açık açık güldüm diye babaannem beni çok kötü
Cezalandırmıştı.
NEVİN - Şimdi doğru mu sence anne?
FATMA ANA- Bilmem ki,her şey o kadar çabuk değişti,o kadar çabuk bozuldu ki
Neyin doğru,neyin yanlış olduğunu bilemez olduk. Artık gençler
Otobüslerde pek öyle yaşlılara yer vermiyor. Bu bir sembol.
İnsanın insana saygısı azaldı. Bu açıdan bakınca pek hoş
Görünmüyor. Ama diğer taraftan teknoloji inanılmaz bir hızla gelişti.
Bizler yüzük oyunu veya bez bebeklerle evcilik oynayarak büyüdük
Oysa siz bilgisayar çocuklarısınız. Bilgisayar ile tanıştığında Nevin
On beş yaşında filandın. Şimdi sekiz yaşında bilgisayar başına geçiyor
Çocuklar. Bu iyi mi kötü mü onu da bilmiyorum.
NEVİN - Niye kötü olsun anne.
FATMA ANA- Benim güzel kızım çoğunlukla bilgisayar başına geçiyorsun. Böyle
Özel gecelerin dışında, evde var mısın yok musun belli değil. Bazen
Bir ailen olduğunu unuttuğunu düşünüyorum.
SAADET - Annem haklı Nevin, zaman zaman ben de bizi unuttuğunu
Düşünüyorum.
NEVİN - Saadet sen de her yerde yangına körükle git. Arkadaşlarla sohbet
Ediyoruz.
FATMA ANA- İşte bunu hiç anlamıyorum. Sohbet dediğin öyle karşılıklı,birbirini
Görerek yapılmalı. Biz böyle biliyoruz.
ALİ - Anne artık insanlar kamera kurup bilgisayardan birbirlerini
Görerek sohbet edebiliyorlar.
FATMA ANA- Öyle mi..Böyle televizyondan konuştuğunu görüyorsun yani.
ALİ - Evet.
FATMA ANA- Komik geliyor bana. Bir dostumla böyle konuşamam doğrusu.
NEVİN - Niye ki anne?
FATMA ANA- Ne bileyim konuştuğum insanın nefesini duymak isterim. Koksunu
Duymak isterim.
NEVİN - Anne bilgisayar çok çağdaş bir şey ,bütün dünyayı ayağına getiriyor.
FATMA ANA- Doğru bu konuda haklısın kızım. Ama insanı da tek başına bir odaya
Kapatıyor. Böylece yalnızlığa mahkum ediyor gibi geliyor bana. Çağ
Böyle atlamaya devam ederse sürülerle hücre mahkumları yaratacak
Desenize.
SAADET - Ben sana çekmişim,bilgisayar hiç ilgimi çekmedi anne.
FATMA ANA- Yok ben aslında karşı değilim de sakıncalarını anlatmaya çalışıyorum.
NEVİN - Aslan annem benim.
FATMA ANA- Yani zaman zaman şunu öğrensem diyorum. Daha açıkçasını itiraf
Edeyim, sizler evde yokken birkaç kez Nevin’in odasına girip
Bilgisayarı incelemedim değil. Ama her seferinde açmaya
Korktum açıkçası.
NEVİN -Açsaydın keşke anne.
FATMA ANA- Aman bozarım filan da.
ALİ - Bilgisayar kolay bozulmaz anne. İstersen sana kurs verelim.
NEVİN - Eniştem doğru söylüyor anne. Bu akşamdan itibaren başlayalım
Çalışmaya.
FATMA ANA- Saçmalamayın,bu yaştan sonra. Kafama kolay girmez öyle her şey.
NEVİN - Öyle bir de girer ki.
FATMA ANA- Lafa daldık..(Kalkmaya çalışır) Şu pilava bir bakayım. Ay..şu diz
Kapaklarımda bir şey var. Sanki birisi oturduğum zaman diz kapaklarımı
Bağlıyor,hareket etmeyeyim diye.
SAADET - Oturmaktan anne. Biraz çıkıp dolaşsan bir şeyciğin kalmaz.
FATMA ANA- Evin içinde dolaştığım yetmiyor mu. Sabahtan akşama bir oraya
Bir buraya dolaşıp duruyorum.
ALİ - Temiz havada çıkıp yürüsen daha iyi gelir. Onu söylüyor Saadet,anne.
FATMA ANA- Dur bakalım,o da olur. Hele şu oğlan gelsin de!
(Çıkar)
ALİ - Duydun mu Saadet annemde bayağı bir gelişme var.
NEVİN - Evet baksanıza bilgisayar bile öğrenmeye hevesleniyor.
SAADET - Ya, istemem bu yaştan sonra filan dedi ama, bayağı hevesli.
ALİ - Gördünüz mü Saadet hanım. Benim bilgisayarıma karşı çıkıyordunuz
Ben ne yetmiş yaşındakiler gördüm ki on sekiz,ne on sekiz
(Saadeti işaret eder) ne yirmi yaşındakiler gördüm ki
yetmiş yaşında. (Nevin ile birlikte gülüşürler)
SAADET - Aman efendim çağdaş yuvaya bakar mısınız. Koca işten eve
Geliyor. Çarçabuk yemeğini bitiriyor. Bilgisayarının başına geçiyor. Çocuklar ve eşi onun devamlı sırtını izliyor. Ben almayayım kalsın.
ALİ -Canım o kadar da demedik.
SAADET - Ne kadar dedin?
NEVİN - E Saadet sen de bilgisayar öğren.
SAADET - Bak bu daha hoş. Her odada bir bilgisayar. Evde herkez bilgisayarın
Başında. Ne güzel bir görüntü.
ALİ - Tamam Saadet tamam. Bilgisayarın başında bir saatten fazla kalmak
Yok. Kabul mu?
SAADET - Başka şansım var mı?
FATMA ANA- (Girer) Pilavın altını kapatıp demlenmeye bıraktım.
NEVİN - Pilav domatesli mi?
FATMA ANA- Neli olacaktı ki kızım? Ağabeyinin en sevdiği yemek değil mi?
Pilav var deyince hep sormaz mı o koca sesiyle, “ Pilav
Domatesli mi anne?” e, güzel de yaparım pilavı. Pirinçleri
Bacak bacak üstüne attırırım yani.
ALİ - O nasıl oluyor anne?
SAADET - Yani pirinçler tane tane dökülüyor demek.
ALİ - Anladım. Gülerler)
FATMA ANA- Gülün bakalım,gülün.
NEVİN - Siz gençliğinizde nelere gülerdiniz anne?
FATMA ANA- Ne bileyim, Büyük annem ha bire Nasrettin hoca fıkraları anlatırdı.
Çocukken onlara çok gülerdim. Sonra bir baktım ki Nasrettin
Hoca da eskimiş. Galiba her şey hocanın eskimesi ile bozulmaya
Başladı. Yerine yeni değerleri koyamadık. Hep dışarıdan ithal
ettiğimiz değerler de bizi bu hale getirdi.
NEVİN - Aman anne ne karamsarsın.
FATMA ANA- Kendimi değil ki sizleri düşünüyorum. Benim bir ayağım çukurda.
Ahhh,şimdi ülkemin geldiği yere bakıyorum ve üzülmeden edemiyorum.
Sizlere pek de öyle yaşanabilir bir ülke bırakmadık. Bunu biliyorum.
Ama ben elimden gelen çabayı gösterdim,inanın. Yetmedi. Bizim
Kuşak size böyle bir dünya bırakıyor,bunun suçluluğunu duyuyorum,
Ama elimden bir şey gelmiyor. Sadece üzülüyorum.
NEVİN - Sen üzülme anneciğim biz gençler her şeyi düzelteceğiz.
FATMA ANA- İnşallah kızım,İnşallah. Pek öyle görünmüyor ama.
NEVİN - Merak etme sen
ALİ - O senin söylediğin şarkı Nevin, “ Merak etme sen!”
NEVİN - Aa aklıma bir şey getirdin enişte. Şimdi geliyorum. (Koşarak
Çıkar)
FATMA ANA- Ah bu deli kız. Hiç büyümeyecek diye korkuyorum.
ALİ - Aman bırakın büyümesin. Böyle ne güzel.
SAADET -Evet böyle çok sevimli kardeşim.
FATMA ANA- Üç kardeş üçünün de karakteri birbirine hiç benzemiyor. Saadet
Doğduğunda da sanki bu yaştaydı.
SAADET - Anne saat kaç gibi yemek yeriz?
FATMA ANA- Pilav demleniyor. Yemekler de hazır. Yarım saat daha bekleyelim
Murat gelmezse biz yeriz. Pastaya yetişebilse bari.
( Bir suskunluk olur)
E yine bir yerlerde kız çocuğu doğdu desenize.
ALİ - O ne demek anne.
FATMA ANA- Eskiden suskunluk olursa böyle söylerlerdi. Demek ki kız doğunca
Üzüntüden susup kalıyor herkes.
SAADET - O eskidenmiş anne.
FATMA ANA- Şimdi değişti mi diyorsun kız çocuklarının kaderi. Bence sadece
Büyük şehirlerde. Ne yazık hala kadınlar dayak yiyor,ne yazık
Hala kadınlar çoğunlukla kocalarının eline bakıyor.
ALİ - Medeni kanun yenilendi anne.
FATMA ANA- Yenilense ne olur? Yeni medeni kanunu eski kafalar uyguladıktan
Sonra?
ALİ -Bu konuda haklısın galiba?
FATMA ANA-Keşke haklı olmasam. Keşke yanılıyor olsam.
NEVİN - Geldiim.. Şimdi sorduklarıma bir dakika içinde cevap vereceksiniz.
FATMA ANA- Bak bu bizim zamanımızdan kalma işte. Bilmece oyunu.
NEVİN - Yok anne pek öyle sayılmaz.
FATMA ANA- Hadi canım öyle sayılmazmış. Bütün bu yarışma programları ne ki?
Eskiden oynadığımız bilmece oyunu işte.
NEVİN -Peki anne tamam.
FATMA ANA- Bana öyle deli muamelesi yapma..(Güler) peki tamam tamam diye.
NEVİN - I will survive
FATMA ANA- ee, nolmuş?
NEVİN - I will survive ne demek?
FATMA ANA-Ne bileyim kızım, o kadar ingilizcem olsa.
NEVİN - yıkılmadım ayaktayım.
FATMA ANA- Türkçe şarkıları mı soruyorsun
NEVİN - Evet
FATMA ANA- Başka sor şimdi.
NEVİN - Brother lui
SAADET - Kardeşim lui mi? Öyle şarkı yok ki.
FATMA ANA- Dur ben bulacağım şimdi. Kardeşimin aşkısın..o mu
NEVİN - Aman anne ne uydurdun. Senin dediğin o şarkı arkadaşımın aşkısın.
FATMA ANA- Aman ne var canım ha arkadaşının aşkı ha kardeşinin aşkı.
Ne farkeder?
(Hepsi güler)
NEVİN - Brother lui Emmioğlu demek.
FATMA ANA- Ne var yani kardeşimin aşkı değil de ,kardeşimin kardeşi işte.
NEVİN -Peki bu ne? “ somebody else’s lover
FATMA ANA- Lover onu biliyorum,sevgi demek. Ötekileri çıkartamadım.
NEVİN - İşte bu “arkadaşımın aşkısın”
FATMA ANA- Aa, ne biçim arkadaşımın aşkısın bu ayol.
NEVİN - Niye ki?
FATMA ANA- Frend arkadaş demek . onu biliyoruz herhalde. Söylediğin
Sözlerin içinde frend lafı geçmiyor.
NEVİN - Alemsin anne.
FATMA ANA- Sor bakalım başka bir tane.
NEVİN - Peki. “guns n roses
FATMA ANA- Guns şey demek ,ee
SAADET - tabanca
FATMA ANA- neydi?
NEVİN - Guns n roses
FATMA ANA- Roses gül demek...ee buldum tabancamın sapını gülle donatacağım.
Nasıl buldum ama?
SAADET -Ben de bulmuştum.
NEVİN -Harikasınız. Bunu bilin şimdi. “Walk of life”
ALİ -Bu kolay. Wolk yürümek,life hayat. hayatımdan çık anlamına mı
Geliyor?
NEVİN -Hayır.
FATMA ANA- Dur söyleme biz bulalım. Yaşamımdan yürü! Böyle mi
NEVİN -Ne alaka anne. Hiç böyle şarkı duydun mu.
FATMA ANA- Her gün birkaç şarkı çıkıyor kızım. Duymadığımız biri olabilir.
NEVİN - Yok çok duyulmuş bir şarkı
FATMA ANA- Allah Allah ne ki bu? Bir daha söyle bakayım.
NEVİN - Wolk of life
SAADET - Yürümekle ilgili de
FATMA ANA- O kadarını bizde anladık Saadet
NEVİN - Hadi bulamıyacaksınız. Söyleyeyim. “ Konyalım yürü”
( Hepsi güler)
he’s in the army now bu hangi şarkı?
FATMA ANA- He o demek in içinde army neydi?
SAADET - Asker
FATMA ANA- O asker şimdi..
NEVİN -Oldu mu anne
FATMA ANA- Olmadı..
SAADET - Bir daha söylesene
NEVİN -he’s in the army now hadi hadi bulamayacaksınız. Söyliyeyim.
FATMA ANA- Niye bulamayalım canım geri zekalı mıyız?
NEVİN - Aşk olsun anne.
FATMA - Hadi söyle o zaman
NEVİN - Benim yarim karşıki dağda cenderme.
FATMA ANA- Allah iyiliğini versin. Nerden buluyorsun kızım böyle şeyleri.
NEVİN - Nerden olacak,o beğenmediğiniz internetten.
FATMA ANA- Niye beğenmeyelim kızım. Sakıncalarını söylemeye çalıştım.
NEVİN - Ben de sözün gelişi söyledim canım.
FATMA ANA- Bir tane de ben sorayım bakalım.
SAADET -Sor anne
FATMA ANA- You are allways in my hart
NEVİN - Her zaman kalbimdesin.
FATMA ANA- İşte bu da bizim gençliğimizin şarkısı. Ne kadar naif,ne kadar
Duygulu değil mi? İlk kez babanız beni bu şarkı çalarken
Dansa kaldırmıştı.
SAADET -Sonra sizin şarkınız mı oldu?
FATMA ANA-Evet kızım. Her zaman kalbimdesin. Gerçek de bu
Her zaman kalbimde. Hiç eksilmeden.
SAADET - Hiç kavga etmediniz mi bunca yıl.
FATMA ANA- Etmez olur muyuz..Çook. (güler) Ama düşündüğünüz anlamda
Kavga değil. Kavga yolunda gitmeyen bir şeyleri düzeltmek için
Yapılır” derdi babanız. İnsanın birbirine söyleyecek veya
Kavga edecek bir şeyleri kalmadıysa sevgi bitmiştir. Böyle
Söylerdi.
NEVİN -Ne kadar doğru.
FATMA ANA-Çok kavga ettik dediğim gibi,çook. Ama hiçbir zaman ne
Babanız beni,ne de ben babanızı derinden kıracak bir şey
Yapmadık.
SAADET -Anne artık yemek yesek diyorum.
FATMA ANA-Peki Saadet.
(Tam kalkacağı sırada kapı zili çalar. FATMA ANA
doğrulur. Bir sessizlik olur. Zil ikinci defa çalar.
Yine kimse kımıldamaz. Üçüncü kez çalar)
Biriniz kapıyı açın!
NEVİN kapıyı açmak için çıkar. İçeride suskun huzursuz
Bir bekleyiş. İçeri 22-23 yaşlarında esmer genç bir çocuk girer.
NEVİN arkasındadır. Çocuğun elinde yol çantası var. Belli
Ki uzak bir yerden geliyor. Bir an müthiş bir sessizlik olur.
GENÇ ADAM kapının girişinde NEVİN tam arkasında
Durmaktadır. Bir an sonra FATMA ANA çocuğun
Üzerine atılır.
FATMA ANA- Oğğğluuuuuuuuuuuuuum!


PERDE














2.PERDE


1.SAHNE

(Perde gitar eşliğinde açılır. GENÇ ADAM bir şarkı söylemekte, NEVİN
ve SAADET onu dinlemektedir. Bir süre sonra FATMA ANA sokağa
çıkmak üzere giyinmiş girer ve durup onları izler. Şarkı biter FATMA
ANA alkışlar.)
FATMA ANA – Bravo. Afferin benim oğluma.
SAADET -Anne sokağa mı çıkıyorsun.
FATMA ANA- Evet ne var bunda?
NEVİN -Ne var olur mu anne? Bir yıl sonra ilk kez sokağa çıkıyorsun
Ve ne var bunda diyorsun. Hayretsin yani.
FATMA ANA- Sokak yerinde duruyordur umarım.
SAADET - Nereye ?
FATMA ANA- A, sorgu yargıcı kesildiniz başıma. Elbette ki çarşıya.
Oğlumun sevdiği şeyleri ben seçmek isterim. Bu güne
Kadar hep böyle oldu. Artık evlenince değişir ancak.
Ya da ben ölünce.
NEVİN - Aman anne şu ölüm lafını bırak artık.
FATMA ANA- haydi bakalım siz eğlenmenize bakın. Ben,bir koşu gider
Gelirim.
NEVİN - (gidip sarılır) Canım annem benim.
FATMA ANA- (Gülümseyerek Nevin’i iter) haydi haydi sululuk istemez.
(Çıkar)
NEVİN - (Bir süre arkasından bakar) Vallahi gitti ..Heyyy Annem sokağa çıktı.
SAADET - İnanılmaz gerçekleşti.
ERDEM - Bu güne kadar hiç çıkmadı mı sokağa?
NEVİN - Hayır, bir yıldır çıkmıyor.
ERDEM - Durmaktan akordu düşmüş biraz. Ama yine de iyi gitar.
SAADET - En az kardeşim kadar iyi çalıyorsun.
ERDEM - Ehh.
SAADET - Gitar çaldığını ve evde bir gitarı olduğunu söylemiş miydi sana?
ERDEM - Evet,tabi
NEVİN - Onca zaman askerde gitarından ayrı nasıl durdu hayretler içerisindeyim.
Kapı çalar)
SAADET - Ali gelmiştir. (Kapıyı açmak için çıkar. Bir an sonra ALİ önde
SAADET arkada girerler.)
ALİ - Annenle karşılaştım sokakta. Gözlerime inanamadım. Hayret!
Sokağa çıktı desenize.
NEVİN - Evet Erdem’in sayesinde. Onu ağabeyimin yerine koyuyor ve
Böylece mutlu.
ALİ - Pardon yahu, şaşkınlıktan merhaba demeyi unuttum. Merhaba.
ERDEM - Hoş geldiniz.
NEVİN - Hoş geldin enişte. Neyse annem yokken rahat konuşabiliriz.
SAADET - Evet , (Erdem’e) demek kardeşimle yakın arkadaştınız.
ERDEM - Evet.
SAADET - Şeyde ..yani o ölürken yanında mıydın?
ERDEM - evet.
ALİ -Nasıl oldu.
NEVİN -Aman enişte ne gerek var buna?
SAADET - Sus Nevin,her şeyi bilmek istiyorum. Kardeşimin nasıl öldüğünü
Kimin öldürdüğünü bilmek en doğal hakkım.
NEVİN - Kimin öldürdüğünü bilsek ne olacak Saadet? Gidip intikam mı
Alacağız. Kan davası mı güdeceğiz. Olan olmuş.
SAADET - Bilmek istiyorum sadece.
NEVİN - Peki o zaman anlat Erdem! Bir yıl önceki her şeyi yeniden yaşayalım bakalım.
SAADET -Zaten Erdem’in gelmesi ile her şeyi yeniden yaşamıyor muyuz?
ALİ -Haydi Erdem annem gelmeden.
ERDEM -Çok sıcak bir geceydi. Ranzada o altta ben üstte yatıyorduk. İkimizi
De bir türlü uyku tutmuyordu.
SAADET - Uykusu kaçtığı zaman kısık sesle şarkı söyler.
ERDEM - Evet. Bir süre onu dinledim. Sonra “Seni de uyku tutmadı mı
Tertip” diye seslendim. Yavaşça. “Evet dedi. “Buraların sıcağı hiç
Çekilmiyor.” Dedi “ Şimdi İstanbul püfür püfür esiyordur.” Diye
İç geçirdi. “Üzülme terhisine ne kaldı şurada.” dedim
SAADET - Tam on dört gün. On dört güncük kalmıştı terhisine.
ERDEM - O da öyle söyledi. Ama “ On dört koca gün “ dedi. “ On dört
Koca gün daha bu sıcağı çekeceğiz” dedi. “Ya biz ne yapalım,
Ömrümüz bu sıcakta,ama kışın da bir o kadar soğukta geçiyor.”
“Sen de haklısın dedi. Hele bir terhisimiz gelsin. Seni İstanbul’a
davet ederim,gelirsin değil mi?” diye sordu. “Gelmem mi dedim”
“Hem İstanbul’u görmüş olursun,hem de seni bizimkilerle tanıştırmak
isterim” dedi.
NEVİN -Hayret bir şey bize senden hiç söz etmemişti. Birkaç arkadaşını
Anlatmıştı ama.
ERDEM -Ben başka alaydan nakil geldim. Son üç ay birlikteydik.
SAADET -O yüzden demek ki.
ALİ - Yahu çocuğun lafını kesmeyin. Ne güzel anlatıyor.
SAADET - tamam. Eee, sonra?
ERDEM - Tam o sırada koğuşun ışıkları yandı ve çavuşun gür sesini duyduk.
“Koğuş kalk” saat gecenin üçü idi. Acele ile kalkıp avluda hizaya
girdik.
NEVİN - Gecenin üçünde niye kaldırıyorlar?
ALİ - Eşkıya sabah olsun da giderim demiyor.
ERDEM - Bir ihbar alınmış. PKK iki kilometre ötedeki köyü basacak diye.
Techizatlandık. Ve reoya binip yola koyulduk. Hiç kimse
Konuşmuyordu. Her zamanki gibi. Düşüncelere dalıp gitmiştik.
SAADET -Korkuyor muydunuz?
ALİ -Korku her zaman vardır saadet. Sadece masallardadır korkusuz
İnsan. Korku çok insanca bir duygu çünkü.
SAADET - Haklısın Ali.
ERDEM - Ölüm her zaman bir adım gerimizden izliyordu bizi. Her an
Bir yanlış adım atmamızı, emniyeti elden bırakmamızı bekler
Gibiydi. Hepimiz ölümün o soğuk nefesini ensemizde
Hissediyorduk.
NEVİN - Offf çok korkunç.
ERDEM - Haklısın. Her an ölümle burun buruna yaşamaktansa bazen
Ölmeyi seçiyorsun. Daha kolay geliyor ölmek. Öne atıyorsun
Kendini. Ne olursa olsun bitsin diye. Ya ölüyorsun ya da kalıyorsun.
Kalanların çoğu da psikolojik bozukluğa uğruyor. Birisini tanıdım,
Asker ocağına geldiği zaman çok yumuşak başlı,şiirler yazan,
Okuyan duygusal bir çocuktu. Bir yıl sonra öldürdüğü bir
Anarşistten kestiği parmakla anahtarlık yapmıştı.
NEVİN -Aman Allahım ne korkunç.
ALİ - Bu bir savaş Nevin. Her savaş korkunçtur.
ERDEM - Köye yaklaşınca arabadan indik. İşte o zaman Murat bana döndü,
“Senden bir şey istiyorum Erdem” dedi. “Söyle,ne istersen yaparım”
dedim. “ Bana bir şey olursa gidip ailemi görmeni istiyorum”
“Onlara boşu boşuna ölmediğimi,ölümden korkmadığımı onları
çok sevdiğimi söylemini istiyorum.”
SAADET - (Ağlamaya başlar) Canım kardeşim. Bizim de onu ne kadar çok
Sevdiğimizi biliyordu.
NEVİN - Off al işte Saadet istediğin bu muydu? Bir yıl öncesine döndük.
SAADET -Neden bir yıl bekledin buraya gelmek için Erdem?
ERDEM - Çok zor günler yaşadım.
ALİ - Sonra neler oldu o akşam?
ERDEM - Bir süre köyü abluka altına aldık. Şafak sökene kadar. Şafak yeni
Sökmüştü ki Komutan ihbarın asılsız çıktığını anladı. Toplan emri
Verdi. Yürüyüp reoların yanına geldik. Binmek üzereydik ki yaylım
Ateşi başladı. Pusu kurmuş alçaklar. Murat tam yanımdaydı. “Pusuya
Düştük komutanım” diye bağırdığını duydum. Sonra “Ahh,vuruldum
Dedi ve öylece yere yığıldı.
SAADET - Kurtarılamaz mıydı.
ERDEM - Bir elimde silahım rasgele ateş ediyor,diğer elimle de Murat’ı
Sürüklemeye çalışıyordum. Onlardan çoğunu hakladık. Geri
Kalan üç kişi de teslim oldu.
ALİ - Sizin zayiatınız çok muydu?
ERDEM - Murat ile birlikte dört arkadaşımız daha şehit olmuştu.
NEVİN - Hemen ölmüş müydü ağabeyim?
ERDEM - Evet, ne yazık yapılacak hiçbir şey yoktu. Gözleri açık kalmıştı.
SAADET - Biliyorum. Ben kapattım.
ERDEM - Tam dört yerinden vurulmuştu. Öldürücü darbeyi ise gırtlağından almış.
SAADET -Kimin vurduğu belli mi?
ERDEM - Hayır, o yaylım ateşi sırasında kimin kimi vurdu belli değildi.
NEVİN - Ne önemi var?
ERDEM - Bana bir yıldır neden gelmediğimi sordunuz. Doğrusu hep kendimi
Suçladım. Aynı anda aynı yerdeydik. O öldü,ben yaşıyorum. Onu
Kurtarabilir miydim bilmiyorum. Acı içindeyim bir yıldır.
SAADET - Hiçbir şey ölümü yaşamaktan daha acı olamaz. Bu ailenin içende
Ölümü yaşayan tek ben oldum.
NEVİN - Saçmalama Saadet.
SAADET - Öyle Nevin. Haberi anneme söylediklerinde çığlığı hala kulağımda.
“Hayır” diye bağırdı. “Yalan söylüyorsunuz, benim oğlum ölmez,
aslanlar gibidir o! Yalan söylüyorsunuz” Ve odasına kapandı
günlerce çıkmadı. Tam üç gün ne yedi ne içti. Kardeşimin acısı
bin yanda,anneme bir şey olacak korkusu öte yanda. (gidip Nevin’e
sarılır.) Canım kardeşim,biliyorum benimle aynı acıyı paylaştın.
Ama sana daha az acı çektirmek için, gidip kardeşimi ben teşhis
Ettim. Her şeyle ben uğraştım. Yeter ki sen daha az üzül diye.
NEVİN -Biliyorum. Farkında olmadığımı mı sanıyorsun.
SAADET - İnanın ölmekten daha zor bir şey var. Ölümü yaşamak!
ERDEM - Anneniz hep odada kapalı mı kaldı.
SAADET - Üçüncü gün çıktı odadan. Cenaze bir gün önce defnedilmişti.
ERDEM - Nasıldı?
SAADET - Hiçbir şey olmamı ş gibi davrandı. Biz böylece oturuyorduk. Baş
Sağlığına gelmiş komşular vardı. Şöyle bir baktı onlara “Hoş
Geldiniz” dedi ve mutfağa gitti.
NEVİN - Öylece donup kaldık. Hiç kimse konuşmuyordu.
SAADET - Sonra mutfaktan başını içeriye uzattı. “ Saadet pirinç kalmamış,
Bakkala telefon et de getirsin. Murat’a pilav yapacağım.” Dedi.
Hepimiz ağlamaya başladık. Annem aklını yitirmişti. İçeri
Girip “niye ağlıyorsunuz” diye şaşkınlıkla sordu.
NEVİN - Ağabeyim anne dedim.
SAADET - Ne olmuş ki ağabeyine,dedi. Hep birlikte sustuk. “ E fazla zamanı kalmadı
Bu gün yarın gelir.” Dediğinde ağlamaya başladık. İşte o zaman bize bağırdı.
NEVİN - “Bu evde ağlamak yok. Bu evde hiç kimse ağlamayacak.” Baş sağlığına
Gelen komşularla hep birlikte sustuk.
SAADET - Böylece her gün kardeşimi beklemeye başladı. Her sabah kalktığında
“Umarım bu gün gelir” diyordu. “Çünkü rüyamda gördüm” ilk günler
çok üzüldük. Ne yapacağımızı şaşırdık. Ama sonra biz de alıştık.
NEVİN -Hatta giderek içimizde bir umut yeşermeye başladı. “Acaba” diye
Düşünüyorduk, içimizden. Acaba gelir mi.
SAADET - Nevin haklı. Zaman zaman ben de aynı umudu paylaşıyordum.
Oysa onu gözlerimizin önünde toprağa verdiler. Bazen korkuyordum
Kendimden. Allahım sen benim aklımı koru diye dua ettiğim
Geceler oluyordu.
ERDEM - Sizi anlıyorum.
SAADET - Anlıyor musun? Hiç sanmıyorum. Yirmi küsür yıl birlikte yaşadığın
Kardeşin öldü mü hiç?
ERDEM -Hayır,ama..
SADET - Ama ne? Canından ciğerinden birini kaybettin mi, en sevdiğin
Canlarından birinin ölümünü yaşadın mı. Söyle.
ALİ - Saadet.
SAADET - Bir dakika Ali, Söyle bakalım Erdem bey. Aslanlar gibi kardeşinin
Gözlerini kapatıp toprağa verdin mi hiç. Sana bir şey söyleyeyim mi?
Senden hiç hoşlanmıyorum.
NEVİN - Saadet ne yapıyorsun, misafirimiz.
SAADET - Burada durdukça bana kardeşimi hatırlatıyorsun. Madem ki aynı
Yerde aynı çatışmanın içindeydiniz. O öldü sen niye yaşıyorsun?
Bunu anlamıyorum.
NEVİN - Saadet neler saçmalıyorsun?
ERDEM - İsterseniz hemen gideyim.
NEVİN -Yok canım,olur mu öyle şey.
SAADET - Bırak gitsin Nevin. Nasıl olsa birkaç gün sonra gidecek. Şimdi
Gitsin.
NEVİN - Anneme ne deriz Saadet?
SAADET - Düşünsene o gidince ne diyeceğiz. Fatma hanım oğlunuz geldi ama
Yine evi terk etti. Böyle mi di diyeceğiz?
ALİ - Ama Saadet annem şu an çok mutlu.
SAADET - Biliyorum, Allah kahretsin. Beni de korkutan bu ya. Erdem’i
Murat’ın yerine koydu. Peki sonra,sonra ne olacak? Erdem
Gidince yani.
ALİ - Bir şeyler buluruz.
SAADET - Saçmalama Ali, bir şeyler bulur muşuz.
NEVİN - Saadet annem her zaman ne der? “ Mutlulukları anında yaşayın ve
Tadını çıkartmaya bakın. Sanki bir daha hiç bulamayacakmış gibi”
Böyle demez mi?
SAADET - Ee, ne var bunda?
NEVİN - Ne var olur mu? Şu an annem çok mutlu. Bir yıldır bu mutluluğa
Hasret. Bırakalım şimdi bu mutluluğu yaşasın.
SAADET -Peki sonra?
NEVİN - Sonrasını da sonra düşünürüz.
SAADET - Bu, evimizdeki yabancı adamla daha ne kadar birlikte yaşayacağız
Ki? Açıkça söylüyorum,ondan hoşlanmıyorum. Kardeşimin yatağında
Yatıyor, onun gitarını çalıyor,onun terliklerini giyiyor. Onun kendi
Elleriyle düzelttiği odayı karıştırıyor.
NEVİN - Ağabeyim çok titizdi . Odasını kendi elleriyle temizler ve toplardı.
O günden beri odasına hiç dokunmadık. Dün akşam sen gelinceye
Kadar.
SAADET - Evet dün akşam bir canlı bomba olarak düştün hayatımızın içine.
ALİ - Saadet hep olumsuz yönden bakma. İyi tarafları da var Erdem’in
Gelişinin.
SAADET - Evet annem son derece mutlu. İşte beni korkutan da bu ya. Sonra,
Ya sonra? Korkuyorum Ali. O kadar az kişi kaldı ki ailemiz.
Birisini kaybetmeye artık dayanamam sanıyorum.
NEVİN - Saçmalama Saadet.
SAADET - Bir yalanın,bir aldatmacanın üzerine kurulan mutluluk ne kadar sürer ki.
Yalancının mumu..
ALİ - İşte bırakılım mum kendiliğinden sönünceye kadar yansın.
SAADET - Peki ama.. (Tam bu sırada kapı çalar. ) Annem gelmiş olmalı.
(Saadet kapıyı açmaya gider.)
FATMA ANA – (Girer ) Ah bu bacaklar öldürecek beni. Al kızım bunları
Mutfağa koy. (Elindeki poşetleri Saadet’e vermiştir)
Sözüm ona ta aşağı çarşıya gidecektim. Gözüm yemeyince
Şu köşedeki marketten aldım her şeyi.
ALİ -Anne niye yoruluyorsun ki , bana söyleseydin alır gelirdim
İstediklerini.
FATMA ANA- Sağol Ali. Kendim seçmek istedim. (Gidip Erdem’in saçlarını
Okşar.) Nasılsın oğlum? Karnın acıktı mı?
ERDEM - Yok. Daha yeni yedik ya.
FATMA ANA- Olsun,o kadar yoldan geldin. Hem özlemişsindir ev yemeklerini.
ERDEM - Özlemez olur muyum.
FATMA ANA- (İçeri giren Saadet’e) Ee, gel bakalım Saadet şöyle.
SAADET - Söyle anne.
FATMA ANA- Hazır Ali de burada. Ne zaman Nikah günü alıyorsunuz
Bakalım.
ALİ - (İnanamaz) Nikah günü mü?
FATMA ANA- Evet Nikah günü! (Bir kahkaha atar) İnanamadın değil mi
SAADET - Doğrusunu istersen evet.
FATMA ANA- E, artık zamanıdır Saadet. Siz de evlenip yurdunuzu yuvanızı
Bilin. Nasıl olsa bütün hazırlıklarınız tamam. Nerede oturmayı
Düşünüyorsunuz Ali?
ALİ -Neriman teyze size üç sokak ötede bir kiralık daire bulmuştu.
Ben de Saadet’e orasını kaçırmayalım diyordum.
FATMA ANA- İyi bir daire ise kaçırmayın tabi.
ALİ - Hem iyi,hem de kirası da uygun anne!
FATMA ANA- Oh.oh iyi. Bir an önce şu nikahı yapalım artık. Bu bacaklarımdan
Çektiğimi bilemezsiniz. Kızımın nikahına tekerlekli sandalye ile
Gelmek istemem doğrusu. (Kahkaha atar)
SAADET - Allah korusun o nasıl söz anne!
FATMA ANA- Şaka kızım şaka. Bu bacaklar beni bu yaşa kadar taşıdı. En az bu
Kadar daha taşır merak etmeyin.
(Bir tek FATMA ANA neşelidir. Konuşurken kahkahalar atar.
Diğerleri suskun ve sıkkın oturmaktadır.)
Haydi Nevin bir çay koy da içelim. İçelim de kendimizden
Geçelim.

SAADET - Nevin mi?
FATMA ANA – Evet.
NEVİN - Tamam anne.
FATMA ANA – Çay nasıl yapılır biliyorsun değil mi kızım. Çaydanlığa suyu koyuyorsun,
Demliğe de çay. Su kaynayınca demleniyor.
NEVİN - Aşk olsun anne.
FATMA ANA - (Çıkan Nevin’in arkasından) Ben söyleyeyim de kızım ne olur
Ne olmaz.
SAADET - şaşkınlık içindeyim anne. Bunca yıldır ilk kez Nevin’e
Çay yaptırıyorsun.
FATMA ANA- Ee. Ne yapalım kızım gelecek için hazırlık yapıyoruz. Sabahları
Veya akşamüstü çayı için sana telefon açacak değiliz ya.
Saadet gel kızım şu çayı koy diye. Bunca yıl yükümüzü taşıdın
Yetmez mi?
SAADET -Ne yükü saçmalama anne!
FATMA ANA- Öyle öyle, Ha bire seni koşturdum sağa sola. Saadet Bakkala ,
Saadet pazara. Bütün evin yükünü taşıdığının farkında
Değil miydim sanıyorsun.
SAADET - Ne yükü anne, severek yapıyorum her şeyi.
FATMA ANA – Bazıları anne olarak doğar Saadet onlardan biri, bazıları da
(İçerideki Nevin’i işaret eder ve yüksek sesle) sonradan
öğrenir anne olmayı. Ama öyle veya böyle her kadın
bir annedir. Sadece çocuklarının değil, aynı zamanda
kocasının da annesidir.
ALİ - Olur mu öyle şey anne.
FATMA ANA- Olur olur.. Şimdi annenin dizinin dibindesin de farkında
Değilsin. Hele bir ayrıl nasıl aramaya başlayacaksın anacığını
Aramaya.
ALİ - Öyle de..
SAADET - Ali pek öyle ana kuzusu sayılmaz anne.
FATMA ANA- Bırakın bunları. Her kadın evinin annesidir.
NEVİN - (girer) Çay oluyor. Sizlere tavşan kanı çay yapacağım.
FATMA ANA – Afferin benim kızıma.
NEVİN - İlahi anne , bir çay yapmaya koca bir aferin aldık.
FATMA ANA- Onu bile beceremeyenler var kızım. Öyle değil mi oğlum? (Güler)
Aa durun size bir fıkra anlatacağım. Ee, nasıldı. Hah.. İki yazar
Romancı yani bir meyhanede oturmuş konuşuyorlar. Sonra..
Dur yahu nasıldı. Fıkra anlatmayı da çok bilirim ya.. (Güler)
Dün okudum gazetede. Evet ikisi iyi arkadaş. Biri ötekine
Diyor ki, “ Yahu aynı mahallede büyüdük,aynı okullara gittik,
İkimiz de edebiyatı seçtik. Romancı olduk. Senin yazdıkların
Yok satıyor,benimkiler tek tük. Bunun sırrı ne?” Öteki
Cevap vermiş “ Ben romanlarımda mutlaka dini inanca yer
Veriyorum bu bir, içinde mutlaka cinsellik oluyor, bu iki.
Ve sonunu daima okuyucuya bırakıyorum,bu da üç.”
Diğeri hemen kalkmış,arkadaşı sormuş,nereye? Gidiyorum
Roman yazmaya demiş. Gitmiş ama on dakika sonra geri
Gelmiş. Ne oldu diye sormuş öteki yazar. Yazdım demiş
Beriki. İstersen okuyayım. Şöyle “ Aman Allahım
Dün gece kontesi kim hamile bıraktı.”
(Gülmeye başlar. FATMA ANA’dan başka hiç kimse gülmemektedir.
Ne oldu yahu, gülsenize. Çok kötü anlattım değil mi.
Ayyy..çok komik ama... Aman Allahım kontesi dün gece
Kim hamile bıraktı. Roman bu..inanç var cinsellik var..
Sonu da bilinmiyor işte. Ayol ne oluyor size. Bir surat bir surat.
Sanki evden cenaze çıkmış gibi.
NEVİN -Ben çayı demleyeyim. (Çıkar)
FATMA ANA-Yüzünüz bu gün gülmeyecek de ne zaman gülecek. İşte bütün aile
Bir aradayız. Niye susuyorsun Saadet?
SAADET -Bilmem içimden gelmiyor anne.
FATMA ANA- Eh, bizim zamanımızda gelinlik kızların öyle ulu orta gülmesi
Sevincini göstermesi ayıptı. Gizli gizli sevinirdik.
SAADET - Aman anne.
FATMA ANA- Ne aman annesi.. hadi hadi
NEVİN - ( girer) Demledim.
FATMA ANA – Haydi Nevin bir kaset koy da keyfimiz yerine gelsin.
NEVİN -Aman anne kaset mi kaldı artık cd.
FATMA ANA- (Kahkaha atar.) aayy
NEVİN - Ne oldu anne,ne var bunda bu kadar gülecek.
FATMA ANA- Annem hatırıma geldi. Bak şimdi rahmet istedi. Bizim zamanımızda
Kırk beşlikler yeni çıkmıştı. Ben de anneme senin söylediğini
Söylemiştim bir gün. “Anne yetmiş sekizlik plak mı kaldı,kırk beşlik
Var artık” demiştim. Hey gidi günler Bu zaman su gibi akıp gidiyor.
Bakalım çocukların sana ne diyecek. Onlara dersin ki, yetmiş
Sekizlik plak bütün bunların anası. Hadii.
NEVİN -Dur bir dakika anne. Arıyorum.
SAADET -Aman Nevin o senin zıpçıktı müziklerinden koyma da.
ALİ -Zıpçıktı müzik hangisi oluyor.
NEVİN -Tekno müzik için söylüyor.
SAADET - Evet işte o müzik.
FATMA ANA- Tekno,tekne şöyle oynak bir şeyler olsun.
NEVİN - İsterseniz oyun havası çalayım,kalkıp göbek atalım.
FATMA ANA- Deli kız,ne zaman gördün göbek attığımı? Babanızla bu konuda
Çok iyi anlaşırdık. O da hoşlanmazdı hiç göbek atmaktan da
Atandan da.
NEVİN - Tamam buldum. Saadet hanım tekno müzik de eskidi artık.
Şimdi cheehsot var!
FATMA ANA- O ne öyle ayol çasot.
NEVİN - Çasot değil anne ceehsot. Buyurun dinleyin.
FATMA ANA- Bunun dansı nasıl?
NEVİN - Göstereyim. (Erdem’e) gel.
ERDEM - Peki. Bir kez ben de görmüştüm ama televizyonda. Nasıl
Yapılır bilmiyorum.
NEVİN -Gel şimdi ,evet kollar bu yana ve.
ERDEM - Dans konusunda biraz kazmayımdır.
NEVİN - Yok canım başaracaksın.
(Müzik çok yüksek çaldığı için bağırarak konuşurlar)
FATMA ANA- Ha gayret oğlum.
SAADET - Biraz müziği kısalım mı.
NEVİN - Ne dedin?
SAADET - Biraz müziği kısalım mı diyorum.
NEVİN - Hayır.
FATMA ANA- Her şey iyi güzel de, arada bir sende genç olduğunu hatırlasan
Diyorum.
NEVİN - Enişte gelsene sende.. (Ali’yi çekip kaldırır.)
ALİ - Haydi Saadet,
SAADET - Yoo ben beceremem.
NEVİN - Saadet saçmalama ne var beceremeyecek.
ALİ - Haydi Saadet. (Saadet’i çekip kaldırır.)
NEVİN - Şimdi sıraya geçelim. Evet bakın ilk harekette sağdakiler sağa
Soldakiler sola oynatıyor ellerini.
ERDEM - Böyle mi
NEVİN - Evet bravo.
SAADET - Şimdi sola
NEVİN - Gördün mü nasıl oluyor.
FATMA ANA- Bravooo! (Alkışlar) İşte benim çocuklarım.
NEVİN - Anne haydi sen de gel.
FATMA ANA- Deli olma kız.. Bu yaştan sonra.
NEVİN - Gel anne,ne varmış yaşında.
SAADET - Nevin doğru söylüyor anne,sen kaç tane genci cebinden çıkartırsın.
FATMA ANA-Yok canım o eskidendi. Çekiştirme kızım.
ALİ - Haydi ama anne.
FATMA ANA- (zoraki kalkar) Böyle mi yapılıyor.
NEVİN - Aferin anne.
(Bir süre dans ederler. )
FATMA ANA- Ayy yeter. (Oturur.)
NEVİN - (Gidip müziği susturur. Bu arada bir şey aramaktadır.) Harikaydın anne.
SAADET - Ben söylemedim mi size nice genci cebinden çıkartır benim annem diye.
FATMA ANA- Nerdee,o eskidenmiş kızım.
ALİ - Ne eskisi vallahi kızlardan daha hareketliydin.
FATMA ANA- Bir de şu bacaklarımın ağrısı olmasa.
ALİ -Hakikaten . O zaman yarışmalara bile katılırdın.
FATMA ANA- Babaları ile ilk evlendiğimiz yıldı. Caddebostan plajında bir dans yarışması
Yapılmıştı. Tabi siz Caddebostan plajını bilmezsiniz. Vaktile İstanbul’dan
Denize girilirdi. İşte Caddebostan plajı ve onun gazinosu sayılı yerlerden
Biriydi. Babanızla yarışmaya katıldık. Favori olarak gösteriliyorduk.
Niye kaybettik dersiniz? (Güler)
NEVİN -Niye anne?
FATMA ANA- Babanız ayağıma bastı. Şöyle üstten bağlı ayakkabılarım vardı.
Bağı kopunca yarışmayı bırakmak zorunda kaldık.
SAADET - Çok kızdın mı babama .
FATMA ANA-Hayır kızım, ama o günden sonra bir espri konusu oldu aramızda.
Ne zaman bir hata yapacak olsa “Yine ayağıma bastın” derdim.
SAADET - Ne güzel bir evlilikti sizinki. (İçini çeker) Keşke bütün evlilikler
De sizinki gibi olabilse.
ALİ - Niye olmasın ki Saadet?
FATMA ANA- Ali haklı Saadet. Biraz karşılıklı hoşgörü ve sevgi hepsi bu.
Tabii önce sevgi.
NEVİN - Tamam buldum.
FATMA ANA- Ne arıyordun ki kızım?
NEVİN - Şimdi lütfen sessizlik,evet. Tamam bu bir sürpriiiz!
(Müzik çalmaya başlar. Bu “ you are allways in my hart )
Erdem’in yanına gider.) Haydi bakalım şimdi annemi dansa
Kaldır. Ben de şu çayları koyayım. (Çıkar)
ERDEM - (Kalkıp gelir, Fatma ananın önünde eğilir) Bu dansı bana
Lütfeder misiniz?
FATMA ANA- (Başını yukarı kaldırır. Gırtlağı düğümlenmiştir) Bu senin çocukların var
Ya,deli çocukların. Beni ağlatmak için ellerinden gelen her şeyi yapıyor.
Ama sana söz verdim. Bak ağlamıyorum.
SAADET - Haydi anne çocuğu bekletmesene.
FATMA ANA- Aa, olur mu canım
SAADET - Babama da böyle nazlanıp bekletmiş miydin?
FATMA ANA- Yok hemen kalkacaktım. (Gülümser,Kalkar Erdem ile dans
Etmeye başlar. Bir taraftan şarkının sözlerine eşlik etmektedir.)

IŞIK SÖNER



2.SAHNE


( Işıklar yandığında sahne boştur. Birkaç gün sonra bir sabahın
erken saatleri. Bir süre sonra NEVİN girer. Üzerinde gecelik
vardır. Gerinir çevreye bakar. Bir yerlerde duran ,bir hayli
yıpranmış,çocukluğundan kaldığı belli olan oyuncak ayıyı
alır. Veya bu ayı ile birlikte girer.)
NEVİN - Günaydın bebişko. (Gider mutfağın kapısından içeri bakar)
Hayret! Annem kalkmamış daha. Gördün mü bebişko, mutluluk
İnsanı ne kadar rahatlatıyor. Eskiden olsa benim güzel annecim
Kalkmış şu koltukta oturuyor olurdu. Aslında geceleri uyuyup
Uyumadığını da merak ediyorum doğrusu. Ne dersin Bebişko
Ben de mutlu muyum? İçim kıpır kıpır. Bu ne demek oluyor
Sence? Aşk mı. (Güler) haydi canım. Bu kadar kolay mı
Aşık olmak? Ama yine de gözlerime baktığı zaman niye
Heyecanlanıp gözlerimi kaçırıyorum. Bu... bir hoşlanma
Olabilir. Ne dedin? Efendim. Yaa..yerin kulağı var
Derler.,yavaş anlat. Kimse duymamalı. Yoksa utancımdan
Ölürüm sonra. Bebişko ne kadar çok sırrımız var değil mi
Seninle? Ooo bütün çocukluğum boyunca neredeyse
Beraberdik. Allah’tan senin dilinden benden başka kimse
Anlamıyor! (Güler) .. Efendim,ne dedin?... Evet ben de biliyorum
Tam aşkı yaşayacak yaştayım. Haklısın, ama bir deney yetmedi mi
Ne kadar acı çektiğimi sadece sen biliyorsun. Bir aşk yeter!
Efendim. Yetmez mi? İlahi bebişko her gün aşık mı olacağız.
Sen de farkındasın değil mi,ne kadar duygusal. En ufak bir
Şeyde gözleri hemen buğulanıveriyor. Mantık evliliği mi
Yapmalıyım sence? Ne dersin yoksa aşk mı? Yoksa yaşamın
Akışına bırakmalı kendimizi. Biliyorum öğrenimi lise. Ben
Üç yıl üniversite mezunu olacağım. Bu ne farkeder ki.
Ne dersin bebişko ortada bir şey yok,kendi kendine gelin
Güvey olmak tam buna denir işte.(Katıla katıla güler)
Onun benden hoşlanıp hoşlanmadığını bilmiyoruz bile.
Sadece kaçamak birkaç bakış,o kadar! (Saadet girer,
Kapıdan izlemeye başlar.) Ama ne kadar yakışıklı
Değil mi? Yok yakışıklı değil de çekici demek daha doğru!
Ne dersin bebişko o da benden hoşlanıyor mu acaba?
Her şeye rağmen mutluyum. ( Bin şarkı söyleyerek bebişko
İle dans etmeye başlar. Ansızın Ellerini kavuşturmuş
Öylece duran Saadet ile karşılaşır,korkar.) Ayy.. Aşk olsun
Saadet, insan geldiğini belli eder değil mi?
SAADET - Beni duyacak durumda değildin ki. Öyle bir dalmışsın ki.
NEVİN -Bebişko ile dertleşiyorduk.
SADET -Duydum.
NEVİN -Her şeyi mi?
SAADET -Bana yetecek kadarını!
NEVİN -Sana ne kadarı yetiyor? (Güler)
SAADET -Ne zaman büyüyeceksin Nevin, çok merak ediyorum.
NEVİN -Ben böyle mutluyum.
SAADET - Yaşam bir oyun değil mi senin için?
NEVİN - Bilmem,diyelim ki öyle.
SAADET -Hala evcilik oyunu oynuyorsun.
NEVİN -Ne var bunda? Diyelim ki ben böyle mutluyum. Yaşamı senin
Kadar ciddiye almak istemiyorum.
SAADET -Ama bir gün gerçeklerle karşılaşınca çok kötü kırılacaksın
Diye korkuyorum.
NEVİN -Annem ne der bilirsin “Korkunun ecele faydası yok”
SAADET - Ama tedbiri elden bırakmamak gerek.
NEVİN - Sana bir şey söyleyeyim mi Saadet?
SAADET - Nedir?
NEVİN - Asıl ben senin için üzülüyorum. Yaşamı bu kadar ciddiye
Alarak kendini harap ediyorsun.
SAADET -Yaşamın kuralları vardır.
NEVİN - Kim koymuş bu kuralları? İnsanlar.
SAADET - Deneyim görmüş insanlar.
NEVİN - Yani başkalarının deneyimleri.
SAADET - Evet.
NEVİN - Neden biz de deneyerek öğrenmeyelim. Başkalarının kurallarına
neden uyalım ki,sorgusuz sualsiz.
SAADET - Neler saçmalıyorsun ? Toplumun belli kuralları vardır.
NEVİN - İşte ben de bu toplumun belli kurallarını kim koymuş ve neden
Körü körüne onlara uyalım diyorum.
SAADET - Atalarımızdan beri böyle gelmiş.
NEVİN -İşte Saadet ben de bunu söylüyorum. Böyle gelmiş olması doğru
Olduğu anlamına gelmiyor. Geçmişe bağlı kalındıkça ileriye
Gidilemez.
SAADET - Neler saçmalıyorsun? Seni üniversiteye anarşist ol diye
Yıllamıyoruz!
NEVİN -Biliyor musun Saadet bazı durumlarda anarşist düşünmenin
De yararı vardır.
SAADET -Ağzından çıkanı kulağın işitiyor mu senin!
NEVİN - Gayet tabi.
SAADET - Anarşist mi olacaksın başımıza.
NEVİN - (Güler) evet. Ama senin düşündüğün gibi değil.
SAADET - Nasıl yani?
NEVİN - Şimdi senin anarşistten algıladığın şu, İnsanları öldüren
Kişiler.
SAADET - Öyle değil mi?
NEVİN - Hayır. Nasıl anlatayım sana bilmem ki. Bak şimdi abla.
SAADET - Ooo bana abla dedin. Demek ki çok ciddi bir şey anlatacaksın.
Çünkü sadece böyle zamanlarda abla dersin.
NEVİN -Sanırım. Şimdi biz gençler toplumun eskimiş kuralları yerine
Daha çağdaş olanları düşünmeli ve getirmeliyiz. Vatandaş
Olma kavramını artık geliştirmeliyiz bu ülkede.
SAADET -Ooo politika,kardeşim politika yapıyor.
NEVİN -Bak abla, bizim kuşağa ülke gerçeklerini konuşmayı yasakladılar.
Bir ülke yasakçı zihniyetle nereye kadar gidebilir? Baksana
Oldukça aydın bir aile sayılırız. Sen bile bu yasaklardan
Yanasın!
SAADET - Yok canım,yani.

NEVİN - Kekeleme,doğruyu söyle. Yasaklardan yanayım de!
SAADET -Benim aklım ermez politikaya.
NEVİN -Bal gibi erer. Kendini soyutluyorsun. İstedikleri de bu! Vatandaş
Değil de kul yaratmak.
SAADET -Niye kul olmak kötü mü?
NEVİN - İyi mi? Sorgusuz sualsiz her şeye evet demek. İyi mi sence?
SAADET -Biliyordum böyle olacağını.
NEVİN - Neyi biliyordun ?
SAADET -Düşüncelerinin böyle olduğunu. Bir yıla yakındır biliyordum.
O yüzden hiç bu konuyu açmak istemiyordum. Korkuyordum
Çünkü. Hep korktum. Hala da korkuyorum.
NEVİN -Korkularla yaşanmaz abla. Ayrıca korkulacak bir şey de yok!
SAADET -Nasıl yok, şurada üç kişi kaldı ailemiz. Ya sana da bir şey olursa
Diye kaç geceyi uykusuz geçirdim biliyor musun. Ben burada
Evin içinde güvendeyim. Peki ya sen?
NEVİN -Merak etme, ben de güvendeyim. Sorun güvende olup olmamak
Değil zaten.
SAADET -Ne peki?
NEVİN - Bak şimdi Saadet, hepimiz güvende olabilmek için evimize çekilir,
Kapılarımızı kapatır, kulaklarımızı tıkar ve gözümüzün önünde
Olanları görmezden gelirsek, bu ülkeyi kim ileriye doğru taşıyacak?
SAADET -Bu sana mı kaldı.
NEVİN - Evet ben de bu ülkenin yetiştirdiği aydın gençlerden biriyim.Kendimden
Önce,sizlerden önce bu topluma karşı görevlerim var. Ben böyle
Görüyorum.
SAADET -Kendini tehlikeye atıyorsun.
NEVİN -Bir kez tehlike sözünü unut. Ne tehlikesi. Tehlike dediğin silahlı
Çatışmada olur. Biz silahlı çatışmaya karşıyız.
SAADET -Zaman zaman televizyonda gösterilen olayları görmüyor musun.
Öğrenciler birbirlerine taşla,demirle,sopayla saldırıyorlar. Aklım
Çıkıyor aralarında olacaksın diye!
NEVİN -İşte bizim savaşımız da bu! İnsanlar birbirini dövmesin,öldürmesin.
Özgürce düşüncelerini söyleyebilsinler,tartışabilsinler.
SAADET -Nerede o günler?
NEVİN -Niye olmasın Saadet? Bizim çağdaş denilen Avrupa ülkelerinden
Neyimiz eksik? Daha mı aptalız yani?
SAADET - Yok canım.
NEVİN -Tabii ki değiliz. O halde sürüklenmek istediğimiz etnik köken çatışmalarına
Din ve mezhep çatışmalarına neden karşı çıkmıyoruz! Üstelik inan ki biz
Avrupa ülkelerinden ilerideyiz. Çünkü bizim geçmişimizde ne engizisyon
Mahkemeleri var, ne toplu katliamlar var? Bizim sicilimiz yanında
Avrupa’nınki çok bozuk.
SAADET -Baksana ermeni katliamından söz ediyorlar.
NEVİN -Evet katliam olmuş. Daha doğrusu iki taraf da birbirini öldürmüş.
Ama nedeni araştırılmıyor! Yüzyıllarca Osmanlı toplumu içerisinde
Gayet mutlu yaşamış Ermeniler ne olmuş da Türk’lerle savaşa girmiş?
SAADET -Ne?
NEVİN -Neden olacak, itilaf devletleri bunu duydun mu hiç?
SADET -Aşk olsun Nevin sen de beni kör cahil yaptın artık. İtilaf devletlerini
Bilmez miyim. Birinci dünya savaşında Fransa,İngiltere, ee,
Üçüncüsü Rusya idi değil mi?
NEVİN -Evet. İşte itilaf devletlerinin kışkırtmaları. Bunun amacı Ülkemizi
Bölmekti. Bunu da gerçekleştirdiler. Sevr! Anladın mı Saadet?
SAADET -Tabi Nevin aptal değilim ya. Ama yine de senin için korkuyorum.
Endişeleniyorum yani.
NEVİN -Canım ablacım benim. (Sarılır.) Merak etme sen. Ben kendime
Sahip olabilecek kadar büyüdüm.
SAADET -Buna bir inanabilsem.
NEVİN -İnan bana kendimi koruyabilirim.
SAADET - Erdem’e karşı da mı?
NEVİN - O nereden çıktı?
SAADET -Demin bebişkonla konuştuklarını duydum.
NEVİN - Aşk olsun utanmıyorsun gizli gizli dinlemeye!
SAADET -Ne gizlisi. Gelmiş kapının önünde öyle duruyordum. Saklanmadan.
Öyle dalmıştın ki hiiç beni fark etmedin.
NEVİN - Yani, Erdem. Hiçbir şey yok biliyorsun.
SAADET -Biliyorum şimdilik öyle. Bir haftadır burada. Son iki-üç gündür sana,
Ve senin ona bakışlarını beğenmiyorum.
NEVİN -Ne yapabilirim ki ?
SAADET -Ben baştan söylemiştim. Bu çocuk bu evde kalmamalıydı.
NEVİN - Ne sakıncası olabilir söyler misiniz,bayan tedbir?
SAADET -Kim bu çocuk? Neyin nesi, hiçbir şey bilmiyoruz?
Ailesi nerede?
NEVİN -Anlatıyor ya her şeyi.
SAADET - Öyle görünüyor, ama hiçbir şey anlatmıyor.
NEVİN -Ağabeyimin arkadaşı,bu yetmiyor mu sana?
SAADET -Bunu kendisi söylüyor. Doğru olup olmadığını bilmiyoruz ki!
NEVİN -Niye yalan söylesin ki?
SAADET - Off,bilmiyorum. Hiçbir şey bilmiyorum.
NEVİN -Göreceksin Saadet bunların hepsi senin boş kuruntuların.
Boşu boşuna kendini yiyip bitiriyorsun.
SAADET -Keşke sen haklı çıksan.
NEVİN -Annemin durumunu biliyorsun. Nasıl karşı çıkabilirdik Erdem’in
Burada kalmasına? Oğlum diye haykırınca hepimiz susup kaldık.
Hangimiz cesaret edip “ Anne bu senin oğlun değil” diyebildi.
O an konuşsaydın.
SAADET -Haklısın,ama..
NEVİN -Ama ne?
SAADET -Bilmiyorum, bu çocuktan hoşlandığım söylenemez. İçimde garip
Bir his var, sanki kötü bir şeyler olacakmış gibi geliyor bana!
NEVİN -Oh,Maşallah şimdi de medyumluğa başladık desene! İstersen
İyi bir falcı bulup fal açtıralım ne dersin?
SAADET -Sen dalga geç bakalım.
NEVİN -Bütün bu kuşkularla,korkularla yiyip bitiriyorsun kendini. Seni
Bir doktora götürmek gerek.
SAADET -Ne doktoru?
NEVİN -Psikolog.
SAADET - (Sesini yükseltir) Hayretsin Nevin! Ben sana nelerden söz ediyorum.
Sen bana deli doktorundan söz ediyorsun.
NEVİN -Deli doktoru değil bir kere.
SAADET -Ya ne?
NEVİN -Medeni ülkelerde herkes bir psikologdan yardım alıyor.
SAADET -Hah işte o zaman benim değil ,senin doktor yardımı alman gerekiyor!
FATMA ANA- (Girer) Hayrola sesiniz yatak odalarına kadar geliyor. Sabah sabah
Neyi paylaşamıyorsunuz ki kuzum?
NEVİN -Yok bir şey anne!
FATMA ANA- Nasıl yok, bir doktora gitmekten söz edildiğini duydum.
SAADET -Şimdi anne.
FATMA ANA-Biraz yavaş ol kızım. Çocuğu uyandıracaksın. Gerçi ara kapıyı da
Kapattım ama. Yine de bağırışmasanaz iyi olur.
SAADET -Yani anne uyansa da iyi olur. Neredeyse öğle olacak.
FATMA ANA-Bırakın uyusun. Kim bilir kaç yıldır sabah uykusuna hasret garibim.
Dün sabah onu uyurken uzun uzun izledim. Melekler gibi uyuyor.
Zaman zaman gülümsüyor uykunun arasında. Öyle güzel gülümsüyor ki!
Nevin, sen niye hala gecelikle dolaşıyorsun kızım?
NEVİN -Ne bileyim. Kalktım Saadet ile konuşurken dalmışım.
FATMA ANA- Gecelik yatak içindir. Evde gecelikle dolaşan kadınlardan,pijama
İle dolaşan erkeklerden nefret ederim!
NEVİN -AH bu kurallar.
SAADET -İşte biz de bu kurallar yüzünden tartışıyorduk anne!
FATMA ANA-Nasıl yani.
SAADET - Kardeşim kurallara karşı çıkıyor da.
FATMA ANA- Saadet o çok genç daha.
SAADET - Ben çok yaşlı imişim gibi konuşuyorsun.
FATMA ANA- Genç olmasına gençsin kızım ama,
SAADET -Ama ne?
FATMA ANA-Her zaman yaşından olgun davrandın. (Gülümser) Beş yaşında iken
De sanki bu yaştaymışsın gibi geliyor bana.
NEVİN -Canım anneciğim. (Sarılır)
FATMA ANA- (Koparır kendisini) Haydi haydi sululuk istemez. Git de üstünü
Giy. Siz kardeşsiniz. Birbirinizi döversiniz de,seversiniz de!
(NEVİN çıkar)
çayı koydun mu Saadet?
SAADET - Hayır anne.
FATMA ANA- E,kızım saat neredeyse öğlen. Çocuk şimdi kalkar niye
Koymadınız ki çayı? Sen niye böyle giyindin ki,dışarı çıkacak gibi?
SAADET -Ali gelip beni alacak. Birazdan. Gidip o eve bakacağız.
FATMA ANA- Kahvaltı etmeden mi.
SAADET - Zaten ev üç sokak ötemizde. Kahvaltıya yetişiriz. Yani öğle yemeği
De sayılır ya.
FATMA ANA- Öyle olsun.
(Kapı çalar)
SAADET - İşte dakik Ali geldi! (Kapıyı açmaya gider)
ALİ - (Girip Fatma Ana’nın elini öper) Annelerin en güzeli!
FATMA ANA- Ooo, Ali bu iltifatı neye borçluyum acaba?
ALİ -Hiiç,içimden öyle geldi.
FATMA ANA- Gidip şu kahvaltıyı hazırlayayım. E ne yapalım artık iş
Başa düştü.
SAADET - Annee.. bana kinaye yapma. Kırk yılın başı.
FATMA ANA- Şaka kızım,şaka..Bu kadarcık da takılalım değil mi?
(gülerek çıkar)
ALİ - (Sesini alçaltır) Sizin evi böyle neşeli görmek ne güzelmiş.
SAADET -Sen gel bir de bana sor.
ALİ -Niye ki?
SAADET -Ne bileyim daha ne kadar sürecek bu mutlu hava. Biliyorsun
Bir yalan üzerine kurulu tüm mutluluk. İskambil kağıdından
Evler gibi. Bir rüzgar esse bir yerden. Her şey sağa sola
Savruluverecek.
ALİ -Bunları düşünme şimdi Saadet. Günü yaşamaya bak. Yaşadığın
Anların tadını çıkart.
SAADET -Aynı kardeşim gibi düşünüyorsun sen de! (İçeriye) Anne biz
Çıkıyoruz.
FATMA ANA- Kesin geleceksiniz değil mi kahvaltıya?
SAADET -Tabi anne ev iki adım ötede. Hemen gidip geliriz.
FATMA ANA- O zaman gelirken taze ekmek alın bari.
ALİ -Tamam anne.
(Çıkarlar, bir an sahne boş kalır sonra ERDEM gerinerek
girer. Bir an sonra da FATMA ANA mutfak tarafından
girer)
ERDEM -Günaydın.
FATMA ANA- Günaydın oğlum.
ERDEM - Amma uyumuşum. Neredeyse öğlen olmuş. Niye uyandırmadınız
Beni?
FATMA ANA-O kadar güzel uyuyordun ki. Kıyamadım Üstelik bu gün tatil
İstersen akşama kadar uyursun.
ERDEM -Diğer günler bir işim var, çalışıyormuşum gibi konuşuyorsunuz.
FATMA ANA-Niye hala benimle sizli bizli konuşuyorsun,anlamadım.
ERDEM -Saygıdan.
FATMA ANA- Sen diye konuşunca saygısızlık olmaz oğlum. Hem bir şey
Söyleyeyim mi daha geldin geleli anne sözünü duymadım
Ağzından. Söyle bakayım şimdi. Anne.
ERDEM -Bunu söyleyebilir miyim size.
FATMA ANA-Bak hala siz! Söyle bakayım Annnnee..
ERDEM -(Zorla) Annnnee. (Kalkıp FATMA ANA’ya sarılır. Sıkıca)
FATMA ANA- Ne kadar zamandır bekliyorum biliyor musun bu anı. Oğlumun
Bana sıkı sıkı sarılmasını. Bir yıl diyorlar ama inanmıyorum.
Sanki yüz yıl oldu. Canım oğlum.
ERDEM -Annem.
FATMA ANA-Ne kadar önemli bir şeydir biliyor musun sarılmak. Ama içten
Gönülden sarılabilmek bir insana. Genç kızken bir arkadaşım
Vardı. Sarılmasını bilmezdi. Çünkü yaşamda hiç kimse sarılmamış
Ona. Ters lanet bir babası,ilgisiz bir annesi vardı. Ne kadar üzülürdüm
Onun için. Sevgisiz yaşam ,yaşam değildir.
ERDEM -Bence de. Keşke herkes sizin gibi olsa!
FATMA ANA- Bak hala siz.
ERDEM -Tamam tamam,bundan sonra sen derim.
FATMA ANA- İş meselesine gelince , bunu zaten seninle oturup konuşmak
İstiyordum.
ERDEM -Ne yapabilirim ki?
FATMA ANA- Evet ne yapabilirsin. Buna birlikte çözüm getirelim. Bir yere
Girip çalışmaktansa belki de kendi işini kurman daha doğru
Olur.
ERDEM - Bakalım inşallah o da olur.
FATMA ANA- Düşün taşın. İstiyorsan yaparız. “ Kalkıp büfenin çekmecesinden
Bir bohça çıkartır.) Bak,bunlar devlet tahvili. Bu günler için
Sakladım. Bu da mücevherlerim. Artık bir şey takacak halim kalmadı.
Şu yüzüklere bak. Eskiden ellerim çok güzeldi. Bunlar da yakışırdı
Ellerime. Şu gerdanlığa bak. Eee, gençliğimde gerdan da gerdandı yani.
Yıllardır hepsi bu kutuda durup duruyor. Şu gül yüzük annemden,ona da
Annesinden kalmış. Düğünde Saadet’e takacağım ben de. Bu gerdanlığı
Da. Bu yüzüğü babanız birinci evlilik yıldönümümüzde almıştı. Bunu
Da Nevin’e saklıyorum. Daha bir sürü ıvır zıvır. Gerekirse hepsini
Satarız. (Birden gözü ilişir) Bu mine küpeleri ne satabilirim,ne atabilirim
Onlar bana babamdan. On üç yaşıma girdiğimde almıştı.
ERDEM - Çok iyisiniz..iyisin. Ama bunların hiç birini kabul edemem.
FATMA ANA- Ne demek kabul edemem. Bunların hepsi senin!
ERDEM - Hayır hiç biri benim değil.
FATMA ANA- O nasıl söz. Benim olan her şey senin demektir.
ERDEM - Hayır.
FATMA ANA-Ne demek hayır.
ERDEM -Bunları hak etmek için hiçbir şey yapmadım ben!
FATMA ANA- Hak etmek mi? Neler söylüyorsun. Bütün bunları hak etmen
İçin sadece burada olman,benimle olman yetiyor. Anladın mı!
Başka hiçbir şey yapmana gerek yok!
ERDEM -Fakat..
FATMA ANA-Sus şimdi. (Bohçayı toplar) Bak şimdi bunu buraya koyuyorum.
Karar verdiğin zaman söyle. Gider devlet tahvillerini bozdururuz.
Mücevherlerden de sizlere dağıtacaklarımızı ayırır,geri kalan
Kısmını satarız. Yeter ki sen ne iş yapacağına karar ver.
ERDEM -Ama ..
FATMA ANA-Hişşt sus demedim mi sana. Hiçbir şey söyleme. Teşekkür filan
da etmen gerekmiyor. Çünkü sen bunu hak ediyorsun.
ERDEM -Bilmiyorum ki.
FATMA ANA-Ben biliyorum. Hayatım boyunca hiçbir şeyi bilmeden,
Körü körüne yapmadım. Şimdi başka şeylerden
Konuşalım. Aman bu arada çayı unuttum.
(Bu sırada NEVİN girmiştir.) Ben çayı demleyeyim.Merak
etmeyin kahvaltı on dakikaya kadar hazır olur.
(Çıkar)
NEVİN -Günaydın.
ERDEM -Günaydın.
NEVİN - İyi uyuyabildin mi?
ERDEM - Biraz zor uyudum. Geç vakide kadar yatağın içinde dönüp durdum.
NEVİN -Niye ki?
ERDEM - Bilmem ..öyle işte.
NEVİN -Bir nedeni olmalı.
ERDEM - Aslında var tabii. Kendimi sorguluyorum ha bire. Burada ne
İşim var, ne yapıyorum böyle diye.
NEVİN -Her insan istediği yerde bulunmalı. Ve istendiği yerde.
ERDEM - Sadece bir gün, ziyaret için gelmiştim. Oysa bir haftayı
Buldu geleli. Her sabah kalktığımda gitmek için karar
Veriyorum. Oysa bir süre sonra “yarın giderim” diye
Düşüncemi değiştiriyorum.
NEVİN -(Gülümser) O zaman yarın gidersin!
ERDEM -Bir yarın olmalı. Gitmeliyim yani. Mantık bunu
Gerektiriyor. Ama gel de bunu duygularıma anlat.
NEVİN - O zaman bırak yaşamını duyguların yönlendirsin.
ERDEM -Kolay mı sanıyorsun.
NEVİN -Zor olan ne?
ERDEM -Bir haftadır burada boş boş oturuyorum. Sen okula gidiyorsun
O zaman sanki kimsesiz kalıyorum. Farkında mısın bilmem
Saadet benden pek hoşlanmıyor.
NEVİN -Biliyorum. Aldırma geçer.
ERDEM - Bir şey söyleyeyim mi,haksız da bulmuyorum yani onu.
NEVİN -Nasıl yani.
ERDEM -Ben yabancı biriyim. Hayatınızın içine damdan düşer gibi
Girmiş birisiyim.
NEVİN -Yoksa sen de mi değişmeyecek kurallardan, geleneklerden
Yanasın?
ERDEM -Hayır. Ama ne bileyim. Neticede bir yabancıyım sizin için.
NEVİN -Saadet için belki. Ama benim için değil. Sanki seni daha önce
Tanıyormuş gibiyim. Hatta sanki sabırsızlıkla gelişini
Bekliyormuş gibiyim. İyi ki geldin.
ERDEM -Ben de tam tersine keşke gelmeseydim,diyorum. Yatağa yatıp
Kendimle baş başa kalınca.
NEVİN -Peki neden?
ERDEM -Bunu sen mi soruyorsun Nevin?
NEVİN -Evet çünkü anlamıyorum.
ERDEM -Bir yabancıya gönlünü açabilir misin?
NEVİN - Eğer o yabancı gerçekten benim gönlümü istiyorsa neden olmasın?
ERDEM - Her şeye rağmen mi?
NEVİN -Tabi. Her şeye rağmen.
ERDEM -biliyor musun Nevin şöyle bir düşün en büyük aşklar kavuşamayan
Aşklardır. Romeo-jüliet, Tahir ile Zühre ne bileyim Leyla ile Mecnun
Bunların hiçbiri birbirlerine kavuşamamış.
NEVİN -Bunların hepsi roman. Efsane.
ERDEM - Gerçek ne ki.
NEVİN -Gerçek sensin,gerçek benim. Gerçek benim annem ile babam. Babam çok
Genç yaşta öldü ama,birbirlerine deli gibi aşıktılar. Annem için hala
Da bu böyle. Son derece saygı duyuyorum onların sevgilerine.
ERDEM -Aynı sosyal çevreden gelmiş iki insan. Bu olabilir.
NEVİN -ayrı çevreden gelen insanlar niye anlaşamasınlar ki.
ERDEM -Rahat bırakmazlar ki. Her iki çevre de kendilerine çekmeye çalışır.
Sonunda bezdirirler. Yıpratırlar. Bunun örneklerini çok gördüm. Ne yazık
Mutlu olabilecek iki insanı hiç rahat bırakmazlar. İnan bana bu
Çoğunlukla böyle.
NEVİN -Benim öyle bir annem var ki, bu söylediklerini asla yapmaz.
Zaten şu an seni oğlu olarak görüyor.
ERDEM -İşte bu da başka bir problem.
NEVİN -Neden ki?
ERDEM - Ben onun öz oğlu değilim ki . Keşke olsaydım Olabilseydim
Ama değilim işte.
NEVİN - Öz oğul olman için seni doğurması gerekmiyor ki. Sadece
Öyle hissediyorsan yeter.
ERDEM -Yok,olmaz. Yapamam.
NEVİN -Haydii,istiyorsan yapabilirsin. İstemek yapmanın yarısıdır
Diye bir söz vardır.
ERDEM -Çok istiyorum ama yapamam.
NEVİN -Bu su sesi nereden geliyor. (Dinler) Aaa,yağmur başladı.
ERDEM -Evet yağmur.
NEVİN -(Pencerenin önüne gider) Gelsene Erdem. Yağmura bak,ne güzel
Yağıyor.
ERDEM -Evet bardaktan boşanırcasına.
NEVİN -Şimdi toprağın kokusunu duyacaksın. (erdem’in elini tutar.)
Bu bir yaz yağmuru.
ERDEM -(Elini NEVİN’den kurtarır.) Hayır..Hayır..Affedersin.
(Hızla çıkar)
FATMA ANA- (ERDEM’in hızla kaçışını görmüştür) Ne oldu bu çocuğa?
NEVİN -Bir şey yok anne!
FATMA ANA-Nasıl bir şey yok. Yangından kaçar gibi kaçıyordu.
NEVİN -Anne üstüme gelme!
FATMA ANA- Peki. (Kapı çalar) Kapıyı açayım bari.
NEVİN -Sen otur anne! Ben açarım!
FATMA ANA- (Çıkan kızın arkasından söylenir.) Bir de dövseydin bari. O ne
Biçim ses tonu.
(SAADET önde ALİ ve NEVİN arkada girerler.)
SAADET -Ne biçim yağmur bu. Birden bire bastırdı. Allahtan eve yakındık
Saçak altlarından geldik. Yoksa sırılsıklam olmak işten bile değildi.
FATMA ANA- Yaz yağmuru en bereketli yağmurdur kızım.
SAADET - Bunun suratı niye böyle düşmüş anne? (Nevin’i göstermiştir)
FATMA ANA- Bilmem. Beğendiniz mi evi?
SAADET - Güzel ev ama bayağı masraf istiyor.
FATMA ANA-Niye,nesi var ki?
ALİ -Ben bir badana boya yapıp girelim diyorum. Saadet mutfağı
Beğenmedi. Değiştirelim diyor.
FATMA ANA- Elalemin mutfağını mı değiştireceksiniz.
SAADET -Ama anne çok kötü.
NEVİN -Değiştirsinler bırak anne! Nasıl olsa ablamın ömrünün çoğu
Mutfakta geçecek.
SAADET - Kötü şakalarını başka zamana sakla.
NEVİN -Pardon,pardon.
ERDEM - (Girer. Gitmek üzere hazırlanmış elinde çantası.)
FATMA ANA- Hayrola oğlum bir yere mi gidiyorsun.
ERDEM - Evet artık gidiyorum. Sizlere fazlası ile yük oldum.
FATMA ANA- O ne biçim söz oğlum. Ne yükü.
ERDEM - Saadet haklı buraya hiç gelmemeliydim. Veya hiç kalmamalıydım.
FATMA ANA- Neler söylüyorsun oğlum.
ERDEM - Keşke olabilseydim ama ben sizin oğlunuz değilim. Hatta burada
Bulunan herkesi kandırdım. Oğlunuzun arkadaşı bile değilim!
SAADET -Ben biliyordum!
FATMA ANA- Saadet sus!
ERDEM - Bir PKK baskınından söz ettim size. Evet o sabah şafakta ben de
Oradaydım. Ama kardeşinizin tarafında değil,baskını yapanlar
Tarafındaydım. Yani kardeşinizi vuran belki de bendim bunu
Bilmiyorum.
NEVİN -Aman Allahım.
FATMA ANA- Susun!
ERDEM - Ama ölürken tam yanındaydım. Bana doğru baktı,son sözü
Şu oldu “Neden” işte o zaman düşünmeye başladım “Neden” Ellerimi kaldırıp teslim oldum. Bana çok iyi davrandılar. Oysa
Ben oraya onları vurmak için gelmiştim. Böylece daha çok
Kahroldum. Beni iteleyip kakalasalardı bu kadar utanmazdım.
Sonra hapishanede düşünmek için çok zamanım oldu. “Neden”
Diyordum. “Neden” Sonra inceledikçe önümdeki sis perdesi
Açılmaya başladı. Ellerimizdeki silahların markaları yabancılarındı,
“Neden” diye düşündüm “Neden veriyorlar bizim ellerimize bu silahları”
Bizi çok sevdikleri için mi? “Neden sevecekler bizi” Oysa biz
Bu ülkeyi onlardan kurtarmıştık. Etnik köken ayırımı olmadan. Bir
Ülkeyi bölmenin parçalamanın en kolay yolu,o ülkede yaşayanları
Birbirlerine düşürmektir. İşte “Neden” buydu. Bunu çözdüm sonunda.
Ama bunu çözmek beni çok mutsuz etti. Bazen hiç çözmeseydim
Diyorum. Çünkü o günden beri kendimi kiralık katil gibi hissediyorum.
İtilaf devletlerinin kiralık katili!
SAADET -Bence de.
FATMA ANA-Saadet sus dedim!
ERDEM - İlk baskınımdı. Pişmanlık yasasından faydalanıp çıktım. Bu pişmanlıkla
Nasıl yaşayacağımı bilmiyorum. Buraya sizden af dilemek için gelmiştim.
Bana o kadar sıcak davrandınız ki,bir türlü anlatamadım. Beni affedebilecek
misiniz bilmiyorum. Ben kendimi affetmiyorum.
NEVİN - git,git artık lütfen!
ERDEM -Peki. Hoşça kalın.
FATMA ANA- Dur! Oğlumun ölüm haberini aldığımda odama kapandım. Şöyle diyordum
Kendi kendime, “ Sıra senindi niye oğluna verdin sıranı” üç gün üç gece
Uyumadan ağladım. Evet yanlış duymuyorsunuz ağladım. Çünkü babanıza
Da isyan ediyordum “Benden çok mu seviyordun ki yanına aldın” diye
Bağırıyordum ona. Üçüncü günün sonunda bitkin düşmüş uyuyakalmıştım
Rüyamda gördüm oğlumu “ Anne beni unutma,beni terk etme. Bekle beni
Dedi.” Ve uyandığımda onu beklemeye başladım Her gün gelecek gibi.
Bir oyundu bu biliyorum. Ama ancak böyle ayakta kalabildim. Oğlumu
Bekleyerek. Sonra bir akşam karanlığın içinden bu çocuk çıka geldi.
Kendi kendime “ İşte beklediğin bu” dedim. Ve onu oğlumun yerine koydum.
SAADET -Annee!
FATMA ANA-Sus Saadet. Tam oğlumun yaşındaydı. Onun ne aradığını düşündüm önce.
Niye bize geldiğini. Sonra yavaş yavaş çözdüm. Sevgisiz kalmış bir çocuktu
Bu. Büyük bir ihtimalle kimsesiz.
ERDEM -Evet babam sınır kaçakçılığı yaparken mayına basıp parçalanmış. Biz yedi
Kardeştik,amcam büyüttü. Anam hangi birimize sevgisini verebilsin ki? Zaten
Anamın da sevgiden hiç haberi olmamış. O sevgiyi görmemiş ki bilsin.
FATMA ANA- İşte ben söylemedim mi?
NEVİN - Anne bırak da gitsin artık.
ERDEM -Evet artık gitsem iyi olacak.
FATMA ANA- Durun!
SAADET - Anne lütfen bırak gitsin. Biz de kendi hayatımıza dönelim
Artık.
FATMA ANA- Kendi hayatımıza mı?
SAADET - Evet.
FATMA ANA- Farkında değil misiniz,bu çocukla bizim hayatımız bir yerde
Kesişiyor. O da artık bizim yaşamımızdan biri. Bu çocuk kim
Biliyor musunuz? Bu çocuk YAŞAMIN SESİ. Biz ona ne
Verdik bir düşünsenize. Biz ona açlık verdik,eğitimsizlik verdik
Bütün bizim ona verdiklerimiz bize kurşun olarak geri döndü.
Şimdi bu genç adam gerçekleri gördüğü için pişman ve acı
Çekiyor. Peki biz, ona yaptıklarımızdan ötürü pişman mıyız?
Onu aç bıraktığımız, onu okulsuz bıraktığımız,onu işsiz
Bıraktığımız için acı çekiyor muyuz? Ona bakalım! Tanrı
Benden bir oğlumu aldı,ama yerine bana bir oğul gönderdi.
(Gidip Erdem’e sarılır) Evine hoş geldin Oğluuuuum!!



PERDE YAVAŞ YAVAŞ KAPANIR


Tuncay Özinel
25.Mayıs.2003
kadıköy







Paylaş      
Yorumlar

yasemin ergin - ( 5/14/2010 )
Harika bir Piyes...Ve cok gercek piyesi okurken birden sanki o hikayeyi yasadim...Tuncay Beye basarilarinin devamini diliyorum...
Saygilarimla
Yasemin


cansu dincer - ( 7/2/2010 )
okurken sanki o anı yaşıyormuş gibi kendimi o sahnede hissettim,tüğlerim ürperdi,harikulade olmuş.Başarılarınızın devamını diliyorum..

habibe koç - ( 2/10/2012 )
U.K.M-nde sahneleyeceğimiz bir oyun çok beğendim bn doğruyu söylemek gerekirse şimdiye kadar aldığım roller içinde en çook benimsediğim karakter; NeVin

Bu Oyun Hakkındaki Görüşlerinizi Paylaşın !

İsim
Mail  (Yayınlanmayacak)
Yorum
Güvenlik Kodu= 360
Lütfen bu kodu yandaki kutuya yazınız
 

    Son Eklenen Yazılar     En Çok Okunan Güncel Yazılar
27 MART… UMUDUNU ARAYAN BİR GÜN (Ahmet Yapar)
YOKLAMA LİSTESİ (Skeç)
    Tüm Tiyatro Yazıları

    Bu Tarihte Yayınlanan Diğer Yazılar
    Bu yazının yayınlandığı tarihte gündemdeki diğer yazılar aşağıda listelenmiştir...

  • Kabare – İstanbul Şehir Tiyatroları (İsmail Can Törtop) - 4/9/2009
  • Tiyatro Dünyası, Kendi Gök Kubbemiz oyunundaki sansür tartışmasına son noktayı koyuyor (Tiyatro Dünyası) - 4/7/2009
  • İki Oyun (Cimri ve İstanbul Efendisi) ve -Yönetmen-in Kafasındaki Seyirci… (Melih Anık) - 4/7/2009
  • Orhan Aydın'ın 27 Mart Dünya Tiyatro Günü’nde AKM Önünde Yaptığı Konuşmanın Metni (Orhan Aydın) - 4/6/2009
  • Kendi Gök Kubbemiz - Topal Ördek (Rıfkı Demirelli) - 4/5/2009
  • Aşk (İçin Her Şeyi Yaparım Bunu Yapmam) ve Tanrıların Şafağı (Üstün Akmen) - 4/5/2009
  • Adana Devlet Tiyatrosu'nda Modern Pygmalion Öyküsü: Rita (Üstün Akmen) - 4/3/2009
  • Zaten Aktör Dediğin Nedir Ki? (Fatih Ermiş) - 4/3/2009
  • Padişahın Dadısı Korku Olunca Başına Neler Gelir: Deli İbrahim (Üstün Akmen) - 4/1/2009
  • Kırmızı Pazartesi (Fatih Ermiş) - 4/1/2009
  • Yaşamın Sesi (Tuncay Özinel) - 3/31/2009
  • Nazım Hikmet'in Sırtından Para Kazanılır Mı, Oy Mu Çalınır? (Üstün Akmen) - 3/30/2009
  • Geç Kalmış Değilsiniz (Mehmet Çetinkaya) - 3/30/2009
  • 6. Koğuş - Adana Devlet Tiyatrosu (Ahmet Olcay) - 3/30/2009
  • Yalancılar Koğuşu (4-7 kişilik oyun) (Abdurkadir Bal ) - 3/30/2009
  • Tiyatro Cef'in İlk Oyunu, İlerisi İçin Umut Vermiyor: Letafet (Üstün Akmen) - 3/29/2009
  • Yaban Ördeği ve İbsen Üzerine Kısa Bir İnceleme (Öznur Çetin) - 3/28/2009
  • Marx’ın Dönüşü – Dostlar Tiyatrosu (Selin Seyhan/Funda Sancar) - 3/28/2009
  • Dünya Çocuk ve Gençlik Tiyatrosu Uluslararası Bildirisi (Roberto Frabetti) - 3/28/2009
  • 27 Mart 2009 - AKM Önündeki Konuşma Metni (Nedim Saban) - 3/28/2009
  • Dünya Tiyatro Günü (Yurdagül Yurtseven) - 3/27/2009
  • Tiyatroyu da Tiyatrocuları da Seviyorum (Nuran Becerikli) - 3/27/2009
  • Yakın Doğu Üniversitesi, 27 Mart Dünya Tiyatro Bildirisi (Hilmi ÖZEN) - 3/27/2009
  • 27 Mart 2009 Dünya Tiyatro Günü Bildirisi - Augusto Boal (Augusto Boal) - 3/26/2009
  • 27 Mart Dünya Tiyatro Günü’nde HADİ ÇAMAN'A MEKTUP (Rengin Uz) - 3/26/2009
  • Yeşim Özsoy Gülan'ın Sessizleştirilen Topluma Tepkisi: Noter (Üstün Akmen) - 3/25/2009
  • Böyle Sansür Görülmedi! - 2009 Sansür Yılı (Kemal Oruç) - 3/25/2009
  • Eskişehir Günlükleri - Kendi Gök Kubbemiz (Rıfkı Demirelli) - 3/24/2009
  • Yeni Bir 27 Mart... (Orhan Aydın) - 3/24/2009
  • Marx’ın Dönüşü – Dostlar Tiyatrosu (İsmail Can Törtop) - 3/23/2009
  • Bursa Şehir Tiyatrosu'nda Deli İbrahim Oyunu (Özlem Günal) - 3/23/2009
  • Trabzon Devlet Tiyatrosu'ndan Beklenen Oyun: Rumuz Goncagül (Fatma Babuşçu) - 3/23/2009
  • Dünya Tiyatro Günü Ulusal Bildirisi (Nedret Güvenç) (Nedret Güvenç) - 3/22/2009
  • Aşkı Yaşamak İçin Zaman Asla Geç Değildir: Bana Bunu Yapma (Üstün Akmen) - 3/21/2009
  • 27 Mart Dünya Tiyatro Günü Bildirisi (Yılmaz Onay - Nâzım Hikmet Kültür Merkezi) (Yılmaz Onay) - 3/20/2009
  • Kabaret - İstanbul Şehir Tiyatroları (Ayşe Müge Gerdan) - 3/20/2009
  • Türkiye Tiyatrolar Birliği Dünya Tiyatro Günü Bildirisi (Temel Demirer) - 3/20/2009
  • Azerbaycan -Oyun- Çocuk Tiyatrosu Dünya Çocuk ve Gençlik Tiyatroları Günü Kutlaması (Rasim Aşın) - 3/20/2009
  • İletişimsizlik Düşanının Bilinmez ve Görünmez Rengi: Bayrak (Üstün Akmen) - 3/18/2009
  • Şafak Türküsü (Yurdagül Yurtseven) - 3/18/2009
  • Finansman Canavarı (Mehmet Çetinkaya) - 3/17/2009


  • Tiyatro Kursu Başlıyor!
    1 Mayıs'tan itibaren her ÇARŞAMBA Kadıköy'de!
    Çalışanlara yönelik hobi sınıfı!



    Duyuru Panosu!



    Son Eklenen Tiyatro Oyunları

         Güncel Yazılar

    Yazar olmak ister misiniz?
    Yazar olarak tiyatrodunyasi.com ailesine katılmak, yazılarınızı yüzbinlerce tiyatroseverle paylaşmak isterseniz tiyatrodunyasi@tiyatrodunyasi.com adresine mail gönderebilirsiniz...

    Mail Listemize Üye Olun

         Güncel Haberler
    Tiyatro Maydanoz, Nazım’ın Kadınları ile Sahnede
    Tekin Deniz: Dümbüllü kavuğunu kimseye devretmedi

    Tiyatro Dünyası'nı takip Edin
     
     |  ..